Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Finansal İstikrar Raporu yayımlandı. Raporda, "Türkiye’de iktisadi faaliyet, beklentilerdeki ve finansal koşullardaki iyileşmenin desteğiyle, 2019 yılı son çeyreğindeki güçlü seyrini 2020 yılı Mart ayı ortasına kadar korumuştur" denildi.
Raporda, toplam talep koşulları ve emtia fiyatlarındaki gelişmelerin enflasyon görünümünü olumlu etkilediği de belirtildi.
Raporun ayrıntıları şu şekilde:
"2019 yılı sonlarında Çin’de ortaya çıkan ve 2020 yılı ilk çeyreğinde Türkiye’nin ana ticaret ortağı olduğu Avrupa ülkeleri başta olmak üzere dünyaya hızla yayılan korona virüs salgını, 2020 yılı Mart ayı ortasından itibaren ülkemizde iktisadi faaliyeti dış ticaret, turizm ve iç talep kanallarıyla sınırlamaya başlamıştır. Salgının iktisadi faaliyet üzerindeki etkileri Nisan ayında derinleşmiştir.
İktisadi faaliyetin yavaşlaması ve bazı sektörlerde faaliyetin neredeyse durma noktasına gelmesi, reel sektörün nakit akışları üzerinde baskı kurmuş ve ekonomideki ihtiyati likidite talebini artırmıştır. Çoğu ülkede olduğu gibi, ülkemizde de politika yapıcılar salgının olumsuz yansımalarını sınırlamak amacıyla kapsamlı politika adımları atmıştır.
2019 yılı ikinci yarısında hızlı iyileşme kaydeden makrofinansal görünüm, 2020 yılı ilk çeyreğinde, özellikle Mart ayında, temelde küresel finansal piyasalarda yaşanan korona virüs salgını kaynaklı oynaklıklar ve beklentilerdeki bozulma nedeniyle bir miktar ol msuza dönmüştür. Finansal İstikrar Raporunun alt bölümlerinde yer alan temel göstergeler kullanılarak hesaplanan Makrofinansal Görünüm Endeksi, 2020 yılı ilk çeyreğinde gerilemekle birlikte tarihsel ortalamanın üzerinde kalmıştır.
2020 yılı ilk çeyreğinde endekste görülen bu gerilemede, küresel finansal koşulların sıkılaşması ve salgının yansımaları nedeniyle bankaların finansallarındaki kısmi bozulma etkili olmuştur. Bu dönemde, hanehalkı borçluluğundaki düşük seviyenin devam etmesi ile firmaların döviz borçluluğundaki ve döviz açık pozisyonundaki azalma eğilimi endekse yukarı yönlü katkı vermiştir.
2020 yılı başında kredi arz-talep koşullarındaki iyileşme ve iktisadi faaliyetteki güçlü seyrin desteğiyle sorunlu kredilerin azalması sayesinde banka kredi göstergelerinin endekse verdiği negatif katkı düşmüştür. Yurt içi ve yurt dışı piyasalarda yaşanan oynaklıklar ve iktisadi faaliyetteki yavaşlamanın süresine bağlı olarak, önümüzdeki dönemde makrofinansal görünümün bir miktar daha olumsuz yönde etkilenebileceği öngörülmektedir. indirimlerine gitmiş ve genişleyici yönde geleneksel olmayan para politikaları uygulamaya başlamıştır.
Alınan politika tedbirleri ve bazı ülkelerde salgının yayılma hızında görülen yavaşlama, 2020 yılı Nisan ayından sonra küresel piyasalardaki aşırı oynaklıkların azalmasına katkıda bulunmuştur.
Gelişmiş ülkelerin likidite desteklerinin devam etmesi durumunda önümüzdeki dönemde küresel risk iştahının tekrar normalleşme eğilimine girebileceği öngörülmektedir. Bununla birlikte, küresel bazda ticari ilişkilerin ve yatırım kararlarının kalıcı olarak olumsuz yönde etkilenmesi halinde, gelişmiş ülkelerde uygulanan genişleyici ekonomi politikalarının GOÜ’ler üzerindeki olumlu etkilerinin sınırlı kalabileceği ve GOÜ’lerde iktisadi faaliyetin daha yavaş toparlanabileceği değerlendirilmektedir. Ayrıca, salgının önlenmesine yönelik olarak alınan izolasyon tedbirlerinin süresinin belirsiz olması, küresel iktisadi faaliyette yaşanan zayıflama ve gerek gelişmiş ülkelerde gerek GOÜ’lerde süregelen yüksek borçluluk finansal istikrara yönelik risk oluşturmaktadır.
2008 yılında yaşanan Küresel Finansal Kriz sonrasında küresel ölçekte uygulanan kapsamlı reformlar ile bankacılık sektörünün sermaye ve likidite pozisyonunun güçlendirilmiş olması ve banka dışı finansal aracılık faaliyetlerine yönelik oluşturulan izleme çerçevesi, küresel finansal sistemin salgının etkilerine karşı dayanıklılığını artıran hususlar olarak öne çıkmaktadır. Salgının etkili olduğu süreçte bir yandan geleneksel olmayan yöntemleri de içeren genişleyici kapsamlı para politikaları, destekleyici maliye politikaları ve düzenleyici çerçevede sağlanan esneklikler ile finansal kuruluşların kredi aracılık faaliyetlerini etkin şekilde sürdürebilmesi temin edilmeye çalışılırken, diğer yandan kriz sonrası reformlarla elde edinilen kazanımların korunarak bu hedefler arasında denge sağlanması kritik bir husustur. Bununla birlikte, salgına ve salgının olumsuz yansımalarına karşı alınacak önlemlerde ülkelerin birbirleriyle işbirliği ve koordinasyon içinde hareket edebilmeleri önem arz etmektedir.
Bu çerçevede, G20 liderliğinde ve Finansal İstikrar Kurulu (FSB) eşgüdümünde salgının küresel finansal istikrara ve iktisadi faaliyete etkilerinin analizi için yoğun çalışmalar yürütülmekte ve ülkelerin politika uygulamaları yakından takip edilmektedir.
Ülkemizde iktisadi faaliyet, 2019 yılının son çeyreğinde finansal koşullardaki iyileşme ve kredilerdeki ivmelenmeyle birlikte yurt içi talep kaynaklı olarak güç kazanmıştır. İktisadi faaliyetteki güçlü seyir 2020 yılı Ocak ve Şubat aylarında devam etmiştir. İktisadi faaliyet, korona virüs salgınının dış ticaret, turizm ve iç talep üzerindeki etkilerine bağlı olarak Mart ayı ortalarından itibaren zayıflamaya başlarken enflasyon beklentileri, toplam talep koşulları ve emtia fiyatlarındaki gelişmeler enflasyon görünümünü olumlu etkilemektedir.
Salgın, küresel iktisadi faaliyet, uluslararası ulaşım ve tedarik zincirleri ile ticaret ağlarına olumsuz etkileriyle ülkemizin ihracat ve turizm imkânlarını kısıtlamaktadır.
Öte yandan, yurt içi talepteki daralma ithalatı azaltmakta ve ham petrol fiyatlarında son aylarda görülen düşüşlerle birlikte cari işlemler dengesini desteklemektedir. korona virüs salgınının yol açtığı küresel ekonomiye dair belirsizlikler, küresel finansal koşullardaki sıkılaşma ve risk iştahındaki düşüş, diğer GOÜ’lerde olduğu gibi Türkiye’den de portföy çıkışlarına yol açmış, risk priminde ve opsiyonların ima ettiği kur oynaklığında artışlar görülmüştür.
Korona virüs salgınının kontrol altına alınması sonrasındaki normalleşme sürecinde, özellikle gelişmiş ülkelerce uygulanan genişleyici para politikaları sonucunda oluşabilecek olumlu küresel likidite koşullarının risk primlerini düşürücü yönde etkileyebileceği, salgın hastalığa bağlı gelişmelerin Türkiye ekonomisi üzerindeki olumsuz etkilerinin sınırlandırılması amacıyla uygulamaya konulan parasal ve mali tedbirlerin ekonominin üretim potansiyelini destekleyerek finansal istikrara ve salgın sonrası toparlanmaya katkı yapacağı değerlendirilmektedir. "