FINANSGUNDEM.COM – DIŞ HABERLER SERVİSİ
Korona virüs küresel ekonomilerde büyük bir hasara neden oldu. Gelişmekte olan ülkeler mart ayındaki düşüşlerde 100 milyar dolardan fazla kayıp yaşadı. Bununla birlikte salgın krizi gelişmekte olan ülkeler için yeni fırsatların doğmasını da sağladı. Bloomberg yazarı Mihir Sharma konuyla ilgili yazdığı makalesinde Çin etkisinin gelişmekte olan ülkelere olumlu yansıyabileceğini belirtiyor.
Salgın Çin’in küresel üretim ve ticaretteki liderliği asla kırılamaz gibi gözüküyordu. Çin anakarasında iş gücü fiyatlarının yükselmesine rağmen şirketler üretimlerini başka ülkelere kaydırma konusunda çekinceli davranıyordu. Tedarik zincirinde Çin’e rakip olmak isteyen ülkelerse Çin’deki müthiş dışsa ekonomi etkisiyle rekabet etmek zorunda kalıyordu. Birçok gelişmekte olan ülke otomasyon teknolojilerinin gelişiyle üretim odaklı zenginleşmeden sonsuza kadar uzakta kalacaklarını düşünmeye başlamıştı.
Çin’e bağımlılık tedarik zincirini çökertti
Ancak şimdi, Çin'e bağımlılık giderek daha tehlikeli görünüyor. Üreticiler henüz Çin’e geri dönmediler. Çin’de iş yapmanın görece daha kolay olmasına rağmen bunu ülkede üretime geçecek yeterli değerin fazlasıyla mevcut. Dışsal ekonomi ağı tek kaynaklı tedarik zincirlerini verimli hale getirebilir.
Buna karşın eğer bir sebepten bu ağ yıkılırsa tedarik zinciri tehlikeli derecede kırılgan hale gelir. Şirketler, yatırımcılar ve en önemlisi diğer gelişmekte olan ülkeler mart ayında bu sorunun bir kısmıyla karşı karşıya kaldılar. Dışsal ekonomi ağının bu risklerinin üstesinden gelinebilmesi için uygulanabilecek yöntemlerden biriyse tedarik ağının diğer ülkelerle koordineli olarak eş güdümlü şekilde gerçekleşmesi olabilir.
Gelişmekte olan ülkelerden yapısal reform atağı
Gelişmekte olan ülkelerin politikacıları bu fırsatı değerlendirmek için çalışmalara başladı. Vietnam Başbakanı küresel yatırımcılara seslendiği konuşmasında ülkeyi üretimlerini diğer ülkelerden Vietnam’a taşımak isteyen yatırımcılara hazırladıklarını belirtti. Hindistan Başbakanı Narendra Modi Hindistan’ın ekonomik teşvik paketini açıkladığı oldukça kısa konuşmasında “tedarik zinciri” ifadesini tam sekiz kez kullandı.
Dünyanın dört bir yanındaki diğer gelişmekte olan ülkelerde olduğu gibi Hintli politikacılar da Çin dışındaki üretimi cezbetmek için ellerinden gelen her şeyi yapıyorlar. Hükümet yeni ilaç üretimi merkezleri kurduklarını açıkladı. Bu gibi politikaların etkileri de görülmeye başlanıyor. Hindistan’da elektronik sektöründeki bazı şirketler üç yıl içerisinde ihracatlarını iki katına çıkarmayı hedefliyorlar. Modi’nin ve diğer önceki Hindistan başbakanlarının uzun süredir erteledikleri zorlu yapısal reformların ortaya çıkması için yeni bir beklenti dahi oluştu.
Güney Afrika’da reformist olarak bilinen Maliye Bakanı Tito Mboweni Başkan Cyril Ramaphosa’ya kriz nedeniyle ülkede aşağı yönlü ülke derecelendirmeleri nedeniyle Güney Afrika’nın bazı reformlar için çok daha baskın olması gerektiğini söyledi. Ülkede iş gücü piyasasında sınırlayıcı reformlar gerekiyor. Diğer Afrika ülkelerinin aralarındaki ticari engelleri indirerek birbirleriyle ticaret yapmaları ise bir başka gereklilik.
Yeni dönemde sürdürülebilir üretim birinci maliyet ikinci planda
Gelişmekte olan dünyanın geri kalanını daha rekabetçi hale getirmek, dünya çapında çok sayıda işsiz genç için kesinlikle gelir kaynağı olacak. Ancak yapısal reforma odaklananların büyük bir kısmı önemli bir noktayı kaçırıyor. Çin'in üretim tekelini bozulması ihtimali yeni bir maliyet paradigması ile ilgili değil. Salgın Çin'in verimlilik avantajını erozyona uğramadı. Yeni süreçte şirketler kısa vadede daha az verimli olsa bile sürdürülebilir, güvenli ve sağlam tedarik zincirleri oluşturmayı hedefliyor.
Eğer sürdürülebilir tedarik zinciri hedefleri doğruysa yapısal reformlar rekabet gücü açısından hayati öneme sahip olacak. Yapısal reformların yanında sağlamlık ve sürdürülebilirliğe katkı sağlayacak görece daha yumuşak reformların da tamamlanması çok daha önemli hale gelecek. Bu da gelişmekte olan ülkelerde reformların daha net bir biçimde ve birinci sınıf düzenlemelerle yapılması gerektiğini gösteriyor. Ülkelerin şeffaflıklarını, öngörülebilirliklerini ve vergi politikalarında açıklıklarını arttırmaları gerekiyor. Finansal piyasalarını derinleştirmeleri ve yasal zeminlerini uyumlu hale getirmeleri gerekiyor.
Çin artı bir hangi ülke olacak?
Şirketler için “Çin artı bir” anahtar bir strateji haline geliyor. Zira şirketler halihazırda tedarik zincirlerini bölmeyi hedefliyorlardı. Yeni dönemdeyse ülkelerin şirketleri çekmek içinse mutlaka daha ucuz ve verimli olmaları gerekmiyor. Fakat saydamlık ve hesap verebilirlik çok daha önemli bir kriter haline geldi. Bu yarışı kazanan ülkeler kolay olmasa da ülkelerinin şirketlerin iş yapmak için en güvenli yer olduğuna ikna edebilenler olacak.
Avrupa ekonomisi de dipten dönüyor
Hindistan'da Kovid-19 vaka sayısı 190 bini aştı
İmalat PMI dip seviyeden yükseldi