Yazdır

Fatih Birol’dan enerjide önemli Türkiye mesajları

Tarih: 28 Aralık 2018 - 08:28

Uluslararası Enerji Ajansı İcra Direktörü Dr. Fatih Birol, Schneider Electric tarafından kendisine verilen ‘Pozitif Enerji’ ödül töreninde ekonomi medyasına, enerji dünyası ve Türkiye adına çarpıcı açıklamalar yaptı.

KAYHAN ÖZTÜRK – FINANSGUNDEM.COM

Enerji yönetiminde dünyanın önde gelen şirketlerinden Schneider Electric tarafından Türkiye’de 4 yıl önce oluşturulan ve her yıl toplumsal gelişim alanındaki katkılarından dolayı bir kişiye verilen ‘Pozitif Enerji’ Ödülü’ne bu yıl Uluslararası Enerji Ajansı (IEA) İcra Direktörü Dr. Fatih Birol layık görüldü.

Uluslararası Enerji Ajansı çatısı altında ve BM Herkes için Sürdürülebilir Enerji inisiyatifinin Danışma Kurulu üyesi olarak herkesin enerjiye erişimi, iklim değişikliğiyle mücadele ve enerji karmasında yenilenebilir enerjinin payının artırılması için dünya çapında yürüttüğü etkili çalışmalarıyla öne çıkan Dr. Fatih Birol Pozitif Enerji Ödülü’nü almaktan dolayı onur duyduğunu söyledi. Dr. Birol, “Misyonu içinde temiz enerjiye geçişi hızlandırmayı barındıran Uluslararası Enerji Ajansı’nda, bu alanda yapılan çalışmaları desteklemek için veri üretmeye, önyargısız analiz yapmaya ve çözüm için öneriler üretmeye devam edeceğiz” dedi.

Schneider Electric’in sürdürülebilir enerji konusunda global ölçekte yürüttüğü çalışmaları bildiğini ve yakından takip ettiğini belirten Dr. Birol, Birleşmiş Milletler 2030 Sürdürülebilir Kalkınma Hedeflerine ulaşmak için özel sektör, sivil toplum ve hükümetlerin birarada ortak çalışmalar yürütmesinin şart olduğunu sözlerine ekledi.

Toplantının evsahipliğini yapan Schneider Electric Türkiye ve Orta Asya Bölge Başkanı Bora Tuncer de, “Herhalde enerjinin geleceği elektrikte olacak, bu sürdürülebilirlikte olacak. Sürdürülebilir enerjinin de bir şekilde yenilenebilir ve sürdürülebilir enerjinin en tepesinde bir şekilde teknoloji yer alacak, yeni platformlar oluşacak…”  diye konuştu.

DR. FATİH BİROL’DAN ÇOK ÇARPICI DETAYLAR

2018 Pozitif Enerji Ödülü, kurumun düzenlediği medya buluşmasında Dr. Fatih Birol’a İstanbul’da takdim edildi. Fatih Birol toplantıda soruları yanıtladı, sohbette öne çıkan elektriki ve yenilenebilir önereji konusunda çarpıcı detaylar verdi. Birol, "Enerji nerede tüketiliyorsa yatırımlar oraya yönelecek. Enerjinin merkezi de batıdan doğuya kayıyor. Avrupanın önemi azalıyor" dedi.

Birol, konuşmasına, enerjide ithalatında Türkiye’nin eline rahatlatacak önemli bir kozla başladı. ‘Sıvılaştırılmış doğalgaz’ konusunu gündeme getiren Dr. Birol şunları söyledi: “Amerika şu anda Rusya ve Suudi Arabistan’la birlikte kafa kafaya dünyanın en büyük üç petrol üreticisinden bir tanesi haline geldi. Ama şunu söyleyeyim 2019’da Amerika giderek aradaki makası açacak, bir numara olacak. Ve yıllar boyu dünya petrol ve doğalgaz üretiminin tartışmasız lideri olacak. Kaya petrolü ve kaya gazı sayesinde. Evet Amerika dünyanın en büyük petrol üreticisi oluyor ama en büyük petrol ihracatçısı değil. Çünkü ürettiği petrolün çok büyük bir kısmını içeride kullanıyor. Ama Suudi Arabistan hâlâ dünyanın en büyük petrol ihracatçısı olarak kalmaya devam edecek. Bunun da nedeni, içeride çok az kullanması. Bu dengeler açısından önemli.

Kaya gazına geliyorum, bu da çok büyük bir devrim, yine bizim 10 yıl kadar önce belirttiğimiz gibi. Şu anda kaya gazında Amerika açık farkla bir numara hale geldi. Şu anda Amerika hem üretiyor hem de içeride kullanıyor hem de petrolden farklı olarak çok büyük bir ihracatçı olma yolunda adımlar atıyor. Bu ihracatını da LNG dediğimiz sıvılaştırılmış doğalgaz, tankerlerle yapıyor. Ve dünyada önümüzdeki beş yıl içerisinde çok ciddi anlamda bir LNG furyası girecek, yeni bir dalga geliyor. Bunun üç büyük tetikleyicisi var, en başta Amerika, ikincisi Avustralya, üçüncüsü Katar. Bu üç önemli ülke dünyaya büyük anlamda LNG getirecek, yani sıvılaştırılmış doğalgaz tankerlerle. Bu da sıvılaştırılmış doğalgaz ve boru hatları arasındaki gazı arasındaki rekabeti çok kızgınlaştıracak.

Biliyorsunuz doğalgazı iki şekilde taşıyabiliyoruz, bir boru hatlarıyla, bir tankerlerle sıvılaştırılmış doğalgazla. O bakımdan biz baktığımız zaman denge hızlı bir şekilde sıvılaştırılmış doğalgaza kayıyor. Bundan da en kazançlı çıkacak olan ise, oradaki gaz ithalatçısı ülkeler. Bunlardan bir tanesi biziz. Bir gram sıvılaştırılmış doğalgazı almasak bile, sıvılaştırılmış doğalgaz alma opsiyonumuz olduğu için, boru hattı anlaşmalarında elimizde bir koz olacak fiyatlar konusunda, en önemlisi bu. Tamamıyla alternatif olacak, en önemlisi bu. Türkiye'nin elinin rahatlaması…”

KAYA GAZINI ÇIKARMAK ÇİN’DE ÇOK PAHALI AMA ABD’DE ÖYLE DEĞİL!

Dr. Birol, “Kaya gazı Amerika dışında ülkelerde de var mı?” sorusuna karşılık şöyle konuştu:

“Var ama Amerika kadar gelişmiş değil. Bunlar hâlâ emekleme aşamasında, Amerika'da hem rezervler son derece zengin hem de teknolojide fersah fersah diğerlerinden ileride. Bir de şansımıza Çin’de de var ama Amerika'nın jeolojik yapısı son derece uygun. Çin’deki o kaya gazını çıkartmak son derece meşakkatli, öyle olduğu için de çok pahalı. Ama Amerika'da böyle değil.

Şimdi bu günlük hayata nasıl yansıyor, petrolle ilgili bir örnek vereyim, ondan sonra ikinci önemli trendin altını çizeceğim. O da şu; geçmişte biliyorsunuz bizim ülkemiz için, daha doğrusu dünyadaki her ülke için petrol fiyatlarının ne kadar olduğu ekonominin gelişimi için son derece önemli. Bizim için, özellikle cari açığımız için, ekonomimizin büyümesi için, enflasyon rakamları için son derece önemli, bizim gibi ekonomisi enerji ithalatıyla yakından ilgili olan ülkeler için.

Ekim ayında dünya petrol fiyatları 86 dolardı ve ben o zaman bir çağrı yaptım ve şunu dedim; petrol fiyatları kırmızı tehlikeli bölgeye giriyor, dikkat edelim diye. Ve üreticileri ülkeleri üretimi artırma çağrısı yaptı ve bu güzel yankı buldu, Suudi Arabistan, Rusya, Kuveyt üretimi artırdı ve fiyatlar aşağı doğru gitmeye başladı. Ama aralık ayında bu 60 dolarlara kadar düştü. Bunun üzerine OPEC ülkeleri, işte ilginç olan bu, 6 Aralık’ta Viyana’da toplantı yaptılar. OPEC ülkeleri ve Rusya, üretimi kısıyoruz fiyatları 60 dolardan yukarı çıkarmak için çünkü bu bizim ekonomimiz için iyi değil. Ben bunun dünya ekonomisi için zararlı olabileceğini düşünüyordum ve bunu söyledim çünkü hepimiz biliyoruz ki şu anda dünya ekonomisinin büyümesinde bir yavaşlama var.

Yüksek petrol fiyatları bu yavaşlamayı daha da ciddi bir hale getirip dünya ekonomisine ciddi yaralar aldırabilirdi. Ama OPEC ülkeleri artı Rusya 60 doları beğenmediler ve bunu üretimi kısarak artırmaya karar verdiler. Bütün dünyadaki ajansların bir numaralı haberi buydu, OPEC üretimi kısıyor fiyatları artırmak için. 6 Aralık’ta ve ben 7 Aralık’ta şunu söyledik biz; bakalım diğer üreticilerden cevap ne gelecek diye. Çünkü oyun değişti. Şu anda beğenilmeyen 60 dolar, şu anda 53 dolar. Yani daha da aşağıya düştü. Çünkü Amerikan petrolünde ciddi bir artış oldu ve piyasaya ciddi anlamda petrol sevkiyatı oldu. Darlık olacağına daha fazla bolluk oldu. Demek istediğim, enerjinin coğrafyasının değişti demek istediğim olayın somut bir örneği, artık Viyana’da alınan kararlar tek başına dünya petrol fiyatlarını belirleyemiyorlar ki bu da örneklerden bir tanesi. Bu birinci söylemek istediğim konu, enerjinin coğrafyası.

BORU HATTI YATIRIMLARI EKONOMİK Mİ?

Boru hatları yatırımlarının fizibilitesini değerlendirmek gerekirse, artık bu yatırımlar giderek zorlaşan bir denklem üzerine yapılanıyor. Bir tanesi ekonomik açıdan son derece zorlaşıyor. İkincisi de zaten birçok sınırı geçen boru hattı kurmak birçok politik nedenden dolayı da giderek zorlaşıyor. O yüzden biz önümüzdeki 15 yıldaki projelere baktığımız zaman, dünya gaz ticaretindeki büyümenin yüzde 90’ının sıvılaştırılmış doğalgazdan, yüzde 10’unun sadece boru hatlarından olacağını düşünüyoruz.

Enerji iletiminde yeni alternatiflerin doğmasıyla birlikte yapılan anlaşmaların yeniden gözden geçirilmesi ve alıcı ülkenin fiyatları kendi lehine müzakere edebilmesi imkanı belirdi.  O müzakerelerde bizim ya da herhangi bir ülkenin o fiyatları aşağı doğru çekme potansiyelimiz doğdu.”

RÜZGAR VE GÜNEŞ’İN ÖNEMİ

Sözlerine, “Şimdi başka bir konudan bahsetmek istiyorum, o da hiç gözden kaçırmamamız gereken bir şey bence Türkiye olarak, o da yenilenebilir enerji. Yani rüzgâr ve güneş” şeklinde devam eden Fatih Birol, Türkiye’nin sahip olduğu ‘inanılmaz’ potansiyeli gözler önüne serdi:

“Şimdi bu ikisinin avantajı ne, iki tane çok büyük avantajı var bunların. Bir tanesi her ülke için milli kaynak, yani rüzgârı ve güneşi bir yerden satın almıyorsunuz, kimseye bağımlı değilsiniz, fiyatları belli. İkincisi de çevreye bunların bir zararı yok. Geçmişte diyorduk ki güneş, rüzgâr iyi güzel ama pahalı. Ama şimdi giderek ucuzluyor. Güneş maliyetleri son 3 yılda ikiye bölündü, yarıya indi. Rüzgâr maliyetleri üçte bir oranında ucuzladı ve bu trend giderek devam edecek. Bizim avantajımız Türkiye olarak, inanılmaz bir güneş ve rüzgâr potansiyelimiz var ama inanılmaz. Beni bu iki konuda heyecanlandırıyor. Birincisi, hep deriz ya Türkiye enerji fakiri bir ülke diye, petrolümüz, doğalgazımız yok ama çok büyük bir oranda yenilenebilir enerji potansiyelimiz var hem güneş hem rüzgâr. Bir kendi içimizde kullanmak açısından, ikincisi bence bunun kadar önemli ve göz ardı etmememiz gereken bir şey; eğer Türkiye bu konuda önemli ciddi adımlar atarsa ki atmaya başladı, Türkiye güneş ve rüzgâr ama özellikle güneş alanında önemli bir know-how teknolojik üstünlük kazanarak güneşin en fazla olduğu bölge Ortadoğu’ya yenilenebilir enerji teknolojileri ihraç edebilir. Burada çok büyük bir pazar var. Müthiş bir pazar var.

Tabi sadece Türkiye'de değil, bütün dünyada yenilenebilir enerji hızlı bir şekilde büyüyor, bunun da liderliğini büyük bir anlamda Çin yapıyor. Şu anda güneşte dünyada üretilen her 10 güneş panelinin 6’sı Çin tarafından imal ediliyor. Ama Çin’in dışında Hindistan, Avrupa, Amerika, diğerleri de bu konuda ciddi atılımlar içerisindeler. Bizim durumumuz, bence yenilenebilir konusunda geç kaldık ama geçenlerde çok ciddi bir adım atıldı, o da YEKA dediğimiz projeler. YEKA rüzgâr enerji evet yenilenebilir enerji kaynaklarına büyük projeler. Sayın Berat Albayrak’ın enerji bakanıyken başlattığı projeler var, o projelerden bahsediyorum ve ciddi anlamda ihalelere ilgi var, özellikle uluslararası şirketlerden.”

YENİLENEBİLİR ENERJİ VE ENERJİ VERİMLİLİĞİ

Dr. Birol’a yöneltilen sorulardan biri de yenilenebilir enerji konusunda oldu. “Yenilenebilir enerji, bunun dağıtık şebekelerle de birleştirildiğinde yenilenebilir enerji ve dağıtık şebekelerin üzerine bu dijital dönüşüm, yeni teknolojilerin etkisini nasıl görüyorsunuz? İkincisi, yenilenebilir enerjilerden bile daha verimli olduğu düşünülen enerji verimliliği konusundaki görüşlerinizi de paylaşabilir misiniz?”

Yanıtına, “ Tabi. İkincisinden başlayayım, en iyi enerji santrali, hiç inşa edilmeyendir.” şeklinde başlayan Dr. Birol şöyle dedi: “Ne demek istiyorum onu söyleyeceğim. En iyi enerji santrali hiç inşa edilmesine gerek olmayandır. O da şundan; mesela şu anda dünyanın en fazla enerji tüketiminin hızlı olduğu ülkeler hangileri, Çin ve Hindistan. Size şunu söyleyeyim; Çin ve Hindistan’daki elektrik talebinin ana motoru nedir diye sorsam, hiçbirimizin aklına gelmeyebilir. Ben size söyleyeyim, tek bir şey var, klima cihazları. Hindistan’da elektrik talebinin büyümesinin yüzde 35’i air condition denilen klima cihazlarından geliyor, Çin’de de yüzde 30’u. Çünkü adamlar Yeni Delhi’de yazın 55 derece, 50 derece. Adam eve geldiği zaman onu açıyor ve elektrik talebi şey gibi çıkıyor. Bunu yapmak için de santraller kuruluyor, kömür santrali, doğalgaz, vs. Çin yine aynı şekilde. Şimdi aynı metrekare bir salonu bir Japon yapımı klimayla soğutmayla, Çin yapımı bir soğutma arasında fark var, Çin’deki iki misli daha fazla elektrik tüketiyor, aynı konforu sağlamak için. O da neden, çok daha verimsiz. Eğer dünyadaki mesela bütün klima cihazları verimli bir şekilde olsa, mesela Japon seviyesinde olsa, bırakın başka sorunu, iklim değişikliği sorununda bile çok ciddi bir çözüm bulunabilir. O bakımdan daha az santral kurup, çünkü elektrik talebi daha az büyüyecek, o bakımdan daha az elektrik santrali yapacağız, o bakımdan daha az çevre kirlenecek.

ELEKTRİK TALEBİ ENERJİ TALEBİNİN İKİ MİSLİ DAHA HIZLI BÜYÜYOR

Yenilenebilir enerjiye gelirsek,  bizim rakamlarımız şunu gösteriyor, dünyadaki enerji talebi hızlı büyüyor ama dünyadaki elektrik talebi enerji talebinin iki misli daha hızlı büyüyor.

Yüzde 2 civarında enerji talebi büyüyor, yüzde 4 civarında elektrik talebi büyüyor dünyada. Ve elektrikte kullanılan yenilenebilir enerji ise bunun da iki katı, yüzde 8 civarında büyüyor. Yani dünyada enerjide yenilenebilir enerjinin payı giderek artıyor ve lokal santraller kuruluyor, ilçelerde, kasabalarda. Sistemlerin daha merkezi değil, daha çok lokal elektrik merkezlerine doğru bir gidişi var. Benim aslında başka bir yere gitmem lazım...”

Dr. Fatih Birol’un ekonomi gazetecileriyle buluşmasında üzerinde durduğu diğer konu başlıklarına gelince, işte görüşleri…

PETROL FİYATLARI ARTAR MI?

“Önümüzdeki yıl eğer jeopolitik büyük değişmeler olmazsa, petrol fiyatlarında çok yüksek bir artış olacağını düşünmüyorum. Şu anda Amerikan petrolü, kaya petrolü varil başına fiyatlaması 45-50 dolar seviyelerindeyken bile son derece kârlı bir yatırım durumunda. İki sene önce 70 dolar gerekirken o kaya petrolünün üretilmesi için, şu anda 50 dolarların altında bir fiyat yeterli oluyor, Amerikan petrolünün çıkması ve üretilmesi için. Bunun Amerikan petrolünün kaya petrolü ve kaya gazının duracağı yok, onun için diyorum ki önümüzdeki birçok yılda Amerika petrolde ve doğalgazda tartışmasız lider olacak üretimde ve bunun da hem ekonomik piyasalara hem de diğer konulara çok ciddi etkileri olacak.”

TÜRKİYE’NİN ENERJİ KONUMU

“Şimdi Türkiye'nin ben dünya ve bölgesel gaz ticaret merkezi olma hedefi var ve bu hedefin gerçekleşebilecek bir hedef olduğunu düşünüyorum. Ama üç tane şart gerekiyor bunun için; birincisi mevcut boru hatlarındaki çalışmalara devam etmek, ikincisi önemli bir miktarda sıvılaştırılmış doğalgaz terminali hacmi yaratmamız lazım ve demin belirttiğim gibi önemli bir furya geliyor, burada kontratlar yapmamız lazım. Üçüncüsü ve bence hiç gözden kaçmaması gereken bir şey; doğalgazı ticaret yapacağız ya onu depolayacak depolarımızı yapmamız lazım. Yani doğalgazın depolanması lazım bir yerde ve bu depoların ciddi bir şekilde inşa edilmesi lazım. Bu konuda adımlar atılıyor ama bu adımların daha da hızlandırılması ve büyümesi lazım. Eğer bu üç şartı yerine getirirsek, bunlardan bir tanesi Tuz Gölü’ndeki ama daha başka, mesela şu anda bizim doğalgaz depolama miktarımız toplam tüketim miktarımızın yüzde 10’u civarında. Dünyada esasında yüzde 25 civarlarındadır, bunu bir artırmamız gerekiyor. Bu üç şartı yerine getirebilirsek, boru hatları, giderek büyüyen sıvılaştırılmış doğalgaz ticareti ve büyük hacimli bir depolama kapasitesi, Türkiye doğalgazda bölgesel bir ticaret merkezi olma hedefine ulaşmakta çok önemli adımlar atar.”

PETROL VE DOĞALGAZ REZERVLERİ NE KADAR YETER?

“Şu anda mevcut ne kadar dünyada petrolümüz var diye bakarsak ve mevcut yılda ne kadar tüketiyoruz diye bakarsak ortalama olarak; en az hiçbir yeni rezerv bulunmasa bile 80 yıl yetecek kadar dünyada rezervlerimiz var. 80 yıl kadar. Yani bu sadece ekonomik olan rezervler, bir de önümüzdeki yıllarda daha fazla rezervler de bulunabilir ya da ekonomik olmayan rezervler giderek ekonomik hale gelebilir.

Ama bizim kendi cari açığımız ve dışa olan bağımlılığımızı azaltmak için yenilenebilir enerjiye giderek daha fazla önem vermemiz gerektiğini düşünüyorum. Çünkü fiyatlarda da demin dediğim gibi maliyetlerde de ciddi bir düşüş var, bundan faydalanmamız gerekir diye düşünüyorum.”

NÜKLEER ENERJİ VE DÜNYANIN EN HIZLI ÜLKESİ

“Şimdi nükleer enerjide dünyada çok kısaca söyleyeyim ne oluyor; iki tane önemli trend var ve birbirinin zıttı. Avrupa'da ve Amerika'da, Japonya’da yeni nükleer enerji inşa etme iştahı çok zayıf. Bunun iki nedeni var, bir tanesi elektrik talebi, büyüme talebi son derece düşük yüzde 1’lerin altında, bizde yüzde 5 civarında. İkincisi de Fukuşima’dan sonra bütün insanın kafasında soru işaretleri doğdu ve maliyetleri yüksek olması da bunun tuzu biberi. Ama bir de aynanın öteki yüzü var. Çin, Hindistan ve Rusya hızlı bir şekilde nükleer enerji yapıyorlar, özellikle Çin. Şu anda dünyada 60’ın üzerinde nükleer enerji santrali inşa halinde, bunun yüzde 40’ı Çin tarafından yapılıyor.

İkinci önemli yansıması da şu, bence çok önemli yine, yine enerjinin ötesinde önemi olan bir şey. 50 yıldan beri dünyanın bir numaralı nükleer gücü Amerika Birleşik Devletleri’dir, 50 yıldan beri. Ama 10 seneyi geçmeden, mevcut fiyatlar ışığında Çin 2027 civarında, 10 sene içerisinde. 10 seneden daha az. Amerika'yı geçerek dünyanın bir numaralı nükleer kapasitesine sahip ülke haline gelecek.”

TÜRKİYE NELER YAPMALI, HANGİ ADIMLARI ATMALI?

“Bence Türkiye'nin yapması gereken ve birçoğunu da yapmak için adımlar attığı dört tane konu şu. Birincisi, doğalgazda yeni gelecek olan furyadan, LNG furyasından maksimum yapmak için kolları sıvamalıyız. Buraya terminaller açmalı, kontratlar yapmalı hem bu doğalgazda arz güvenliğimizi artırır çünkü yumurtaların hepsini aynı sepete koymamamız lazım.

İkincisi, ben nükleer enerjinin Türkiye için olmazsa olmaz bir teknoloji olduğunu düşünüyorum. Burada hem enerji güvenliğimiz hem elektrik sistemimiz hem de Türkiye'nin bölgede ve dünyadaki ağırlığı açısından olmazsa olmaz bir teknoloji olduğunu düşünüyorum. Burada doğru partnerlerle, doğru teknolojilerle ve doğru ekonomik şartlarla Türkiye'nin nükleer enerjiden maksimum şekilde faydalanması gerektiğini düşünüyorum, bu iki.

Üçüncüsü yenilenebilir enerji. Önümüzde inanılmaz bir ve kaçırılmaması gereken bir fırsat var, özellikle güneş ve rüzgârda buradan hem içeride maksimum şekilde faydalanmalıyız, kendimizi çok enerji kullanımımızı ve enerji durumumuzu düzlüğe çıkarmak için. Ama aynı zamanda bence ileride özellikle Ortadoğu ve Afrika bağlamında önemli bir aktör olmamız için. Ben bunun olmaması için hiçbir engel görmüyorum, bu da üçüncüsü.

Dördüncü olarak Türkiye enerji verimliliği konusunda en ciddi adımlar atması gereken ülkelerin başında geliyor. Gerçekten Türkiye'nin rakamlarına baktığımız zaman, bu arabalarda olsun, binalardaki ısı yalıtımları olsun, elektrikli lambalarda olsun, diğer konularda olsun, Türkiye'nin burada kat etmesi gereken çok fazla yol var. Türkiye'nin enerji müsrifi olma lüksü yok. Bu bakımdan geçenlerde çıkartılan enerji verimliliği ulusal eylem planını çok değerli buluyorum ama bunun hayata geçirilmesi bunu çok da daha değerli hale getirecek.”

SCHNEIDER ELECTRİC’İN YÜZDE 100 HEDEFİ

Schneider Electric Türkiye ve Orta Asya Bölge Başkanı Bora Tuncer:

"İnsanoğlunun 1 birim enerji kullanması gerekirken bunun yaklaşık 2 katını kullanarak, karbon salınımı başta olmak üzere, dünya üzerinde ekolojik dengeyi bozacak negatif etkileri sürüyor. Bunu yenilenebilir enerji ve verimlilik gibi yüksek teknoloji çözümleriyle tekrar dengeye oturtmamız gerekiyor. Biz aslında 2050 yılına kadar bir taraftan enerji tüketiminin iki katına çıkacağı, diğer taraftan da karbon salınımının dengelenmesi için karbon salınımının yarıya düşmesi gerektiği tezi üzerine düşünüyoruz. Diğer taraftan enerjiye ihtiyaç sürekli artıyor. Bugün yaklaşık 2,3 milyar insanın enerjiye düzenli, sürekli, devamlı, ne dersek, erişimi yok. Hâlâ yaklaşık 1 milyar insanınsa hiç elektriğe erişimi yok.

Bütün bu enerji tüketiminin içinde en hızlı artan enerji kaynağı elektrik. Önümüzdeki 25 yıl diyeyim aslında, önümüzdeki 25 yıl içinde enerji tüketiminin ihtiyaç artışına paralel olarak yüzde 40 artacağı tahmin ediliyor. Elektrik enerjisine ihtiyacın payınınsa yüzde 80 artacağı tahmin ediliyor. Dolayısıyla elektrik enerjisinin kullanımı, diğer enerji kaynaklarına göre çok daha hızlı artıyor. Bu da dördüncü sanayi devrimi, yani kimimiz endüstri 4.0 diyoruz, kimisi dördüncü sanayi devrimi diyor, bununla ve dijitalleşmeyle birleştiğinde aslında yeni bir iş dünyası, yeni bir bireysel dünya ve yeni bir sosyal düzen oluşuyor. Şimdi bu da şirketlere kendi sektörlerinde yeni bir aslında gelir ve iş modeli yaratma, bütün paradigmaları değiştiriyor ve yeni bir model yaratıyor. Yine ben elektrik dünyasından devam edersem, elektrik dünyasını gelecekte oluşturacak olan üç ana trend görüyoruz biz. Bir tanesi, elektrik ihtiyacının  elektriğin toplam enerji tüketiminin içindeki payının artması. Diğeri dijitalleşme. Artık enerjiden örnek verirsek enerji dağıtım şirketleri enerjiyi kapımıza getiren ve enerjiyi kullanmamızı sağlayan kurumlar olmaktan çıkıp, toplam değeri yöneten bir platform haline geliyorlar.

180 yıllık enerji üzerinde faaliet gösteren firma olarak Schneider Electric burada kendini nasıl pozisyonluyor? Biz dünyada kendimizi enerji yönetimi ve otomasyonu konusundaki uzman şirketlerden birisi olarak konumlandırmış durumdayız. Çok detayına girmeden operasyonel tarafın, sürdürülebilirlikle ilgili kendimizi nasıl pozisyonladığımızdan biraz bahsedeyim. Kasım 2015’te, bu COP21’de Schneider Electric 2030’a ilişkin bir perspektif çizmiş ve demişti ki biz 2030 yılında karbon nötr bir şirket olacağız. Bu COP24 başlamadan önce bugün şirket bunu da daha ileri taşıdı ve dedi ki biz 2030 yılında sadece kendimiz karbon nötr bir şirket olmayacağız, aynı zamanda tedarikçilerimizin de aynı platforma taşındığı bir ortam kuracağız, enerjimizin yüzde 100’ünü yenilenebilir enerjiden sağlayan bir noktaya geleceğiz."

Site adresi: https://www.finansingundemi.com/haber/fatih-biroldan-enerjide-onemli-turkiye-mesajlari/1374201