Türkiye'de sektörün önde gelen 58 şirketinin üst düzey yöneticileri ile yapılan anketler sonucu oluşturulan Türkiye Gıda ve İçecek Sanayi Araştırması sonuçlarına göre, yıl başında enflasyon oranında veya daha üzerinde büyüme gösteren sektörün yüzde 43'ünün cirosu, salgının etkilerinin görülmeye başladığı mart ve nisanda ortalama yüzde 26 azaldı.
Şirketler, salgının 4. çeyrek ve sonrasında sona ereceğini düşünüyor. Salgın sürecinde kayıp yaşayan şirketlerin çoğunluğu cirolarının 6 aydan önce toparlanmayacağını, ciro artışı yaşayanlarsa salgın öncesi seviyelerine geri döneceklerini düşünüyor.
Cirolarının bu dönemde arttığını belirtenlerin yaklaşık yarısı ise talepteki artışın eski seviyelere veya daha altına geleceğini öngörürken, diğer yarısı bu artışın kalıcı olmasını, hatta daha da güçlenmesini bekliyor. Katılımcıların yüzde 38'i tüketici davranışlarındaki değişimin uzun vadede kalıcı olacağını düşünüyor.
2020 büyüme beklentileri olumsuz
Sektörün 2020 büyüme beklentilerine bakıldığında, katılımcıların yüzde 52'si sektörün daralacağını öngörürken; yaklaşık yüzde 20'si büyüklüğün geçen yılla aynı olmasını bekliyor.
Daralma bekleyen yöneticiler, tüm yıl için kaybın ortalama yüzde 10-15 seviyesinde olacağını tahmin ediyor.
Araştırmaya katılan sektör liderlerinin yüzde 90'ı restoranların zorlanmasını ve otellerin-tatil köylerinin eski performanslarını yakalayamamasını gelecek 6-12 aylık dönem için en büyük risklerden ikisi olarak görüyor. Bununla birlikte birçok zincir gıda işletmesinin cirolarının önemli bir kısmını elde ettiği AVM mağazalarının, eski performanslarını yakalayamaması da her 5 katılımcıdan 4'ünün sektör için beklediği riskler arasında yer alıyor.
Katılımcıların yüzde 85'i otel, restoran ve kafeleri kapsayan ev dışı tüketim sektörünün 2019 performansını ancak 2021 veya sonrasında yakalayacağını öngörüyor. Araştırma sonuçları, nakit yönetimi ve kredi limitlerinin genişletilememesinin de sektörü bekleyen riskler arasında en üst sıralarda yer aldığını ortaya koyuyor.
Sektör liderlerinin yüzde 43'ü bu dönemde değişken giderlerinde bir artış yaşandığını ifade ediyor. Tedarik zinciri ve lojistiğe yönelik sorunlara ilişkin beklenen en büyük riskin, tedarikçilerin batması ve bu sebeple hammadde veya ara madde tedarikinde sıkıntılar yaşanması olduğu görülüyor.
"Turizm ve yeme içme sektörlerinin krizi atlatması önemli"
Açıklamada araştırmaya ilişkin görüşleri yer alan TGDF Başkanı Kopuz, artan nüfus ve değişen iklim koşulları nedeniyle halihazırda dünya gündeminin ilk sırasında yer alan "gıda güvencesinin" salgının doğrudan ve dolaylı etkileriyle daha da önem kazandığını ve küresel gıda sisteminin kırılganlığının Kovid-19'la gözler önüne serildiğini bildirdi.
Turizm ve yeme içme sektörlerinin sürdürülebilirliği ve krizi atlatabilmelerinin gıda ve içecek sektörü için çok büyük önem taşıdığını anlatan Kopuz, şu açıklamalarda bulundu:
"Bu konuda tüm ekosistem paydaşlarının atması gereken adımlar olmakla beraber özellikle oteller ve restoranlar eski performanslarını yakalayana kadar salgın etkilerini bertaraf etmeye yönelik verilebilecek kısa çalışma ödeneğinin ertelenmesi veya finansman sağlanması gibi destekler, dolaylı olarak gıda ve içecek üreticilerine de pozitif yansıyacaktır.
Gıda ve içecek sektör şirketlerinin bu dönemde otel, restoran, kafe gibi ev dışı tüketim kaynaklı ciro düşüşlerini bertaraf etmek üzere talebin arttığı tüketici tarafındaki değişimleri gözlemlemeleri ve uzun dönemli stratejilerini korusalar da kısa vadede ürün ve kanal çeşitlendirmelerine gitmeleri faydalı olacaktır."