Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu, AB Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Borrell ile Ankara'da gerçekleşen görüşmenin ardından ortak açıklama yapıyor.
İşte Çavuşoğlu'nun açıklamalarından satırbaşları şu şekilde:
İşte Bakan Çavuşoğlu'nun ortak basın toplantısındaki açıklamalarından satırbaşları:
Türkiye ve AB arasındaki ilişki, Türkiye ile AB üyeleri arasındaki ilişkiler daha çok önem kazanıyor. Sayın Borrell'in de çabalarını görüyoruz ve teşekkür ediyoruz. Elbette AB'den beklentilerimiz var. Sayın Cumhurbaşkanımızın, sayın Şansölye Merkel ile bu yönde gerçekleştirdiği telekonferanslar hakkında malümatımız var. Son derece verimli geçtiğini söyleyebiliriz. AB'nin taahhüdü olan gümrük birliğinin güncellenmesi, vize serbestisi ortak beklentimiz ve hepimizin yararınadır.Almanya dönem başkanlığını üstlendiği diye tüm meseleler çözülecek değildir. Şu anda aramızda arzu etmediğimiz sorunlar var. Ve üstesinden birlikte gelmemiz gerekir. Siyasi saiklerle değil objektif kriterler çerçevesinde Türkiye'ye yaklaşmasını arzu ediyoruz. İlişkilerimizi rehin alan Rum kesimi ve Yunanistan var. Bu AB ve Türkiye için haksızlık. Son zamanlarda da açık söyleyeyim Fransa var. Bu siyasi konularla teknik konuları ayırt etmemiz lazım.
Doğu Akdeniz ve Kıbrıs konusunda bir tıkanma görüyoruz. Bunun da sebebi biz değiliz. Türkiye bir garantör ülke olarak Kıbrıs Türk halkının haklarını korumakla mükellef. Biz hep başından beri diyoruz ki Türkiye olarak ve Kıbrıs Türkleri olarak, KKTC olarak paylaşmaya varız, diyalog başlatmaya hazırız.
Yeter ki burada hakkaniyet ölçüsünde paylaşmayı bilelim, öğrenelim. Başka da bir derdimiz yok. Bu konularda neler yapabileceğimizi sayın Borrell ile konuştuk. Baştan dürüst açık konuşalım ki, birbirimizi aldatmış olmayalım. Sorunları da o zaman daha iyi çözebiliriz. Bizim aramızda bir göç mutabakatı var. 2016'dan bu yana hangi taraf yükümlülüğünü yerine getirmiş ya da getirememiş... Objektif bakan herkes bunu çok rahatlıkla söyler. Bugün farklı dinamiklerle karşı karşıyayız. Yarın pandeminin etkisiyle çok farklı sınamalarla karşı karşıya kalacağız. Özellikle kaçak göçmen bakımından.
Yüz milyonlarca insan açlık sebebiyle ülkelerini terk etmek zorunda kalacak. Bunu uluslararası kuruluşlar da BM de söylüyor. Bundan hepimiz etkileneceğiz. Pandemi gelir geçer ama sorun biraz daha devam edecek önümüzdeki süreçte. Ortak hareket etmemiz lazım. Her şeyi Türkiye'den beklemek ve AB'ye gelince yükümlülüğü yerine getirmemek sorunu çözmez, daha da derinleşir. Dolayısıyla Türkiye'ye verilen taahhütlerin de yerine gelmesi lazım. Gümrük birliği anlaşmasının modernizasyonu önemli. AB pek hoşlanmıyor ama vize serbestisi AB'nin bir sözüdür. Hoşunuza gitse de gitmese de bu sözünüzü yerine getirmek zorundasınız. 67'sini yerine getirmişiz. Bunu yapmayan ülkelere esneklik gösteriliyor, Türkiye'ye gelince daha fazla şart doğru değil.
AB'nin sözünü yerine getirmemiz gerekiyor. Biz olumlu adımlar görmek istiyoruz.
Türkiye epeydir zirvelere davet edilmiyor.
Aldığı kararları da tersine çevirmesi lazım AB'nin. Önümüzdeki günlerde komisyon toplantısında, Türkiye'nin yine malum ülkeler yüzünden Fransa dahil, yine gündemde olacağını görüyoruz. Biz gereken iyi niyeti gösteriyoruz. Ama AB Türkiye'ye yönelik kararlar alırsa, bunun karşılığını vermek zorunda kalacağız.
AB'den beklentimiz sorunun tarafı olmak yerine çözümün tarafı olmasıdır. Gerek Akdeniz, gerekse Kıbrıs konularında üyelik dayanışması anlayışı yerine dürüst bir ara bulucu olarak yaklaşırsa AB, sorunların çözümüne katkı sağlayabilir. Bu beklentimizi de Borrell'e samimi bir şekilde söyledik.
Uluslararası konularda geldiğimiz zaman bugün Libya konusunda bazı AB üyesi ülkeler, Hafter'i tutuyor. meşru olmayan darbeci bir kişinin; Fransa çok açık net. Silah yardımı yapıyor, desteği veriyor. Şimdi sahada kaybedince agresifleşerek bunun acısını da Türkiye'den çıkartmaya çalışıyor. En son Doğu Akdeniz'de taciz iddiasında bulundu. Bunun doğru olmadığını biz ispatladık. NATO ve AB bunu söyleyemez ama biz çok açık söylüyoruz. Fransa burada dürüst davranmadı. Fransa'nın açık ve net şekilde Türkiye'den özür dilemesi gerekiyor. AB ve NATO'dan da özür dilemesi lazım onları da yanılttığı için.
AB'nin bir güvenli ülkeler listesi var.
AB, objektif kriterler çerçevesinde bir karar alsaydı buna büyük bir saygı duyardık. Ama AB, bu kriterlere hiç uymayan bazı üye ülkelerin bastırmasıyla Afrika ve ötesinde bazı hiç şeffaf bilgiler gelmeyen ve korona bakımından durumu çok vahim ülkeleri güvenli listeye alıp Türkiye'yi almadıkları zaman adil davranmadıklarını söylemek bizim hakkımız. Almanya'da buranın öncülüğünde en azından aşamalı bir adım atacağınızı düşünüyoruz. Bu konuda da AB'nin hakkaniyetli düşünmesini istiyoruz. Sonuç olarak biz bütün bu konuları samimi bir şekilde görüştük. Çabalarını takdirle karşılıyoruz. Bu nedenle Kıbrıs'a gitti, Yunanistan'a gitti, bize geldi. Türkiye olarak yapıcı yaklaşıma devam edeceğiz. Çalışmalarını kolaylaştırmak için de gerekli desteği vereceğiz.
İşte ortak basın toplantısında Joseph Borrell'in açıklamasından satır başları ise şu şekilde:
Sıcak karşılama için teşekkür ederiz. Son dört ay içerisinde Türkiye'ye ikinci defa geliyorum. Korona sebebiyle daha sık gelemedim. Umuyorum ki gelecekte bu pandemi bu kısıtlara sebep olmadığında bu konuşmaları daha çok yapacağız. Çözecek çok sorunumuz var.
Bu karşılamanız için ve birçok hayati öneme sahip konuyu ele almamıza fırsat verdiğiniz için teşekkür ederiz. Doğu Akdeniz'deki durum, Libya ve Suriye ve genel anlamda AB-Türkiye ilişkilerinin durumu. En iyi döneminden geçiyor bu ilişkiler diyemeyiz. Birlikte çalışmamız gerek.
Bugün burada Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti'nin görüşlerini almak için bulunuyorum. Gelecek hafta önemli bir toplantımız olacak. İki önemli toplantıdan önce bir araya gelmemiz önemli diye düşündüm. Hem her iki tarafın da pozisyonunu daha iyi öğrenebilmek ve yapılabilecekleri görebilmek için.
Türkiye AB için yakın bir komşu değil, bazı üye ülkelere; Yunanistan'a Portekiz'den daha yakın bir komşu. Kilit bir ortak Türkiye ve aday bir ülke. Sık sık çok kapsamlı bir şekilde Türkiye'yi tartışıyoruz. Bu da bu ilişkiye ne kadar önem verdiğimizin bir göstergesi.
Sayın Bakan ile çok açık yapıcı bir şekilde konuşabildik. Şu an mevcut durum ideal olmaktan çok uzak. Ciddi meseleler var ki bunları hemen ele almamız gerekiyor.
Çünkü bu durumdan çıkmanın karşılıklı faydası olduğuna inanıyoruz. Avrupa için Doğu Akdeniz kilit bir bölge.
Ve ileriye yönelik hareket edebilmek için, güven oluşturabilmek için, iyi komşuluk ilişkileri ve güvenlik açısından da gerçekten çok önemli.
Tek taraflı yaklaşımla yapılamaz, işbirliği ve diyalog gerekir. Daha fazla işbirliğine ihtiyacımız var. Milli Savunma Bakanı ile de görüşeceğiz. Türkiye ve Libya'daki ihtilaf konusunu da ele aldık. Berlin Konferansına katılan tüm katılımcıların pozisyonunu ele aldık.
Şunu söylemek isterim. Türkiye'nin seyahat kısıtlamaları konusundaki endişelerini anlıyorum. Türkiye'nin bu listede olmadığını söylediniz ama özellikle gerekli olmayan seyahatlere yönelik bir takım kısıtlarımız var. Komisyonun bu konularla ilgili bilgileri bu kararları objektif kriterlere dayanarak alıyor. Tabi ki bu mekanik bir süreç değil. Niteliksel değerlendirmenin de yapılması gerekiyor. Hiçbir şey nihai değil. Her iki haftada bir bakılıyor, değişen sağlık durumu ele alınıyor. Tamamen bir seyahat yasağı yok.
SORU: İlk sorum Çavuşoğlu'na olacak. Türkiye ve AB arasında görüş farklılığı olduğunu biliyoruz. Doğu Akdeniz, Kıbrıs ve sondaj çalışmalarıyla ilgili olarak. Bugün bu farklılıkların üstesinden gelmek için bir ilerleme kaydettiniz mi? İkinci sorum da Borell'e olacak. Türkiye, mutabakatın yerine getirilmediğinden şikayet ediyor. Güvenin tesis edilmesi için 3,6 milyon Suriyeli mülteci için finansman sağlanması ve vize serbestisi gibi adımları atacak mı?
Çavuşoğlu: Bugün bu konuları gündeme getirdik, konuştuk. Sorunun kaynağı nedir, bu noktaya nasıl geldik bir hatırlatmada bulundum. Bu sorunun temel kaynağı, bugüne kadar Rum kesiminin, KKTC'nin ve Kıbrıs Türklerinin uyarılarına uymadan ve Kıbrıs Türk halkının haklarını yok sayarak başlattığı tek taraflı sismik araştırma ve sondaj çalışmalarıdır. Bu konuda da AB'yi geçmişte çok uyardık. Bu olmadığı için biz de sondaj gemilerimizi bölgeye gönderdik. Bu konunun iki unsuru var. TPAO'nun burada sondaj faaliyetleri var. Buradaki faaliyetlerimizi KKTC'nin talebi üzerine yaptık. Burada bir esneklik gösterebilmemiz için KKTC ve Kıbrıslı Türklerin haklarının garanti altına alınması lazım. Gelir paylaşımının tesis edilmesi gerekiyor. İlla iki tarafta doğrudan anlaşma söz konusu değil. AB mekanizması olabilir.Bu talep haklı bir talep. Peki yerine getirmek niye bu kadar zor? Tek sorun var, Güney Kıbrıs kendilerini adanın sahibi olarak görüyor. Bugüne kadar sorun çözülmedi. O yüzden diyorum AB çözümün tarafı olsun. Biz işbirliğine, diyaloğa hazırız. Geçmişte Ege'de Yunanistan ile müzakere ederek kararları almıştık. Doğu Akdeniz hepimizin ortak denizi ise hepimizin nimetleri paylaşmamız lazım. Yunanistan ve diğer ülkeler Türkiye'yi dışlayarak kendi aralarında anlaşmalar imzaladılar. Türkiye'yi kara sularımızdan bile dar bir alana hapsetmek istediler.Uyarılarımız dikkate alınmadığı için adımlarımızı attık. Bundan sonra tansiyonun artmaması için bazı konularda esneklik gösterebileceğimizi söyledik. Cumhurbaşkanımız bizzat Miçotakis'e söylemişti. Son görüşmeyle birlikte diyaloğun devam etmesinden yanayız.
Borrell: Sayın Bakanın bahsettiği bu gerilimin, azaltılması isteğiyle geldim buraya. Bu tür gerginliklerin ortadan kaldırılması için, komşu ülkeler arasında bir takım uzlaşmazlıklar var. Kıta sahanlığı, kara sularıyla ilgili olarak. Büyük bir uzlaşmazlık şu anda bu. Türkiye tanımıyor ama AB'nin üyesi Kıbrıs Cumhuriyeti. Ama aynı zamanda her iki tarafı da memnun edecek bir çözüm bulunması gerekiyor. Biz de bunu konuştuk. Türkiye ile Yunanistan arasında müzakerelern başlatılması. Öncelikle hidrokarbonların gelirlerinin Kıbrıs adasında paylaşılması konusunda. Bununla ilgili olarak AB mümkün olduğunda yardımcı olmaya çalışacaktır. Yunanistan ve Kıbrıs AB'nin üyeleri. Bu konuda AB Konseyi zaten belli bir pozisyon aldı. Bir sonraki toplantıda bunu ele alacağız.
Sayın bakanın söylediği de beni çok memnun etti. Türkiye tarafında yeni gerilim durumunun yaratılması niyeti yok. AB de aynı şekilde. 2016 mutabakatı, Türkiye'nin mültecilere yardım edebilmesi için bir takım finansal destek alması değil sadece. Çok daha kapsamlı bir mutabakat. Birçoğu uygulanmadı, çünkü bu 4 yıl içerisinde bir takım siyasi görüş ayrılıkları oldu AB ve Türkiye arasında. Mevcut duruma böyle geldik. Tekrar oturup bu mutabakatın güncellenmesini konuşmamız gerekiyor. Vize, gümrük birliğinin güncellenmesi, doğu Akdeniz'deki ihtilaflar, Suriye ve Libya'da işbirliği... Türkiye bölgede güçlü bir aktör ve AB'nin bu gerçekten karmaşık ilişkinin bir parçası olarak bir güncelleme yapması gerekir. Ben hep şöyle söylüyorum. Türkiye ile ilişkimiz dış politika bakımından AB'nin en önemli meselesi haline geldi.
SORU: Az önce sayın Borell, Türkiye AB ilişkilerini tanımlarken ideal olmaktan çok uzak dedi. Daha spesifik AB neler yapmalı, Türkiye neler yapmalı?
Borell: Sorunların komşular arasında çözümünün ilk yolu komşu olmak ve işbirliği yapmak. Bu da oturup konuşarak olur. Tek taraflı kararlar almak konuyu başka noktaya götürür. İşbiriliğine dönük yaklaşımla konuşulması gerekir. Her şey aynı anda çözülemez ama her şey her şeyle ilişkili. Burada aslında yaptığım ziyaret, müzakerelerin konuşmaların başlatılmasını sağlamak. Yani Türkiye AB ile veya üye ülkelerle, Kıbrıs Cumhuriyeti ve Kıbrıs'taki Türkler, Yunanistan Türkiye AB BM herkes bir araya gelebilir. Bazılarının tabi ki Kıbrıs'ta Türk tarafında yapılacak olan seçimleri Ekim'de, beklemesi gerekiyor. Genel olarak görüş farklılıklarını masaya yatırıp sorunların tespit edilmesi. Bu çözüm aramanın ilk adımı.
Çavuşoğlu: Türkiye AB ilişkilerinde tüm konular birbiriyle bağlantılı. Ama biraz önce söylemek istediğim şuydu. Teknik konularla siyasi konuları şart olarak koşarsak hiçbir meselede mesafe kat edemeyiz. Amacımız Türkiye AB ilişkilerini bitirmek mi, geliştirmek mi? Evet birbiriyle bağlantılı ama konuları tamamen birbiriyle ön şartla bağlarsak hiçbir adım atamayız. Tüm sorunlar giderek derinleşir. Örnek veriyorum. Müzakereler, genişleme. Son zamanlarda Batı Balkanlar ve Türkiye ile suni ayrıma girdiniz. Bunun Doğu Akdeniz ile ne ilgisi var? Tüm müzakere eden aday ülkeler eşit muamele görmeli. Göç konusunu Doğu Akdeniz'e bağlarsanız o zaman bu konuyu nasıl çözeceğiz? AB'nin kendi değerleriyle çelişmemesi lazım. Yunanistan'ı kınıyor. AB ne diyor? Yunanistan bizim sınırlarımızı koruyor. insanları öldürse de botları batırsa da haklıdır destekliyoruz diyor. AB'nin sınırları güneyde Suriye'de İran'dan başlıyor. Türkiye'nin güney ve doğu sınırlarıyla başlıyor. Biz İdlib'den gelenlere böyle muamele yapsak AB'nin ne tepki vereceğini biliyoruz. Göç konusunda örneğin, kendi dinamikleri var. Göç mutabakatına baktığımız zaman Doğu Akdeniz ve başka şartlar yok. AB ve Türkiye'nin yerine getirmesi gereken sorumluluklar var. Türkiye sorumluluklarını yerine getirdi. AB şartlarını yerine getirmedi. Göç konusunda yeniden gözden geçirelim diyorsunuz. Ama ilerleme kaydetmemiz için rum kesiminin isteklerini yerine getirin diyorsunuz. Ne alakası var? O zaman biz de şartlar koşalım. Bu bir ortak sorun. Birlikte çözüm bulmamız için gerekiyor. O zaman o iki konuyu karıştırdığınız zaman, o zaman tıkanıyor. Tıkandığı zaman da çözüm bulamayacağız ne yapacağız? O zaman bizi tehdit ediyor, göçmenleri tehdit ediyor diye Türkiye'yi eleştirmeyeceksiniz. Çok açık konuşalım bunlar tehdit değil. İki tane üyenin, Rum kesimi uluslararası hukuka aykırı şekilde üye oldu. İki ülkenin her şeyi esir almasına izin vermeyin. Benim anlatmak istediğim bu. Bence son derece adil bir yaklaşım içindeyiz. Ama her konuda, bunların sizi rehin almasına izin verirseniz suç bizde olmaz. O zaman bizi suçlamayın, Türkiye bizi tehdit ediyor demeyin. Türkiye'ye karşı karar almayın. O zaman biz de adımlarımızı hiç çekinmeden atarız. Biz ilişkilerimizi geliştirmeyi tercih ediyoruz.