İngiltere’nin AB’den ayrılma kararını aldığı 2016 referandumunun ardından ülkenin ayrılık sürecini düzenleyen Lizbon Anlaşması'nın 50. maddesini işletme yetkisinin parlamentonun onayına tabi olduğunu hükümete açtığı dava sonucu mahkeme kararı haline getiren Miller, Brexit sürecinde gelinen aşamayı AA muhabirine değerlendirdi.
İngiliz parlamentosunun dün Başbakan Theresa May’in desteklediği ve reddedilen Brexit anlaşmasının yeniden müzakere edilmesini öngören teklifi değerlendiren Miller, AB’nin müzakereleri yeniden açmayacağını pek çok kez yinelediğini hatırlattı.
Anlaşmayı değil, üyelik koşullarını müzakere
Miller, “AB müzakereleri yeniden açmayacağını defalarca yineledi. İki buçuk yılınız vardı, şimdi elinizde tam bir kaos var ama bunu yeniden müzakere etmek istiyorsunuz. Peki neden zaten elimizde olan anlaşmayı yeniden müzakere etmiyoruz? Niçin AB içinde kalmayı sürdürüp zaten sahip olduğumuz özel anlaşmayı yeniden müzakere etmiyoruz?” ifadelerini kullandı.
“Yönlendirelim, ayrılmayalım” diyen Miller, şu anda önerdiği ve uğruna mücadele verdiği şeyin bu olduğunu söyledi.
İngiltere’nin AB üyelik koşullarının, seçmenleri Brexit yönünde oy vermeye iten kaygıları giderecek şekilde yeniden müzakere edilebileceğini belirten Miller, bu kaygıları da göç, milli egemenlik ve AB ile kurulan finansal ilişkiye saydamlık getirilmesi olarak sıraladı.
AB’nin de İngiltere’nin birlik içinde kalma ve üyelik koşullarını müzakere etme isteğine sıcak yaklaşacağını savunan Miller, “AB Brexit ile sarsıldı. Birlik içindeki diğer ülkelerde yaşanan gelişmeler de AB’yi sarstı. Dinlemeye hazır durumdalar.” dedi.
Terörle mücadele polisi koruyor
Brexit sürecini parlamentonun onayına tabi kılan hukuk zaferinden sonra sürecin aldığı kaotik halden kendisini sorumlu tutan sert Brexit yanlısı grupların hedefi haline geldiğini anlatan Miller, ölüm tehditleri de aldığını söyledi.
“Son 2,5 yıldır çok farklı bir hayat yaşıyorum.” diyen Miller, kendisinin yanı sıra ailesinin de tehditler aldığını ve terörle mücadele ekipleri tarafından korunduklarını dile getirdi.
Miller, “Ancak bunlar beni korkutmaktan ziyade, bana mücadele etmem gerektiğini gösterdi. Mücadele etmem gerekli çünkü İngiltere onların istediği şekli almamalı. Biz öyle bir ülke değiliz. Sevdiğim İngiltere için mücadeleye devam edeceğim.” diye konuştu.
İngiltere’nin özel statüsü
İngiltere 1973’te katıldığı Avrupa Birliği sürecinde alınan bazı önemli kararların dışında kalarak kendine özgü bir konum edinmişti.
AB’nin ortak para birimi Avro'ya geçmeyen ülke, üye ülkeler arasında sınırları kaldıran Schengen Anlaşması'nın da dışında kalmıştı.
İngiltere Brexit referandumu öncesinde AB ile üyelik koşullarını müzakere etmeyi denemiş ancak beklediği sonuçları alamamıştı.
Ülkenin başlıca taleplerini AB’nin bir üst devlete dönüşmesinin önüne geçilmesi, birlik içindeki bürokrasinin azaltılması ve üye ülkelerden kendisine gelen göçü durduracak önlemleri almasına izin verilmesi oluşturmuştu.
Miller davası dönüm noktası oldu
İngiltere’de 23 Haziran 2016’da yapılan referandumda halk yüzde 48’e karşı yüzde 52 ile Brexit kararı almıştı.
Referandumun ardından hükümet üyeleri AB’den ayrılma sürecini düzenleyen Lizbon Anlaşması'nın 50. maddesini işleterek Brexit sürecini resmen başlatmaya hazırlanırken, Miller bu yetkinin parlamentonun onayına tabi olduğu iddiasıyla hükümete karşı dava açmıştı.
Miller’ın davayı kazanmasının ardından İngiliz parlamentosu Brexit sürecini adım adım kontrolüne aldı.
Parlamento 15 Ocak’ta yaptığı oylamada, May’in AB ile vardığı Brexit anlaşmasını da tarihi bir farkla reddederek bu yetkisini kullandı.
İngiliz parlamentosu son olarak dün yapılan oylamada May’in Brexit anlaşmasına, içerdiği tedbir maddesini değiştirmesi koşuluyla yeni bir şans vermeyi kabul etti.
Theresa May, parlamentonun talepleri doğrultusunda AB’den yeni tavizler almayı başarması halinde Brexit anlaşmasını yeniden milletvekillerinin onayına sunmak zorunda kalacak.
“Kafa kesme” tehdidi almıştı
İngiltere’nin AB’den ayrılması için kampanya yürüten aşırı milliyetçi gruplar sürecin aldığı şeklin sorumluları arasında Gina Miller’ı da görüyor.
Aşırı sağcı ve Brexitçi Birleşik Krallık Bağımsızlık Partisinin (UKIP) bir üyesinin Miller’ın “kafasının kesilip Buckingham Sarayı’nın kapısına bırakılması gerektiği” yönündeki sözleri İngiliz basınında yer bulmuştu.
İngiltere’de Brexit referandumundan bir hafta önce de aşırı sağcı bir militan, ülkenin AB üyeliğinin devamı için kampanya yürüten İşçi Partili kadın milletvekili Jo Cox’u seçim bölgesinde öldürmüştü.