Korona virüsün neden olduğu hastalıklara her geçen gün bir yenisi ekleniyor. Yapılan çalışmalar koronavirüsün inme vakalarını tetiklediği yönünde. Dünya İnme Önleme Günü nedeniyle inme hastalığının görülme oranı ve koronavirüsle ilişkisini değerlendiren İstinye Üniversite Hastanesi Liv Hospital Bahçeşehir’de faaliyet gösteren 'BAVİM - Beyin Anjiyografisi ve İnme Merkezi’ Direktörü Nöroloji Uzmanı Prof. Dr. Yakup Krespi, "Pandeminin ilk döneminde bu hastalığın sadece bir akciğer hastalığı olduğunu zannediyorduk. Günümüzde hastalığın damarı ve damarın iç bölümündeki zarı tuttuğunu gözlemledik" diye konuştu.
"DAMAR DUVARININ ZARAR GÖRDÜĞÜNÜ BİLİYORUZ"
Koronavirüsün en önemli etkisinin vücuda girdikten sonra yaratmış olduğu bir sitokin fırtınası olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Yakup Krespi, "Bu durum vücutta bir iltihabi sürece yol açıyor. Bu süreç sırasında damar duvarının zarar gördüğünü biliyoruz. Bu süreç esnasında pıhtılaşmayı tetikleyen birçok faktörün kana salındığını biliyoruz. Bu faktörlerin etkisi altında damarlarda pıhtılar gelişebiliyor. Bu pıhtılar yalnızca beyni değil kalbi ve akciğer damarlarını da etkileyebiliyor. Yalnızca atar damarları değil beraberinde toplardamarları da etkileyebiliyor. Son dönemde yapılan araştırmalara göre, koronavirüs tanısıyla hastaneye yatırılan her bin hastadan 1'inde inme gelişebiliyor. İyi haber bu rakamın beklediğimizin altında olması, bizler yüzde 2'ler düzeyinde olduğunu düşünüyorduk. Yüzde 1'in altında olduğu ortaya çıktı. Düşündüğümüz kadar yüksek olmasa da grip nedeniyle hastaneye yatan gruba göre koronavirüs hastalarında inme görülme oranı daha fazla" değerlendirmesinde bulundu. Tabi bu oranlar sadece hastanede yattıkları esnada inmesi teşhis edilebilen hastaları yansıtmakta; bir kısım hastada hastalığın ağır seyri nedeniyle gözden kaçan inmelerin de olabileceği hesaba katılmalı” diye konuştu.
"KORONA VİRÜS ENFEKSİYONUYLA BİRLİKTE İNME İLE YATIRDIĞIMIZ HASTALAR OLDU"
'Koronavirüs enfeksiyonu tanısı olmayan, bu durumun farkında olmayan yani asemptomatik inme ile yatırdığımız ve sonrasında koronavirüs tanısı koyduğumuz hastalarımız oldu' diyen Prof. Dr. Yakup Krespi, "Pandemi süreci ilerledikçe koronavirüs enfeksiyonu iyileştikten sonra inme şikayetiyle hastaneye başvuran hastalarımız olmaya başladı. Bu inmelerin görülme oranı, inme risk faktörlerini taşıyan hastalarda daha fazla. 65 yaşın üzerindeki kişilerde risk daha fazla. Dolayısıyla koronavirüs ile inme gelişmesi arasında bağın ne kadar güçlü olduğunu bilmesek de öncelikle bir riskin olması, yaş açısından da risk grubunda olmak gerekli. Bu grupta koronavirüs inmeyi tetikliyor demek için halen erken, etkinin düşündüğümüzden daha az olduğu yönünde veriler var" ifadelerini kullandı.
"İNME TEDAVİ EDİLEBİLİR BİR HASTALIK"
İnmenin çok önemli bir halk sağlığı sorunu olduğunu hatırlatan Prof. Dr. Krespi, şunları söyledi:
"İnme dünyada hala ölüm nedenleri arasında 3'üncü, sakatlık nedeni arasında 1'inci sırada yer alıyor. 100 binde 200 ila 300 kişi arasında gözüken bir hastalık. Bu hastalığın koruyucu önlemleri var. Bunun yanı sıra artık tedavi edilebilir bir hastalık. Kendinizi risk faktörlerinden korumalısınız. Başta hipertansiyon, diyabet ve yüksek kolesterole karşı korunmalısınız. Genç yaşlarda başlayan sigara içiciliğine son vermelisiniz. Hareket ederek kilo alımından kaçınmalısınız. Tüm bunları yapabilir, risk faktörlerini kontrol altında tutarsanız inmeyi yüzde 80 oranında azaltırsınız."
"TEDAVİYE İLK 4.5 SAATTE PIHTI ERİTİCİ İLAÇLARLA BAŞLANMALI"
Hastalığın kalp krizi gibi ani bir şekilde ortaya çıktığını anlatan Nöroloji Uzmanı Prof. Dr. Yakup Krespi şu uyarıları sıraladı:
"Risk faktörlerinin birikimi sonucu iyi bir farkındalığınız olmazsa bu hastalık aniden ortaya çıkabilir. Kol ve bacakta aniden bir felç gelişti ya da aniden bir konuşma bozukluğu başladıysa ve 15 dakika sürüp geçiyorsa bu duruma aldanmamak gerekiyor; böyle geçici şikayetleri olan hastalarda ilk bir haftada yerleşen inmenin görülme olasılığı her 5 kişide 1'dir. Dolayısıyla bu durum kalıcı inme gibi algılanmalı ve hemen sağlık kurumuna başvurularak önlem alınmalı. Bu hastalığın tedavisi ilk 4.5 saatte pıhtı eritici ilaçlarla başlamalı. İlk 6 saatte anjiyografi ile tıkalı damara girip damarı açmamız mümkün. Hatta bunları artık günümüzde ilk 24 saatte de yapabiliyoruz. Uygun tedavi yapılırsa 3 hastadan 1'i eski haline dönüyor. Damar açıcı tedavilerin ardından hastalara ilk 10-15 gün hastanede uygulanan bakım ve tedavi uygulamalarına paralel olarak erken fizik tedavi ve rehabilitasyon tedavileri uygulanıyor. Bu dönemden sonra şikayetleri değişik oranlarda devam eden hastalara ilk 3-6 aya hatta daha uzun bir döneme yayılacak olan fizik tedavi ve rehabilitasyon tedavilerine ihtiyaç olacaktır."
Türkiye'de aşılamada son durum
Tek bir doz bile ziyan olmasın diye hastaneler arası "insan transferi"