'Kazananın laneti’ teoremine işaret eden Dünya'daki sohbetlerinde Ali Ağaoğlu ve Hakan Güldağ, küçük bireysel yatırımcılara 'dikkatli olunması'nı tavsiyesinde bulundu. Enflasyon görünümünü ve yukarı yönlü risklerini de konuşan ikili, küresel piyasaların seyrine ilişkin de değerlendirmelerde bulundu.
Güldağ: Gündemde, iç politikayı karıştıran emekli amirallerin bildirisini bir kenara bırakırsak, ekonomi cephesinde enfl asyon vardı. TÜFE yüzde 16’yı, ÜFE yüzde 31’i aştı. Vatandaşın enflasyon algısı çok daha farklı. ‘Sizin enfl asyonunuz kaç’ diye bir araştırma yapsak, yüzde 25’ten aşağıya çıkmaz. Ürün fiyatları üzerinde büyük bir maliyet baskısı olduğu çok açık. Bu da beklentileri bozuyor. TÜFE beklentisi yılsonu için yüzde 15’e çıktı...
Ağaoğlu: Sanayi kapasite kullanımı ve elektrik kullanımı yüksek seyrediyor. Bu durum bir talep yaşandığını gösteriyor. Üreticinin tüm maliyeti tüketiciye yansıttığını çok görmedik geçmişte. Bir kısmını sineye çekmek zorunda kalıyorlar, bir kısmı kar marjından yiyor. Ama bu maliyetlerin tüketiciye yansıyacağını zaman içinde göreceğiz diye düşünüyorum. Kurun artmasıyla birlikte mevduatını dövizde saklayan veya borsadaki son zamanlardaki yükseliş sayesinde serveti artmış gibi hisseden veya artan kişilerin de bir miktar tüketime yöneldiğini görüyoruz, o yüzden de talep yukarıda.
Güldağ: Bu faize rağmen talepte artış yaşanıyorsa, bunun biraz baskılanması gerekecek o zaman…
Ağaoğlu: Cari enfl asyon ve yukarı yönlü riskler, Merkez Bankası’nın hızlı faiz indirimlerini zorlaştırıcı unsurlar. Enfl asyonist baskıların artırmasını engellemek için Merkez Bankası’nın 1-2 değil, belki 3-4 ay faizi yüksek tutmaya devam etmesi gerekecek gibi.
Güldağ: Bence de faiz indirimi yapacağımız yerlere kolay gelemeyeceğiz. Umarım öyle olmaz ama hem kurların geldiği seviye, hem de yabancıların uzak kalması da önemli etkenler. Yabancının borsa tarafında uzak kaldıklarını görüyoruz. Eğer biz bu süreçte bir nevi kendi kendimize bir çukur kazıp da ayağımızı da onun içine sokup tekrar bir yuvarlanmayı denemeyeceksek birdenbire faiz indirimlerini hiç düşünmememiz gerekir. Döviz girişi bakımından kısır bir süreç yaşıyoruz. Borsa tarafında da benzer bir durum var. Biz de bu hafta gazetede ‘Yabancıyı ucuz kalan endeks de iştahlandırmıyor’ diye bir manşet attık. Dolar bazında baktığın zaman Borsa İstanbul hayli ucuz. Öte yandan ‘Peki cazip mi’ sorusu akla geliyor. Sen ne düşünüyorsun?
Ağaoğlu: Mart 2020’de 1.25 cent seviyelerine kadar gelmiştik. Merkez Bankası Başkanı'nın görevden alınması haberi geldiğinde 1.58 cent seviyesindeydik, şimdi de 1.72 seviyelerindeyiz. Borsa tarafında ucuzuz ama ‘ucuzun da ucuzu var’ diye bir tabir var. Evet, yabancıların payı çok azaldı. Bir süre sonra kendi içinde ben sana-sen bana şeklinde bir işlem durumu ortaya çıkabilir. Yabancıların olmadığı, yerlinin yerliyle işlem yaptığı bir ortam görebiliriz. Ben bunu biraz Tahran veya Pakistan borsasına benzetiyorum. Artık lokal insanların birbirlerine eşeği sarıya boyayıp sattığı, sonra eşeği kırmızıya boyayıp ötekine sattığı, fiyatının ve işlem hacminin arttığı ama değerinin çok da fazla artmadığı ortama benzetiyorum. Böyle bir riskimiz var. Onun için yabancıların da ilgisini çekebilecek yapıları tekrardan inşa etmemiz lazım. Çabanın da sadece finansal piyasalarla ya da oradaki otoriteler aracılığıyla sağlanamayacağını düşünüyorum.
Güldağ: Bahsettiğin gibi yerli hisse senedi yatırımcısı dikkat çekiyor. Özellikle son dönemde hızlanan halka arzlar ve bu arzlara gelen ciddi bir talep de söz konusu…
Ağaoğlu: Evet, ciddi sayıda halka arz etmeyi bekleyen şirket de var sırada. Bunların hemen hemen hepsinde ilk halka arz yapıldığında çok ciddi yüksek talep geliyor. Geçenlerde bir hisse açılıştan itibaren 20-21 tavanla tarihi bir rekor kırdı.
Güldağ: Nasıl okumak gerekiyor bu tabloyu?
Ağaoğlu: Burada bir gariplik var, o malın esas hissedarı kendi malını bu kadar mı ucuza satmaya razı oldu? Onların aracı kurumu bu kadar mı hatalı fiyatlama yaptı da borsa doğru fiyatlama yapıyor dediğinde bu kadar tavanı açıklamak hayli zor. Bireysel yatırımcıların ilgi gösterdiği bu ve benzeri kağıtlarda ihale teoremi içinde bir tanım var, o tanımın gerçekleşme ihtimali artmış gibi görünüyor. Bu da İngilizce’de ‘kazananın laneti’ olarak ifade ediliyor. ‘Kazananın laneti’ dediğimiz şey Hazine bonolarında yaşandı. Türkiye’de işlerin yoluna gideceğini düşündüğümüz bir sırada, özellikle yabancı yatırımcılar ağırlıklı olarak Hazine ihalelerine ortalamadan alırım teklifi attılar. ROT dediğimiz teklifl erin miktarı çok yüksek oldu. Çok küçük bir rakamı kabul ederek bütün büyük teklifl erin tamamını, sanıyorum 10 yıllık bir bonoydu, 20 bileşik gibi bir seviyenin karşılığında 200 baz puan civarında almaya razı oldular. Sonra ikinci piyasada her şeyi verdiği için Hazine, faizler biraz daha yükselince o ihalede ortalamadan alanlar zarar ettiler.
Güldağ: ‘Kazananın laneti’ yerli yatırımcı için güzel bir hatırlatma oldu…
Ağaoğlu: Bu durumu borsada da bir gün yaşayabiliriz, belli olmaz. Belki bireysel yatırımcıların hırslarına aklıselim galip gelir de bu alışkanlıklarından vazgeçerler. Çünkü şu anki alışkanlık da şöyle, ben nasılsa alamayacağım istediğim kadar deyip almak istediği rakamın çok ama çok üzerinde teklif veriyorlar. Belki yüzde 1’i belki yüzde 5’i gibi bir kısmını alabiliyorlar, çok küçük bir rakam için çok büyük bir parayı riske ediyorlar, bir gün gelip bir halka arzı yapacak kurum bütün talebi karşılayacak bir yöntemle bir halka arz yaparsa bazıları ederinin çok üzerinde bir fiyatla o hisse senedini almak zorunda kalabilir. ‘Kazananın laneti’ de tam burası, yani aldıktan sonra bir daha o fiyatı görmeyebilir bile. Yatırımcıların bu riski ciddiye almalarının artık zamanı geldi. Çünkü sürekli kazanamazsınız. Alırsınız tavan olur satamazsınız, kıyamazsınız taban olmaya başladığında da bu sefer alıcı bulamazsınız satamazsınız. Bireysel yatırımcılar için özellikle bunu söylüyorum. Borsa tarafında her seferinde kazandığını, kazanmaya devam edeceğini düşünenler için bu risk artmış durumda. Biz burada hatırlatmayı farz olarak gördük.
Güldağ: 'Borsada ya da halka arzlarda ihale kimin üzerine kalacak?' sorusu mutlaka aklımızın bir tarafında kalsın.
Ağaoğlu: Bir gün birine kalacak, o net. Ama kime ne zaman ve ne kadar kalacak bilemiyoruz.
Güldağ: İnşallah çok küçük yatırımcının üstünde kalmaz ama genelde o işlerde de öyle olduğunu yaşıyoruz. Sen söyleyince SPK Başkanı'nın da uyarıları aklıma geldi; “Hisseni iyi tanı, fiyatına da ona göre bak” diye... Borsada 10 milyon dolarlık bir yatırım öyle bir yerden açılıyor ki, sanki 200 milyon dolarlık bir yatırım varmış gibi. Bazen, bu şirket en yeni teknolojilere yatırım yapmış, bunun önü açık, belki yatırımın küçük ama çok ciro yapacaksın gibi düşünüyorsun ama bir yandan da o yatırımı birçok yer yapabilir ve yarın öbür gün bunun rekabette fazla bir imkanı kalmayabilir. Sanki o alana yatırım yapma imtiyazı bir şirketteymiş gibi de düşünmemek lazım. Etrafl ıca düşünülmesi gereken bir yerdeyiz, senin bu uyarını herkesin dikkate almasında fayda var diye düşünüyorum.
ABD faizlerinde yaşanan panik yatışmış görünüyor
Güldağ: Fiyatlama davranışlarına küresel gelişmeler özelinde de bakalım. Yurtdışındaki gelişmelerin etkisi önümüzdeki süreçte hangi yönde olur sence?
Ağaoğlu: Küresel gelişmelerin Türkiye’deki fiyatlamalara etkisi iç dinamiklerin etkisine oranla düşük. Mesela ABD’deki 10 yıllık tahvil getirileri 1.77’leri gördükten sonra şu anda 1.63-64’lerde yani orada bir gerileme var. Buna bağlı olarak altın-gümüş fiyatlarında ve Euro/ Dolar paritesinde bir düzeltme dönemi geldi. Parite 1.1880’lerde, altın 1.737’lerde. Yukarıya doğru bir toparlanma var. Bundaki en önemli sebep ABD 10 yıllık tahvil getirilerindeki piyasaların risk olarak gördüğü alanda bir gevşeme olması, oradaki paniğin yatışmış olması. Aynı şekilde dolar endeksi 93’lerden 92’ler seviyesine gelmiş durumda. Böyle bir durumda dolar endeksinin gevşemesi doların uluslararası değerinin azalması anlamına geliyor. İçerde yaşanan gelişmeler nedeniyle, dışardaki pozitif bu tablo bize daha az yansıyor.
Altın 1780’lere çıkmadığı sürece majör bir ralli olmaz
Ağaoğlu: Petrol fiyatları 64-65 dolarları geçmekte zorlandı. OPEC tarafında kademeli bir artıştan söz ediliyor, ay sonunda bakanlar toplantısı var orada netleşecek. Ama benim gördüğüm kadarıyla petrolü 35-40 dolarlarda yakın zamanda görmeyeceğiz. Bir miktar gerileme olmasını bekliyorum. 61.10’ların altına inmesiyle ancak 58-57.5’lerden bahsedebiliriz. Biz ülke olarak bütçemizi 55 doların üzerinde bir yerlere alıştırmalı veya ona göre plan yapmalıyız. Altında ise düzeltme dönemindeydik. Ama şimdi o düzeltmenin de yavaş yavaş toparlanma aşamasındayız. Altında 1.755 seviyelerinin aşılmasının zor olduğunu düşünüyorum. Halen daha 1.615-1.640 dolarlara kadar gerileyen bir altını bu yıl içinde görebiliriz. 1.780’lere çıkmadığı sürece de majör bir ralli beklemiyorum.
“Korona virüs dalgası büyük hasar vermezse turizmde şansımız var”
Güldağ: Sezona büyük umutlarla hazırlanan turizm sektörünün morali, vaka sayılarındaki tırmanış ve kısa çalışma ödeneğinin son bulmasıyla bozuldu. Öngörüler tutmadı, senaryo bir ayda tersine döndü. Ne dersin yine kayıp bir sezon yaşar mıyız?
Ağaoğlu: Turizmde peşinatı yatırılmamış rezervasyonlar var. Daha önceden tur şirketi belli bir avans vererek bir rezervasyon yapıyordu. Bu oranın oteller için ayrılması demekti. Şimdi bu rezervasyonlar var ama açılırsa geleceğiz biz size para vermeyelim diyorlar. Yani aslında çok da rezervasyon varmış gibi görünmüyor. Nisan-mayıs ayı biraz keyifsiz geçecek gibi görünüyor ama belki de Ramazan Bayramı’ndan sonra inşallah turizm tarafında olumlu gelişmeler olur. Şu andaki koronavirüs dalgaları eğer çok büyük hasarlar vermezse, şansımız var gibi.
Haftanın son gününde döviz ve gelişmeler