Yazdır

Arap ülkelerinin silahlanma yarışı

Tarih: 15 Ocak 2019 - 14:43

Arap ülkelerinin son 10-15 yıldaki toplam askeri harcamalarının yaklaşık 1 trilyon dolar olduğu tahmin ediliyor.

Son 10-15 yıldaki askeri harcamaları toplamda yaklaşık 1 trilyon doları bulan Arap ülkeleri, yıllardır silah ithal eden ülkeler listesinin ilk sıralarında yerini alıyor. Arap dünyasındaki "silahlanma yarışı"nın 2019'da da devam etmesi bekleniyor.

Arap coğrafyasında artan silahlanma harcamalarının temel dinamiği, bölgede art arda gelişen krizler oldu. Üretici ve ihracatçı ülkelerin ekonomik önemi arttıkça söz konusu harcamalar, rejimler tarafından siyasi veya diplomatik tutum satın almak için kullanılan bir koz haline geldi.

Birçok ülkenin silahlanma harcamalarına ilişkin veri bulunmamasına rağmen son 10-15 yıl içinde Arap bölgesinin askeri harcamalarının yaklaşık 1 trilyon dolar olduğu tahmin ediliyor. Tüm standartlar göz önüne alındığında, özellikle temel gelişim dinamiklerinin çoğundan yoksun olan bölge için bu çok büyük bir rakam.

Başta Suudi Arabistan olmak üzere Körfez ülkeleri, bu sektörde Arap ülkelerine öncülük ediyor. Ülkenin silah harcamalarındaki artış veya azalma, bölgedeki genel oranları büyük ölçüde etkiliyor.

Arap ülkelerinin geçen yıllara oranla 2019'da askeri harcamalarının ne düzeyde seyredeceği ve silahlanmada öne çıkan uluslararası ortakları şu şekilde:

Körfez'de nispi gerileme

Yemen'de 2015'ten bu yana İran destekli Husiler ile hükümet güçleri arasında devam eden, Suudi Arabistan ile Birleşik Arap Emirlikleri'nin (BAE) de katıldığı şiddetli savaşın arka planında yaşanan insani kriz 2018'de daha önce görülmemiş bir şekilde derinleşti.

Bu arada, Suudi gazeteci Cemal Kaşıkçı'nın Ekim 2018'de İstanbul'daki Suudi Arabistan Başkonsolosluğu'nda öldürülmesinin ardından Riyad'a yönelik uluslararası baskı arttı. Batılı ülkelerin Suudi Arabistan'a silah ihracatı yasağı uygulayacaklarını duyurması, bu baskının en önemli ayağını oluşturdu.

ABD Başkanı Donald Trump ise ülkesinden yüz milyarlarca dolarlık silah satın alma niyetini ortaya koyan Suudi Arabistan'a karşı benzer bir tutum sergilemekten kaçınmaya çalıştı. Washington, gerginliği tırmandırması halinde milyarlarca doların Rusya ya da Çin gibi rakiplerine gidebileceği korkusuyla hareket etti.

Ancak işler Trump'ın ve Suudi liderlerin istediği gibi yürümedi. Kaşıkçı cinayeti, görmezden gelinemeyecek kadar çirkin bir suçtu. Nitekim ABD Kongresi, Riyad'a silah anlaşmasını da kapsayan baskılar uygulanması talebinde bulundu.

Bunun üzerine Suudi Arabistan, Batı yaptırımlarıyla karşı karşıya kalması halinde Moskova'dan silah talep edebilecekleri ihtimaline işaret etti.

Dönemin Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı Adil Cubeyr, kasım ayında Şarkulevsat gazetesine yaptığı açıklamada, ülkesinin müttefiklerinden silah almayı tercih ettiğini, bunun stratejik ilişkiler sisteminin bir parçası olduğunu belirtti. Ancak ülkesinin topraklarını ve halkını savunmak zorunda olduğuna işaret eden Cubeyr, ihtiyaçları olan silahı herhangi bir kaynaktan da alabileceklerini ifade etti.

Suudi Arabistan'ın bu kadar ileriye giderek ABD ile ilişkilerini tehlikeye atması pek mümkün görünmüyor. Ne var ki ABD Kongresi, Trump'ın "gevşek" tutumunun aksine Riyad'ı sert bir şekilde uyardı.

ABD Senatosu, Kaşıkçı cinayetinden Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman'ı sorumlu tutan yasa tasarısını kabul etti.

Batı'nın bu tutumunun yanı sıra uluslararası toplumun Yemen ile Suriye'de devam eden savaşı sonlandırma çabalarının bu yıl bölgedeki silahlanmanın nispeten hız kesmesine yol açabileceği öngörülüyor. Özellikle de Veliaht Prens Bin Selman'ın uluslararası camiada imajını yenilemek için diplomasiye ve ülke içindeki nüfuzunu güçlendirmek için ekonomik reformlara odaklanması bekleniyor.

Suudi Arabistan askeri harcamada dünya üçüncüsü

Öte yandan Riyad yönetimi, yeni inşa edilen Suudi Arabistan Askeri Endüstri Şirketi aracılığıyla yerli üretimin silahlanma içindeki payını 2030'da yüzde 50'ye çıkarmayı hedefliyor. Bu oran 2017'de yüzde 2'ydi.

Silaha dev bütçe ayıran Suudi Arabistan'ın son on yıldaki askeri harcamalarının yıllık ortalaması, ülke bütçesinin yüzde 26'sına tekabül ediyor.

Riyad yönetiminin 2017'deki askeri harcaması, 70 milyar doları buldu. İsveç merkezli Stockholm Barış Araştırmaları Enstitüsü (SIPRI) verilerine göre bu rakam, ABD ve Çin'den sonra dünyadaki üçüncü büyük askeri harcamaya işaret ediyor.

Umman yönetimi de 2017 yılı devlet bütçesinin yaklaşık yüzde 26'sını, Kuveyt yüzde 11,3'ünü, Bahreyn yüzde 11,8'ini orduya ayırdı.

Katar ve BAE'yle ilgili bir veri bulunmasa da bölge ülkelerinin bir yıl içinde askeri alandaki toplam harcamalarının 100 milyar doları geçtiği tahmin ediliyor.

ABD, yüzde 60'lık payla bölge ülkelerinin en büyük silah kaynağı konumundayken, onu İngiltere, Almanya, Fransa, İspanya ve İtalya izliyor.

ABD'nin Suudi Arabistan'la geçen yıl imzaladığı, 10 yılı kapsayan yaklaşık 110 milyar dolar değerindeki silah anlaşmasından filli olarak 14,5 milyar dolar aldığı ifade ediliyor.

2019 ise bu anlaşmanın uygulanması ve yeni silah anlaşmalarının imzalanması gibi adımların, uluslararası camiadaki Suudi Arabistan ve BAE'nin izlediği siyasete yönelik öfke fırtınası dinene kadar daha yavaş ilerleyeceği tahmin ediliyor.

Irak ve Suriye rejiminin harcamaları artıyor

Irak halkı, yaşam şartlarının iyileştirilmesi ve temel hizmetlerin sağlanması talebiyle gösteriler yaparken Bağdat yönetiminin son 5 yıldaki askeri harcamalarının ortalaması yaklaşık 7,5 milyar dolara ulaştı.

Terör örgütü DEAŞ'la 3 yıl süren mücadelenin ardından bitkin düşen ordunun yeniden inşası çabaları çerçevesinde bu rakamın daha da yükselmesi bekleniyor.

Washington yönetimi, Bağdat'ın askeri alandaki güçlü bir müttefiki. Irak'ın 2011 yılından bu yana ABD'den 30 milyar doları aşkın silah satın aldığı tahmin ediliyor.

Silahlanma kaynaklarının çeşitliliğine önem veren Irak ayrıca Rusya ve Çin'den son yıllarda 7 milyar dolarlık silah satın aldı, Güney Kore ve Çekya başta olmak üzere diğer müttefikleriyle de bu alanda büyük anlaşmalar yaptı.

ABD Körfez'deki gerilemeyi Irak kanalından telafi edebilir

Washington ve Londra'nın, Bağdat'ın bu yılki silahlanma teveccühüne yöneleceği, Körfez ülkelerinin askeri harcamadaki muhtemel gerilemesini bu kanaldan telafi edeceği tahmin ediliyor.

Benzer şekilde Suriye'ye geçen yıl S-300 füze savunma sistemleri gönderen Rusya ile Suriye rejimi arasında gelecek aylarda yeni silah anlaşmaları imzalanacak gibi görünüyor.

Eğer Şam, büyük meblağlar ödeyemezse Moskova, sunduğu silah ve askeri hizmet karşılığında yeniden imar ve doğal kaynakların yatırımı konusunda birtakım imtiyazlar elde etmek isteyebilir.

Aynı şekilde Tahran da geçen yıllar boyunca çokça yatırım yaptığı Suriye'deki yerini korumak için rekabetin içinde yerini alıyor.

Suriye rejiminin son yıllardaki silah harcamalarına ilişkin ise veri bulunmuyor. Yalnızca Stockholm Enstitüsü'nün, Şam'ın, Tahran ve Moskova'ya milyonlarca dolar ödediğine ilişkin açıklamaları mevcut.

Borç yüküne rağmen Mısır en çok silah ithal eden üçüncü ülke

Mısır, borç yükünün artması ve ekonomik krizlere rağmen gelecek aylarda silah harcamalarından geri adım atmayacak gibi görünüyor. Geçen ay ilk defa 41 ülkeden 373 firmanın katıldığı uluslararası askeri ürünler fuarı düzenleyen Mısır, bu yönde güçlü bir sinyal gönderdi.

Mısır fuarda, Fransa, Çin, Bulgaristan, İtalya, Portekiz, Bosna Hersek, Sırbistan başta olmak üzere bazı ülkelerle 15 anlaşma ve mutabakat zaptı imzaladı.

Stockholm Enstitüsü'nün verilerine göre, son yıllarda bu ülke, yıllık devlet harcamasının yüzde 5'inden fazlasını orduya ayırdı. Bu da yıllık 4,5 milyar dolara tekabül ediyor. Bunun yarısından fazlasını ise silah ithalatı oluşturuyor. Buna göre Mısır, Suudi Arabistan ve Hindistan'dan sonra 2017 yılında en çok silah ithal eden üçüncü ülke oldu.

Mısır'ın silah ithalatında ABD'ye düşen pay 2011 yılından önce yaklaşık yüzde 76 dolaylarındaydı. Büyük dilim Fransa'ya düşecek şekilde Rusya'nın da pastayı bölüşmesiyle ABD'nin payı önceki yıllara nazaran sert düşüş kaydetti ve son yıllarda yüzde 20'lere kadar geriledi. Eğer Beyaz Saray rekabete girmezse 2019 yılında bu tablo değişmeyecek gibi gözüküyor.

Kuzey Afrika'da Fas-Cezayir silahlanma yarışı

Kuzey Afrika bölgesi, Batı Sahra sorunu, bölgesel meseleler ve iç hesaplar nedeniyle Fas ve Cezayir arasındaki silahlanma yarışına tanıklık ediyor.

Askeri harcaması 2012 yılından bu yana yıllık 10 milyar dolar sınırlarında olan Cezayir, Afrika kıtasındaki liderliğini koruyor. Cezayir bu harcamalarının yüzde 10'unu silah ithalatına ayırıyor.

2012 yılından bu yana yıllık askeri harcaması 3,5 milyar doları geçen Fas ise Cezayir'in ardından Afrika'da ikinci sırada yer alıyor.

Cezayir, silah ithalatının yaklaşık yüzde 65'ini Rusya'dan temin ederken, Fas benzer oranda ABD'den silah ithal ediyor. Bu iki ülkenin silah ithalatı için uluslararası eğilimleri, aralarındaki anlaşmazlığı da yansıtır nitelikte.

Geçen yılın ikinci yarısında aralarındaki farkı kapatmak için Fas başta olmak üzere iki ülkeden de çeşitli mesajlar verilmesine rağmen 2019'da militarizasyon hızını düşürmeleri değil artırmaları bekleniyor. Rabat, Batı Sahra bölgesiyle ilgili Polisario Cephesi'yle müzakere yapmak isterken, Cezayir; Mali, Nijer ve Libya sınır bölgeleriyle ilgili güvenlik endişesi duyuyor.

Gelecek birkaç ay boyunca ABD'nin Cezayir'e bölgedeki terörle mücadele operasyonlarına katılma konusunda baskısını takip etmek gerekiyor. Cezayir, anayasasının, sınır ötesi operasyonları yasakladığı gerekçesiyle bunu reddediyor. Gözlemciler bu noktada Washington'un Cezayir ordusunun başına iş açma ve gücünü tüketmeye çalışması konusunda uyarıyor.

Tunus'un da 2019 yılında, terörle mücadele kapasitesini güçlendirmek için ordusuna verdiği önemi sürdürmesi bekleniyor. Ülkedeki terör olaylarının ardından son yıllarda orduya ayırdığı bütçeye ivme kazandıran Tunus, 2016 yılında yaklaşık yüzde 8,2 ile en büyük payı ayırmış oldu.

Son 5 yılda Tunus'un askeri harcamasının yıllık ortalaması 900 milyon doları geçti, bu da devlet bütçesinin yüzde 7'sine tekabül ediyor. ABD, 46 milyon doları silah anlaşmalarına giden bu harcamaların yaklaşık yüzde 80'lik kısmına sahip.

Öte yandan ekonomik baskıların Tunus'un bu yılki askeri harcamalarını etkileyebileceği düşünülüyor. Nitekim ülke, bel kemiği olan turizm sektörüne olan güveni yeniden sağlamak için güvenlik kapasitesini güçlendirmek istiyor.

Sonuç olarak bu yıl temel gelişim dinamiklerinin çoğundan yoksun olan bölge ülkelerinin, bütçelerinin büyük bir kısmını ele geçiren büyük silah harcamalarının aynı hızda devam etmesi beklenirken, Kaşıkçı cinayetinin ardından Riyad'a yönelik uluslararası baskı nedeniyle silaha dev bütçe ayıran Suudi Arabistan'ın askeri harcamalarının ise bu yıl kısmen düşeceği tahmin ediliyor. 

Site adresi: https://www.finansingundemi.com/haber/arap-ulkelerinin-silahlanma-yarisi/1379121