BIS: Bankacılıkta kural gevşemeleri geçici ve sınırlı olmalı

Uluslararası Ödemeler Bankası (BIS), yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgınının oluşturduğu krizin üstesinden gelmek için bankalara yönelik düzenlemelerde esnek davranılmasının “olağanüstü adımlar” arasında olduğunu belirterek, salgından sonra finansal istikrarı zayıflatmaktan kaçınmak için düzenlemelerdeki gevşemelerin “geçici ve sınırlı olması” uyarısında bulundu.

Dünyanın önde gelen merkez bankalarının çatı kuruluşu BIS’ın Mali ve Ekonomi Bölüm Başkanı Claudio Borio ve Finansal İstikrar Enstitüsü Başkanı Fernando Restoy tarafından Kovid-19 salgınına karşı bankacılık kanununda yapılan değişiklikler üzerine yayınlanan makalede, bankalara yönelik düzenlemelerin çok gevşetilmesinin bankacılık sektörünün gelecekte ekonomiyi finanse etme yeteneğini zayıflatarak geri tepebileceği belirtildi.

Makalede, yetkili otoritelerin bankalara yönelik kurallarda esnek davranması koronavirüs salgınının oluşturduğu krizin üstesinden gelmek için “olağanüstü adımlar” olarak nitelendirilerek, bunların salgından sonra finansal istikrarı zayıflatmaktan kaçınmak için “geçici ve sınırlı olması” uyarısında bulunuldu.

"Kovid-19 salgını derin bir resesyon olasılığını gündeme getiriyor.." ifadesine yer verilen makalede, “Düzenleyici politika yanıtları, finansal sistemin temelini korurken ve şeffaflığı sağlarken ekonomik faaliyetleri desteklemeye çalışmalıdır.” değerlendirmesi yapıldı.

Ekonomik toparlanmanın şekli belirsizliğini koruyor

Öte yandan, G20 tarafından kurulan Finansal İstikrar Kurulu (FSB), koronavirüs salgını nedeniyle ekonomik düşüşün derinliğinin ve ekonomik toparlanmanın zaman diliminin ve şeklinin belirsiz kalmaya devam ettiğini belirtti.

FSB’nin Kovid-19’un finansal istikrara etkisine yönelik hazırlanan raporda, “Global büyümeye kalıcı bir zarar verme potansiyeli ile küresel bir resesyon yakın görünüyor. Geçmişteki salgınların ekonomik etkileri Kovid-19'un etkisine yönelik çok az yol gösterici olmaktadır. Bütün bunlar belirsizliği artırırken, yatırımcıların ve tüketicilerin güvenini daha kırılgan hale getiriyor.” değerlendirmesinde bulunuldu.