Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşları, "yeni tip korona virüs (Kovid-19) salgını ve petrol fiyat şokunun ikili etkisinin bazı ülkelerin kredi görünümü ve potansiyel kredi notları üzerinde baskı oluşturacağını" açıklamasının ardından bazı gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin kredi notlarını düşürdü.
Salgının ekonomik etkilerinin derinleşmeye devam edeceğini ve küresel ekonominin bu yıl yüzde 5'e yakın daralacağını belirten kredi derecelendirme kuruluşları, bazı gelişmiş ülkelerde ise daralmanın çift haneye yaklaşabileceğini kaydetti.
Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşları Fitch Ratings, Standard & Poor's ve Moody's, son aylarda, bazı gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin kredi notunu düşürdü ya da not görünümünü "negatif"e çevirdi.
Fitch Ratings, İtalya'nın kredi notunu "BBB"den "BBB-" seviyesine, Hong Kong'un kredi notunu "AA"dan "AA-" seviyesine ve İngiltere'nin kredi notunu "AA"'dan "AA-" seviyesine düşürmüştü.
Moody's de Suudi Arabistan'ın "A1" seviyesindeki kredi notunu korurken, görünümünü "durağan"dan "negatif"e çevirmişti.
Kredi derecelendirme kuruluşlarının sicili kabarık
Küresel finans krizinin yaşandığı 2008 yılında kredi derecelendirme kuruluşlarının, iflas eden işletmelere iflaslarından hemen önce yüksek not vermesi ve ülke krizlerini öngörmede yetersiz kalması, bu kuruluşların güvenilirlikleri konusundaki tartışmaları da beraberinde getirmişti.
Son 10 yıllık süreçte hem yurt içinde hem de yurt dışında kredi derecelendirme kuruluşları, raporlarında subjektif oldukları ve haksız not indirimleri yaptıkları gerekçesiyle eleştirilerin odağında yer almıştı.
Moody's, Eylül 2008'de iflas eden Lehman Brothers için 17 Temmuz 2008'de "düşük kredi riski barındıran şirket" anlamına gelen ve yatırım yapılabilir "A2" kredi notu, 2008 yılı sonlarına doğru da 180 milyar dolarlık kurtarma operasyonuna mecbur kalan AIG sigorta firması için 15 Eylül 2008'de yine "A2" notu vermişti.
"Yatırımcılar kendi kriterlerini hazırlayacak"
Garanti BBVA Yatırım Araştırma ve Yatırım Danışmanlığı Koordinatörü Tufan Cömert, konuya ilişkin yaptığı açıklamada, normal şartlarda kredi derecelendirme kuruluşlarının ana amacının, bir borçlunun borcunu zamanında ve eksiksiz ödeyip ödeyemeyeceğini gösteren bir kredi metriği kurması olduğu belirtti.
Ne kadar az borç varsa, mali güç ne kadar fazla ise krediyi ödeme kapasitesinin o derece yüksek olduğunu ifade eden Cömert, "Kredi derecelendirme kuruluşlarının not metodolojileri ve ülkelerin kredi notlarını çok hızlı şekilde salgın sonrası aşağıya çekmeleri, dünyanın pek çok yerinde tartışma konusu olmaya başladı. Son dönemde Kovid-19 salgını sonrası kredi derecelendirme kuruluşlarının metodolojilerinin değişmesi gerektiği net olarak ortaya çıktı." şeklinde konuştu.
Cömert, İtalya'nın yeni düşmüş kredi notunun bile hala yatırım yapılabilir olduğuna işaret etti. İtalya'nın kamu borcunun milli gelire oranının yüzde 100'den daha fazla olduğuna dikkati çeken Cömert, aynı anda aynı kredi derecelendirme kuruluşunun Hindistan'ın da notunu aşağı çektiğini söyledi.
Cömert, şöyle devam etti:
"Hindistan'da kamu borcu düşük. Türkiye için de bu geçerli. Türkiye'nin de kamu borcunun milli gelire oranı yüzde 32 seviyesinde. Salgın sonrası bir miktar yukarı gidecek ama hala yüzde 100'ler-200'ler değil. Demek ki kamu borcunun düşük ya da yüksek olması çok büyük bir kriter değil.
Hindistan örneğinden gidersek daha tuhaf şeyler var. Kredi derecelendirme kuruluşu, Hindistan'a 'Notunu tekrar yukarı çekmek için reformlar yapman gerekiyor' diyor. Reform dediğimiz hikâye, sonuçlarını birkaç ayda ya da birkaç yılda göreceğin bir durum değil. Belki nesiller sonra sonuçlarını alabilirsiniz. Böyle bir kredi metodolojisinin olmaması aşikâr.
Ayrıca, tüm dünyada böyle kredi notunun düşürüldüğü bir ortamda tuhaf bir şey oluyor. Herkesin notu aşağı geldiği için üç aşağı beş yukarı herkes aynı yerinde oluyor. Bu anlamda hiçbir borç veren kurum ya da yatırımcı, kredi notlarının göreceli olarak bakıldığında çok da değişmediğini kabul edecek. Ancak hala kredi derecelendirme kuruluşlarını referans alan önemli kurumlar, emeklilik fonları var. Türkiye'de 2013 yılında bunu görmüştük. 2 tane kurumdan yatırım yapılabilir kredi notu almadığın zaman Türkiye'ye yatırım yapamayacak ABD'nin en büyük emeklilik fonları vardı. Aslında bunlar aynı kuralları kullanıyorlar. Bunların da değişmesi lazım. 2020, birçok şeyi sorguladığımız yıl oldu. Kredi derecelendirme kuruluşlarının metodolojileri ne olmalı? Ülkelere yeni kriterler getirilmeli mi? Yatırımcılar bunları nasıl ele almalı? Yatırımcılar belki de kendi kriterlerini hazırlayacak. İnanıyorum ki 2020, bunların hepsinin tartışılacağı yıl olacak."
"Birçok yatırımcı da bu kurumları ciddiye almamaya başladı"
Tufan Cömert, pandemiyle birlikte tüm ülkelerin, para politikasının yanı sıra maliye politikalarıyla hane halkını ve şirketleri desteklediğini söyledi. Bütün devletlerin düşük faiz ve bol likidite ortamında borçlandığını ifade eden Cömert, tüm dünyada kamu borçluluğunda ciddi artışların görülmeye başlandığını kaydetti.
Aynı durumun Türkiye'de de olacağını belirten Cömert, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Aslında bütün ülkelerdeki kamu borcu yükselecek. Örneğin, yüzde 100 olan yüzde 150'ye çıkacak, bizim yüzde 32 olan kamu borcumuz belki yüzde 50'lere çıkacak. Ama her yerde kamu borçluluğu artacak. Tekrar başa dönüyorum. Kredi derecelendirme kuruluşu olarak bakıyorum ve diyorum ki, 'Türkiye'nin ya da diğer gelişmekte olan ülkelerin kamu borçluluğu hızlıca artıyor.' Evet, artıyor ama ABD'nin de İngiltere'nin de kamu borçluluğu çok hızlı artıyor. Bu metodolojide kamu borcunun nereden nereye geldiği değil, kendi ülke grupları içinde nasıl değiştiğine de bakılması lazım. Bu kuruluşlara sorduğumuzda 'biz de böyle yapıyoruz' diyor. 'Türkiye'nin kendi değerlerinin belirlenmesinde benzer ülkelerle karşılaştırıldığında nerede olduğu, kredi notuna baz teşkil ediyor' şeklinde açıklamaları var. Böyle olmadığını da biliyoruz. Araya birçok subjektif şey de giriyor. Sanırım kamu borcunun dünyaya oranla nereden nereye geldiğine ve borcun ödenme kabiliyetinin nasıl olduğuna bakılmalı.
Faizlerin sıfıra ve hatta eksiye düştüğü, ABD Merkez Bankası'nın (Fed) bilançosunun 2 ayda 4 trilyon dolardan 6,5 trilyon dolara çıktığı bir dünyada, metodolojilerin de baştan sona değişmesi gerekiyor.
Eminim ki birçok yatırımcı da bu kurumları ciddiye almamaya başladı. Salgın döneminde hiçbir yatırımcının ne Türkiye ne İtalya ne de Hindistan için 'bu kuruluşlar bu ülkelerin notunu düşürebilir' deyip önden pozisyon aldığını düşünmüyorum. Not artışı ayrı bir konu... Not indirimleri, piyasalarda ya da yatırımcılarda 10 sene önce olduğu gibi paniğe ya da satışa yol açmıyor."