2020 yılı Kasım ayı başında değişen ekonomi yönetimi ve politikaları sonrasında dolar/TL 8,57 ile zirveden inişe geçti. Öncesinde başlayan Merkez Bankası’nın (TCMB) fonlama maliyetlerindeki artışa, politika faizinin 2 aylık bir sürede yüzde 10,25'ten yüzde 17'ye yükseltilmesi eşlik etti.
Ekonomi yönetiminin amacı, enflasyonun yaklaşık 2 puan üzerinde reel faizle yabancı sıcak para çekmek, kredi artış hızını yavaşlatmak ve bu yolla da enflasyon ve kurları kontrol altına almaktı.
Bu havada başlayan 2021 yılında kurlardaki düşüş 2 ay boyunca devam etti. Hem ekonomi yönetiminin hem de yabancı kurumların beklentisi ise ikinci çeyrek itibarıyla faiz indirimlerinin başlaması yönündeydi.
ABD'nin en büyük yatırım bankası olan JPMorgan, 18 Ocak 2021 tarihli raporunda TCMB'nin ikinci çeyrekte faiz indirimlerine başlayabileceği tahminini paylaştı.
Döviz kurlarında bir süre beklentilerin de ötesinde hızlı bir düşüş görüldü. Şubatın üçüncü haftasında dolar/TL kurunda 6,89 seviyesi görüldü. Yabancı kurumların bir çoğu dolar/TL’de 6,50-6,20 aralığında beklentilerden oluşan raporlar yayınladı.
TAHVİL FIRTINASI
Döviz kurlarındaki bahar havası, erken bitti. ABD'de enflasyon endişesiyle tahvil faizlerinin ani yükselişe geçmesi, gelişen ülke para birimlerinde değer kayıplarını beraberinde getirdi.
Dolar/TL'de dün 7,78 görüldü ve Aralık 2020 seviyelerine dönüldü. Bugün kur tekrar 7,60'lara gerilese de, üç hafta öncesine göre kurdaki artış yüzde 10'a yaklaştı. 17 Şubat'ta 8,40'ın altını gören euro/TL'de de dün 9,22 seviyeleri görüldü.
Kur artışı, ihracat açısından görece olumlu görünse de, ithalat maliyetleri üzerinden önce enflasyon, sonra da faiz üzerinde baskı oluşturuyor. Kamu ve özel sektörün yüksek döviz açığı nedeniyle, kur artışı beraberinde dış borç yükünde artışı getiriyor.
ENFLASYONDA YENİ RİSKLER
Sözcü’den Emre Deveci haberine göre, ekonomi yönetiminin en çok öne çıkan vaadi, enflasyonu tekrar yüzde 10'un altına çekmek. TCMB Başkanı Naci Ağbal, 2021 sonu için yüzde 9,4'lük enflasyon hedefini değiştirmedi. Fiyat istikrarı vurgusunu her fırsatta yeniliyor.
Ancak hem geçmiş kur artışlarının gecikmeli etkisi, hem ithalat fiyatlarının yüksek seyri hem de bozulan beklentilerin katkısıyla, enflasyonda yükseliş sürdü.
Ekim’de yüzde 11,89, Kasım’da yüzde 14,03, Aralık’ta yüzde 14,60, Ocak’ta 14,97 olan tüketici enflasyonu, Şubat’ta yüzde 15,61'e ulaştı ve Temmuz 2019 sonrasındaki en yüksek seviyeyi gördü.
Son haftalardaki hızlı kur artışı ve ithal emtia fiyatlarındaki yükselişin devam etmesinin yanı sıra daha yüksek olan üretici enflasyonunun tüketici fiyatlarına olası yansımaları nedeniyle, zaten yüksek olan mart ve nisan enflasyon beklentileri, daha da artmış durumda.
PETROL VE EMTİADA SERT YÜKSELİŞ
Pandemi sırasında kur artarken enerji ve genel olarak emtia fiyatlarının büyük düşüş kaydetmesi, Türkiye'de hem enflasyon hem de cari açık açısından frenleyici olmuştu. Ancak bu defa kur artışına emtia fiyatlarında yükseliş eşlik ediyor.
Nisan 2020'de 20 doların altına gerileyen Brent tipi ham petrolün varil fiyatı, dün 70 doları aştı ve son 14 ayın zirvesine ulaştı.
Şimdilik rafineri çıkış fiyatlarındaki zamlar ÖTV'den düşerek pompa fiyatlarına yansıtılmıyor ancak vergi geliri kaybının daha ne kadar süre sürdürüleceği belirsiz.
Öte yandan, ocak, şubat ve mart aylarında yüzde 1 zam yapan BOTAŞ'ın doğalgaz fiyatlarına önümüzdeki aylarda zamlara devam etmesi muhtemel.
Bloomberg emtia fiyatları endeksi de Ekim 2018 sonrasındaki en yüksek seviyelere ulaşmış durumda.
Bu durum, hem ithalat fiyatları üzerinden enflasyonu hem de cari açığı olumsuz etkileyecek.
GIDA FİYATLARI ALARM VERİYOR
Birleşmiş Milletler (BM) Gıda Örgütü'nün (FAO) yayımladığı küresel gıda fiyat endeksinde yıllık artış şubatta yüzde 16,74 oldu. Endeks, 2014 sonrasındaki 7 yılın zirvesinde.
Şubatta FAO'nun şeker ve bitkisel yağ fiyat endeksindeki yükseliş sırasıyla yüzde 6,4 ve yüzde 6,2 oldu.
Buğday, ayçiçeği, mısır, soya başta olmak üzere birçok gıda ürününde sert artışlar var.
Türkiye'nin birçok gıda ve tarım ürününde ve özellikle de bu ürünlerin hammaddelerinde dışa bağımlılığı düşünüldüğünde, şubatta TÜİK'in yüzde 18,40 olarak açıkladığı gıda enflasyonunun ilerleyen aylarda daha yüksek seviyeleri görmesi oldukça muhtemel.
FAİZDE YENİDEN ARTIŞ BEKLENTİSİ
Kurun yeniden yükselişe geçmesi ve zaten yüksek seyreden enflasyonda yeni risklerin ortaya çıkması, 18 Mart'taki Para Politikası Kurulu (PPK) toplantısında TCMB'den faiz artışı beklentilerini de artırdı.
Ocakta “ikinci çeyrekte faiz indirimi başlayabilir” diyen JPMorgan, önceki günkü raporunda TCMB'den 100 baz puan daha faiz artışı beklediğini açıkladı.
Ocak ve şubat toplantılarında faizi sabit tutan TCMB'nin üzerindeki baskı giderek artıyor.
Önceki yıllarda hep kredi büyümesiyle ekonomiyi ayakta tutmaya çalışan hükümet açısından ise yüksek faizler, siyasi açıdan da planları bozucu bir etkiye sahip.
SICAK PARA ÇIKIŞI
Ekonomi yönetimindeki değişim sonrasındaki 3 ayda, swap (döviz-TL takası) kanalından toplamda tahminen yaklaşık 14 milyar dolarlık giriş olmuştu. Ancak şubatta girişler yerini çıkışa bıraktı. Kısa dönemli getiri arayışındaki finansal sermayenin girişi gibi çıkışı da hızlı oldu.
Özellikle 19-26 Şubat haftasında yaklaşık 1,5 milyar dolarlık çıkış yaşandı. Kur artışı, swap kanalından çıkışların 26 Şubat sonrasında da devam etmiş olabileceğine işaret ediyor.
Hisse senetlerine kasım ve aralıkta toplamda 1,5 milyar dolarlık yabancı girişi olmuştu ancak ocak ve şubatta toplamda yaklaşık 800 milyon dolarlık çıkış oldu.
Tahvil tarafında son dört aydır net yabancı girişi olsa da, burada da son dönemde giriş miktarlarında azalış var.
Yabancılar faiz artırımı bekliyor
Türk halkı dövizi neden çok seviyor?