Dünyayı sarsan Kovid-19 pandemisi nedeniyle Türkiye yaklaşık iki aydır evde. Evde kapalı kalmak ve doğal alanlardan uzaklaşmış olmak Türkiye’nin tatil yapma isteğini dramatik ölçüde azaltmadı. Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği (MÜSİAD), Uluslararası Helal Turizm Derneği (IHATO) iş birliğinde, “Kovid-19’un İç Turizm Talebine Etkileri” başlıklı bir rapor hazırlandı. Rapora göre “Bu yıl artık kesinlikle tatile çıkmak istemiyorum” diyenler sadece yüzde 19,9’da kaldı. Bu da ankete katılan her 5 kişiden sadece birinin tatilden tamamen vazgeçtiği anlamına geliyor. Katılımcıların yüzde 53.1’i “Salgının geçtiğine ikna olursam tatile çıkmayı yeniden düşünebilirim” derken, “Salgın geçer geçmez kesinlikte tatile çıkmak istiyorum” diyenler yüzde 27’yi oluşturdu.
Akdeniz Üniversitesi ve Kastamonu Üniversitesi’nden akademisyenlerin destekleriyle hazırlanan rapor 23-30 Nisan tarihleri arasında, Türkiye’nin 61 şehrinde ikamet eden, 31-40 yaşları arasında, yıllık ortalama tatil bütçesi 5 bin TL’den az 789 katılımcının görüşlerinden elde edilen veriler doğrultusunda hazırlandı.
Rapora göre, katılımcılar, son 3 yıl içerisindeki tatillerinde en çok sırasıyla; Antalya, Muğla ve İzmir destinasyonlarını tercih etti. Salgının kısa bir süre içerisinde bitmesi halinde, bu yıl da bu destinasyon sırlaması değişmemesi öngörülüyor. Ancak geçtiğimiz yıllara oranla bu yıl, Antalya’nın tercih oranı azalıyor, Muğla’nın tercih oranı artıyor.
“Kararsızlar” ikna olursa talep en fazla yüzde 33 daralır
Katılımcıların yüzde 39’u 2020 yılı içerisinde “bir otelde kalarak” tatil yapma konusunda kararsız. Her üç katılımcıdan biri ise bu yıl “bir otelde kalarak” tatil yapmak istemediğini belirtiyor. Ancak kararsızları olumlu etkileyecek koşulların oluşması ile otelde tatile yönelik talep daralmasının en fazla yüzde 33 bandında tutulabileceği tahmin ediliyor.
Konjonktürel turist profili: Endişeli istekliler
Her on katılımcıdan 7’si virüsün kendilerine de bulaşabileceğini düşünüyor ve endişeli. Katılımcıların yüzde 44’lük bir oran ile çoğunluğu, Türkiye genelinde vaka sayısı ancak 10 kişinin altına düşünce kesinlikle tatile gitmeyi düşüneceğini ifade ediyor. Bu durum katılımcıların “endişeli” olduğunu işaret ediyor. Öte yandan vaka sayısındaki azalma ile turizme talep arasında da ters orantılı bir tutumun oluşacağı görülüyor. Öyle ki, tüm Türkiye genelinde vaka sayısı bin kişinin altına düştüğünde, kesinlikle tatile gitmeyi düşüneceğini belirtenlerin oranı yüzde 40 düzeyinde gerçekleşiyor ve buraya kadarki bulgular birlikte okunduğunda, insanların endişeli olmalarına rağmen, tatile gitme konusunda da “istekli” oldukları anlaşılıyor.
Kanada'dan korona virüs tedavisi için umut verici haber
“Büyük karar” ayı: Haziran!
Salgın haziran ayında tamamen bitmiş olur ise katılımcıların yüzde 55’i bu yaz gönül rahatlığı ile bir otelde kalarak tatil yapabileceklerini belirtiyor. Haziran, katılımcıların çoğu için hem salgınının bitişinin beklendiği ayı hem de kendi planları için kritik olan ayı işaret ediyor. Bu nedenle haziran ayında vaka sayılarının ülke genelinde 100 kişinin altına düşmesi durumunda, katılımcıların yüzde 56’sının tatile psikolojik açıdan hazır hale geleceği anlaşılıyor. Öte yandan katılımcıların yüzde 88’i haziran ayından sonra tatile çıktıklarını belirtiyorlar. Bu durum, salgınla mücadelede haziran ayı sonuna kadar yakalanacak başarının, iç turizm talebi için kararı kritik düzeyde etkileyeceğini ortaya koyuyor.
Süreçte Kritik Bir Adım: Sertifikaya Güven Sağlamak!
Otellerin Kovid-19 sonrasında hijyen kriterlerini sağladığına dair almış oldukları/alacakları kalite/standardizasyon sertifikalarına kesinlikle güvenenlerin oranı yüzde 10 iken kesinlikle güvenemeyenler”in oranı yüzde 17 olarak belirlendi. Bu oran, bu yıl kesinlikle tatile çıkmayacağını belirtenlerin oranı (yüzde 20) ile uyum gösteriyor. Ancak sertifikaya kısmen güven oranı ise yüzde 73 düzeyinde.
“Otelsiz tatil minimalist tesis!”
“Evde kalmak” halinin 100 katılımcıdan 27’sini tatile gitme konusunda “kararlı”, 53’ünü ise “ikna olması halinde” tatile çıkmaya istekli hale getirdiği görülüyor. Buna rağmen kesinlikle tatile çıkmayacağım diyenlerin oranı yüzde20 düzeyinde. Ancak katılımcılara “2020 sezonu bitmeden bir otelde kalarak tatil yapmayı planlıyor musunuz?” sorusu sorulduğunda, bu soruya “hayır” yanıtını verenlerin oranı yüzde 33 düzeyinde gerçekleşiyor. Diğer bir ifadeyle “tatil yapmak istemiyorum” diyenlerin oranı: yüzde 20 düzeyindeyken, “bir otelde kalarak tatil yapmak istemiyorum” diyenlerin oranı yüzde 33 düzeyinde şekilleniyor. İki kitle arasındaki farkı oluşturan yüzde 13’lük kesimin otel dışında bir tatil arayışına yönelebileceği tahmin ediliyor. Bu durumun; otel gibi büyük kapasiteli konaklama işletmelerinden, butik otel gibi daha ufak çaplı, villa ve bungalov gibi daha özerk konaklama işletmeleri türlerine yönelik bir talep doğuracağı düşündürüyor. Hatta talepte, Antalya destinasyonu için azalış, Muğla destinasyonu için artış şeklinde gözlenen sinyalin gerekçelerinden birinin de bu olabileceği düşünülüyor. Öte yandan bu durumun, daha çok küçük çaplı tesislerin bulunduğu Karadeniz bölgesi gibi destinasyonlara yönelik talebi de arttırabileceği tahmin ediliyor.