FINANSGUNDEM.COM
Finansal darboğazdaki şirketlerin yıkılmasına mani olacak, ayakta ve hayatta tutup yeniden nefes aldıracak çözümleri sunuyorlar. Hem yaratıcı hem de anahtar teslimi projeler bunlar.
Pergo Türkiye, son yıllarda sektöre damgasını vuran bağımsız bir kurumsal finansman kuruluşu. Bankacılık ve sanayide üst düzey tecrübeli, uluslararası piyasalarda çalışmış profesyonellerden oluşan isimler, aynı masada buluşmuş. Ekip, müşteriye en iyi stratejiyi sunmak adına içte-dışta güçlü banka ve finansal kurumlarla işbirliği yapıyor.
Türkiye’nin son iki yıldır gündemine ‘bomba’ gibi düşen ‘yeniden yapılandırma’ konusunda uzman olan ‘kriz yönetimi’ deneyimli kadro, yerinde ve etkili müdahalelerle finansal sorunlara neşter atıyor. Cerahat akıtılıyor. Buna ister mucize deyin, ister tecrübe, manzara değişmiyor. Asık yüzler, bir bakıyorsunuz gülüyor…
Başar S. Yücel, Pergo’nun 10 yıldır işin içinde olduğunu, döviz kriziyle gelen ‘yapılandırma projeleri’ne başarılı imzalar attıklarını, süreç içinde 10-300 milyon dolar bandında sayısız projeyi yaşama geçirdiklerini söylüyor. Pergo, önüne gelen probleme teşhis anında nasıl bir hareket alanı yaratıyor? Evet, para kıymetli ama zaman da! Bir proje için insan ömründen ne kadar veriyor? Yücel ‘başarının sırlarını’ anlatırken, hepsini açıyor…
Peki, bütün borçluları yapılandırmak mümkün mü? Hangi kriterler devreye giriyor? Bir yılda önlerine kaç ‘kurtarma’ operasyonu geliyor? Yapılandırmada bir algı karışıklığı mı var? Finans dünyası an itibariyle nasıl bir organizasyon içinde? Kredi verilirken nelere dikkat edilmedi? Bankaların psikolojisi ne durumda? Nasıl bakıyorlar? Yapılandırma ayağında bir bilinç oluştu mu? Faiz krizi var mı? FYYÇ Anlaşması işliyor mu? Ve… Ticari ahlak. İş dünyası bu zeminde nasıl bir erozyonda?
Merak bizde, sorular da… Cevabı ise Başar S. Yücel’de. Tek tek, samimiyetle yanıtlıyor. Sözlerini herkese ders olması gereken bir inançla noktalıyor. “Bilinmeli ki hepimiz aynı gemideyiz. Bu krizden el ele vererek çıkarız…”
Çağrının sahibi, Pergo Corporate Finance Yönetici Direktörü, finans ve sanayi dünyasının usta ismi Başar S. Yücel, Finansgundem.com’a konuşuyor…
“KRİZİN SONUÇLARI SÜRPRİZ DEĞİL”
- Pergo, ‘yapılandırma’ çalışmalarının ne kadar içinde? Ekibi anlatır mısınız?
- Biz Pergo olarak yaklaşık 10 yıldır, Türkiye’nin gündemine geçen yılki döviz krizi sonrası gelen “yapılandırma projelerini” başarı ile yapmaktayız. Bu dönemde 10-300 milyon dolar bandında sayısız yapılandırma projesi gerçekleştirdik. Ekibimiz hem banka/finans sektöründe hem de sanayide CEO görevi üstlenmiş, bankacılık yıllarında birçok kriz yönetmiş, 1994 ve 2001 krizlerinde sanayi gruplarının başında “Turnaround CEO” olarak önemli işler yapmış, yapılandırma konusunda masanın iki tarafında da-banka ve sanayi-bulunmuş son derece deneyimli profesyonellerden oluşmaktadır. Başarımızın sırrı da burada yatmaktadır.
-Kredi ve kriz… Hata nerede?
- Aile şirketlerinden oluşan sanayimiz, ağırlıklı olarak yüksek katma değer üretmeyen, kar marjı düşük, sermaye birikimi olmadığından yüksek borçluluk oranına sahip ve kredi ile büyüyen, hammaddede de dövize bağımlı bir yapıya sahiptir. Şirket ortaklarının önceliği ürün ve satış tarafında olduğundan finansmanın da yönetilmediğini de eklersek, faiz ve dövizdeki ani ve yüksek artışların şirketler üzerinde ölümcül etkisi kaçınılmazdır.
Bankalar son 10 senede kredi genişlemesiyle Türkiye’nin hızlı büyümesine katkıda bulundular. Ancak bu dönemde kredi onay süreçlerinde karar, “first way out” dediğimiz borçlunun borcunu faaliyetlerden elde ettiği gelir ile ödemesi yerine “second way out” dediğimiz işler kötü gittiğinde bankanın alacağını maddi teminata rücu ederek tahsil edeceği ipotek değerine göre verilmeye başlandı. Yani mali yapısı güçlü şirket, yetkin yönetim, fizible proje gibi kavramlar yerini maddi (gayri menkul, vb) teminata bırakınca bankalardaki kredi kalitesi de zaman içinde düştü. Bu dönemde bankaların önceliği pazar payı ve karlılık olduğundan, kredi kararlarında gerçek riskler göz ardı edildi.
Gene bankaların pazar payı, büyüme ve kar önceliği doğrultusunda büyük kredi çeken inşaat ve enerji sektörlerine de düşüncesizce verilen krediler bugün ekonominin sırtında büyük bir problem ve yük olarak durmaktadır.
2018 krizi sonrası refleks olarak frene basan bankalar, limitleri risk seviyesine çekmiş ve kredi daralmasına gitmiştir. Artan döviz, artan faizler, daralan işletme sermayesi imkanı, azalan talep şirketleri daha da zora sokmuştur. %20-25 FAVÖK marjına sahip şirketler bile likidite sıkıntısına düşmüşlerdir.
Bütün bunlar ışığında 2018 krizinin sonuçları sürpriz değildir.
“BÜTÜN BORÇLULARI YAPILANDIRMAK MÜMKÜN DEĞİL”
“Yapılandırma”yı anlatır mısınız? Başarı nasıl sağlanır?
- Yapılandırma bugüne kadar hep vade uzatma olarak algılandı. Yapılandırma, eğer başarılı olması isteniyorsa sadece vade uzatmayla açıklanabilecek basit bir şey değildir. Eğer şirket likidite problemi yaşıyor ve durma noktasına gelmişse, bazı şeyler yanlış yapılıyor ya da eksik demektir ve mevcut durum aynen devam ettirilirse, vade uzatımına rağmen kısa bir süre sonra gelinecek nokta yine aynıdır. Bu yüzden problemleri her zaman konjonktüre ve krizlere bağlamak doğru olmaz. İlk önce problemin nedenlerini araştırmak ve teşhis koymak gerekir. Biz de Pergo olarak yapılandırma projelerinde ilk 4-6 haftayı analiz ve teşhise ayırıyoruz. Analiz sonucunda problemleri ve nedenlerini belirleyip, önce şirketin yapması gerekenleri ortaklar ve üst yönetimle paylaşıyor, sonra tecrübemizi de ortaya koyarak çözüm opsiyonlarını değerlendiriyoruz.
Tecrübelerimize dayanarak yapılandırmaların başarılı olması için olmazsa olmazlar; yapılandırılacak şirketin borç servisini yapabilecek FAVÖK marjı, gerçekçi varsayımlarla dayanan nakit akışının belirleyeceği geri ödemesiz dönem ve borç servisine uygun vade ve de muhakkak ilave nakit girişi (ilave kredi veya sermaye veya kredi/sermaye girişi) olması gerekliliğidir.
Yapılandırma projesinin onayından sonraki dönemlerde takip edilmesi projenin sağlığı açısından çok önemlidir. Biz Pergo olarak yapılandırdığımız her şirkette proje onayını takip eden 12 ay süresince içeride kalıp projenin başarılı olmasını sağlıyoruz.
- Bütün borçluları yapılandırmak mümkün mü?
- Biz bir yıl içinde ortalama 60 adet yapılandırma projesi konuşuyor, bunların sadece %10-15’ini yapılandırmaya uygun buluyoruz. Sanayinin tümü 2018 krizinden etkilendi ancak bankalar bunların yalnız yapılandırmaya uygun olanlarını yapılandıracaklardır. Yüksek borçlu, karlılığı düşük olmayan, verimli çalışamayan şirketler tasfiye olmaya mahkûmdur. Nasıl ceza sahası içinde 10 kusurlu hareketten birini yaparsanız hakemin verdiği penaltı ile golü yersiniz, 2018 krizinin de “kusurlu hareketleri yapan” şirketlere, dolayısı ile bankalara bir faturası olacaktır.
“BİR YAPILANDIRMA BİLİNCİ OLUŞMALI”
- Bankalar bu süreçte nasıl bir psikoloji içinde?
- Doktora gittiniz ve doktor kanser olduğunuzu söyledi. İlk önce şoku yaşar ve isyan edersiniz. Sonra yavaş yavaş alışarak kabullenme sürecine girersiniz. Kabullendikten sonra Allah’la ‘pazarlığa’ başlarsınız, iyileşme karşılığı birtakım taahhütlerde bulunursunuz. 2018 krizine kadar bir şirketi temsilen bankaya yapılandırma amacı ile gittiğinizde benzer süreçler yaşanıyordu. Bankalar bu tip sıkıntılı haberlerden hoşlanmadıkları için ilk önce şoku yaşıyor, sonra kabullenme süreci ve sonunda yapılandırma pazarlıklarına başlıyorlardı.
2018 yaz aylarında yaşanan kriz ile birlikte yapılandırmanın her kesimde seslendirilmesi sonrası geçen yaklaşık 1.5 yıl içinde bankalar yapılandırma fikrine alışma sürecini tamamlama aşamasına geldiler. Ancak Bankalar Birliği’nin önayak olduğu FYYÇ Anlaşması hala işlevsel bir hal almadığı gibi, içeriğinde bulunan anapara indirimi, faiz indirimi, ilave kredi gibi konular bankaların kabullenmeye hazır olmadığı konular olarak duruyor.
Her şirket yapılandırması o şirkete özeldir; çünkü sektör, boyut, şartlar, mali yapı, vadeler, teminatlar, vs. farklıdır. Ancak bazı bankalar, özellikle devlet bankaları borçlunun probleminin ne olduğuna ve çözüm öneri tekliflerine bakmaksızın aynı ceketi herkese giydirme yaklaşımı içindedirler ki, bu yapılandırmaların başarılı olma şansı yoktur.
2019 başında yaptığımız bir yapılandırma projesinde 2 banka toplam kredilerde %79 paya sahipti. 1.5 yıl geri ödemesiz toplam 6.5 yıl vadeli yapılandırma onayı sonrası, FAVÖK marjı %8 olan borçludan 6.5 yıl boyunca sabit %35 faiz istedi bankalar. Ben yapılandırmanın anlamlı ve başarılı olması için hem faiz oranının değişken olmasını hem de sunulan projeye uygun seviyeye inmesini talep ettim. Bankalar 6.5 yıl sabit %35 faiz oranında ısrar edince “Ya seneye faizler %10’a inerse ne olacak?” soruma “Siz hep düşeceğini varsayıyorsunuz, ya %50’ye çıkarsa ne olur?” şeklindeki cevaba yorum yapmak gereksiz olurdu. Bu projede %26 faiz oranı ile anlaşma oldu, aradan nerdeyse 1 yıl geçti, şirket hala %26 yapılandırma faizi öderken, o bankalar bugünlerde %11-12 faiz oranı ile kredi vermektedir. Bankaların “yapılandırma”yı niye yaptıklarının bilincinde olması gerekir.
Bankalar, verdikleri krediler faizi ile geri ödendiğinde kar ederler. Yapılandırma projelerinde de önce anaparayı kurtarmak, daha sonra faiz maliyeti ve en son da kar etmek hedeflenmelidir. Ancak birçok banka yapılandırma projelerinde yapılandırma komisyonu, krediyi erken kapama cezası, şirketlerin ödeme gücünün çok üzerinde faiz, vs. talep ederek işin ruhuna aykırı hareket etmektedir. Bankaların bir kısmının hala psikolojik olarak yapılandırma projelerine hazır olmadığını düşünüyorum.
Yapılandırma projelerinde hedef suçlu aramak yerine, şirketi yapılacak doğru iyileştirmelerle tekrar faal ve karlı hale getirerek borç servisini yapmasını sağlamak, bankaları da potansiyel bir zarardan kurtarmaktır, yani kazan-kazan durumu yaratmaktır. Yapılandırma projelerine bu psikoloji ile yaklaşmak işleri kolaylaştıracaktır.
- Krizin yol açtığı organizasyon değişiklikleri neler?
- Kriz sonrası, yapılandırması tamamlanan birkaç büyük proje dışında, hali hazırda bilinen ve canlı kredi olan takip edilen ancak önümüzdeki 12 aylık dönemde yapılandırma ihtiyacı doğacak büyük bir portföy bulunmaktadır. Bu yüzden bazı büyük bankalar “yapılandırma departmanı” kurmuşlar, denetim kökenli yönetim danışmanı firmalar da benzer departmanlar kurarak şartlara uygun organize olmuşlardır. Pergo olarak yaklaşık 10 yıllık (ekip üyelerimizin her birinin 30 yılın üzerinde) yapılandırma tecrübesine sahip olarak, banka ve yönetim danışmanı firmalarla hem banka tarafında hem de yapılandırılacak şirket tarafında iş birliği yapmaktayız.
“TİCARİ AHLAKTA BİR EROZYON VAR”
- FYYÇ Anlaşması ne durumda?
- Yaklaşık bir yıl evvel Bankalar Birliği önderliğinde FYYÇ Anlaşması imzalandı ve o günden beri de gündemde. Bugüne kadar vergi istisnaları, zimmet suçu, karşılıklar ve teminatlarda değişiklik, finansal yeniden yapılandırma alt sınırı gibi konularda kanun değişikliklerine gidildi. Ancak maalesef işlerlik kazanmadı henüz. Çerçeve Anlaşması süreler, boyutlar, teminatlar, vs. gibi konulara değinirken en önemli konu olan “yapılandırmaya uygunluk” konusuna değinmemektedir. Bankaların önündeki en önemli soru budur: Hangi şirket yapılandırmaya uygundur? Bunun için bizim gibi danışman firmaların bankalar ve borçlu şirketler ile iş birliği faydalı olacaktır.
- İşin bir de hukuki boyutları var…
- Bu gibi kriz ortamlarında sonuca gitmek açısından hukuk sisteminin de sağlıklı çalışması gerekmektedir. Türkiye’de ticari dava süreçlerinin çok uzun olması-ortalama 3 yıl, borçluları taahhütlerini yerine getirmeme konusunda cesaretlendirmektedir. Minareyi çalana kılıfı hazırlayacak zaman tanınmamalıdır. Seneler içinde ticari ahlakın artan bir dozda erozyona uğradığını gözlemliyorum. Hukuk sisteminin doğru kararı doğru zamanda alması ekonomideki çarkların dönmesini sağlayacaktır. Bu konuda acilen çözüm odaklı önlemler alınmalıdır.
“HEPİMİZ AYNI GEMİDEYİZ”
- Yapılandırmadaki sıkıntılar aşıldı mı?
- Sanayi şirketlerinin çoğunluğunun sıkıntıya girmesi, bankaları da sıkıntıya sokacak, dolayısı ile Türkiye ekonomisi üzerinde olumsuz etkileri olacaktır. Mevcut durumu ev ödevini yaparak fırsata çevirmek ve sağlıklı bir yapıya kavuşturmak hedeflenmelidir.
Bu yılın ilk yarısında faiz oranlarının %35 seviyelerinde olması yapılandırma projelerini anlamsız kılmıştı. Ancak son birkaç aydır faiz oranlarındaki düşüş yapılandırma projelerini tekrar yapılabilir hale getirdi. Pergo olarak gerek şirketlerin gerekse bankaların yapılandırma projelerinde yer alarak normalleşme sürecine katkıda bulunmaktayız.
Bu krizden hepimizin aynı gemide olduğu bilinci ile ele ele vererek çıkacağımıza inanıyorum.
BAŞAR S. YÜCEL HAKKINDA
Başar S. Yücel kariyerine 1984 yılında Citibank N.A.’da başladı. Kurumsal ve yatırım bankacılığında üst düzey yöneticilik, 1994 sonrası Türkiye ve yurt dışında sanayi gruplarında Grup CEO’luğu görevleri yaptı. 2004 yılından bu yana, M&A ve kurumsal finansman alanında faaliyetlerde bulunmakta. Newcastle Üniversitesi (İngiltere) Elektrik ve Elektronik Mühendisliği Bölümü’nden (B.Sc. Honours) mezun oldu, Boğaziçi Üniversitesi’nde Yüksek Lisans (MBA) eğitimini tamamladı. IEEE (Institute of Electrical and Electronic Engineers) organizasyonunun kıdemli üyesi ve IMD (İsviçre) üyesi.