İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Sahil Güvenlik Komutanlığına ait TCSG Dost Gemisi'nde, Sahil Güvenlik Komutanı Tuğamiral Ahmet Kendir ve mürettebatla akşam yemeği yedi.
Soylu, burada yaptığı konuşmada, Sahil Güvenlik Komutanlığı personelinin sadece İçişleri Bakanlığı ölçeğinde değil, dünya ölçeğinde görev yaptığını söyledi.
21. yüzyılın Türkiye'nin önüne çok çetin bir sınav koyduğunu belirten Soylu, şöyle devam etti:
"Bir yanda Orta Doğu'dan Afrika'ya yaşanan büyük bir şiddet ve fakirlik, bir yanda kendi güvenliğimiz, uyuşturucuyla ve terörle mücadelemiz, bir yanda başarıyla yürüttüğümüz ülkemizin kalkınma ve istikrar mücadelesi ve diğer yanda da inançlarımız, değerlerimiz, vicdanımız ve merhametimiz. Allah'a çok şükür bizler vicdanı ve merhameti ağır basan bir milletiz. Paranın, rahatlığın, bencilliğin, korkaklığın arkasına sığınıp kimliğini kaybeden bir millet değiliz."
Türkiye'nin karşı karşıya kaldığı göç meselesinin iki büyük başlığı olduğunu dile getiren Soylu, bunlardan yasal göç başlığı altında özellikle Suriye'de yaşanan iç savaş nedeniyle uluslararası koruma statüsüyle Türkiye'ye gelen Suriyelilerin bulunduğunu söyledi.
Bakan Soylu, ülkesine geri dönen Suriyelilerin de olduğunu belirterek, "Şu ana kadar 337 bin 729 Suriyeli geri döndü ve bu akış devam ediyor." dedi.
"Kaçak göçmenler arasında önemli sayıda Afrikalı var"
Hukuk dilinde "düzensiz göçmen" olarak ifade edilen kaçak göç konusunda ise trajedi yaşandığına işaret eden Soylu, şöyle konuştu:
"Özellikle denizlerimizde Sahil Güvenlik Komutanlığımızın bütün kapasitesinin, gücünün, mesaisinin yaklaşık yüzde 70'ini harcadığı mesele bu kaçak göç meselesidir. İşin bu kısmının Türkiye'nin ne dış politika tercihleriyle ne de göç politikasıyla ilgisi yoktur. Tamamen bizim dışımızda gelişen bir meseledir. Ülkelerinden kaçan insanların en kısa yol olarak coğrafi açıdan bizim ülkemizi seçmesiyle ilgili bir meseledir. Türkiye olarak bununla ciddi şekilde mücadele ettiğimizin bilinmesini isterim."
Bakan Soylu, Orta Doğu'dan Avrupa'ya gitmek isteyen bir insanın, yolun bir kısmı için DEAŞ'a, bir kısmı için PKK'ya haraç ödediğine, yolun bazı kısımları için çaresizlikle yerel göçmen kaçakçılarıyla anlaştığına dikkati çekerek, "Nihayetinde kendisini bir bot içinde açık denizde ölümle burun buruna kalmış vaziyette buluyor. O noktadan sonra tek umutları Cenab-ı Allah. Denizlerde kurtardığımız kaçak göçmenler arasında önemli sayıda Afrikalı var. Adını sanını duymadığımız ülkelerin vatandaşları var. 2017 yılında hem karada hem denizde toplam 175 bin 752 düzensiz göçmen yakalamıştık. 2018'de bu sayı 268 bin kişi oldu ve yılbaşından bugüne kadar da bu sayı 162 bin 692 kişidir." ifadesini kullandı.
"Hiçbir göçmene kötü muamele yapılmıyor"
Yakalanan insanlara suçlu ve terörist muamelesi yapmadıklarını dile getiren Soylu, hiçbir göçmenin de kötü muameleyle karşılaşmadığını belirtti.
Süleyman Soylu, Türk ekiplerinin, meçhule gidecek insanların hayatlarının kararmasını engellediğine işaret ederek şunları söyledi:
"Sadece bu yıl şu ana kadar bizim tespit ettiğimiz 100'e yakın Ağrı ve Van'da, sınırlarımızın hemen bizim tarafında 6-7-8-10 metre karın altında kalmış ve hayatlarını kaybetmiş anneler, kadınlar ve çocuklar var. Aslında gerçekleştirdiğimiz operasyonlar, vicdanlarını parayla satmış alçak organizatörler ve kaçak göçmen tüccarlarına büyük bir darbe vuruyor. İnsanlığı sadece elinizi attıklarınızla kurtarıyor değilsiniz, aynı zamanda kararlılığınızla ve yürüttüğünüz büyük mücadeleyle onları kurtarıyorsunuz. İnsanlığa büyük bir katkıda bulunuyorsunuz."
"İsterlerse deneyelim"
İnsanlığın karnına hançer saplayanların kimler olduğunu iyi bildiklerini ifade eden Soylu, organize suç örgütleriyle mücadeleyi sürdüreceklerini vurguladı.
Bakan Soylu, şunları kaydetti:
"Ne gerekiyorsa yapacağız. Türkiye'yi kaçak göç merkezi haline getirmek isteyenlere tarihin en ağır cezalarını vereceğiz. İster Türk ister yabancı olsun bu cevabı alacaklar. Organizatörlere ve göçmen kaçakçılarına nefes aldırmayacağımız döneme giriyoruz. Türkiye kaçak göç meselesini bir yere taşıyacaktır. Bu konuda Avrupa'nın bizi yalnız bıraktığı aşikardır. Sırt sıvazlamayla olmaz. Türkiye bu işi kararlılıkla yürütmezse Avrupa'daki hiçbir hükümet 6 ay dayanamaz. İsterlerse deneyelim.
Avrupa Parlamentosunda oturacak, oradan Türkiye'yi eleştireceksiniz. 300 yıl öncesinin solculuklarını gerçekleştireceksiniz, 150 göçmen geldiğinde etekleriniz tutuşacak. Türkiye'ye oradan hakaret edeceksiniz. Sadece sabrımızı taşırmamalarını tavsiye ediyoruz. Biz sağanağı görüyoruz, onlara söylüyoruz. Kollarınızı sıvayın Türkiye'nin yaptığı mücadeleye destek olun. 'Mış' gibi davranmayın. Bunu kimse tehdit olarak algılamasın. Türkiye oyalanacak bir ülke değildir. Türkiye büyük mücadele ortaya koymaktadır. Tarihin en büyük göç dalgasıyla karşı karşıyayız. Bunlara hakları olmadığını bir kez daha söylüyorum. Buradan kapıları açtığımızda 6 ay hiçbir hükümetleri dayanamaz."