13 Eylül 2018 tarihinde yürürlüğe giren Cumhurbaşkanlığı Kararı ile bazı sözleşmelerin döviz üzerinden yapılması yasaklanmış, Türkiye’de yerleşik kişiler dövizdeki hareketliliğe karşı koruma altına alınmıştı. Her ne kadar bir çok sözleşmenin döviz üzerinden yapılması yasak olsa da, istisnaları da az değil. Döviz cinsi borcumuz varsa, kendimizi döviz kurlarındaki kur artışlarına karşı nasıl koruyalım?
Dövizdeki hareketliliğe karşı en yaygın koruma yolu ‘kur bağlama’dır. Future sözleşmeleri de kur bağlamaya benzer. Dövizi belirli bir tarihte, fikslenen kur üzerinden satma veya alma borcu altına girersiniz. Mesela, gelecek ay, 2020 Ocak 20’de, tahmininize ve hesabınıza göre Dolar kuru 5.95 TL olacak. Banka ile anlaşırsanız, yapacağınız future sözleşmesi ile 100 bin doları, 2020 Ocak 20’sinde 5.95 TL’den satın alırsınız. Doların piyasa kuru daha yüksek ya da daha düşük olsa da fark etmez. Mesela Dolar 5.90 olsa da, siz bankaya 5.95 üzerinden ödeme yaparsınız. Dolar 6 TL olursa da, banka size 5.90 üzerinden satış yapmak zorundadır.
Dolar kurunu bağlama yönünde başlayan görüşmeler ilerleyen saatlerde, şirket yetkililerinin bu işlemi yapmayacakları içerikli görüşmelere dönüşür. Banka ile e-mail yazışmaları, telefon görüşmeleri olmuştur. Şirketin dolar kurunu fiksleme niyeti ile bağlayan görüşmeler, bu niyetten vaz geçmeyi belirten görüşmelere dönüşmüştür.
Ama banka yetkilileri konuşulan kur üzerinden doları bağlamışlardır. Bu şu anlama gelir, banka şirketin hesabından bağlanan dolar kuru üzerinden hesapladığı TL’yi çekmiş, karşılığı 3.930.000 doları şirketin dolar hesabına yatırmıştır. Akşam üzeri ise bu işlemi iptal etmiş, bu sefer de 3.930.000 dolar karşılığı TL’yi şirket hesabına aktarır. Ancak kurdaki düşüş sebebiyle, kayıtlara ‘Rezerv İptal Zararına Mahsuben’ açıklamasını düşerek, şirketin TL hesabından 16.435 TL tahsil eder.
Tabii, bu anlattığım, İstanbul Borsası nezdindeki vadeli işlemler borsasında işlem görmeyen, bireysel future sözleşmeleri için. Çünkü orada fiziki satış yapılmaz, sadece aradaki fark kâr veya zarar olarak ödenir. Benim anlattığım, borsada işlem görmeyen, doğrudan banka ile aranızda yapacağınız dövizli future sözleşmeleri. Bunlar gerçekten döviz ihtiyacını karşılamak için yapılır. Borsada işlem gören future sözleşmeleri ise, döviz kurlarındaki değişime göre aradaki farktan kâr elde etme amacıyla. Sizi dövizdeki hareketliliğe karşı koruyacak, İngilizcesi forward denilen, banka ile yapacağınız kur bağlama anlaşması da var.
Kur bağlama anlaşmasında da aynı şekilde, belirli bir dövizin belirli bir tutardan kurunu bağlıyorsunuz. Kur bağlama anlaşmaları, genellikle bankadan döviz alış kuru üzerine anlaşma yapılır, bankaya döviz satışı değil. Burada, Yargıtay kararlarında da konu olmuş bir kur bağlama anlaşmasından söz edeceğim. Ama, hemen belirteyim ki, olay şimdi olsa, dövizle işlem yapma yasağına girerdi. Ama olayın gerçekleştiği tarih 2014 yılı olduğundan, o zamanlar Türkiye’de yerleşik kişilerin döviz üzerinden taşınmaz alıp satmaları yasak değildi. Bu olayı köşe yazısı konusu yapmam, dövizle işlem yapma yasağının bir çok istisnasının bulunmasıdır.
Olayda, bir şirket, bir plazanın bazı bağımsız bölümlerini satın alma sözleşmesi yapmıştır. Satış bedeli 3.930.000 USD’dır. Şirket yetkilileri bu tutarda bir dövizi serbest piyasadan temin etmek istemezler ve 18/11/2014 günü doğrudan hesaplarının bulunduğu banka şubesini ararlar. Dolar kuru o sıralar oldukça hareketlidir. Şirket yetkilileri banka yetkilileri ile görüşüp, doları belirli bir kurdan bağlamak istediklerini, bankanın hangi kuru teklif ettiğini sorarlar.
Uyuşmazlık da böyle çıkar. Olay mahkemeye intikal eder. Şirket, kur bağlama ve iptali işleminin kendi onay ve rızası olmadan yapıldığı iddiasıyla bu parayı istemektedir. Banka, şirket yetkililerinin talimatıyla kur bağlama ve iptali işleminin gerçekleştiğini savunur. Talimatın telefonla alındığını, yazılı talimatın sonradan bankaya iletildiğini iddia eder.
Banka, dolar kurunda hareketlilik olduğunu, kur bağlama işinden vaz geçilirse şirketin 16.435 TL kur farkı zararının oluşacağını bildirip parayı şirketin hesabından çektiklerini ve ertesi gün de hesaptan çekilen 16.435 TL kur farkı zararını tekrar hesaba yatırdıkları savunmasını ileri sürer. Kur farkı zarar tutarını şirket ertesi gün hesaba yatırdığına göre, kur bağlama işleminden zarar edeceğini bilerek ve isteyerek vaz geçmiştir.
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi kararını verir: Kur bağlama işleminin iptali hakkında görüşmeler yapılmış olsa da, bu görüşmelerde bağlama işleminin kesin iptal edilmesine ilişkin irade açıklaması, yazılı bir talimat olmadığından, banka kendi kendine tek taraflı olarak işlemi iptal etmiştir. Bu nedenle bankanın kur farkı zararı olarak tahsil ettiği parayı şirkete iade etmesi gerekir. Ancak şirketin kur bağlama ve iptaline ilişkin yazılı talimatı olsaydı, şirketin kur farkı zararı nasıl hesaplanacaktı?
Bu soruya da şöyle cevap verilebilir kanaatindeyim; Banka, önce kendisi, müşterisi ile kararlaştırılan miktarda dövizi Merkez Bankası’ndan satın alacak ve üzerine kendi kârını koyarak müşterisine satacaktır. İşte bankanın müşterisine satacağı döviz kuru, fikslenen, bağlanan döviz kurudur. Müşteri vaz geçerse, banka müşterisine satacağı dövizi bu sefer Merkez Bankası’na geri satacaktır.
O halde müşterinin kur farkı zararı, müşterinin bağladığı kur ile bankanın Merkez Bankası’na satış kuru arasındaki farktır. Örnek mi? Hemen! Müşteri ile banka doları 5.90 TL üzerinden bağlamışlar, ve fakat müşteri vaz geçmiştir. Vaz geçme anında Merkez Bankası dolar alış kuru ne kadardır; 5.85 TL. kur farkı zararı, aradaki fark kadardır, 0.05 TL’dir.
Döviz veya altın ‘bağlama’ teamülü kuyumcular arasında da oldukça yağındır. Müşteri kuyumcuya telefon eder, örneğin 30 çeyrek altın alacağını söyler ve kuyumcu ile 30 çeyrek altının fiyatını ‘bağlarlar.’ Müşteri bir saat sonra, bir gün sonra, hatta iki gün sonra da olsa, bağlanan fiyattan 30 çeyrek altını alır.
Altın fiyatını ‘bağlama’ gün ve saati ile altını kuyumcudan teslim alma gün ve saati arasında, altın fiyatları yükselmiş olsa da kuyumcu altını ‘bağlanan’ fiyattan satmak zorundadır. Bunun tersi müşteri için de geçerli; altın fiyatları düşmüş olsa da müşteri vazgeçtim diyemez, ‘bağlanan’ fiyattan satın almak zorundadır. Bu kuyumculukta bir örftür, bankacılıkta olduğu gibi yazılı talimat aranmaz.
(MİLLİYET - Prof. Dr. Erol ULUSOY)