VOLKAN KARSAN - FINANSGUNDEM.COM / KAZANDIRAN SOHBETLER
Ülkemiz sanat dünyasında güçlü sesi ve yorumu kadar bir iyilik hareketinin önderi olarak da öne çıkan Haluk Levent "Kazandıran Sohbetler"in bu haftaki konuğu..
Kendisiyle öncelikle, sahne performanslarıyla geçimini sağlayan ve pandemi döneminde yaklaşık 1,5 yıldır büyük zorluklarla mücadele eden sanatçıların ve emekçilerin sorunlarını konuşacağız.
“MAĞDUR OLAN İNSANLARA ULAŞMAK İSTEDİK KAMPANYAMIZLA, ONBİNLERCE MÜZİSYEN MÜRACAATTA BULUNDU”
- Pandemi öncesi son yıla baktığımızda konser, canlı müzik performansı hatta tiyatroyu da katarsak bu sektör nasıl bir rakam ifade eder? Kaç bin kişi ekmek yer, kaç aile geçinir? Şimdi durum ne?
- Sektör çok kalabalık. Bizlerin işin içinden çıkamayacağı kadar da bir belirsizlik var. Sebebi şu... Birçok müzisyen arkadaşımız, ilgili şehirlerdeki müzik birliklerine, meslek odalarına ya da yaptığı çalışmalarla ilgili dernekleşen bir kuruma maalesef müracaat etmemişler. Pandeminin geleceğini de kimse hesap edemezdi. Her hangi bir müracaatları olmadığı için de kayıt dışı görünüyorlar. Hal böyle olunca ve kayıt dışı görününce de Kültür Bakanlığı'nın son aylarda yaptığı ayda bin TL ve geçen ay topluca yaptığı 3 bin TL yani toplam 8 bin TL yardımdan faydalanamadılar. Yararlananlar sadece 31 bin kişi. Ama biz yalnız İstanbul'da kayıt dışı olanın 100 binin üzerinde olduğunu tahmin ediyoruz. Parkta çalan, restoranda çalan, barda çalan, tek başına bir yerde çalıp para toplayan, düğünlerde çalan o kadar çok müzisyen var ki... 100 bin bazılarına abartılı gelebilir, hadi 100 bin olmasın 50 bin olsun. Ama tüm Türkiye açısından baktığımızda 100 binlerce kişi var. Ama yardım edilebilen kişi sayısı 31 bin kişi... O nedenle biz, her hangi bir yerden yardım alamayan, ama mağdur olan insanlara ulaşmak istedik kampanyamızla...Ulaştık da, onbinlerce müzisyen müracaatta bulundu. Yavaş yavaş biz onların elektrik, su, doğalgaz gibi geçmiş ay faturalarını ödemeye başladık. Ahbap hareketi böyle bir çalışmayı sürdürüyor. Her hangi bir yere kayıtlı olmasalar bile, onlardan müzik aleti çalarak daha önce çalıştığı yerleri istiyoruz. Videolarını alıyoruz, sigortalarına bakıyoruz. Bir yerde çalışıyor mu, üzerinde evi, arabası var mı? Öncelikli olarak malı olmayanlardan başlıyoruz, böylece yürüyor.
Aman karşı taraf ne der, bizim başkanımız ne der” anlayışından çok, toplumsal bir ortak paydada buluşması gerekiyor. Bu payda çok önemli, üzerimizdeki kurum kimliğini bırakıp, sokaktaki müzisyenlere, sinema sektörüne, tiyatro sektörüne nasıl katkıda bulunabiliriz, nasıl yardımcı olabilirizin bir cevabı aranmak zorunda.
“EVET BİR KİŞİ BİR ÜLKEYİ KURTARABİLİR, HATTA BİR KİŞİ DÜNYAYI KURTARABİLİR”
- Bu dönemin olumsuz etkileri nasıl aşılabilir. Dijital platformlarda, televizyonlarda diziler haricinde de bir gelir çözümü bulunamaz mı?
- Dayanışma çok önemli. Bütün sanat dünyasının meslek birliklerine ayrılmış, meslek gruplarına ayrılmış ve onlara üye olan sanatçıların, “Aman karşı taraf ne der, bizim başkanımız ne der” anlayışından çok, toplumsal bir ortak paydada buluşması gerekiyor. Bu payda çok önemli, üzerimizdeki kurum kimliğini bırakıp, sokaktaki müzisyenlere, sinema sektörüne, tiyatro sektörüne nasıl katkıda bulunabiliriz, nasıl yardımcı olabilirizin bir cevabı aranmak zorunda. Bu çok sağlıklı bir mücadele yöntemi diye düşünüyorum. Mesela Kültür Bakanlığı'na mı gidilecek, sadece meslek birlikleri başkanları değil, bütün sanatçılar bir olup bakanlık önünde bir eylem biçimi oluşturmalı. Biz de varız. Başkanlar içerde ama biz de buradayız şeklinde bir eylem biçimi gerekiyor.
Geçtiğimiz gün, Ankara Büyükşehir Belediyesi Başkanı Sayın Mansur Yavaş ile birlikteydik. Yaklaşık 160 müzisyene parklarda çalma, çalışma imkanını başlattı. Aslında, bu konuda kurumlar, kuruluşlar, belediyeler elbirliği içinde olsa, sahne emekçileri için gerçekten olumlu gelişmeler olacak. Buna yürekten inanıyorum. O nedenle birçok kuruluşun ortak paydada hareket etmesi gerekiyor. Biz burada konuşuyoruz ama eyleme geçecek kuruluş pek olmuyor. Herkesin şöyle bir yaklaşımı var. “Aman sanki ben mi kurtaracağım ülkeyi?” Evet bir kişi bir ülkeyi kurtarabilir, hatta bir kişi dünyayı kurtarabilir. Bunu önce insanımıza anlatmamız gerekiyor.
“EŞİ, BENZERİ OLMAYAN BİR PLATFORM ÇÜNKÜ BİZDE PARA MEFHUMU YOK”
- Ve yüz binlerce insanın hayranlıkla izlediği Ahbap hareketini sizden dinlemek isteriz...
- Dört yıl önce kurulan bir hareket ama aslında 20 küsur yıldır Haluk Levent ve dostlar kulübüyle başlamış bir hareket bu. Bir anda oluşmadı. Hepsinin bir geçmişi var. 20 yıl önce Sorgun Ormanı'nda, Saros'un yok olmaması için, caretta carettaların yaşaması için yaptığımız mücadelelerden ve bireysel olarak konserlerimle küçücük hasta çocukların yanında bulunma çabalarımdan başlarsak, aslında Ahbap tohumlarını o tarihlerde atmış bulunuyor. Şimdi Ahbap'da şöyle bir yöntem var, dünyada eşi benzeri olmayan bir platform kurmak istedim. Benzersiz olmasının nedeni bizde para mefhumu yok. Dört yıldan fazla bir sürede 600 milyon ile 1 milyar TL arasında bir yardım yapıldı. Ama biz bu parayı görmedik. Çünkü biz sadece aracıyız, böyle davranıyoruz. Bizler 350 bin gönüllü ve sahada da 40 bin aktif katılımcıyla çalışıyoruz. Muş Ahbap, Edirne Ahbap, Trabzon Ahbap gibi, her yerde örgütlüyüz. Biz şöyle çalışıyoruz: Önce hastaları ve ihtiyacı olanları belirleme çalışmaları yapıyoruz.
Hayırseverlere ben Twitter üzerinden “Kim ki bunu yapar ben ona menemen yapacağım, sütlaç yapacağım” diyorum. Dört yıldır böyle sürüyor, yüzlerce kahvaltı hazırlamışımdır, bunları Twitter'de de yayınladım.
Aklınıza ne geliyorsa, kadına şiddetten, çocuğu tacize uğrayana, pedofiliye, ensest ilişkiye kadar, kadın cinayetinden evsiz kalmış çocuklara kadar, hatta hasta olup da eğer devlet hastanesinde çözümü yoksa -devlet hastanelerini muaf tutuyoruz- özel hastanede çözümü varsa, ameliyat olacak -üzerinde hiç bir mal yoksa- fakir ve yoksul insanlara kadar çok geniş bir yelpazede çalışıyoruz. Hatta sokak hayvanları, tacize uğramış hayvanlar için özel bir çiftliğimiz var. Ahbap öncelikle bunları belirliyor ve hayırseverlere sunuyor. Hayırseverlere ben Twitter üzerinden “Kim ki bunu yapar ben ona menemen yapacağım, sütlaç yapacağım” diyorum. Dört yıldır böyle sürüyor, yüzlerce kahvaltı hazırlamışımdır, bunları Twitter'de de yayınladım. Onların sayesinde bizim de karnımız doyuyor aslında. (Gülüşmeler) Onlar yardım yapıyor bir yere, ben de onlara armağan olarak gidiyorum, şarkılar söylüyorum, bazen de gitmeme gerek kalmadan da yardımlar oluyor. Böyle bakıldığında biz parayı görmüyoruz. Hayırsever kişiler, ihtiyacı olanların ya da onların ev sahibinin hesabına parayı gönderiyor. Bizler böyle dünyada eşi benzeri olmayan, parayla ilişkisi olmayan bir platformuz. Sokakta kalan darda kalan herkese elimizden geldiğince, sıraya koyarak, gücümüz yettiğince yapmaya çalışıyoruz.
“AHBAPLAR ORMANLAR İÇİN DE ÇOK ŞEY YAPTILAR”
- Daha sonra sormak istediğim bir konuya da aslında bir ölçüde değindiniz, siz aslında Orman Fakültesi mezunusunuz değil mi? Ahbap hareketinin çevre ile ilişkili çalışmalarına da örnekler verebilir misiniz?
- Orman mühendisi değilim, atıldım ben üniversiteden. Sadece oradan değil, Bilkent Büro Yönetimi, ODTÜ Fizik ve Ankara Üniversitesi Bilgisayar bölümünden de atıldım. Atılmadığım yer kalmadı. En sonunda bunlar bana göre değil dedim ve aldım gitarı elime vurdum sazı çalmaya... Ama bu, orman mühendisliği eğitimim sırasında değil, çocukken kelebeklerin peşinde koşarken, serçe seslerini duyarken kalbimde oluşan güzelliklerle eş değer bir doğal çevrecilik. Ahbaplar ormanlar için de çok şey yaptılar. Şeytan Sofrası'nı, Mudanya'daki ormanları kurtarmak için de mücadele ettiler. Çok geniş bir yelpazede hizmet veriyoruz.
“BİTEXEN'İN REKLAM FİLMİ TEKLİFİNİ KABUL ETTİK ÇÜNKÜ…”
- Sanal para ile ilgili bir reklamda da yer alıyorsunuz. Bu konuyu çok araştırıp girdiğinizi düşünüyorum, kısaca görüşlerinizi de öğrenebilir miyiz?
- Bitexen şirketi bir kripto para borsası. Yatırımcılar, orada işlem yapıyorlar. Daha önceden aynı sektördeki başka şirketlerle Ahbaplar çok çalıştı. Bize çok destekleri oldu. Son olarak Bitexen'den bir reklam filmi teklifi geldi. Kabul ettik çünkü Ahbap'la çok büyük işbirliği yapması söz konusu oldu. TIR'lar aldı. Pandemi süresince gıda kolilerimiz konusunda destek verdi. Bizim için ekonomik katkısı oldu. Böyle olunca, ben onlarla görüştüğüm, çok iyi tanıdığım, istediğim bazı evrakları ve belgeleri bana sundukları için Bitexen'le böyle bir çalışmaya güvenerek girdim. Bu arada şunu da söylüyorum, ben bu sistemde yer alan 100 civarında kripto paranın reklamını yapmıyorum. Ben “kripto para kullan” diyorum. Çok sayıda kuruluş var, ben “Bitexen'de bunu yapabilirsiniz” diye bir reklam fimi hazırlamak için anlaşma yapmış durumdayım. Bunun bir GSM operatörü ya da bir büyük bir bankanın reklamını yapmaktan bir farkı yok. Sahibi Kemal Cenk Erdem ve eşi Ayşin Hanım dostlarımız, çok güzel insanlar, yıllardır birbirimizi tanıyoruz. Böyle yılların getirdiği bir dostluk çerçevesinde bu işe girdik. Ben Haluk Levent olarak, insanların hayatlarını riske atacakları bir konuya aracılık etmem bunu açık söyleyeyim. Ama Ahbap Başkanı olarak da, detaylar ve alım satım konusunda “Şunu yapın bunu yapın” demem. Kripto para işi yapıyorsanız bu borsaya giriyorsanız, onlarca şirket arasında bu şirket de var diye reklam yapıyorum.
Yeni albümüm annemin vasiyeti sayılabilecek bir çalışma oldu. Aslında belki vasiyet değildi ama ben vasiyet olarak kabul etmiştim. 15 Anadolu türküsü ki onlar annemin en sevdiği türkülerden oluşuyor. Çok beğenilen bu albümden şu anda her hafta bir türkü için klip çalışması yapıyoruz.
YENİ ALBÜMÜM ANNEMİN VASİYETİ SAYILABİLECEK BİR ÇALIŞMA OLDU”
- Son soru... Bir çok sanatçının bazı eserleri adeta ağızlarda marş olur, sizin de böyle şarkılarınız vardı, ama bir marş var ki Türkiye sizden dinlediği zaman çok farklı duygular yaşıyor? Yani biraz da müzik konuşalım...
- Evet İzmir Marşı'nı yaptım çünkü gerekliydi. İnsanlar toplumsal olarak bu şarkıyı hissediyorlar, istiyorlar ve bekliyorlardı. Kendim de gerekli olduğunu hissettim ve öyle severek yaptım. Ardından yeni albümümü gerçekleştirdim. Bu albüm annemin vasiyeti sayılabilecek bir çalışma oldu. Aslında belki vasiyet değildi ama ben vasiyet olarak kabul etmiştim. 15 Anadolu türküsü ki onlar annemin en sevdiği türkülerden oluşuyor. Çok beğenilen bu albümden şu anda her hafta bir türkü için klip çalışması yapıyoruz. Önümüzdeki yıl ise, tamamı benim bestelerimden oluşan “10'da 10 Haluk Levent” albümü çıkacak. Bütün şarkılarını ben yazmış oluyorum, umarım beğenilir...
Türk futbolunun en önemli derdi menajer ücretleri ve yüksek maaşlar
Dr. Cem Kınay: Turizmin acil reçetesi aşı oranının artması
30 yıllık 'Escort Teknoloji' tecrübesi yeni bir dünya için gençlere rehber oluyor