Ekonomist Ali Ağaoğlu ve gazeteci Hakan Güldağ, kur ve faizdeki gelişmelerin reel sektör üzerindeki etkilerini ele aldılar. Aktif rasyosu ile birlikte uygulanan politikaların yeni dönemde geçerliliğini de sorgulayan ikili, özellikle döviz borçlusu şirketlerin tedirginliğindeki artışın altını çizdi. Karadeniz'deki doğalgaz rezervine ilişkin konuşurken, müjdenin borsa üzerindeki etkilerine de değinildi. İkili dövizdeki beklenti ve analizleri de yorumladı.
Güldağ: Bu hafta gündemimiz gaz ve faizdi.
Ağaoğlu: Gaz, faiz ve kur...
Güldağ: Sen faizi daha çok önemsediğin için dedim.
Ağaoğlu: Kuru önemsemiyorum değil. Yakında kur faizi bitirebilir aslına bakarsan...
Güldağ: Doğrusu kur, reel sektörde kur tedirginlik yaratıyor. Özellikle de, döviz borcu olanları... Sanayide güzel bir gidiş var aslına bakarsan. Bazı sektörler ve firmalar deyim yerindeyse harıl harıl çalışıyor. Rakamlara da yansıyor zaten. PMI Türkiye son üç ayda sürekli arttı. Ağustos'da da benim gözlemlerime göre temmuz kadar iyi geçti. Hatta belki daha iyi. Temmuzda PMI 56.9 olmuştu. Son 11 yılın rekoruydu. Bu gidişle yeni bir rekor görebiliriz PMI'da. Afaki konuşmayayım ama izlenim olarak söylüyorum, belki 60'a dayanacak. Eylülde de iyi gidecek beklentisi var sanayicide. Diğer yandan, kurdaki oynaklığın yarattığı belirsizlik ortamı reel sektörün yatırım iştahını baskılıyor. Yoksa gerçekten yatırım iştahı bir çok şirket için geri dönüyordu. Temmuzda yatırım teşvikleri de patladı. Ancak son kur atağı bir sille vurdu. Çok hızla artan kredi hacmi, şu sıralar neredeyse aynı hızla düşmeye başladı. Grafiklere bakarsan 'W' çizmeye başladık. V'yi çizmiştik, şimdi çift V'nin aşağıya doğru ayağını çiziyoruz kredilerde. İster istemez büyüme oranımızı da etkileyecek. Tabii yine her şey bizim ne yapacağımıza bağlı. Kur ile birlikte yükselen faizin nasıl bir seyir izleyeceği önemli olacak...
Türkiye İş Bankası Genel Müdürü Adnan Bali'nin açıklaması vardı. 44 milyar liralık krediyi de bu arada öteledik diye... Müthiş bir rakam
Ağaoğlu: Bir kez şu sorunun çözülmesi lazım. Piyasada çoklu faiz var bugün. Çoklu faiz piyasaları bozan bir şey. Hesap yapamıyorsun. Ticaret yapan da borç alan da hangi faizle ödeyeceğini kestiremiyor. Faizde işin zor kısmı, kestirelememesi, öngörülememesidir. O dönüyor dolaşıyor başka tarafları bozuyor.
Güldağ: Ankara Sanayi Odası Başkanı Nurettin Özdebir söylüyordu; "Reel sektör mevcut ortamda orta ve uzun vadeli plan yapmakta zorlanıyor" diye...
Ağaoğlu: Merkez Bankası'nın son para politikası toplantısında bir cümle etselerdi belki bu kadar sorun yaşamayacaktık. ‘Merkez Bankası gerektiğinde sıkılaştırıcı önlemleri almakta çekinmeyecektir’ gibi net bir ifade kullansaydınız. Faizi artırmasanız da olurdu. Fakat Merkez politika faizini 8.25’te tuttu. İşgören faizi dediğimiz faizi yukarı çekti. Önce piyasa yapıcıların limitlerinini kapattı, sonra borç alma limitlerini yarıya indirdi. Arkasından haftalık repoları iptal edip, geceliğe döndü. Gecelikte sabit bir rakam vermeye başladı. Haftanın ilk günü 90 milyar, 85 milyar şeklinde... Buna karşılık aylık repoları artırıyor ki aylık repoların bileşikleri geç likidite oranlarından da yukarıya geliyor. Ağırlıklı fonlama faizi yukarı çıkıyor. Merkez aslında faizi zımni olarak artırmış durumda. Bir başka şey daha oldu; ‘tam gaz’ dediğimiz kredi genişlemesinin olduğu dönemden, şimdi de ‘kazık fren’ dönemine geçtik. Bankalar para vermek istemiyorlar. Merkez de bir şekilde parayı pahalılaştırıp piyasadan çekmeye çalışıyor.
Güldağ: Rakamlar ortada. Verileri açıklanmış son üç aya bakarsan mayısta kamu bankalarının yüzde 130'un üzerinde, haziranda yüzde 122, temmuz da ise yüzde 92 kredi artışı oldu. Enflasyon yüzde 11 kabaca... Öyle bakınca müthiş rakamlar. Pek söylenmiyor ama özel bankalar da öyle. Mayısta yüzde 30, haziranda yüzde 34, temmuzda ise yüzde 49 kredi artışı. Hiç de az değil! Ama bugün bakıyoruz, bazı bankalar adeta piyasadan çekildi.
Ağaoğlu: Nedeni de belli. Kuru bir şekilde aşağı indirmek için. Ama kolay kolay inmiyor. Sebebi de şu; birincisi ekonomi çalışıyor. Şu sırada, bireylerin döviz talebinin çok olduğunu zannetmiyorum. Gerçi DHT’lar artıyor, kimse TL’ye geçmiyor. TL’yi özendirecek önlemler alınması gerekir. TL stopajlarının kaldırılması, faizlerde yeknesaklığı sağlamak gerekiyor. İlginç bir problemle karşı karşıyayız. MB bir taraftan sıkılaştırıyor bir taraftan da aktif rasyosu ile zorluyor. Aktif rasyo, kredi vermeyi teşvik ederken, buna karşılık para bulmakta ve vermekte zorlanan bir bankacılık sistemi var. İkisi birden çalışmıyor. İkisi birlikte gitmeyince piyasada güven boşluğu oluşuyor. Güven boşluğu da ister istemez kendine güvenli liman arama ihtiyacını beraberinde getiriyor. O da Türkiye’de döviz oluyor. Şimdi aktif rasyo kalkmasa bile bankacılık sistemini zorlamayacak seviyeye indirilmeli. Yüzde 95’e indi. İndirelim yüzde 25’e dursun orada, gerektiğinde kullanırsınız. Madem kurduk bu sistemi, stopaj sıfır, aktifrasyo 25 zaten tutturur bankalar, sonra yine yükseltirsiniz.
Güldağ: Geçen hafta 'adı konulmamış sıkı para politikası' dedik ya, şimdi bunun reel sektöre farklı etkileri var. Evet bizimkilerin bir şerbetliliği, böyle durumlara antremanlı olma durumu var ancak Merkez Bankası'nın piyasadan para çektiği bu dönemde, ötelenen vergiler, SGK primleri, stopajların ödeme vakti geldi. Ekimde ilk sınav. Kasım ve aralık daha da ağır bir sınav olacak. Şimdi bir yandan Merkez Bankası para çekiyor piyasadan politika gereği. 500 milyar verildi, 200 milyarını geri çekecek lafı var. Ötelenen vergiler birden tahsil edilmeye kalkılırsa bu da piyasadan para çekilmesine neden olacak. Çubuğu tam bükmüş olacağız. Likiditede bolluk döneminden birdenbire yokluk dönemine gidiş olabilir. Bunlarda ne kadar şerbetli olursa olsun iş dünyasını yoran şeyler. Biraz önce ASO Başkanı'ndan örnek verdim. Sayın Özdebir, firmaların dövizdeki açık pozisyonuna da dikkat çekiyor. Kurlardaki artışın finansman giderlerini büyüterek, borç-özkaynak dengesinin bozulmasına neden olduğunu ve şirketlerin ödeme güçlerini zayıflattığını vurguluyor.
Ağaoğlu: Kalbiniz bu efora dayanmıyor bir süre sonra. Şimdi mevduat faizleri yüzde 12, kredi faizleri yüzde 15’lerde diyelim.
Güldağ: Yüzde 9 veren çok banka da var mevduata... Kredi de 14-16 bandında. Bankasına göre, şirketine göre de değişiyor.
Ağaoğlu: Kabaca diyelim. Enflasyona göre doğru faize yakınız. Reel faize yakınsadık. Şimdi, beklentileri düzeltmemiz lazım. 1 yıllık, 6 aylık beklenti ile iş yaparsın, tahmin yürütürsün. Buradaki belirsizlik piyasanın ileriye gitme çabasına ket vuruyor. Ekim endişesi de bir yandan vuruyor. Devletin yaptığı fedakarlıktan kademeli olarak vazgeçmesi daha doğru olacak. Öyle olmazsa bu sefer SGK, stopaj ödemeleri için kredi talebi doğacak. Kredi talebi faizleri yukarı çekecek. Diğer taraftan da KDV alacaklarının yerine sayılması yöntemine gidilebilir mi? Bir takım şeylerle süreci yumuşatmak da fayda var.
Dolarda son beklentiler
Güldağ: Piyasaları çok yakından takip eden dünya çapında bir şirketin araştırma biriminin projeksiyonları dikkatimi çekti doğrusu. Diyorlar ki, eğer Türkiye ekonomisi yüzde 1 civarında daralırsa bu yıl, o zaman dolar bu yıl 7.50 TL civarında kalır. Ama Türkiye yüzde 4-5 daralacaksa örneğin yıl sonunda doların 8.40 TL olma ihtimali var...
Ağaoğlu: Ben bu yılı dolarda 7.50 TL ile kapatırız diyorum ama o risk var mı var. Ben de benzer şeyler düşünüyorum. İngiltere'nin tarihinin en büyük ikinci çeyrek küçülmesini yaşadığı dönemde Türkiye'nin sadece yüzde 1 küçülmesi demek, burada önemli bir sübvansiyon var demek. O da demektir ki ekonomi kendi içinde döviz talebi yaratıyor. İthalat artmaya başladı, ticaret artıyor. Cari açık başladı. Teknik analiz olarak baktığımzda doları 8.35-8.50 TL bölgesinde görüyorum zaten. Ama olur olmaz ayrı... Ben oraya gidecek diye düşünmüyorum. Gitmemesi alınacak önlemlere bağlı.
Güldağ: Mesela...
Ağaoğlu: Mesela erken seçim tartışması çıkarsa oynaklık çok artar. Enflasyonla 8.40'ı birgün görürüz. Ama bu yıl sonuna ben beklemiyorum.
Güldağ: Benim gördüğüm, bu yıl öyle çok büyük bir daralma ile karşı karşıya kalmayacağız. Pazartesi ikinci çeyrek GSYH büyümesi açıklanacak. Tabii daralma olacak. Ama öyle beklendiği kadar da yüksek bir daralma olmayacak diye düşünmeye başladım.
Karadeniz'de gaz piyasayı çözmez ama el güçlendirir
Güldağ: Gelelim doğalgaza...
Ağaoğlu: İlk duyduğunda ne hissettin ben sana sorayım?
Güldağ: İyi hissettim. Yeterince büyük mü, ne zaman hayata geçer? Ne kadar yatırım ister? Ve daha pek sorudan bağımsız olarak Türkiye'nin kendini daha fazla güvencede hissedeceği kesin. Ama şu anda ne konuşsak afaki olacak...
Ağaoğlu: Eldeki kuşa bakmak lazım.
Güldağ: Tabii, tabii ama kuşun uçup konacağı dalı da hesap etmek lazım. Sen ne diyorsun?
Ağaoğlu: Bir kere yüzde 100 performans beklenmesi lazım. Açıklanamayan şeyler var. Bu işin olmazsa olmazlarından biri o gazın basıncı. Gazı çekecek misiniz yoksa gaz kendiliğinden gelecek mi? Bunlar maliyeti etkileyen konular.
Herkes biliyor bu yatırım işi, süreç işi, bugünden yarına olacak iş değil. Bizim bugün bazı problemlerimiz var. Merkez Bankası'nın önlemleri ile biz 4 veya 2 yıl bu yatırım sürecini bekleyebilecek miyiz?
Güldağ: O ayrı tabii, kolay değil...
Ağaoğlu: Çok zor. Piyasanın dönüp baktığı konu oydu zaten. O yüzden dolar da düştüğü yerden geri geldi. Öte yandan, Türkiye'nin 2021-2023 arasında 'al ya da öde' anlaşmaları var. Onlarla ilgili masaya oturduğunda elinde bir rezervi, bir kozu olacak. Bir tane daha çıkarsa yine güçlenir. Akdeniz'de çıkarsa daha da güçlenir. Tabii Akdeniz'de esen sıcak rüzgarların dinmesi de lazım...
Borsadaki enerji şirketleri neden değer kazandı ki?
Güldağ: Bu doğalgaz rezervinin açıklanması sürecinde borsa ile ilgili bir rahatsızlık oldu mu sende de? SPK'nın o tarafa bakması gerekmez mi? Öküz altında buzağı aramak değil ama bir açıklama oldu, birdenbire enerji şirketlerinin hisseleri anormal yükseldi. Sonra çakılmalar oldu. Bireysel yatırımcı açısından bakıyorum işe. Zaten yabancının çıktığı ortamda bir de onları kaybetmemek gerek.
Ağaoğlu: Açıklamanın ön müjde ile gelmesi, piyasada fiyat hareketlerindeki anormalliklerin başlamasını getirdi. Birilerine manipülasyon imkanı verdi. Bireysel yatırımcılar da kurumsal yatırımcılar da aynı hatayı yaptı. Gaz dedikodusu çıktığı andan itibaren bizim enerji şirketleri prim yaptılar. Dönüp baktım o şirketlerin neredeyse hiçbiri doğalgazla ilgili bir iş yapmıyor. Bazılarının üretimlerinde küçük bir hammadde kalemini oluşturuyor o kadar. Peki, doğalgaz bu şirketlere fayda sağlamayacakken neden bunların değeri artıyor? Hiç mi bakmaz insan? O şirketlerin neredeyse hiçbiri doğalgaz doğrudan iş yapmıyor, doğalgaz işlemiyor. Her hafta konuşmamızda 'nereye yatırım yaptığınızı bilin' diyorum. Burada aynı şey doğalgaz enerji şirketlerine yarıyor mantığıyla gittiler. Maliyetleri düşürecek ama bugün düşürmeyecek. Öyleyse bir anda neden yüzde 40 artıyor ki bazı şirketler... Ama yatırımcı bunu anladığında da canı yandı. Bu süreçte büyük miktarda hisseleri tutanlar çıkmak isteyip çıkamayanlar rahatlıkla satıp çıktılar. Bu ortamın hazırlanmaması gerekiyordu. (Şans Sohbetleri/Dünya)