FINANSGUNDEM.COM - DIŞ HABERLER SERVİSİ
Üretimin ABD’ye geri dönüyor olması, pandemi dönemi için bulunulan tahminlerden birinin tutacağını gösteriyor. Ancak otomasyonun artması, işgücünün de buna adapte olması gerektiği anlamına geliyor. Korona virüs pandemisi, mart ve nisan aylarında oldukça fazla tahmin ortaya çıkardı ancak bunlar eylül ayında bir miktar abartılı görünüyor. Şehirler ‘henüz’ ölmedi, ticari ofis binaları ‘henüz’ tarihi eser sınıfında değil ve yakın gelecekte hem seyahat hem de iş için yeniden hava yollarını kullanmaya başlayacağız. Ancak tedarik zinciri, kalıcı bir değişimin eşiğinde olan bir alan.
Geçtiğimiz hafta Bank of America tarafından yapılan bir anketin sonuçları, birçok üreticinin yer değiştirme planlarını genişlettiğini ve ürünlerinin satıldığı ve kullanıldığı bölgelere yaklaşmak istediğini gösterdi. Bu yeni bir fikir değil. Korona virüsün şehirlerde, emlak piyasasında ve hava yollarında yarattığı şoku ocak ayında tahmin etmek mümkün değildi. Ancak üretim ağının uzakta olmasının riskleri uzun zamandır giderek göze çarpıyordu. Bank of America araştırmacıları, “korona virüs pandemisinin verdiği zararlar, üretimin yer değiştirmesinde bir katalizör görevi görmüş olsa da, inanıyoruz ki bunun ardındaki nedenlerin temelinde ‘paydaş kapitalizmi’ne geçiş var. Burada kurumlar tüketicinin, çalışanların ve devletin olduğu kadar, paydaşlarının çıkarlarına da odaklanıyorlar” dedi. Başka bir deyişle, pandemi zaten uzun zamandır gelmekte olan bu değişimi hızlandırdı. ABD ve Çin arasındaki ticaret savaşı ve çevresel ve toplumsal yönetim girişimlerinin de etkisi oldu.
Bu ay yaptığı açıklamada, Schneider Electric SE Başkan yardımcısı Ken Engels, aslında elektronik ve otomasyon ekipmanı şirketi Schneider Electric SE, halihazırda karbon ayak izini azaltma amacıyla kendi üretim ağını daraltmayı düşünüyordu dedi. Schneider halen küresel bir tedarik zinciri olan, küresel bir şirket ancak pandeminin neden olduğu lojistik engeller, hem şirket hem de müşterileri için daha dirençli olacak bir yerel üretim oluşturulmasını oldukça önemli bir hale getirdi. Schneider aynı zamanda, Kuzey Amerika, Avrupa ve Asya’daki tesisleri için maske üretim makinaları satın aldı. Bunun nedeni çalışanlarını korumaktı. Mal stoklarını olabildiğince düşük tutan tam zamanında üretim stratejisi, yerini “her ihtimale” karşı planlamasına bırakıyor. Yedek tedarikçiler oldukça önemli hale geliyor. Engels açıklamasında, Schneider’in otomasyon yazılımlarına yaptığı yatırımla, bu sürecin oldukça ilerisinde olduğunu söyledi.
Schneider’in Kentucky’deki “akıllı fabrikasında” çalışanların azlığı dikkat çekiyor. Bir diğer dikkat çekici olan şeyse 20 yıldan uzun süredir kullanılan eski otomasyon sistemlerinin, yenileriyle nasıl uyum içinde çalışabildiği. Schneider’in EcoStruxure isimli endüstriyel yazılımı kolayca uygulanabilecek şekilde tasarlandı. Bu da müşterilerin yeniden bir fabrika kurması gerekmediği anlamına geliyor. Şirketin güç takip sistemi 62 yıllık üretim tesisinin 2020 yılında, enerji tüketimini %11 düşürmesini sağladı.
Bu tür yenilikler diğer şirketler için bir başlangıç noktası oluşturabilir ve böylelikle üretimlerini, işletme maliyetlerini yükseltmeden Çin’den kendi ülkelerine çekebilirler. Scheider’in tesisi ihtiyaç duyduyu aksamların %70 ila %80’lik kısmını kendi tesislerinde üretebiliyor. Otomasyon sistemlerinin faydaları o kadar büyük ki, tesis bazı parçaları Meksika’ya gönderiyor. Bu da normalde olan sistemin tam tersi.
Brooke Sutherland Bloomberg’de kaleme aldığı yazıda, tüm bu otomasyona geçişte hızlanma durumu, ABD’de istihdam alanında neler olacağı sorusunu akıllara getiriyor dedi. Cuma günü yayınlanan istihdam verileri, ağustos ayında üretim alanında istihdamın 29,000 kişilik artış gösterdiğini ortaya çıkardı. Bu rakam ekonomistlerin tahminlerinin yarısı kadardı. Sektörün toplam istihdamı halihazırda şubat ayının 700,000 iş altında.
Schneider’in Kentucky’deki tesisinde normal bir günde 400 çalışan var, bunların 350 kişisi üç vardiya çalışıyor. Bu geçmiş yıllara kıyasla istihdamda bir azalmaya işaret ediyor ancak otomasyon sistemlerinin kullanımının artması, insanlara olan ihtiyacı tamamen ortadan kaldırmamış. Yalnızca yapılan işlerde değişikliğe neden olmuş. Bu dijital dönüşümün ardındaki fikir, makinalardan daha fazla verim almak ancak aynı zamanda çalışanların da daha verimli olmasını gerektiriyor. Şirket endüstriyel yazılımları kullanabilecek vasıfları taşıyan işgücüne ihtiyaç duyuyor. Bundan önce bir üretim hattı yalnızca bir ürün için kullanılabilirken, şimdi altı ila sekiz ürün için kullanılabiliyor. Dolayısıyla önceleri bir makinadan sorumlu olan bir çalışan, şimdi dört makinadan sorumlu olabiliyor. Şirket için bu vasıflara sahip elemanlar bulmanın zor olduğu söyleniyor.
Vasıflı işgücünün kısıtlı olması, bazı şirketlerin dijitalleşmesinin yalnızca statükoya ayak uydurma amacı taşıdığını gösteriyor. Çalışanlar emekli olduğunda ve bilgilerini de yanlarında götürdüklerinde, bir açık oluşuyor. Augury’nin CEO’su Saar Yoskovitz, “bunun işlerin değişmesiyle bir ilgisi yok. Şirketlerin oldukları yerde durmaları mümkün değil. ABD’deki üretim kapasitesini yeterli işgücü olmadan nasıl ikiye katlayacağız?” dedi.
Trump yönetiminin, yerli üretimi desteklemesi ödül ve cezanın kombinasyonundan oluşuyor. Şirketler vergi indirimleri ve hükümet kontratlarıyla ödüllendirilirken, ticaret savaşları ve kamu baskısıyla cezalandırılıyor. Trump’ın demokrat rakibi Joe Biden, araştırma girişimlerine 300 milyar dolar ve Amerika’da üretilmiş mallara 400 milyar dolarlık devlet alımı desteği vaadediyor. Aynı zamanda yabancı şirketlerin bu teşviklerden yararlanmasının da önünü kapatıyor. Böylelikle üretimin ABD’ye dönmesi için çekici koşullar yaratıyor. Ancak iki adayın yaklaşımları da bu teşvik sonucunda oluşacak istihdam için işgücünü eğitme konusunda eksik kalıyor.
Powell: İstihdam rakamları iyi ancak toparlanma uzun zaman alabilir
ABD’de rekor istihdam beklentisi
AB'nin sanayi üretimi temmuzda yüzde 9,1 arttı