Yazdır

Kosova’da yeni dönem

Tarih: 14 Şubat 2020 - 16:39

Kosova bayrağını kabul etmeyen yeni başbakan Kurti, bir başbakan olarak bayrağa saygı duyacağını, fakat kendi parti binasında Kosova bayrağının değil her zaman Arnavutluk bayrağının olacağını söylüyor

6 Ekim’de Kosova’da yapılan seçimlerin sonucu malumun ilanı gibiydi. Uzun dönem Kosova siyasetinin gündemini meşgul eden Vetëvendosje (Öz belirlenim / self determinasyon) lideri Albin Kurti’nin bu seçimlerden önde çıkacağına kesin gözüyle bakılıyordu. Gerek bugüne kadar iktidarda olan partilerin başarısızlıkları gerek Kosova halkının değişime ihtiyaç duyması sonucu, muhaliflerin büyük bir kısmı Albin Kurti’nin karizmatik liderliği etrafında toplandı ve ortaya Vetëvendosje hareketinin birinciliği çıktı. 2017 seçimlerinden sonra bu harekette yer alan önemli isimlerin partiden ayrılması bile bu oluşuma herhangi bir zarar vermedi; dahası hareketten ayrılanların hiçbiri parlamentoya girmek için yeterli oyu da alamadı. Bu durum Albin Kurti faktörünün Vetëvendosje için ne anlama geldiğini göstermesi bakımından önemli.

Kosova Başbakanı Albin Kurti kimdir?

Köken olarak bugün Karadağ sınırları içerisinde kalan Sukobin köyünden olan Kurti’nin babası okumak ve daha sonra hayatını sürdürmek için Priştine’ye yerleşmiş. Çocukluk anılarını anlatırken en çok matematiği sevdiğini, bol bol resim yaptığını ve en sevdiği aracın tren olduğunu söyleyen Kurti, bu sevdasını mevcut dünya görüşü ile ilişkilendiriyor. Çünkü tren kolektiftir ve trenlerin üstünde gittiği demiryolları da devlet işletmeleridir. Bu nedenle kendisini solcu ve sosyalist olarak tanımlıyor.

Politikalarının merkezinde “Büyük Arnavutluk” yatan Albin Kurti, tarihî seyrin Arnavutlar aleyhinde geliştiği, bu yüzden Arnavutların ayrı oldukları ve bu yanlış tarihi seyrin düzeltilmesi gerektiğini düşünüyor.

Siyasi mücadelesi 1990'larda başladı

Doksanlı yıllara gelindiğinde Miloşeviç rejimi, Kosova’nın özerklik statüsünü kaldırmış, bunun üzerine Kosova halkı rejime karşı direnişe geçmişti. Doksanlı yılların büyük bir bölümünde pasif kalan bu direniş, 1998 yılında silahlı bir hale dönüştü. O dönemde makina mühendisliği okumaya başlayan Kurti, siyasi faaliyetine Bağımsız Öğrenciler Birliği'nde başladı. Söz konusu birlik, o dönem Miloşeviç rejimi tarafından illegal bir örgüt olarak tanımlanıyordu. Kurti, Öğrenciler Birliği'ndeki faaliyeti çerçevesinde 1 Ekim 1997 yılında Kosova’nın Bağımsızlığı için başlayan öğrenci protestolarını örgütledi. Daha sonra 1998 yılında Kosova Kurtuluş Ordusu'nun (UÇK) siyasi kanadının temsilcisi ve Yugoslavya tarafından ağır hapse mahkûm edilmiş olan Âdem Demaçi’nin sekreterliğini yapmaya başladı. Hiçbir zaman üniforma giymemiş olsa da UÇK’nin bir üyesi olan Kurti, buraya katılmasının öncelikli sebebinin İbrahim Rugova’nın politikalarının kendisine artık aşırı pasif gelmeye başlaması olarak belirtirken, ikinci sebep olarak da Âdem Demaçi’yi zikrediyor. Kurti, çok iyi derecedeki İngilizcesi sayesinde, Âdem Demaçi’nin uluslararası aktörlerle yaptığı tüm görüşmelerde yer aldı ve tercümanlığını da yaptı.

1999 yılında NATO’nun Yugoslavya’ya karşı hava harekâtı ile birlikte, savaş Kosova’nın her yanına yayılmıştı. Halkın çoğunun sürüldüğü, evlerin ateşe verildiği, insanların öldürüldüğü bir ortamda 27 Nisan 1999 yılında Sırp güçlerince tutuklanan ve götürüldüğü Liplan Hapishanesinde ağır işkenceler gören Kurti, kurtulmasını o dönemde genç olmasına bağlayarak, “Bugün aynı şey olsa, o işkencelere dayanamazdım.” diyor.

10 Haziran 1999 tarihinde NATO ile Sırbistan anlaşmış ve Sırp güçleri Kosova’dan çekilmeyi kabul etmişti. Fakat Sırplar çekilirken kendileriyle birlikte tüm devlet organlarını, idari evrakı ve mahkumları Sırbistan’a nakletmişlerdi. Liplan Hapishanesinden Niş Hapishanesine nakledilen Kurti, o günü şu şekilde anlatıyor: “Vücudumun her tarafı ağrı içindeydi. Bizi bir otobüsle Niş’e götürüyorlardı. Diğer taraftan ise bizim için bir hayal olan Sırpların Kosova’dan ayrılması gerçekleşiyordu. Biz hep o gün için çalıştık. Fakat olmasına çabaladığımız şeyler gerçekleşince inanmak biraz zor oldu. Hakikaten o gün gelmişti. Bedenim tarifsiz acılar içindeydi ama ruhum mutluydu.”

Kurti’yi yargılayan hâkim Danica Marinkoviç, onu diğer UÇK mensuplarından daha milliyetçi biri olarak tanımlıyor. Yargılama esnasında Kurti, Sırbistan mahkemelerini tanımadığını ve mahkemenin onun için yok hükmünde olduğunu sürekli olarak belirtmiş. Marinkoviç, Kurti’nin af kararını imzalamayı bile kabul etmediğini ve hiç bir şekilde boyun eğmediğini söylüyor. 13 Mart 2000 yılında yargılandığı Niş mahkemesinde Kurti, "Yugoslavya anayasasına karşı gelmekten, Anayasaya aykırı yollardan Kosova’yı Sırbistan’dan ayırmaya çalışmaktan, Bağımsız Öğrenciler Birliği örgütüne üye olmaktan, 1 Ekim 1997, 29 Ekim 1997 ve 30 Aralık 1997 öğrenci protestolarını organize etmekten, Bağımsız Kosova için ilk yardım kursu düzenlemek ve UÇK için kan bağışı organizasyonu düzenlemek ve UÇK için basın konferansı düzenlemekten" 15 yıl hapis cezasına mahkûm edildi.

Miloşeviç iktidarının 5 Ekim 2000 tarihinde son bulmasıyla yeni hükümeti kuran ve Batı ile iyi ilişkiler kuran Demokrat yönetim, uluslararası toplum ve ABD Kongresinin 105 milyon dolarlık yardımı karşılığında Sırbistan’da genel af çıkarınca, serbest kalan 2,500 Arnavut mahkûmun arasında Albin Kurti de bulunuyordu.

Hapisten çıkıp Priştine’ye dönen Kurti hemen Kosova Eylem Ağı’nı (Kosovo Acting Network-KAN) kurdu. Faaliyetlerini bir STK olan KAN’da sürdüren Kurti, bu organizasyonu, 2005 yılında Viyana’da Kosova’nın statüsü ile alakalı olarak Sırbistan’la başlayan görüşmelerden sonra 12 Haziran 2005’te Vetëvendosje hareketine dönüştürdü.

“O dönemde Viyana’da Kosova’nın statüsü konuşuluyordu. Bizim düşüncemize göre ise Kosova’nın statüsüyle ilgili herhangi bir sorun yoktu. Kosova’nın özgürlükle alakalı problemi vardı. Bu yüzden Kosova halkının kendi vatanının kaderini belirlemesi gerekiyordu. Sloganımız bu yüzden ‘Müzakerelere Hayır! Öz belirlenim!’ oldu. Kosova’nın en büyük sorunu Sırbistan’ın Kosova’ya müdahale etmesi ve UNMİK (Birleşmiş Milletler Kosova Misyonu) bürokrasisi idi.” diyen Kurti, 2005 yılından itibaren hem müzakere karşıtı hem de UNMİK karşıtı onlarca protesto düzenlenmesine önayak oldu. Bazılarında insan kayıpları da olan bu protestolar için defalarca hapse giren Kurti, her çıkışından sonra kaldığı yerden protestolarını devam ettirdi.

Kurti, Kosova’nın bağımsızlığının ilanından önce 2007’de ortaya konan “Ahtisaari Planı’na” da karşı çıkmış ve bu planın Kosova’yı Sırbistan’dan ayırmadığını, asıl amacının Kosova’nın Arnavutluk’la birleşmesini engellemek olduğunu belirtmiş ve bu plana karşı sürekli gösteriler düzenlemiştir. Çünkü Ahtisaari Planına dayanarak kaleme alınan Kosova Cumhuriyeti Anayasası’nın 1. madde 3. fıkrasında “Kosova Cumhuriyeti’nin, herhangi bir ülkenin veya ülke kısmının toprak bütünlüğü üzerinde hak iddiası yoktur ve herhangi bir ülke veya ülke kısmı ile birleşmeyi talep etmeyecektir” hükmü yer alıyor. Albin Kurti’nin politikalarının merkezinde ise “Büyük Arnavutluk” yatmakta. Çünkü Kurti tarihî seyrin Arnavutlar aleyhinde geliştiği, bu yüzden Arnavutların ayrı oldukları ve bu yanlış tarihi seyrin düzeltilmesi gerektiğini düşünüyor.

Önceleri hükümete ve uluslararası kurumlara karşı dışarıdan muhalefet eden Vetëvendosje hareketi, 2010 yılında ilk kez katıldığı seçimlerde yüzde 12 oy alarak Kosova parlamentosunda 14 sandalye kazanmıştı. Parlamento içerisinde aktif bir muhalefet sergileyerek sözlü muhalefetle yetinmeyen, zaman zaman bu muhalefeti fiziksel şiddete kadar götüren Vetëvendosje hareketi, Başbakan’a yumurta fırlatmak, parlamento çalışmalarını sekteye uğratacak şekilde göz yaşartıcı bomba kullanmak gibi yollara başvurdu. Özellikle Karadağ ile Kosova arasında yapılan sınır anlaşmasına “Kosova 8,000 dönüm toprak kaybediyor” gerekçesiyle karşı çıkan hareket, bu anlaşma meclis gündemine her gelişinde göz yaşartıcı bomba kullanarak çalışmaları engellemeyi ve bu yöntemle anlaşmanın üç yıl daha geç onaylanmasını sağladı.

Aynı şekilde Haşim Taçi’nin cumhurbaşkanı seçilmesini engellemek için de çeşitli protestolar düzenleten Kurti, faaliyetleriyle doksanlı yıllardan itibaren Kosova’da en fazla konuşulan kişilerden biri oldu. Fikirlerinde sabit ve dengeli olmasıyla halkın güvenini kazanan Kurti, bunun karşılığını 6 Ekim seçimlerinde aldı.

Kosova ile Arnavutluk’un birleşmesi yönünde adımlar atmak isteyen Kurti'ye göre bu adımlar önce ekonomileri birleştirmek, ardından ortak dış politikalar üretecek komisyonlar kurmak suretiyle olmalı.

İktidarda nasıl davranacak?

Peki, bugüne kadar sürekli muhalefette olan Kurti, iktidar olduktan sonra neyi nasıl yapmayı planlıyor? Kurti hükümetinin vizyonunun ana hatları yavaş yavaş ortaya çıkmaya başladı. Zira Kurti’nin önünde gerçek anlamda zorlu konular var. Özellikle Sırbistan’la diyalog ve Sırbistan’a uygulanan vergilerin kaldırılması en zor konuların başında geliyor.

Albin Kurti’ye en çok sorulan sorulardan biri de Kosova bayrağı meselesi. Kosova bayrağını kabul etmeyen Kurti, bu konudaki tavrının nasıl olacağı sorusuna, bir başbakan olarak bayrağa saygı duyacağını, fakat kendi parti binasında Kosova bayrağının değil her zaman Arnavutluk bayrağının olacağı cevabını verdi. Kurti, Kosova bayrağının dayatılmış bir bayrak olduğunu belirterek, bayrakların tarihlerinin, geçmişlerinin ve anlamlarının olması gerektiğini ifade etmekte.

Sırbistan’la müzakereler meselesinde ise genel olarak diyaloga karşı olmadığını fakat bu müzakerelerin devam etmesi için öncelikle prensiplerin oluşturulması gerektiğini ifade ediyor ve bunun için de üç prensip belirliyor: "Önce müzakere sonra anlaşma yaklaşımı, müzakerelerin haritalar üzerinden yapılmaması, müzakereleri cumhurbaşkanlarının değil profesyonel ekiplerin yürütmesi."

Kosova ile Sırbistan arasında her halükârda bir sınır anlaşması olacağını belirten Kurti, bu sınır anlaşmasının sınırların değiş-tokuş edilmesi anlamına gelemeyeceğini vurgulayarak ulus bazlı sınırların oluşturulmasını ırkçılık olarak gördüğünü ve tarih boyunca olduğu gibi bundan sonra da sınır çevrelerinde Sırplar ve Arnavutların yaşamaya devam edeceğini ifade etmektedir.

Arnavutluk’la alakalı olarak da Kosova ve Arnavutluk’un birleşme yönünde adımlar atması gerektiğini söyleyen Kurti, önce ekonomileri birleştirmek ve ardından ortak dış politikalar üretecek komisyonlar kurmak suretiyle yapılmasını planlamakta. Bu komisyonlar iki ülke arasındaki farkları giderecek ve aşamalı olarak iki devletin birleşmesi gerçekleşecektir. Kurti, bu nedenle Kosova Anayasasının 1. madde 3. fıkrasının mutlaka değiştirilmesi gerektiğini savunuyor.

Dış politikada Sırbistan’la olan müzakerelerde tam mütekabiliyetin olması gerektiği görüşünü savunan Kurti, Arnavutluk’la aşamalı birleşme şeklinde bir vizyon çizmekte. AB içerisinde Arnavutların birleşme düşüncesine ise katılmamakta ve AB içerisinde birleşmenin, Arnavutların bir devlet çatısı altında birleşmesinin alternatifi olamayacağını, bunların iki ayrı mesele olduğunu belirtmektedir.

Kurti ayrıca Kosova’nın iç politikadaki en önemli sorununun hukukun üstünlüğü meselesi olduğunu ve bunun için sağlam bir adalet sistemi inşa edeceklerini belirtmektedir. Kurti'nin Kosova’nın en mühim meselesi olarak gördüğü bir diğer konu ekonomidir. Bunun için de üretim ve küçük işletmeleri destekleyeceğini ifade eden Kurti, iç politikada Kosova’nın bu iki sorunu acilen halletmesi gerektiği, bu sorunların hallolması durumunda ileriye yönelik sağlam adımların atılacağı görüşünü savunuyor.

(Makaleyi yazan Bayram Pomak, Hasan Prishtina Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde yüksek lisans öğrenimine devam ediyor. Aynı zamanda Kosova Prizren merkezli İDEA Derneği'nin başkanlığını yürütmektedir)

Site adresi: https://www.finansingundemi.com/haber/kosovada-yeni-donem/1470118