Rusya'nın federal uzay ajansı Roscosmos'tan haftasonu gelen açıklamada, "uzay römorkörünün" 2030'da gezegenler arası bir görev için fırlatılmasının planlandığını duyurdu.
Yükün bir yörüngeden farklı enerji özelliklerine sahip başka bir yörüngeye aktarılmasında kullanılan uzay aracı türlerine "römorkör" ismi veriliyor.
Rus araştırmacıların tasarladığı yeni araçta "Zeus" adlı bir enerji modülü de yer alıyor. Mobil bir nükleer enerji santrali olan bu modül, ağır yüklerin derin uzayda ilerleyebilmesi için yeterli enerji üretmek üzere tasarlandı.
Şu anda uzay araçlarının çoğu, hızlanmak için Güneş enerjisini veya gök cisimlerinin kütleçekim kuvvetini kullanıyor. Ancak bu teknoloji, astronotların Mars'a olası gidiş-dönüşünün üç yıldan fazla sürmesine neden olacak.
ABD Havacılık ve Uzay Ajansı (NASA), nükleer enerjiyle çalışan bir uzay aracının bu zaman çizelgesini bir yıl kısaltabileceğini tahmin ediyor. Hatta ABD, 2026 veya 2027'de Ay'a bir nükleer enerji santrali (10 kilovatlık bir reaktör) yerleştirmeyi hedefliyor.
NASA'nın Marstaki uzay araçları Curiosity ve Perseverance da nükleer enerjiden yararlanabiliyor. Ancak bunlarda nükleer reaktörler bulunmuyor.
Bu arada Rusya uzaya halihazırda 30'dan fazla reaktör yerleştirdi. "Zeus" modülü ise 500 kilovatlık bir nükleer reaktör kullanarak bu çabaları ilerletecek.
Görev planına göre uzay aracı önce Ay'a yaklaşacak, sonra son varış yeri Jüpiter'e doğru yön değiştirmek için Venüs'e yönelecek ve gezegenin kütleçekim kuvvetinden yararlanacak. Bu tür manevralar, uzay aracının yakıtının korunmasını sağlıyor.
Roscosmos'un uzun vadeli programlar yöneticisi Alexander Bloshenko, görevin tamamının 50 ay süreceğini söylüyor.
Diğer yandan Rusya'nın nükleer reaktör kullanan bir uzay istasyonu tasarladığı da bildiriliyor.
Uzay görevlerinde nükleer enerji
Çoğu uzay aracı enerjisini birkaç kaynaktan elde ediyor: Güneş, bataryalar veya radyoizotop adı verilen kararsız atomlar.
Örneğin NASA'nın Jüpiter'deki Juno uzay aracı, elektrik üretmek için Güneş panellerini kullanıyor. Güneş enerjisi, uzay aracındaki bataryaları şarj etmek için de kullanılabilir. Ancak araç Güneş'ten uzaklaştıkça enerji kaynağının gücü de azalır.
Diğer durumlarda lityum bataryalar da uzay araçlarının görevi kendi başlarına tamamlamasına yardımcı olabiliyor. Örneğin Huygens sondası, 2005'te Satürn'ün uydusu Titan'a kısaca inmek için bu bataryaları kullanmıştı.
NASA'nın Voyager araçları ise Güneş Sistemi'nin ve yıldızlararası uzayın zorlu ortamlarında hayatta kalmak için radyoizotopları (nükleer bataryalar) kullanıyor. Ancak bu da araca bir nükleer reaktör koymakla aynı şey değil.
Nükleer reaktörlerse çeşitli avantajlar sunuyor. Örneğin Güneş Sistemi'nin soğuk ve karanlık bölgelerinde aracın, Güneş ışığına ihtiyaç duymadan hayatta kalmasını sağlayabilir.
Ayrıca uzun vadede güvenilir oldukları düşünülüyor. Zira "Zeus" nükleer reaktörü 10 ila 12 yıl dayanacak şekilde tasarlandı. Bunun yanında reaktör, uzay aracının diğer gezegenlere daha kısa sürede ulaşmasını da sağlayabilir.
Ancak nükleer enerjinin de kendine göre zorlukları mevcut. Zenginleştirilmiş uranyum gibi belirli yakıt türleri, uzay aracının aşırı yüksek sıcaklıklara dayanmasını gerektiriyor. Bu nedenle kullanımı güvenli olmayabilir.
Örneğin Aralık 2020'de ABD, diğer nükleer yakıtların veya nükleer olmayan güç kaynaklarının kullanımı mümkünse uzay araçlarında yüksek oranda zenginleştirilmiş uranyum bulunmasını yasaklamıştı.
SpaceX, 60 internet uydusunu daha uzaya fırlattı
Çin'in uzay aracı Mars'ta ilk sürüşünü gerçekleştirdi!