Çin’in Hubey eyaletinin Vuhan kentinde ortaya çıkıp bütün dünyayı saran yeni tip koronavirüsün (Kovid-19) yol açtığı ağır yaralar sarılmaya çalışılırken Avrupa ülkeleri de birer birer normalleşme adımları atıyorlar. Hükümetler bundan sonraki süreçte krizin yol açtığı ekonomik darboğazla başa çıkmak durumunda.
Alınacak yeni bir borç veya kredi paketi karşılığında kemer sıkma politikalarının yeniden gündeme gelmesi, uzun vadede hem Yunan halkını hem de siyasi ve ekonomik elitleri zorlayacak riskleri beraberinde getiriyor.
Salgının şu ana dek dünya ekonomisine verdiği zarar 8,8 trilyon dolar seviyesine ulaştı ve bu miktarın küresel gayri safi milli hasılanın (GSMH) yüzde 9,7’sine tekabül ettiğini belirtmekte yarar var. Euro bölgesinde de durum pek iç açıcı değil. 2020 yılında blok ülkelerinin GSMH’lerinin ortalama yüzde 7,4 oranında azalacağı tahmin ediliyor. Özellikle Akdeniz havzasındaki Fransa, İspanya, İtalya gibi ülkeler için yüksek oranda resesyon öngörüleri hâkim. Yunanistan ise hükümetin açıkladığı yüzde 13 daralma beklentisiyle listenin başını çeken ülkeler arasında.
Turizm Bakanı Haris Theoharis bu sezon otellerde ve turizm alanlarında en iyi senaryoya göre yüzde 50 doluluk oranı beklediklerini açıkladı, fakat Yunan turizmcilere göre bu bile olağanüstü iyimser bir rakam.
Yüksek işsizlik ve bütçe açığı
Yunanistan’da Ocak ayında yüzde 16 oranında olan işsizliğin, daralmayla birlikte yüzde 26’ya ulaşması öngörülüyor. Her dört kişiden birinin işsiz kalacağı bu dalga, özellikle sağlık ve hijyen gibi reel sektörde ve tedarik zincirinde yer alan düşük gelirli kesimin ayakta durabilmesi için ek tedbirleri şart koşuyor. Yunan kamuoyunda, pandemi sonrasında ekonominin yeniden toparlanabilmesine yönelik tartışmalar arasında, yüksek gelire sahip gruplardan daha fazla vergi alınması ve herkese vergilendirilebilir standart bir gelir sağlanması gibi öneriler de yer alıyor. Hükümetin yüksek işsizliğin etkisini hafifletmek için üzerinde çalıştığı strateji ise 1 milyar euroluk Avrupa Birliği (AB) desteğine müracaat etme ve bu paketi özellikle mevsimsel olarak işsiz kalacaklara destek şeklinde kullanma yönünde.
Hatırlanacağı üzere, Yunanistan krizin ilk evresinde sosyal sigorta, vergi ve kredi ödemelerinin geciktirilmesi için 3,7 milyar euro, özel sektör ve çalışanları için 2,7 milyar euro, sağlık harcamaları için ise 550 milyon euro tutarındaki ek harcamayı da içeren toplamda 6,8 milyar euro tutarında bir acil müdahale paketi açıklamıştı. Tüm bu genişlemeyle geçtiğimiz yılın ilk çeyreğinde 1,1 milyar euro olan bütçe açığı, 2020’nin aynı döneminde 6 milyar euroyu aşmış durumda. Bu açık, muhtemelen ülkedeki ekonomi yönetimi için önümüzdeki yıllardaki en kritik sınavlardan biri olacak.
Ülkede uygulanan 1,5 aylık sokağa çıkma yasağı ve karantina önlemleri, kamu hizmetlerindeki dijitalleşme adımları ve koruyucu tedbirler sayesinde koronavirüs kaynaklı kayıpları birçok Avrupa ülkesine göre düşük oranda tutmayı başaran Atina, bu kez sarkacın diğer ucunda beliren ekonomik krizle burun buruna. Yunan Başbakan Kiryakos Miçotakis, Mayıs ayında yaptığı televizyon konuşmasında pandemiyi yendiklerini, şimdi ise ekonomik savaşı kazanmak zorunda olduklarını belirtse de, resesyonun ne kadar süreceği şimdilik belirsiz ve Kovid-19’un yarattığı enkaz tablosu salgın riski ortadan kalktıktan sonra daha net bir şekilde ortaya çıkacak.
Pandemi sürecinde sınırların kapatılması ve en fazla ihracat yaptığı ülke olan İtalya’nın da salgından ağır yara alması nedeniyle Yunanistan’ın dış ticareti olumsuz yönde etkilenecek. Akdeniz ve Doğu Avrupa genelinde ise ikinci çeyrekte beklenen daralma neticesinde, bölgede en stratejik sektörlerden olan turizmin de kısa vadede yaraya merhem olması imkânsız görünüyor.
Turizm sektörünün yarıdan fazlası iflas etti
Avrupa’daki gayri safi milli hasılanın yüzde 4’ünü oluşturan turizm sektörü hesaba katıldığında, krizin Atina’ya etkisi merakla bekleniyor. Zira Yunanistan’ın kıta genelinde turizm gelirlerindeki payı yüzde 20 ila 25 arasında. Hükümet 1 Haziran itibariyle, normalleşmenin dördüncü aşamasında, Atina havalimanı ile sınırlı olmak üzere, 29 ülkeden turistleri ülkeye kabul etmeye başladı. Ülkedeki otellerin yarısı da yeniden faaliyete geçti. Her şey planlandığı gibi gittiği takdirde, 15 Haziran’da Selanik havalimanının da turistlerin gelişi için tekrar açılması hedefleniyor. 1 Temmuz’da ise sektörün tamamen açılmasıyla ülkenin rahat bir soluk alması bekleniyor. Ne var ki bu açılma tam bir rahatlama anlamına gelmiyor; zira birçok turist 2020 yılı için yapmış olduğu seyahat ve otel rezervasyonlarını iptal etmiş durumda.
Normal şartlar altında Yunanistan’da turizm sezonu 12 ay sürer ve ülkedeki her dört çalışandan biri de bu sektördedir. Yunan Turizmciler Birliği’nin yaptığı açıklamaya göre, gemi taşımacılığı gibi stratejik iş kolları da dahil olmak üzere, ülkede turizm alanında faaliyet gösteren şirketlerin yüzde 65’i daha şimdiden iflas etti. Özellikle ülkelerin vatandaşlarına uyguladığı seyahat uyarıları ve popüler turizm bölgelerindeki salgın yoğunluğu kadar, tüm dünyada dolaşım oranlarında yaşanan azalma ve seyahat endişeleri de bu iflaslarda önemli rol oynuyor.
Avrupa genelinde, seyahatten 72 saat önce Kovid-19 testi yaptırılması şartı, hastalığın ülkede tespit edilmesi riskine karşılık turistlerin karantina otellerinde tutulması, yolcu gemilerindeki taşımacılığın yüzde 50 oranında azaltılması, plaj ve restoranlardaki sosyal mesafe kuralları gibi uygulamalar da sektörü olumsuz etkileyecek unsurlar arasında. Fakat bu sorun yalnızca Yunanistan’a has değil. Uluslararası Hava Ulaşımı Derneği’ne (IATA) göre, tüm dünyada seyahat edenlerin yüzde 40'ı en az 6 ay boyunca yolculuk yapmayacaklarını ifade ediyor, yüzde 60'ı ise 2-3 ay geçmesini bekleyeceklerini, alınacak önlemlere göre seyahat kararlarını gözden geçireceklerini söylüyor. Dünya genelinde konaklama doluluk oranları da aynı şekilde yüzde 60 oranında azalmış durumda ve beklentiler, daha uzunca bir süre eski taleplerin geri gelmeyeceği yönünde.
Tüm bu dinamikler ise Yunanistan için alarm zillerinin çalması demek. Zira turizm ülke ekonomisinin can damarı konumunda ve tek başına gayri safi milli hasılanın yüzde 18’ini oluşturuyor. Her yıl ortalama 33 milyon turisti ağırlayan sektörün geçtiğimiz seneki yıllık cirosu 20 milyar euroydu ve bunun yüzde 90’ı yabancı turistlerden geliyor. Turizm Bakanı Haris Theoharis bu sezon otellerde ve turizm alanlarında en iyi senaryoya göre yüzde 50 doluluk oranı beklediklerini açıklamıştı, fakat Yunan turizmcilere göre bu bile bir mucize. Büyük oranda rezervasyon iptallerinin yaşandığı ülkede, sektör temsilcileri bu yıl en fazla 3 milyon turistin gelmesini bekliyor. Bunu sağlamak için sektörel olarak üzerinde durulan çözümler ise firmalar tarafından seyahat edecek olanlara yönelik özel kampanyalar ve yerel turizmin daha cazip hale getirilmesi. Ancak öne sürülen tüm teşvikler devlet katkısını zorunlu kılıyor.
Bu bağlamda Bakan Theoharis turizmdeki zararı asgari seviyeye indirmek için, sektörde uygulanan yüzde 23 ve yüzde 18’lik KDV oranlarını yüzde 6’ya indirdiklerini açıklasa da, sektörün ileri gelenleri, devletin daha fazlasını yaparak işsiz kalacak çalışanlara destek vermesi gerektiğini vurguluyor. Turizmi desteklemek için uygulanması planlanan destek paketlerinin son üç ayda artan kamu harcamalarına getireceği yük ve hükümetin bu darboğazı nasıl karşılayacağı ise ciddi bir soru işareti.
Çare yeni bir borç sarmalı mı?
10 yıl süren sert resesyondan yeni çıkmış olan Atina’nın farklı seçeneklere yönelerek kısa vadede yeni bir borçlanma stratejisi izlemesi, orta vadede ise ekonomide disiplin ve dengelenmeyi yeniden sağlamak için kamu maliyesinde revizyona gitmesi kaçınılmaz görünüyor. Özellikle giderleri kısmak için özelleştirmeler, sosyal sigorta ve emeklilik harcamalarında kesintilerin yanı sıra, kriz sürecinde başlatılan kamuda dijital dönüşüm hamlesinin daha da yaygınlaşması beklenebilir.
Yunanistan Mart ayında sekiz AB üyesi ülke ile birlikte “koronabond” adlı pakete müracaat etse de Almanya, Hollanda ve Avusturya gibi birliğin zengin üyeleri, yüksek borç seviyesindeki Yunanistan, Portekiz ve İtalya gibi devletlere borç vermeye pek yanaşmıyor. Avrupa Merkez Bankası üye devletlere yönelik 750 milyar euro değerinde bir acil yardım paketi açıkladı. Paket Yunanistan’ın dışarıda bırakıldığı Parasal Genişleme Programı çerçevesinde sağlandığından, yardımın ne zaman ve hangi oranda aktarılacağı da henüz netleşmiş değil. Yunanistan Maliye Bakanı Christos Staikouras ise ilk etapta yaklaşık 24 milyar euro tutarında bir yardım için görüşmelere başladıklarını açıkladı. Fakat daha önce maliye bakanlığı görevini yürütmüş ünlü iktisatçı Yanis Varoufakis’e göre, bu meblağ pandemi sonrasındaki ekonomik krizi yönetmek için yeterli değil.
2015 yılındaki Euro bölgesi kredi ve borç erteleme görüşmeleri sırasında yaşanan acı tablo da hatırlandığında, Yunan kamuoyunun AB’nin sağlayacağı finansal yardımlara karşı çekimser yaklaşması muhtemel. Euro bölgesinin mali politikalarını belirleyen lokomotif ülkelerin Kovid-19’dan etkilenen paydaşlarla işbirliğine yönelik ikircikli tavrı nedeniyle, Yunanistan ikinci bir tercih olarak, yakın gelecekte dış yatırımcıların ve kreditörlerin kapısını çalabilir. Bu noktada, kredi derecelendirme kuruluşu Fitch’in geçtiğimiz ay Yunan bankalarına yönelik görünümü riskli şekilde teyit etmesi, Atina için Batı ülkelerinden talep edilecek borcu daha da maliyetli hale getiriyor.
Alınacak yeni bir borç veya kredi paketi karşılığında kemer sıkma politikalarının yeniden gündeme gelmesi, uzun vadede hem Yunan halkını hem de siyasi ve ekonomik elitleri zorlayacak riskleri de beraberinde getiriyor. Bu riskler arasında ise hükümetin salgın sürecini yönetirken arkasına aldığı kamuoyu desteğini yitirmesi, muhalifler tarafından yükseltilecek sert bir protesto dalgası, AB karşıtı popülist hareketlerin güçlenmesi ve ülkenin erken seçime sürüklenmesi zikredilebilir. (AA için makaleyi hazırlayan: Yüksel Serdar Oğuz - Genelkurmay TSK BİOEM, Anadolu Ajansı Haber Akademisi, TİKA ve Yurtdışı Türkler ve Akraba Toplulukları Başkanlığı’nda kriz yönetimi ve stratejik iletişim dersleri veriyor)