Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Şehir Üniversitesi’yle ilgili tartışmalara ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Erdoğan, dün Haliç Kongre Merkezi’nde “Türkiye Sevdasıyla Yaşımız Hep 18” temasıyla düzenlen partisinin İstanbul İl Başkanlığı Genişletilmiş İl Danışma Meclisi Toplantısı’na katıldı. Erdoğan, yaptığı konuşmada şu mesajları verdi:
“AK Parti’de siyaset yapmak demek, bu sorumluluğu üstlenmeye talip olmak demektir. Bulunduğu makamın gücüne, imkanlarına güvenerek gönül kıran, insanları rencide eden, vatandaşa tepeden bakan kibir abidelerinin bu davada yeri olmaz. İnsan gönlünü kıranların biz de partideki, görevleriyle ilgili kalemini kırarız. Milleti karşısına alan bizi de karşısına alır.”
‘Devam ettireceğiz’
“Türkiye ile Libya arasında mutabakat metni imzalandı. Bu mutabakat metniyle özellikle de deniz yetki alanlarının sınırlarının daraltılmasına yönelik anlaşma Meclis’imizden geçti. Ben de imzaladım, şimdi de Birleşmiş Milletler’e gönderildi. İnşallah hem askeri güvenlik hem de deniz yetki alanlarının sınırlandırılmasıyla
ilgili adımları atmış oluyoruz. Biz boşuna mı iki tane sondaj gemisiyle, iki tane sismik araştırma gemisini aldık? Bu gemilerimizle bölgede çalışmalar, araştırmalar devam ediyor, fırkateynlerimiz oralarda.
“Bu Şehir Üniversitesi meselesinin özellikle bir siyasi ayağında bizim olduğumuz, bir siyasi ayağında da malum zatın olduğu söyleniyor. Her şeyden önce Şehir Üniversitesi’nin tahsisini Başbakanlığım döneminde yapan benim. Tahsisini yapan ben olduğuma göre, daha sonra malum zat Başbakan olunca bu tahsisi, Şehir Üniversitesi’ne mülkiyet devrine dönüştürmüştür.
Türkiye’de hiçbir üniversiteye tapu ile tapu devri, mülkiyet devri yoktur, olmamıştır. Bunlar dürüstlüğü kimseye bırakmıyor değil mi? Öksüz, yetimin hakkını kalkıp kurdukları üniversiteye tapu devri yapmak suretiyle, Özelleştirme Yüksek Kurulu’nun başkanı sıfatıyla bunu sağlıyor. Peki bu nasıl doğruluk? Peki yanında kim var? Yine bir başka isim o da Sayın Babacan var. Onun da imzası var bu işin altında. Başka kim var? Mehmet Şimşek var. Başka kim var? O zaman Ulaştırma Bakanı olarak Özelleştirme Yüksek Kurulu’nun içinde olan Feridun Bilgin var. Hani bunlar dürüsttü ya... Bitmedi ve bunlar Halk Bankası’nı da dolandırmaya çalışıyorlar. Halk Bankası’ndan bunlar kredi talebinde bulunuyorlar. Halk Bankası bunlara ciddi bir kredi veriyor fakat ödeme planlarında maalesef bunlar Halk Bankası’na ödemelerini yapmıyorlar. Şu anda Halk Bankası’na olan borçları aklımda kaldığı kadarıyla 417 milyon noktasında. Şimdi ‘Yapılandıralım’ diyorlar. ‘Yapılandıralım’ derken, neyi, nasıl yapılandıracaksın? Neymiş yaptıkları kampanya şu, ‘Ya işte spor kulüplerinin borçları yapılandırılıyor da Şehir Üniversitesi’ninki niye yapılandırılmıyor?’ Ya sen Halk Bankası’na teminat bile vermedin.”
‘Alavere dalavere yapıyorlar’
“Bunu da geç, bir başka alavere dalavere daha yapıyorlar. Diyorlar ki ‘Alacağımız öğrencilerin yapacakları ödemeye ipotek koyun. Ya sen zaten mevcut kotanı doldurmamışsın. Mevcut kotanı doldurmadan üstelik yeni alacağın öğrencilerle ilgili, böyle bir kotayı nasıl oluyor da bir bankaya teminat olarak veriyorsun? Tabii
bizi halef selef olduğumuz Cumhurbaşkanı aradı. Dedi işte ‘Siz bu işi arzu ederseniz halledersiniz.’ Kendisine dedim ki ‘Temenni ederdim ki siz benim yerimde olun. Biz geçmişte bankaların nasıl iflas ettiğini biliyoruz.”
‘Bu işin bizzat takipçisiyim’
Cumhurbaşkanı Erdoğan, toplantı devam ederken Ordu’da öldürülen Ceren Özdemir’in babası Yılmaz Özdemir ile telefonda görüştü. Erdoğan’ın, baba Özdemir’e “İhmali olanlarla ilgili gerekenler yapılacak. Bu işin bizzat takipçisi benim. Bu konuda sizin de tereddütünüz olmasın” dediği bildirildi.
Ahmet Davutoğlu, Erdoğan'ın eleştirilerine yanıt verdi