FINANSGUNDEM.COM - DIŞ HABERLER SERVİSİ
Korona virüs salgınının ekonomik etkilerini kapatmak isteyen devletler bugüne kadar görülmemiş mali ve parasal politika önlemleri aldılar. Ancak devletlerin bu süreçte yaptıkları olağanüstü miktardaki borç gelecek için endişeleri de beraberinde getiriyor. İleriki süreç için tasarruf politikaları öne sürülse de Londra merkezli varlık danışmanlığı firması Blue Bay Baş Yatırım Sorumlusu Mark Dowding Financial Times’taki yazısında alışılmışın dışında başka bir politika tercihinin daha olduğunu öneriyor. Hükümet borçlarının silinmesini öneren Dowding olağanüstü zamanlarda olağanüstü önlemler alınması gerektiğini belirtti. İşte Dowding’in o yazısı:
Korona virüs salgını tüm dünyadaki ülkeleri sahip olmadıkları parayı harcamaya zorladı. Bazı hükümetler şaşırtıcı oranlarda borç alıyor. Özellikle gelişmekte olan piyasalara sahip diğer ülkelerse halihazırda sahip oldukları borçların ödemeleri konusunda zorlanıyor.
Avrupa’da artan borçlanmalar üst düzey İtalyan yetkililer Avrupa Merkez Bankası’ndan (ECB) borç yüklerini hafifletmek için bazı hükümet borçlarının affedilmesi isteğini yöneltti. Teklif ECB Başkanı Christine Lagarde ve diğer merkez bankası çalışanları ve ekonomistler tarafından anında reddedildi.
Pandemiden toparlanmanın bir parçası olarak borç iptalinin hızlı bir şekilde reddedilmesi açık bir gerçeğin kaçırılması anlamına geliyor. Merkez bankaları tarafından birçok ülkenin borcunun satın alındığı bir dünyada yaptığımız tek şey hükümetin sol elinin sağ eline aşırı miktarda borçlu olmasına izin vermek. Bir noktada hükümetler sadece el sıkışarak borçları yok edebilirler.
Bu hamleyi uygulamak merkez bankalarının devlet borçlarını iptal ederek para basma becerisine sahip olduğu görülecektir. Bu düzenlemelerin ekonomi için zehirli bir etkisi varmış gibi görünse de gerçekte böyle olmayabilir. Enflasyonun bu kadar düşük olduğu zamanlarda bu tip uygulamaları gerçekleştirerek kurtulmak mümkün.
Birçok yorumcu parasal genişleme politikalarının uygulamada para basmayla aynı olduğunu belirtiyor. Fakat durum böyle değil. Aslında, merkez bankalarının devlet tahvillerini nakit olarak satın alma süreci sadece yeni yükümlülüklerin yaratılması ve varlıkların satın alınması anlamına geliyor. Bu politikanın temel pratik etkisi ise borçların vadesini uzatmaktır.
Borçların iptal edilmesi ise tamamen farklı bir durumu getirirdi. “Helikopter parası” olarak da bilinen alışılmadık para politikası fikrine daha çok benzeyen tek yönlü bir değişimi oluştururdu.
Piyasalarda 'helikopter para' dillendiriliyor
Örnek vermek gerekirse eğer hükümet sıfır faiz oranıyla 10 bin yıllık borç tahvili çıkarıp merkez bankaları satın alsaydı nasıl olacağını düşünelim. Bu durum gerçekte borçların iptal edilmesiyle aynı anlama gelirdi.
Bu duruma emsal teşkil eden örnekler mevcut. Üstelik sadece 1930’larda Almanya ya da Zimbabve gibi hiperenflasyona uğramış ülkelerden de bahsetmeyeceğim. 1930’ların sonunda Kanada’nın aktif bir şekilde borçlarını paraya çevirmesi gibi birçok örnek var. Bu tür bir politika değişikliği yavaşça ve dikkatlice yapılması gereken bir şeydir.
Ancak bu yıl, küresel ekonomilerde, hepimizin tüm yaşamlarımız boyunca tanık olduğu en büyük düşüş yaşandı. Zorlayıcı zamanlar zorlayıcı önlemler gerektirir ve parasal politikalar gerekeni sunmak konusunda yeterince donanımlı değil.
Merkez bankalarının borçları iptal etmesi, kağıt üzerinde devlet borç hizmet maliyetlerini azaltmaz. Zira bu tahvillerin faizi kamu sektörü maliyesinde dikkate alınmaz. Ancak bu hamle parasal genişlemenin nasıl çözülebileceği sorusuna cevap verecektir.
Bu yönde bir aşırı eylemi dikkate almak için yeterince cesur olan herhangi bir ülke aynı zamanda ilk hamle avantajına da sahip olacaktır. Zira politika uygulandığı anda borçlanma maliyetleri yükselecektir. Şunu da eklemek istiyorum ki, eğer bir ülke bu yoldan gitmeyi tercih ettiğinde güvenlik önlemleri oluşturmaya ihtiyaç duyacaktır. İdeal şartlarda hükümet, anayasasında bunun bir kerelik acil durum tepkisi olduğunu kabul edebilir. Devletler ne zaman bir şey yapmak isterse para basmaya devam edemez.
Bu hamle borç yatırımı yapanlar için şaşırtıcı gelebilir. Ancak eğer bu güvenlik önlemleri devam ederse, belki de borç iptali görmek istediğimiz bir sonuçtur.
Tasarruf bu seferki kriz için doğru cevap olmayacaktır. Bu sadece hükümetlerin bir krize çözüm bulmak için borç verdiğinde, halklarının uzun bir süre vergilerle geri ödemeyi yapması veya harcamalarını azaltması gerektiğini söylemenin süslü bir yoludur. Söz konusu tasarruf politikaları talebi ve büyümeyi bastırır. İngiltere'nin 2008 sonrası kemer sıkma tedbirlerinin mimarı olan Eski İngiltere Başbakanı George Osborne bile, İngiltere hükümetinin toparlanmayı hızlandırmak için küçük şirketlere milyarlarca sterlinlik kredi silmesi gerekebileceğini söylemişti.
Gelecek nesilleri şu anda üstlendiğimiz borcu geri ödemeye zorlamak, nüfusun yaşlanacağı ve çalışan bireylerin sayısının azalacağı bir dönemde giderek daha savunulamaz hale gelecektir. Bu politikaların sonucu aynı zamanda toplum içinde büyük bir baskı yaratacak, yaşlı ve genç nüfus arasında daha büyük bölünmeler oluşturacak, toplumdaki uyumu gerçek bir risk altına sokacaktır.
Tabii ki, hükümetler bazı borçlar için temerrüdü tercih edebilir. Ama bu finansal sistem içi büyük bir maliyet ve zararla herkes için çok çirkin bir sonuç yaratacaktır. Uluslararası Finans Enstitüsü, gelişmiş ülkeler arasındaki borcun gayri safi yurtiçi hasılanın yüzde 432'sine yükseldiğini söylüyor ve bu miktar sürdürülemez. Borçların iptali ihtimalini değerlendirmek saçma değil.
Benim gibi sabit gelirli varlıklar yöneticisi dünyada çok fazla borç olduğunu söylüyorsa, gerçekten de ciddi bir sorun olmalı. Pek çok AB ülkesi birliğin borç seviyeleriyle ilgili mali kurallarını çoktan çiğnedi ve manevra yapabilmek için çok az alan kaldı. Borçların iptali araç setinde bir seçenek olmalıdır.
İngiliz market zincirlerinden "stok yapmayın" uyarısı
BİST 100 endeksinde rekorlara devam
Joe Biden ABD'nin resmen başkanı oldu