Yazdır

Korona virüs önlemleri hava kirliliğini nasıl etkileyecek?

Tarih: 25 Nisan 2020 - 08:54

KOVID-19 önlemleri Türkiye'de hava kirliliğini azaltıyor mu? Uzmanlar Türkiye’nin hava kirliliğinin DSÖ standartlarına uymadığını, alınan önlemlerin ise kısa vadede bunu değiştirmeyeceğini belirtiyor.

Korona virüs salgını ile birlikte büyükşehirlere araç giriş-çıkışlarının kapatılması, sokağa çıkma yasakları, uçuşların durdurulması gibi önlemler hava kirliliği sorununu bir kez daha gündeme getirdi. İstanbul’dan Uludağ’ın görüldüğü fotoğraflar ise kirliliğin azaldığına dair algıyı güçlendirdi.

İstanbul Büyükşehir Belediyesi İstatistik Ofisi’nin yayınladığı veriler de, İstanbul'da hava kalitesinin 1-12 Nisan 2020 tarihleri arasında yüzde 28,6 oranında iyileştiğini gösteriyor. Bu tarihlerde 39 olarak belirlenen Hava Kalitesi İndeksi (HKİ), Mart ayında 55 olarak ölçülmekteydi.

Peki Covid-19 kapsamında alınan önlemler hava kirliliğini sorun olmaktan çıkardı mı?

Türkiye’nin hava kirliliği karnesi nasıl?

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın 81 ildeki hava kalitesi izleme istasyonlarından aldığı verilerle oranını tespit ettiği havadaki partikül maddeler (PM10) “akciğerlere ulaşarak iltihaplanmaya ya da insanları çok olumsuz etkileyecek kalp ve akciğer hastalıklarına neden” olabiliyor. Dolayısıyla bu partiküllerin havadaki oranı, kirliliğinin en önemli göstergelerinden biri olarak kabul ediliyor. Ancak Türkiye’nin mevcut yönetmelik ve uygulamalarda hava kalitesi ölçümünde sağlıklı seviye olarak kabul ettiği değerler, Avrupa Birliği (AB) ve DSÖ’nün kabul ettiği sınır değerlerinden farklı.

Türk Toraks Derneği ve TMMOB Çevre Mühendisleri Odası'nın (ÇMO) her yıl yaptığı değerlendirmeler de, Türkiye’de genel hava kirliliği ortalamalarının DSÖ’nün önerdiği değerlerden çok daha yüksek olduğunu ortaya koyuyor.

TMMOB ÇMO’nun 2018 Hava Kirliliği Raporu da, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından yönetilen 313 hava kalitesi izleme istasyonunun verilerini inceliyor. Raporda, istasyonların sağlaması gereken yüzde 90 oranında veri oluşturma ihtiyacının genel olarak yetersiz kaldığı belirtiliyor. Raporda ayrıca, ölçüm istasyonlarının son yıllarda yeterli ölçüm yapmadığı ve en önemli kirlilik parametrelerinin ise ölçüme katılmadığı değerlendirmesi yapılıyor.

“Değerler kısa vadede bir anlam ifade etmiyor”

TMMOB ÇMO İzmir Şubesi Başkanı Helil İnay Kınay, son günlerde paylaşılan hava kalitesi iyileşme değerlerinin kısa vadeli olduklarından ötürü, hava kirliliğinde kalıcı bir azalmaya işaret edemeyeceklerini söylüyor.

Salgın sürecinde hava kalitesinde iyileşme görüldüğüne dair bir algı mevcut olduğunu belirten Kınay, “Mart-Nisan Dönemi paylaşımlarına bakıldığında ise özellikle hava sıcaklıklarının artması ile birlikte ısınma kaynaklı kirleticilerin azalmasının yarattığı etkileri de göz ardı etmemek gerekiyor. Bu nedenle yapılan paylaşım ve değerlendirmeler aslında bize kirliliğin azaldığını göstermiyor” diyor. DW Türkçe’ye konuşan Kınay’a göre, yaşanan iyileşmenin kalıcı olduğunu söylemek mümkün değil.

Günlük değerler üzerinden yapılan değerlendirmelerin sağlıklı yorum yapmak için yeterli olmayacağını belirten Kınay, “Süreç normale döndüğünde, işletmeler faaliyete tam kapasite geçtiğinde, kirlilik artarak devam edecek mi sorusuna odaklanmak gerekir” diyor.

Özellikle termik santrallerin olduğu bölgelerde kullanılan taş kömürü ve linyit, hava kirliliği açısından büyük bir sorun teşkil ediyor. Kınay, kirli havaya bağlı olarak sağlık sorunları görüldüğünü belirttiği Zonguldak’ta da büyükşehirlere getirilen sokağa çıkma ve giriş-çıkış yasakları gibi kısıtlamaların getirildiğini vurguluyor. Türkiye’nin AB ülkelerine kıyasla, hem sayı hem de kapasite bakımından en fazla termik santral planlayan ülke olduğunu söyleyen Kınay, “Salgın etkisinin solunum sistemi rahatsızlıkları üzerinden yarattığı tahribat ile Zonguldak’taki hava kirliliğinin yarattığı tahribat ve riskler ilişkisi bir kez daha ilgili kurumlar tarafından onaylanmış oldu” yorumunda bulunuyor.

“Tüm akciğer hastalıkları hava kirliliği ile doğrudan ilişkili”

“Batı Avrupa ile kıyaslandığında genel olarak Türkiye’de hava kirliliği çok ciddi bir sorun ve mücadele çok bilinçli değil.”

Bu sözlerin sahibi, Türk Toraks Derneği Başkanı Prof. Dr. Hasan Bayram. Hava kirliliğinin insan sağlığına etkilerini araştıran Bayram, Türk Toraks Derneği tarafından her yıl yayımlanan değerlendirmelerin Türkiye’de “neredeyse temiz şehir kalmadığını” ortaya koyduğunu ifade ediyor.

“Akciğer hastalıklarının hepsi soluduğumuz hava ile ilişkili. Çünkü havayı devamlı alıp veriyoruz ve havada olanları süzme veya filtre etme şansımız yok. Bu durumda da hemen bütün akciğer hastalıklarının hava kalitesi ve kirliliği ile doğrudan ilişkisi var” diyen Bayram, hava kirliliğinin sigara ile benzer etkileri olduğuna da dikkat çekiyor. DSÖ’nün hava kirliliğini kanserojen etken olarak olarak kabul ettiğini hatırlatan Bayram, havadaki kirletici partiküler maddelerin de akciğer kanseri, KOAH, astım gibi birçok kronik solunum yolu hastalıklarına yol açtığını vurguluyor.

Bir hekim olarak korona virüs hastalarının tedavi sürecinde de yer aldığını ifade eden Bayram, havayı kirleten etken maddelerin genelde virüslerin hava yollarına yapışmasını kolaylaştırdığını belirterek, bu durumun korona virüs için de geçerli olabileceğini belirtiyor.

"Biz klinikte sigara ve hava kirliliği ile ilişkili kronik hastalıkları olanların daha çok etkilendiğini görüyoruz. Hava kirliliği veya sigaraya maruz kalma ile bu hastalıktan etkilenme arasında bir ilişki düşünebiliriz. Bunu destekleyen klinik ve epidemolojik veriler var.”

Trafiğin azalması yeterli mi?

Korona virüs salgını nedeniyle getirilen kısıtlamalar ve toplumsal çekinceler nedeniyle son haftalarda İstanbul’da sokakların boş kaldığı gözlemleniyor.

İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Uçak ve Uzay Bilimleri Fakültesi Meteoroloji Mühendisliği Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Orhan Şen, 20 Mart’tan itibaren insanların daha az evden çıkması ile birlikte azalan araç trafiğine bağlı olarak, azot oksit (NOx) kirliliğinin de azaldığına dikkat çekiyor. İstanbul’dan Uludağ’ın gözükmesinde sokağa çıkma yasağının da bir katkısı olduğunu belirten Şen, trafik doluluk oranlarının gerilediğini belirterek bu duruma bağlı olarak görüş mesafesinin arttığını belirtiyor.

DW Türkçe’ye yaptığı açıklamada İstanbul’daki hava kirliliğinin iki kaynağı olduğunu söyleyen Şen’e göre, araçlardan çıkan partikül madde kirliliğinin azalması, başlı başına havanın temizlendiği sonucuna varmak için yeterli değil. Ulaştırmadan kaynaklı araç emisyonlarının yanında ısınmadan kaynaklanan emisyonların da önemine dikkat çeken Şen, evde ısınmadan kaynaklanan kirliliğin ise artmış olabileceğini belirtiyor. Bu iki değerlerin birbirini dengelemeyeceğini de kaydeden Şen, “İkisi birbirinden farklı. Bir durumda azot oksit (NOx) kirliliği, diğerinde kükürt dioksit (SO2) kirliliği var” diyor.

Özellikle 2019 yılının son aylarında İstanbul’da yakılan kömüre bağlı hava kirliliğinin fazla olduğunu belirten Şen, Esenler, Kartal, Ovacık gibi bazı semtlerde yakılan soba sayısının çok fazla olduğuna ve yakılan kömürlerin kalitesinin iyi olmadığında da dikkat çekiyor.

Salgın nedeniyle alınan önlemler kapsamında Türkiye’de sanayide bir güvenlik kısıtlamasına da gidilmedi.

Dünyada sanayinin durmasına bağlı olarak kirliliğin azalmasının baskın olduğuna dikkat çeken Şen, “Türkiye’de sanayide bir kısıtlama olmadığı için bir değişiklik olmadı. Ama dünyanın öbür taraflarına baktığımızda İtalya, İspanya, Çin, Fransa'da sokağa çıkma yasağıyla birlikte üretim durduruldu. Çin’in Vuhan bölgesinde sanayi tamamen durduruldu ve orada çok bariz bir şekilde NOx kirliliği çok azaldı. İtalya’nın kuzeyinde de öyle” değerlendirmesinde bulunuyor.

Salgın sürecinde Kocaeli, İzmit, Sakarya civarında sanayinin devam ettiğini belirten Şen, sanayi kaynaklı hava kirliliğinin İstanbul’da çok fazla olmadığını belirtiyor. Şen’e göre, İstanbul'daki hava kirliliği sorunu, sanayiden ziyade ulaşım ve ısınma kaynaklı.

Trump: Kovid-19 pozitif test oranı yüzde 28'e düştü

 

Site adresi: https://www.finansingundemi.com/haber/korona-virus-onlemleri-hava-kirliligini-nasil-etkileyecek/1486853