The Guardian’ın haberine göre, çevre aktivistlerinin en çok eleştirdiği bankalardan JPMorgan Chase, Arktiklerde petrol çıkarma çalışmaları için sağlanan kredileri tamamen, kömür madenciliği için olanlarıysa aşamalı olarak sonlandırmayı planlıyor.
Bunları takiben JPMorgan, temiz enerji ve sürdürülebilirlik projelerine yardım etmek amacını taşıyan çevresel ve ekonomik kalkınma anlaşmaları için 200 milyon dolar kredi vermeyi hedefliyor. Çeşitli çevre gruplarından aktivistlere göre bu çabalar bankanın fosil yakıtlara sağladığı finansmanın yanında çok zayıf kalıyor.
Banktrack’in 2019 yakıt finansmanı raporuna göre fosil yakıt üreticilerinin en büyük finansörü JPMorgan Chase olmuştu. Finansman sağlamak için iklim konusunda hiçbir kısıtlaması olmayan JPMorgan, fosil yakıt üreten ve bu sektörde yeni tesisler açmak isteyen firmalara 2019’da 196 milyar dolar finansman sağlamıştı.
Petrol ve Enerji Şirketleri İklim Konusunda Ne Yapıyor?
Öte yandan çeşitli petrol ve enerji şirketleri de, karbon ve sera gazı emisyonlarını azaltmak hedefiyle, uzun ve orta vadeli sürdürülebilirlik planlarını yapıyorlar.
Royal Dutch Shell hazırladığı enerji geçiş raporunda 2035 yılına kadar bıraktığı karbon ayak izini %20 azaltmayı planlıyor ve 2050’de bu izi yarı yarıya düşürmeyi hedefliyor. 2070’de ise tüm toplumun sıfır karbon salınımı hedefine ulaşmasını öngörüyor. Kendi yarattıkları karbon salınımının yanında portföylerini değiştirerek müşterilere sağladıkları düşük karbon salınımlı ürün çeşitlerini de arttırmayı hedefleyen Shell, bu hedeflerin oluşmasında tüketici taleplerinin ve toplumun ilerleme isteğinin etkili olduğunu söylüyor.
Fransız petrol devi Total ise şirketlerin dolaylı ve direkt karbon salınımını kapsayan Scope 1 ve Scope 2 türündeki salınımlarını 2025’te 46 milyon tondan 40 milyon tona düşürmeyi hedefliyor.
Total ve Shell geçen yılın Nisan ayında “American Fuel and Petrochemical Manufacturers” isimli ticaret organizasyonuyla bağlarını kesmişti, bu firmaları takip eden BP de bu organizasyonla bağlarını kopardı. Bu karar BP’nin yeni CEO’su Bernard Looney’in 2050 için ihtiraslı bir şekilde sıfır karbon salınımı hedefini koymasının ardından geldi.
Madencilik tarafındaysa dünyanın en büyük ikinci madencilik şirketi Rio Tinto 2030’a kadar karbon salınımını %15 düşüreceğini ve 2050 yılındaysa sıfır karbon salınımına ulaşmayı hedeflediğini açıkladı.
Bu şirketlerin bir kısmına gelen eleştiriyse kısıtlama hedeflerinin asıl karbon salınımının öznesi olan müşterilerini kapsamaması oluyor.
ESG Fonlarına İlgi İklim ve Çevre Endişeleriyle Beraber Artıyor
Çevre ve iklim problemleri hakkında endişelerin artmasıyla beraber ekonomi dünyası da bu konularda farklı çözümler bulmaya çalışıyor. ESG bonolarına giderek artan talep ve bu bonoların yıllık getirilerindeki artışsa bu endişelerin finans sektörünü gitgide nasıl etkilediği hakkında bir fikir veriyor.
ABD, Avrupa ve Gelişen Ülkelerdeki ESG fonlarına ilgi artarken yıllık getirileri de bu ilgiyi takiben artıyor. ABD’deki ESG bonoları yatırımcılarına yıllık %29.51 kazandırırken, Avrupa’dakiler %22.20 ve Gelişen Piyasalardaki ESG bonoları %16.83 kazandırdı.