Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği (MÜSİAD) Genel Başkanı Abdurrahman Kaan, Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak'ın katılımıyla Grand Ankara Otel'de düzenlenen MÜSİAD 9. Genişletilmiş Başkanlar Toplantısı'nda yaptığı konuşmada, sadece Türkiye'de değil, dünyanın pek çok ülkesinde 2018'in yeni başlayan bir sürecin habercisi olduğunu söyledi.
Geçen yılın anlık değişimlere anlık ekonomik, siyasi ve diplomatik refleksler verebilme kabiliyetinin sınandığı bir süreç olduğunu ifade eden Kaan, "2008 sonrası dünyanın gelişmiş ekonomileri, piyasalarındaki aşırı para stokunu temizleyip küçülmeye ve ekonomilerini ulusallaştırmaya doğru gitti. Parasal daralma politikasının gelişmekte olan ülkelerde genişlemeci bir stratejiye bürünmesi elbette dünya global ticaret hacminde bir büyümeye ve dengelenmeye sebep oldu." diye konuştu.
Kaan, gelinen noktada meselenin dolarizasyon hakimiyetine karşı ayakta kalma ve meydan okuma kimliğine bürünmesinin nihai bir sonuç olmadığını vurgulayarak, bunun sonuca giden yolda geçiş süreci olduğunu dile getirdi.
Gelecek süreçte sürdürülebilir etkin bir kalkınma için öncelikle bağımlılıkların doğru tespitinin yapılması gerektiğine işaret eden Kaan, "Milli para birimiyle ticaretin artarak taraftar bulması, bir bakıma her ülkenin ulusal ekonomilerini korumak adına, parasal tabanlarını bir başka ülkenin ulusal para biriminden uzaklaştırma çabalarıdır." ifadesini kullandı.
Kaan, herkes kendi derdiyle uğraşırken dünya ekonomi literatürünün değiştiğinin unutulmaması gerektiğine dikkati çekerek, "Dünyanın yepyeni bir parasal sisteme hazırlanması gerektiğini savunuyoruz. Para kavramı 2019-2025 hattında çok ciddi paradigmal değişimlere maruz kalacak. Bizler bunun hazırlığına şimdiden başlamalıyız." dedi.
Dünya siyaseti ve ekonomisi anlamında zor bir süreç başlarken Türkiye'nin siyasi ve ekonomik değişimini 2018'de tüm zorluklara rağmen başlattığını anımsatan Kaan, şöyle devam etti:
"Bizler, ekonominin en önemli makro paydaşlarından biri olarak yönümüzü kısa vadeli stratejiler yanında uzun vadeli politikalara da çevirmek zorundayız. Türkiye, bugün gelinen noktada büyük bir sosyal, iktisadi, kültürel ve yönetsel dönüşüm içindedir. Büyük dönüşümler, beraberinde büyük sorumluluklar ve sancılar da getirir. Bu, değişimin doğal bir sonucudur. Ekonomide dengelenme süreci, 'tüketim merkezli' ekonomiden, 'üretim odaklı' ekonomiye geçişe yoğunlaşılması adına iyi değerlendirilmelidir."
"Türkiye ekonomisi üretim odaklı politikaları artırarak yola devam etmeli"
Kaan, Türkiye'nin 2018 yılı genelinde, döviz kurunda gözlenen artışları lehine çevirerek, 168,1 milyar dolar gibi rekor düzeyde mal ve hizmet ihracatı gerçekleştirdiğine işaret ederek, Türkiye ekonomisinin bu performansını aşması için üretim odaklı politikaları artırarak yola devam etmesi gerektiğini bildirdi.
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi vesilesiyle 2018-2023 yıllarında Türkiye'nin yürütme açısından istikrarlı 5 sene yaşamasını beklediklerini ifade eden Kaan, gerek finans kesiminin gerekse de reel sektörün yeni ekonomi yönetiminden aceleci ve günü kurtaran açıklamalar beklemek yerine, yeni iletişim stratejisine yönelik sürecin şekillenmesinde sabır göstermelerinin daha yerinde olacağını söyledi.
Kaan, kurumlar arası senkronizasyonun ve iletişimin hayati önem kazandığı bir virajda MÜSİAD olarak çağrılarının, "birlikte hareket etme" yönünde olduğunu vurgulayarak, "Devlet yapılanmasındaki kurumsal ve yapısal dönüşümlere toplumun her kesiminden kurum ve kuruluşun eşlik edebilmesi esastır. Dönüşüm sürecini sadece kamudan beklemek yeterli değildir. Her sektörün kendi yol haritasını iyi belirlemesi ve üretim esaslı bir planlama içine girmesi gerekiyor." dedi.
"Kalkınma ve yatırım süreci başlatalım"
Türkiye'nin, yeni yönetim sisteminin dinamik yapısı sayesinde, hızlı bir kalkınma sürecine gireceğine olan inançlarının tam olduğunu dile getiren Kaan, "Büyüme süreci değil, kalkınma ve yatırım süreci başlatalım diyoruz. Çünkü iş dünyasının temsilcileri olarak bizlerin arzusu, kısa dönemli büyüme performansından ziyade, uzun dönemli, ortalama ve dengeli büyümeyi mümkün kılacak sürdürülebilir bir kalkınma sürecidir." diye konuştu.
Kaan, bu noktada en önemli görevin politika yapıcılara ve sanayicilere düştüğüne dikkati çekerek, sanayicinin önünü açacak politikaların, teşvik ve desteklerin artırılması kadar, sanayicilerin geleneksel sektörlerde rekabet güçlerini artırıp stratejik sektörlere de geçiş konusunda daha iştahlı olmaları gerektiğini vurguladı.
Ülkelerin ekonomik büyüme performansının önemli ayaklarından birini yatırım harcamalarının oluşturduğunu belirten Kaan, şunları kaydetti:
"İlk iki çeyrekte yüzde 7,9 ve yüzde 4,2 artış kaydeden toplam yatırımların, geçen yılın üçüncü çeyreğinde yüzde 3,8 oranında daraldığı da göz önüne alındığında, stratejik sektörlere yönelik yatırımlara odaklanmamız gerektiği daha iyi anlaşılacaktır. Yeni Ekonomi Programı kapsamında açıklanan yol haritasının üretimde millileşme hareketine verdiği katkıyı cesaret verici buluyoruz. Cari açığı doğrudan etkileyen sektör kalemlerine de vurgu yapması ve bu itibarla biyoteknoloji, petrokimya, yazılım, enerji ve makine-teçhizat gibi katma değeri yüksek sektörlerde yatırımın öncelik kazanması da yine iş dünyası adına umut verici. Ekonominin konvansiyonel sektörlerinde kümelenmiş reel kesim için ise Emlak ve Kalkınma bankalarının yeniden yapılandırılması hem mevcut dalgalanmanın dengeye kavuşmasını sağlayacak hem de 3 yıllık üretim planlamalarında verimliliği artıracak. İhracat Teşvik Sistemi'nin iyileştirilmesi ve Taşınmaz Değerleme Sistemi de dengelenme sürecine katkı sağlayacak."