Çok kişinin başına gelmiştir, kredi kullanırken bankalar, hayat sigortası yaptırmanızı ister. Bu tür sigortada yaygın tür, sigortanın bankanın verdiği kredi tutarı kadar limitle yapılmasıdır.
Milliyet yazarı Prof. Dr Erol Ulusoy, konuyla ilgili köşesinde şu ifadeleri kullandı:
Eğer 1 milyon TL kredi için 1 milyon TL’lik hayat sigortası yapılmışsa, sigortalı 500 bin TL ödedikten sonra ölürse, sigorta şirketi 500 bin TL bankaya, 500 bin TL sigortalının mirasçısına öder.
İhsan Amca bir tüketici kredisi kullanacak. Banka hayat sigortası yapılmasını istemiş. O da bana, krediyi ödeyemeden vefat ederse ne olacağını sordu.
Okuyucularımızdan bir çoğu, İhsan Amca gibi bankalardan kredi kullanmıştır. Doğaldır ki, bir banka kredi kullandırırken, geri ödenmesini garanti altına almak ister. Bunun için teminat, ipotek, kefalet, teminat senedi alır, vs. Ama herkesin teminat göstermesi mümkün olmayabilir. O zaman sigortaya başvurulur. Kredi kullananın kredi borcunu geri ödeyememe riski ve ihtimali sigorta ettirilir. En yaygın kullanılan sigorta türü, hayat sigortasıdır.
Kredinin kullanım amacına göre teminat altına alınan bir taşınır veya taşınmaz ise, onlar üzerinde önce rehin veya ipotek hakkı kurulur. Sonra da üzerinde banka lehinde rehin bulana taşınır veya ipotek bulunan taşınmaz da ayrıca sigorta ettirilir.
Sözleşmenin tarafları
Hemen bir hususu belirteyim, rehin veya ipoteğin tarafları kredi veren banka ile kredi kullanandır (rehin veya ipoteği üçüncü bir kişi vermemişse.) Ama sigorta sözleşmesinin tarafı banka değildir, krediyi kullanan ve sigorta şirketidir. Krediye bağlı yapılan hayat sigortalarında sigortalanan risk, kredi borçlusunun ölümüyle limit dahilinde kalan kredi borcunu ödeyememesi riskidir.
Ama bir ayrıntıya dikkat etmeli, normal hayat sigortasında sigortalının ölümü sigorta ettirilir. Krediye bağlı hayat sigortasında ise sigortalının ölümü sebebiyle kredi borcunu ödeyememe riski sigortalanır.
Limit ne olmalı?
Olağan ve yaygın tür, hayat sigortasının bankanın verdiği kredi tutarı kadar limit ile yapılmasıdır. Burada sigortalanan menfaat aslında kredi çekenin hayatıdır, kredi borcu değil. Eğer 1 milyon TL kredi çekilmiş ve 1 milyon TL meblağlı hayat sigortası yapılmışsa, sigortalı 500 bin TL ödedikten sonra ölürse, sigorta şirketi 500 bin TL bankaya, 500 bin TL sigortalının mirasçılarına öder. Bir şartla, poliçede tek lehtar olarak banka gösterilmemişse!
Kalan borç kadar...
İstisnai de olsa, hayat sigortasının kalan kredi borcu tutarı kadar olması koşulu ile hayat sigortası yapılması mümkün. Bu durumda sigortalanan, sigortalının hem kredi borcu hem de hayatıdır. Kredi çeken öldüğünde sadece kalan kredi borcu sigorta tazminatı olarak ödenir. Mirasçılara sigorta tazminat ödemez.
Ama henüz Yargıtay kararlarına konu olmamış bir olay, kredi borçlusunun kalan kredi borcu sigorta edilmiş, ama sigorta primleri sürekli azalan borca göre değil, başlangıçtaki kredi borcunun tamamı üzerinden hesaplanıp tahsil edilmişse ne olacak? Sigorta şirketinin poliçeye aykırı sigorta primi tahsil etmesinin sonucu, sigortalanan menfaati değiştirir mi? Bence hayır! Yaptıracağınız hayat sigortasının kredi çekenin kalan sigorta borcunu mu teminat altına alıyor, yoksa yaşamasını mı, dikkat ediniz. Bakacağınız yer sigorta poliçesidir.
Sigorta poliçesinde lehtar olarak hem bankayı hem de mirasçıları göstermek çok önemli.
Sigorta şirketi tazminatı bankaya ödemek zorunda
Acaba sigorta şirketi, sigortalının hayat sigortası yaptırırken hastalıklarını gizlediği gerekçesi ile bankaya ödeme yapmayı reddedebilir mi? Bu sorunun cevabı da, hayır!
Şöyle ki, Yargıtay’a göre sigorta poliçeleri banka tarafından açılan kredilere teminat olarak düzenlenir. Tüketici kredisi sözleşmesinde ve tüm sigorta poliçelerinin üzerinde kredi veren bankanın adına dain-i mürtehin kaydı olur.
Kredi veren banka hayat sigortasının lehtarıdır. Sigorta poliçesindeki hakları talep ettiğinde, sigorta şirketinin ona karşı ileri sürebileceği bir defi ve itiraz hakkı yoktur.
Kredi çeken kişi de, bankadan kullandığı krediye teminat oluşturmak üzere zaten bankanın talebiyle hayat sigortası yaptırmıştır. Poliçenin dain-i mürtehini de lehtarı da bankadır. Rizikonun gerçekleşmesi halinde, bankanın poliçe teminatı kapsamında kalan bakiye kredi alacağını, öncelikle sigorta şirketinden tahsil etmesi gerekir.
Sigorta şirketi keşideci konumunda olduğundan, bankaya karşı tüketicinin sağlık sorunları olduğunu, örneğin, kalp hastası veya kanser hastalığını gizlediğini ileri süremez. Bankanın elinde hayat sigortası poliçesi gibi kolayca alacağını tahsil etme imkanı varken, sigortacının ödeme talebini geri çevirdiği şeklindeki bir gerekçeyle, poliçe limiti kapsamında kalan alacağı için icra takibi başlatması veya dava açması TMK 2. maddesinde düzenlenen dürüstlük kuralına aykırılık oluşturur.
İşte böyle İhsan Amca. Aman sigorta poliçesine banka ile birlikte istediğin birisini veya birilerini göstermeyi ihmal etme!
Banka mirasçıdan para isteyemez
Sigortalı kredi borçlusu öldüğünde bankanın doğrudan mirasçılara gitmesini Yargıtay kabul etmiyor. Bunun için de poliçede ‘dain-i mürtehin’, yani sigorta alacağı üzerinde rehin hakkı bulunduğuna dair bir ibarenin de geçmesi gerekiyor.
Bir vatandaş tüketici kredi kullanır ve hayat sigortası yaptırır. Kredi borcunun tamamı ödenmeden hastalanıp ölür. Sigorta şirketi de bankanın bir kuruluşudur. Banka, kendi sigorta şirketinden aldığı bilgiye göre, sigorta şirketi hayat sigortasındaki tazminatı ödemeyecektir. Çünkü, sigorta şirketine göre kredi kullanan sigortalı hastalığını gizlemiştir.
Ölen kredi borçlusunun mirasçılarına karşı banka asıl alacak, akti faiz, BSMV olmak üzere toplam 16.254,97 TL icra takibine geçer. Mirasçılar itiraz eder. Uyuşmazlık Yargıtay’a gider. Yargıtay mirasçıları haklı bulur. Hayat sigortası varken, bankanın kredi alacağının tahsili için dava açması veya icra takibi başlatması, sigorta hukuku ve sigorta amacına aykırılık oluşturur, sigorta yapılmasına duyulan güven ve itimadı da zedeler.