FINANSGUNDEM.COM - DIŞ HABERLER SERVİSİ
1973 yılının yaz aylarında, yeni seçilmiş senatör Joe Biden, ilk yurt dışı seyahatini İsrail’e yaptı. Burada dönemin İsrail Başbakanı Golda Meir ile tanıştı ve “hayran kaldı.” Biden, bugün hala o günü hayatının “en önemli ve unutulmaz görüşmesi” olarak tanımlıyor.
Biden o dönemden bu yana İsrail’e karşı sevgisinden vazgeçmedi ancak artık oldukça tecrübeli. George W. Bush, Barack Obama ya da Donald Trump’la karşılaştırıldığında Biden eski bir Ortadoğu ustası. Bir demokrat olmasına rağmen, idealist değil. İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu ve Donald Trump arasındaki yakın ilişkiler hakkında birçok çıkarım yapılmış olsa da, Biden’ın kuracağı ilişkilerin farklılık gösterme ihtimali oldukça düşük.
Ortadoğu, Biden’ın öncelik listesinde ilk sıralarda değil. Ancak Ortadoğu’nun kendini ABD başkanlarının gözünde aniden önemli hale getirme gibi bir alışkanlığı da var. Jimmy Carter 1979 yılında İran’da 444 gün sürecek bir rehin krizi beklemiyordu. Bush, eğitim reformuna öncelik verme niyetiyle göreve gelmiş, ancak 9 Eylül saldırısı sonucunda kendini bölgede bulmuştu. Obama kişisel yetenekleri ve yumuşak gücüyle, Arap dünyasını insan haklarının ve demokrasinin yüceltildiği bir yer haline getirebileceğini düşündü.
Bloomberg’in haberine göre, bu yaklaşımın ABD’nin çıkarları ve prestiji için hoş olmayan sonuçları oldu.
Obama, Suriye’de kimyasal silahların kullanımına karşı kendi “kırmızı çizgisini” kabul ettirmeyi başaramadı. Arap Baharı’nın gücüne gerekenden fazla önem verip, ABD’nin müttefiklerinden Mısır Devlet Başkanı Hüsnü Mübarek’le ilişkileri sonlandırdı. Bunun yerine bölgede Müslüman Kardeşler’in rejimini tanıdı. Obama’nın Libya’daki başarısızlıkları ise ABD’nin zayıf görünmesine neden oldu.
Daha da kötüsü, ABD İran’la, büyük Sünni Arap devletleri ve İsrail tarafından ulusal güvenliklerine doğrudan bir tehdit olarak görülen bir nükleer anlaşmasını savundu.
Trump, ABD’nin ekonomik ve askeri gücünü daha iyi anlayarak, diplomatik koşulları olgunlaştırdı ve halefine daha güçlü bir ilişki ağı bıraktı. Biden neler yapacak?
Yeni başkan, Sünnilerle İsrail arasındaki ittifakın değerini anlıyor ve bunu beslemek için çalışacak. Bu İran’la karşı karşıya gelmek anlamına geliyor. Biden’ın, İran’la geçersiz hale gelmiş olan nükleer anlaşmasını yeniden canlandırması ve yetersiz olduğu gizliden gizliye kabul etmesi gerekiyor.
Obama ve dönemin ABD Dışişleri Bakanı John Kerry bu durumdan hoşlanmayacaktır.
Ancak Biden, ABD’nin füzelerine getirilen kısıtlamaları kabul eder, Lübnan, Gazze, Suriye, Irak ve Yemen’deki faaliyetlerine son verirse, aynı zamanda, daha katı ve daha uzun süreli nükleer denetim rejimini kabul ederse, Netanyahu’nun masada olması mümkün görünüyor.
Filistin Başbakanı Mahmud Abbas, ABD’nin konsolosunun Tel Aviv’e dönmesini talep ederek Biden’la ters düştü. Filistin hükümeti, savunmaya devam eder ya da Hamas’la işbirliği yaparsa, Biden’ın Filistinliler için, Ramallah’a ABD yardımlarını ulaştırmaktan ve Washington’da Filistin Kurtuluş Örgütü ofisini yeniden açmaktan başka yapabileceği bir şey kalmaz.
Obama’nın göstermediği gerçek baskının yokluğunda, İsrail Trump Planı’nın ötesinde tavizler vermeyecektir. Kudüs’ün Batı Şeria yerleşimlerinde bir ateşkesi ancak, anlaşma yolunda bir ilk adım olarak sunulduğunda kabul edecektir.
Kısacası ABD Başkanı Biden, yapılabilecek olan her şeyi denemeli. İsrail ve Suudi Arabistan’la başlamak üzere birçok Arap ülkesiyle barış anlaşmaları, İranla, İsrail ve Sünni endişelerini tatmin eden yeni bir anlaşma, Ortadoğu ve Afrika’da terörle mücadelenin devamı ve Rusya’yla bölgesel konularda anlaşma sağlanmalı.
Tüm bunlar tecrübeli ve gerçekçi bir başkanın yetenekleri dahilinde. Özellikle Biden’ın sakin yapısı ve ılımlı hedefleri bu alanda yardımcı olacak.
Pompeo Türkiye'ye gelecek ama Ankara'ya gitmeyecek
Biden’ın başkanlığı FED için ne anlama geliyor?
IMF Başkanından Biden ve Harris'e mektup