Uluslararası Para Fonu (IMF), Türkiye’yle istişarelerin tamamlanmasının ardından hazırladığı raporda, resesyonun ardından büyüme yeniden başlasa da şu anki havanın kırılgan olduğu ve ekonomide hala zayıf noktaların bulunduğunu vurguladı.
IMF’nin kurucu anlaşmasının Dördüncü Maddesi uyarınca, fon her yıl üye ülkelerle ikili görüşmeler yapıyor. Bu kapsamda Türkiye’yle de 8 Ekim’de tamamlanan istişarelerin ardından, IMF İcra Kurulu’nun Türkiye ekonomisindeki gelişmeler ve uygulanan politikalara ilişkin görüşlerini aktaran değerlendirme raporu yayınlandı.
IMF İcra Kurulu Direktörleri, resesyonun ardından uygulanan genişlemeci mali politika ve devlet bankalarının hızlı kredi tedariki sayesinde ekonomik büyümenin yeniden tesis edildiğini ancak şu anki görece sakin havanın kırılgan olduğu ve ekonomideki zaafların devam ettiği uyarısında bulundu.
Raporda ilk olarak, küresel mali krizin ardından Türkiye ekonomisindeki büyümenin, dış destekli kredi ve teşviklere dayandığı, bunun sonucunda görülen yüksek cari açık ve enflasyonun yol açtığı dengesizliklerin de ekonomiyi piyasa duyarlılığındaki değişime karşı daha hassas hale getirdiği belirtildi. Bu durumun, Türk Lirası’nda yaşanan değer kaybını ve 2018 yılında da resesyonu tetiklediği vurgulandı.
“Mali disiplin kademeli bir şekilde zayıfladı”
Resesyondan bu yana, devlet bankalarının hızlı kredi tedariki, genişlemeci mali politika ve daha olumlu dış koşulların etkisiyle, Türkiye ekonomisinin yeniden büyümeye başladığı, piyasadaki baskının azalmasıyla Türk Lirası’nın da toparlanmaya başladığı belirtildi. İthalatın daralmasının ve güçlü bir turizm sezonu geçirilmesinin cari açığın uyum sağlamasında etkili olduğuna, enflasyonda sert bir düşüşün görüldüğüne, Merkez Bankası’nın politika faizini 2019 Temmuz ayından bu yana 1,000 baz puan indirdiğine dikkat çekildi. Ancak ekonomi politikasında uzun süredir çıpa görevi gören mali disiplinin kademeli bir şekilde zayıfladığı vurgulandı.
Devlet bankaları kredi tedarikini desteklerken, özel bankaların sağlanan kredilerde kesintiye gittiği, rezervlerin azaldığı, dış finans ihtiyacının arttığı belirtildi. Kamu borcu düşük olsa da, mali açığın büyüdüğü, olası risklerin boyutuna ilişkin belirsizlik ve olası borç çevirme baskısının da mali açıdan manevra alanını daralttığının altı çizildi.
“Sağduyulu politikalara ve kapsamlı reform paketine ihtiyaç var”
IMF İcra Kurulu Direktörleri raporda, Türkiye ekonomisinde şu anda gözlemlenen sakin havanın kırılgan olduğu ve ekonomide hala zayıf noktaların olduğu tespitine yer verdi. Bu zaafların giderilmesi için de, sağduyulu politikaların uygulanmasının önemi ve orta vadede daha güçlü ve dayanıklı bir büyümenin sağlanması amacıyla kapsamlı bir reform paketine ihtiyaç olduğu vurgulandı.
IMF Direktörleri, mali politikanın önemli bir çıpa olmaya devam etmesi gerektiğinin altını çizdi. 2020 yılı için de bir yandan yeni yeni başlayan toparlanmanın desteklenmesi diğer yandan da kredi ihtiyacının kontrol altında tutulması arasında bir denge kurulması amacıyla, sıkı para politikası ve yarı-bütçesel politikaları kapsayan nötr bir duruş benimsenmesi tavsiyesinde bulundu.
“Para politikasının gevşetilmesinde fazla ileri gidildi”
Raporda Türk yetkililerin, kamu ve özel sektör ortaklıklarının yönetimi ve denetiminin güçlendirilmesi çabaları memnuniyetle karşılandı. Hala yüksek olan enflasyon beklentileri göz önünde bulundurulduğunda, para politikasının enflasyonun kalıcı şekilde düşürülmesine odaklanması gerektiği ve bu sayede faiz oranlarının kalıcı olarak düşürülmesine yardımcı olacağı vurgulandı.
Raporda bu bağlamda son dönemde para politikasının gevşetilmesinde fazla ileri gittiği not edildi. Şeffaflığın ve Merkez Bankası’nın güvenilirliğinin güçlendirilmesi için daha açık bir para ve müdahale politikasının benimsenmedi çağrısı yapıldı. Koşullar izin verdiği takdirde uluslararası rezervlerin yeniden inşa edilmesi tavsiyesi yer aldı.
Devlet bankalarının hızlı kredi artışı karşısında tetikte olunması gerektiğinin altı çizildi. Kredi büyümesinin kontrol altına alınması ve mali istikrarın desteklenmesinin yanı sıra daha güçlü ve dayanıklı büyümenin sağlanması amacıyla banka ve kurumsal bilançoların temizlenmesine yönelik adımların atılması çağrısı yapıldı.
“Bankalar için üçüncü taraf varlık kalitesi incelemesi ve yeni stress testleri gerekli”
IMF Direktörleri, Türkiye’ye, bankaların sağlıklı olup olmadıklarının daha iyi anlaşılması için üçüncü taraf varlık kalitesi incelemesine ve yeni stres testlerine ihtiyaç duyulduğu konusunda mutabık kaldı.
Orta vadede büyümenin güçlendirilmesi ve şoklara karşı dayanıklılığının arttırılması için sırası titizlikle belirlenen yapısal reformların yapılması çağrısında bulunuldu.
“Seçimlerin 2023’te yapılması planlandığından reform için fırsat var”
Raporun “Daha Güçlü ve Dayanıklı Büyümenin Sağlanması” başlıklı bölümünde, Türkiye’nin risklere açık yönlerinin arttığı ancak bir dizi reformla bunların üstesinden gelinebileceği belirtildi. “Kısa vadeli büyümeyi güçlendirmek için politika teşviklerine odaklanılmasının sürdürülemez göründüğü” tespiti yapıldı.
“Bir sonraki seçimlerin 2023’te yapılması planlandığı için siyaset ekonomisi açısından bu reformların yapılması konusunda bir fırsat penceresi olduğu görülüyor” denildi.
“En büyük riskler sürpriz gelişmeler, Ortadoğu’daki güvenlik riskleri”
Raporun dikkat çekici bölümlerinden biri de “Risk Değerlendirme Matrisi” idi. Bu matriste, Türkiye ekonomisinin karşı karşıya olduğu küresel ve yurtiçi risklerin kaynakları, risklerin gerçekleşmesi olasılıkları, takvimleri, etkileri ve riskler karşısında alınacak önlemler tablo şeklinde değerlendirildi.
Hem gerçekleşme olasılığı hem de ekonomi üzerindeki etkisi “Yüksek” olan küresel riskler arasında, beklenmedik gelişmeler, gelişmekte olan piyasalarda yeniden baş gösteren stres ve düzensiz bir Brexit sürecinin etkisiyle piyasa duyarlılığında meydana gelebilecek ani olumsuz değişikliklerin yol açabileceği “risk priminin yükselmesi” riski yer aldı.
Bu risk karşısında, para politikasının sıkılaştırılması, otomatik mali istikrar araçlarının kullanılması, kurun şok emici olarak kullanılması gibi adımların atılması gerektiği belirtildi.
Bu tabloya göre, Türkiye ekonomisinin karşı karşıya olduğu bir diğer küresel risk, özellikle Orta Doğu’da coğrafi gerilimlerin ve güvenlik risklerinin yoğunlaşması. Bu durumun sosyo-ekonomik ve siyasi huzursuzluk, düzensiz göç ve dalgalı emtia fiyatlarını beraberinde getirebileceği uyarısı yapıldı.
Türkiye’nin kendi içinden kaynaklı risk değerlendirme analizinde de makroekonomik pozisyonun ve para politikasında gerekenden önce gevşemeye gidilmesi ve bunun da Türk Lirası’nı daha hızlı zayıflatacağı uyarısı yapıldı. Büyük ölçekte bir mali genişlemenin finansal kısıtlamalarla karşı karşıya kalabileceği belirtildi.
Bu risk karşısında da yukarıda ilk kısımda sıralanan önlemlerin dışında “Üçüncü taraf varlık kalitesi incelemesi, kapsamlı stres testlerinin uygulanması”, “Özel sektöre yönelik etkisiyle mücadele için de mali açıdan manevra alanı yaratan orta vadeli bir mali planın devreye sokulmasına yönelik adımların atılması gerektiği belirtildi. (amerikaninsesi.com)