Yazdır

Kovid-19 Bolsonaro'nun sonunu mu getiriyor?

Tarih: 25 Haziran 2020 - 16:27

Pandemide en fazla vakanın olduğu ikinci ülke olan Brezilya'da Devlet Başkanı Bolsonaro, takındığı tutum ve davranışlar nedeniyle eleştirilerin hedefinde. Virüse karşı sorumsuz tutumu, 'başkanın sonunu getireceği' yönündeki düşünceleri güçlendiriyor.

Brezilya’da yeni tip korona virüs (Kovid-19) vakaları her gün katlanarak artarken ülke ABD’nin ardından salgının dünyadaki ikinci merkezi haline geldi. Vaka sayısı bir milyonu, vefat sayısıysa 50 bini aştı. Buna karşın 212 milyon nüfuslu ülkede test sayısının yalnızca 2,5 milyon civarında kalması, Brezilyalı uzmanların da belirttiği gibi ülkedeki gerçek vaka ve ölüm sayısının bu rakamların kat kat üzerinde olabileceğini gösteriyor. Böylelikle Brezilya için Kovid-19 salgını, ülke tarihindeki savaşlar ve doğal afetler de dahil olmak üzere belirli bir nedene dayalı olarak en fazla can kaybının yaşandığı olay oldu.

İşin yönetim tarafındaysa sorunlar devam ediyor. Kısa aralıklarla iki sağlık bakanının Devlet Başkanı Jair Bolsonaro’yla görüş ayrılıkları yaşadıkları için görevden ayrıldığı Brezilya’da haftalardır yeni sağlık bakanı ataması yapılmadı. İnsani boyutta bu denli büyük bir dramın yaşandığı ülkede Bolsonaro’nun ve yakın çevresindeki bazı siyasetçilerin ısrarla vazgeçmedikleri hastalığı hafife alma tavrıysa ülkede halk ile yönetim arasında uzaklık oluşmasına yol açtı. Bu uzaklık, topluma da bölünme olarak yansıdı ve Bolsonaro taraftarları ile karşıtları gösterilerde karşı karşıya gelmeye başladılar.

Her ne kadar salgının ülkeyi derin biçimde etkilemesiyle yaşanan insani dram siyasal bir tartışmanın fitilini ateşlese de esasında Brezilya’da yönetim yanlıları ve karşıtları arasındaki gerilime ve yönetimin kendi kadrosu içindeki anlaşmazlıklara yol açan nedenlerin ortaya çıkışı, geçtiğimiz yaklaşık iki yıllık sürece dayanıyor. Kovid-19 süreciyse görüş ayrılıklarının derinleşmesine ve ülke siyasetinde hareketlenmeye yol açtı. İktidara ortak olmayan siyasal parti ve grupların muhalif sesleri yükselirken, Bolsonaro’nun kendi yakın çevresinden önemli isimler ise salgın sürecinde halk nezdindeki kredisi azalan başkanın gemisinden ayrılmayı seçtiler.

Çevre politikalarındaki yetersizlik, uyumlu çalışan bir kabine kurulamaması, oğullarının siyasal hayattaki etkinliği ve son olarak Kovid-19’la mücadelede merkezi yönetimin zayıf kalması Bolsanaro'nun yalnızlaşmasına yol açan faktörler.

Bolsonaro’nun yalnızlaşmasına yol açan gelişmeler

Bolsonaro’nun bu şekilde yalnızlaşmasına giden yol, kendisinin ve yakın çevresinin gerek seçim kampanyası gerekse görevde geçirdiği bir buçuk yıllık kısa zaman dilimi içindeki söylemleri ve kararları çerçevesinde şekillendi. Bu süreçte hem Brezilya özelinde hem de bölgesel ve küresel gelişmeler bağlamında Bolsonaro yönetimi adına tartışmalı adımlar atıldı. Tartışmalara yol açan gelişmeleri dört konu etrafında değerlendirecek olursak bunlar; ülkenin çevre sorunlarının ve çevre politikalarındaki yetersizliklerin küresel gündeme taşınması, Bolsonaro’nun siyasal hareketini partileştirmede ve kendisiyle uyumlu çalışan bir kabine kurmakta başarısız olması, Bolsonaro’nun oğullarının siyasal hayattaki etkinliği ve son olarak da Kovid-19’la mücadelede merkezi yönetimin zayıf kalması ve halk nezdinde güvenilirliğinin azalması şeklinde sıralanabilir.

Bu konuları kısaca değerlendirecek olursak, öncelikle Brezilya yönetiminin ülkenin çevre sorunlarını çözmede yetersiz olduğu tezi, ilk etapta 2019 yazında Amazon ormanlarında haftalarca süren yangınlar nedeniyle gündeme geldi. Brezilya’nın geçmişten beri oldukça hassas olduğu Amazonların ülkenin ulusal bütünlüğünün ayrılmaz parçası olduğu ve dış müdahalelerin asla kabul edilmeyeceği düşüncesine rağmen Fransa başta olmak üzere küresel aktörlerden gelen tepkiler, Brezilya yönetiminin bu ülke liderleriyle polemik yaşamasına neden oldu. Kovid-19 sürecinde tüm dünyada olduğu gibi Brezilya’da da ekonominin kırılgan bir dönemden geçtiği günlerde Avrupalı yatırımcılar bu konuda harekete geçtiler. Brezilya’nın çeşitli ülkelerdeki büyükelçiliklerine mektup ileten yatırımcı firmalar, Amazon ormanlarının tahribatı ve bölgede yaşayan yerli toplulukların yaşam koşullarının bozulması konusundaki endişelerini dile getirdiler. Her ne kadar mektup bir yaptırımdan söz etmese de Brezilya yönetiminden beklentiler içerdiği ve ülke ekonomisi için olumsuz bir anlam içerdiği açık. 2019 yangınlarından bu yana yaşanan gelişmeler artık Amazonlar konusunun küresel alanda siyasal ve ekonomik aktörler tarafından sıklıkla gündeme getirileceğini ve Brezilya’nın bu yöndeki politikalarının ülkenin dış ekonomik ilişkileri üzerinde de etkisinin olabileceğini gösteriyor.

Bu yalnızlaştırma sürecinin Bolsonaro için sonun başlangıcı olup olmadığını muhtemelen Bolsonaro’nun atabileceği adımlardan çok, karşıtlarının geniş halk desteği sağlayacak ortak bir siyasal paydada buluşarak harekete geçip geçemeyecekleri belirleyecek.

Bolsonaro’nun siyasal hayatı için en önemli handikap, uzun yıllar siyasetin içinde olmasına karşılık geniş tabanlı bir partiye ya da siyasal harekete mensup olmamasıdır. Bu durum, kendisini kabinesini oluştururken siyasal açıdan her konuda fikir birliği içinde olduğu bir kadroyu kurmasını engelledi. Sonuçtaysa çeşitli gerekçelerle, göreve geldiği 2019 başından bu yana kabinesinde istifa veya görevden alma nedeniyle yedi bakan değişikliği yapıldı. Bu destek yoksunluğu, başkanlığı sürecinde krizlerle mücadele ederken de büyük ölçüde yalnız kalmasına neden oldu. En büyük destekçileriyse aktif olarak siyasal görevler üstlenen en büyük üç oğlu ve sıklıkla kendi lehine gösteriler düzenlemeye davet ettiği halk tabanı. Başlarda siyasal açıdan kendine destek veren ve Brezilya halkının belirli kesimleri nezdinde prestije sahip isimlerin desteklerini çekmesiyse Bolsonaro’yu daha fazla yalnızlaştırdı. Bu isimlerden en dikkat çekici iki tanesiyse Adalet ve Kamu Güvenliği Bakanlığı görevinden istifa eden ve 2022 seçimlerinde devlet başkanlığına aday olması beklenen Sergio Moro ve geçtiğimiz günlerde istifa ederek neredeyse ABD’ye kaçtığını söyleyebileceğimiz Eğitim Bakanı Abraham Weintraub.

18 Haziran’da Eğitim Bakanlığı görevinden istifa ettiğini bir videoyla kamuoyuna duyuran Abraham Weintraub, ertesi gece ülkeden ayrılarak ABD’ye gitti. Görev süresince Çin hakkında olumsuz yorumlarda bulunarak ülkenin en önemli ekonomik ortağıyla gerilim yaşamasına neden olan ve son olarak da Yüksek Mahkeme üyelerine hakaret eden Weintraub, Bolsonaro’nun sadık bir destekçisi olarak biliniyordu. Irkçı söylemleri nedeniyle Yüksek Mahkeme tarafından hakkında soruşturma açılan ve ceza alma korkusu nedeniyle hızlıca ABD’ye gittiği konuşulan Weintraub’un amacı, Dünya Bankası’nın yönetim kurulu üyeliğine kabul edilmek. Bununla beraber çeşitli yayın organlarında halihazırdaki yönetim kurulu üyelerinin buna karşı oldukları haberleri yer aldı. Brezilya içinden çeşitli kesimler ise Weintraub’un bu göreve getirilmemesi için bir kampanya başlattı. Halen Bolsonaro yanlısı sosyal medya paylaşımları yapan Weintraub’un bakanlığı sürecinde iç ve dış siyasette yol açtığı tartışmalar, Bolsonaro’yu özel olarak desteklemedikleri bilinen Yüksek Mahkeme üyelerini karşısına alması ve ülkede henüz resmen görevden ayrıldığı ilan edilmeden gidişi, Bolsonaro açısından yıpratıcı oldu. Weintraub’dan yalnızca haftalar önce kabine gemisinden atlayan isim ise Sergio Moro idi. Adalet ve Kamu Güvenliği Bakanı Moro, Eski Devlet Başkanı Lula Da Silva’nın hapse gitmesine yol açan yolsuzluk soruşturmasını yürüten savcı olarak halkın bir bölümünün nezdinde özel bir yere sahipti. Siyasal deneyimi olmamasına karşılık bu popülaritesinden yararlanmak isteyen Bolsonaro tarafından bakanlık görevine getirilen Moro, kısa süre içinde başkan ile ciddi anlaşmazlıklar yaşadı ve istifa etti. Bolsonaro’nun görev yetkilerini aştığı yönündeki iddiaları ve diğer eleştirilerinin başkanın azledilmesine yönelik bir hukuki soruşturmaya temel teşkil edilebileceği öngörülüyor.

Bu ortamda Bolsonaro’ya karşı bir hamle de en büyük siyasal destekçileri olarak nitelendirilebilecek oğulları üzerinden gerçekleşiyor. 2018’de henüz seçim kampanyası sürerken her biri yerel ve ulusal düzeyde siyasal görevler üstlenen üç oğlunun seçim kampanyasına aşırı biçimde müdahil olmaları ve özellikle sosyal medyada Bolsonaro adına seçim kampanyası yürütmeleri tepki çekti. Görevde olduğu 2019 başından bu yana Bolsonaro’nun aktif siyasette yer alan üç oğluyla ilgili çeşitli iddialar ortaya atıldı. Nitekim Bolsonaro bakanlarıyla yaptığı bir toplantıda kendi ağzından, Moro’nun istifasına giden yolda önemli bir yapıtaşı olan polis teşkilatına müdahale etme isteğinin nedeninin ailesini korumak olduğunu argo sözlerle ifade etmişti. Bu sözlerin basına yansıması ülkede tepkilere yol açarken uzun süredir gündemde olan, Senato’da Rio de Janeiro’yu temsil eden büyük oğlu Flavio Bolsonaro hakkındaki soruşturma, kilit bir isim olan eski polis Fabricio Queiroz’un gözaltına alınmasıyla yeniden gündeme taşındı. Flavio Bolsonaro’nun yolsuzluk suçlamasıyla içinde yer aldığı fakat Rio de Janeiro’da yaygın olduğu ileri sürülen paramiliter grupların yol açtığı şiddete kadar uzanabileceği düşünülen soruşturma halen devam ediyor. Bolsonaro’nun iki numaralı oğlu Carlos Bolsonaro, Rio de Janeiro Belediye Meclisi üyesi ve Bolsonaro destekçilerinden oluşan ve organize biçimde başkanı desteklemek amacıyla sahte haberler yayan bir grubun parçası olmakla suçlandığı bir soruşturma geçiriyor. Başkanın üçüncü oğlu Eduardo Bolsonaro ise Temsilciler Meclisi üyesi. Kardeşleri gibi bir soruşturma sürecinde olmayan Eduardo Bolsonaro, baba Bolsonaro tarafından 2019’da ülkenin Washington Büyükelçisi olarak atanmıştı. O dönem tartışmalara yol açan bu atamadan Eduardo Bolsonaro henüz göreve başlamadan kendi isteğiyle çekildi.

Bolsonaro yandaşları faaliyetlerini artık azil ihtimali üzerinden kurguluyorlar ve sosyal medyada 2022’ye ve 2026’ya kadar Bolsonaro’nun görevde kalmasını desteklediklerini açıklayan kampanyalar başlattılar.

Azil ihtimali

Görüldüğü üzere, Brezilya’da uzun yıllardır siyasal hayatın içinde olmasına karşılık, sağı temsil etme iddiasında olan fakat parti tabanlı olmaktan ziyade bağımsız hareket eden Başkan Bolsonaro’nun siyaseten en yakınındaki isimlerle ilgili sorunlar, Bolsonaro’nun siyasal çevrelerde kısa sürede yalnızlaşmasına yol açtı. Salgın sürecindeki politikasının yanı sıra oğulları hakkındaki soruşturmalar ve kendisi hakkındaki yetkisini aşma iddiaları, seçim başarısında büyük etkisi olan “ana akımın dışından gelen temiz siyasetçi” imajının zarar görmesine yol açtı. Brezilya için bu ortam, Bolsonaro için bir “kalacak mı gidecek mi” tartışmasına dönüşürken bir başkanın azledilmesi kolay olmadığı gibi bunu sağlayacak koşulların oluşup oluşmadığı da göreceli.

Bununla beraber, toplumdaki siyasi gerilimin bu tartışma etrafında önümüzdeki günlerde artacağı öngörülebilir. Nitekim Bolsonaro yandaşları faaliyetlerini artık azil ihtimali üzerinden kurguluyorlar ve sosyal medyada 2022’ye ve 2026’ya kadar Bolsonaro’nun görevde kalmasını desteklediklerini açıklayan kampanyalar başlattılar. Bolsonaro karşıtlarıysa eleştiri dozunu yükseltmeye devam ediyorlar. Salgın süreciyse Bolsonaro’nun toplum, siyaset, yargı ve bürokrasideki karşıtlarının kendisini zayıflatmak üzere harekete geçmelerine neden oldu. Bu yalnızlaştırma sürecinin Bolsonaro için sonun başlangıcı olup olmadığını muhtemelen Bolsonaro’nun atabileceği adımlardan çok, karşıtlarının geniş halk desteği sağlayacak ortak bir siyasal paydada buluşarak harekete geçip geçemeyecekleri belirleyecek. Gelinen noktada ise Brezilya’da merkez sağ ve solun yönetimi eleştirmekle beraber beklemeyi tercih ettikleri ve 2017’de Başkan Dilma Rousseff’in tartışmalı bir azil süreciyle görevden alındığı dönemdekine benzer bir Bolsonaro karşıtı siyasal ittifakın oluşmadığı görülüyor.

Site adresi: https://www.finansingundemi.com/haber/kovid-19-bolsonaronun-sonunu-mu-getiriyor/1501087