FINANSGUNDEM.COM – DIŞ HABERLER SERVİSİ
Brexit’in İngiltere üzerindeki etkisi uzun bir süredir finans sektörünün en çok tartıştığı konular arasında yer alıyor. Denklik ve borsa ticareti konusu ise gündemden düşmüyor. Ancak Bloomberg yazarı Elisa Martinuzzi’ye göre Brexit’in İngiltere finansına asıl etkisi çok daha derin bir şekilde gerçekleşmekte olduğunu belirtiyor. İşte Martinuzzi’nin o yazısı:
İngiltere'nin Avrupa Birliği'nden ayrılması Londra'da gözle görülür bir iz bıraktı. Ocak ayının başında neredeyse bir gecede, dünyanın önde gelen finans merkezi, oldukça büyük öneme sahip hisse senetleri ticaretinin yaklaşık yarısını ve türev ürünlerin alım satımının bir kısmını kaybetti. Bir sonraki adımda ise denklik işlemleriyle birlikte alıcı ile satıcı arasında sorunsuz ilerleyen ticari ilişkiler çöküşe geçecek.
Denklik anlaşması Londra’nın hakim olduğu finansal altyapı için hayati önem taşıyor. Her gün trilyonlarca dolarlık türev ürünlerinin denkliğinin yapıldığı denklik konusu AB için hisse senetleri ticaretinden bile daha büyük bir siyasi hedef haline geliyor. Ancak bunu hala masadaki en değerli bahis olarak değerlendirmek bir hata olur.
Finans sektörünün önemli risk sermayedarları, yöneticilerini ve karar alıcıları nereye dayandıracakları konusunda Avrupa ile çekişme içerisinde. Londra’nın bazı büyük isimleri, swap takasının potansiyel kaybı konusunda endişeleniyor. Bu nedenle, AB'nin Avrupa'daki bankacıların işlemlerinin engelsiz bir şekilde çalışmasına izin verecek olan İngiltere maliyesinin düzenleyici kurumuna "denklik" verme konusundaki giderek daha da sertleşen tutumu şu anda en büyük korku haline geldi. Avrupa finansı, AB kuruluşları ve vatandaşları için portföylerini idare eden varlık yöneticilerini bunu Kıta Avrupası’nda yapmaya zorlamasını da bekliyor.
Bankacı hareketlerinin rakamlarını izlemek kolay değil ve her iki taraf da yakın zaman içerisinde zafer ilan edemeyecek. Ancak Londra'nın geleceği, üst düzey tüccarlarına, anlaşma bankacılarına, avukatlara ve muhasebeciler gibi profesyonel hizmetlere ayrılmaz bir şekilde bağlıdır. Bu yeteneklerin Manş Denizi’nin diğer yakasına ayrılması İngiltere’deki vergi gelirlerinde düşük marjlı (ve muhtemelen yüksek riskli) denklik aktivitelerinden çok daha büyük bir çöküşe neden olacaktır.
İngiltere'nin AB'den çıkışını Aralık ayında tamamlamasından bu yana Brüksel vidaları sıkmayı sürdürüyor. Sadece o tarihten bu yana 7 bin 500 kadar istihdam Avrupa'ya kaymış durumda. Ancak salgın nedeniyle düzenleyiciler tarafından yapılan göz yummalar sona eriyor. Fransa, finans firmalarının ihtiyatlı risk yönetimini sağlamak için yeterli yerel personele sahip olmadıkları takdirde cezai suçlamalarla karşı karşıya oldukları konusunda uyardı. Avrupa Menkul Kıymetler ve Piyasalar Otoritesi de firmaları İngiltere'yi Avrupa'dan ayıran kurallar için geçici çözümler bulmaları nedeniyle "şüpheli uygulamalar" konusunda uyardı. En büyük ülkeler arası alım satım komisyonu şirketlerinden birisi olan TP ICAP’nin AB müşterilerine hizmetleri Kıta Avrupası’na personel taşımayı tamamlayamadığı gerekçesiyle engellendi.
Siyasi ve ticari kazanımları bir kenara bırakırsak da AB’nin harekete geçmekte haklı sebepleri var. Ocak ayından bu yana Avrupa'daki işlerini Londra'dan yürütme iznine sahip olmayan bankaların, operasyonlarını Avrupa'daki onaylanmış kimlikleriyle yönetmesi gerekiyor. Uluslararası bankalar 1,2 trilyon euroluk (1,4 trilyon dolar) varlığı Avrupa birimlerine kaydırmayı kabul etti ve bu da finansal istikrar açısından önemli. İrlanda'yı ele alalım: İngiliz Barclays, Brexit sonrası bilançosunun yaklaşık %15'ini buralara kaydıran varlıklarıyla şu anda ülkenin en büyük bankası.
Kıtada JPMorgan Chase, Morgan Stanley ve Goldman Sachs‘ın doğrudan Avrupa Merkez Bankası (ECB) tarafından denetlenen birimleri var. (ECB toplamda 117 finansal kuruluşu denetliyor.) Düzenleyicilerin, bu işletmelerden herhangi birinin batması durumunda, sorumluların mesul tutulabilecekleri kişileri Frankfurt, Paris veya Dublin'de oturmalarını sağlama yükümlülüğü var.
Bu beyin göçü nedeniyle Londra'ya yönelik tehdit o kadar ciddi ki, bazı finans uzmanları diğer finans işletmelerinde denklik sağlamak yerine bu takastan vazgeçmenin daha iyi bir yol olup olmayacağını tartışıyor. İngiltere ve AB, Londra'ya daha fazla erişim verilmesinin önünü açabilecek bir mali düzenleme çerçevesi oluşturması gereken bir mutabakat anlaşması yapıyor; ya da en azından İngiltere'deki umutlar bu yönde.
Londra'nın hisse senedi alım satım konusundaki liderliğini Amsterdam'a kaptırması, manşetleri çeken bir haber türüdür ve denklikteki eşdeğerliğinin kaybı da benzer bir etki yaratacaktır. Ancak asıl savaş farklı bir alanda veriliyor. Londra’nın finans sektöründeki hakimiyetine ilişkin daha anlamlı değişiklikler daha derin ve daha az fark edilebilir olacaktır. Ta ki çok geç olana kadar.
Avrupa bankacılık sektöründe bölünme
İngiliz bankalarını zor günler bekliyor
İngiltere’nin kamu borcu 2 trilyon sterlini aştı