Geçen yıl mart ayında Avrupa Konseyi'nin Türkiye'nin 'Doğu Akdeniz'deki faaliyetlerinin güçlü bir şekilde kınandığı' hatırlatılan açıklamada Mogherini, Türkiye'ye itidal ve Kıbrıs'ın kendi münhasır ekonomik bölgesindeki egemenlik haklarına saygı gösterme çağrısı yaptı. Mogherini ayrıca Türkiye'nin "yasa dışı olduğunu belirttiği" girişimlerine Avrupa Birliği'nin Kıbrıs'a tam destek ile karşılık vereceğini belirtti.
Türk Dışişleri Bakanlığı: Reddediyoruz
Mogherini'nin bu açıklamalarına tepki olarak Dışişleri Bakanlığından "AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Federica Mogherini tarafından ülkemizin Doğu Akdeniz'deki hidrokarbon arama faaliyetlerine ilişkin yapılan açıklamayı reddediyoruz." açıklaması yapıldı.
Yazılı açıklamada, Türkiye'nin Doğu Akdeniz'deki hidrokarbon kaynaklarına ilişkin faaliyetlerinin uluslararası hukuktan kaynaklanan meşru haklarına dayandığı vurgulandı.
"Mogherini tarafından ülkemizin Doğu Akdeniz'deki hidrokarbon arama faaliyetlerine ilişkin yapılan açıklamayı reddediyoruz." ifadesi kullanılan açıklamada, Türkiye'nin evvelce de defaatle vurguladığı üzere bölgede en uzun kıyıya sahip ülke olarak kendi kıta sahanlığındaki hak ve çıkarlarını koruyacağının altı çizildi.
Açıklamada, Türkiye'nin, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin (KKTC) Kıbrıs Adası etrafındaki asli haklarını da koruyacağı kaydedildi. Bu bağlamda, Türkiye'nin gereken her türlü adımı atmaktan bugüne kadar çekinmediği ve bundan sonra da çekinmeyeceği belirtilen açıklamada, şunlar kaydedildi:
"Esasen, Doğu Akdeniz'de güvenlik ve istikrarı sorumsuzca riske atmaktan çekinmeyen, Kıbrıs Adası'nın ortak sahibi olan Kıbrıs Türklerinin doğal kaynaklar üzerindeki asli haklarını hiçe sayan, iş birliği tekliflerini reddeden ve tüm uyarılarımıza rağmen tek taraflı faaliyetlerinden vazgeçmeyen Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY)'dir. Doğu Akdeniz dışındaki tüm aktörlerin, Türkiye'nin ve KKTC'nin bölgedeki enerji denkleminden dışlanamayacağını kabul etmesi ve GKRY'ye koşulsuz bir biçimde destek vermekten vazgeçmesi, bölgenin daha da istikrarsızlaşmasını önleyecek sağduyulu bir yaklaşım olacaktır."
Açıklamada, ayrıca yıllardır bu meselenin çözümü konusunda adım atmayanların, bugün Türkiye'ye söz söylemeye hiçbir hakları bulunmadığının altı çizildi.