Türk Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği (TÜSİAD) Yüksek İstişare Konseyi (YİK) Başkanı Tuncay Özilhan, "Finans sektörünün doğru araçlarla desteklenmesi gündeme alınmalı." dedi.
Özilhan, CerModern'de düzenlenen "TÜSİAD YİK Toplantısı"nda yaptığı konuşmada, son 6 ayda Türkiye ekonomisinin zor bir dönem geçirdiğini söyledi.
Ekonomik temelleri sağlam, kamu bütçesi ve ödemeler dengesi açık vermeyen, bankacılık sektörü güçlü, denetim ve gözetimin iyi yapıldığı, merkez bankaları ve diğer düzenleyici ve denetleyici kurumları özerk, kamu ve özel sektörde borçluluk oranları düşük ekonomilerin krizlere dayanıklı olduğunu belirten Özilhan, "Bu ekonomiler, siyasetteki her türlü çalkantıları, dünya piyasalarındaki daralmaları, hatta kurulan komploları bile ufak tefek hasarlarla atlatırlar, kısa sürede toparlanıp, yollarına devam ederler." diye konuştu.
Özilhan, Türkiye'nin, 2001 krizinden sonra güçlendirilmiş ekonomik temelleri sayesinde, yaşanan krizlerde önemli bir direnç gösterdiğini anımsatarak, "Küresel piyasalardaki son eğilimlerle beraber kıymetli bir zaman kazandık. Bu zamanı doğru kullanırsak hafif ve kısa süreli bir resesyonla bu badireyi atlatırız ancak bünyeyi kuvvetlendirici önlemleri almazsak, şimdilik bastırmış olduğumuz döviz krizinin yeniden hortlaması ve bu kez çok daha derin bir krize dönüşmesi kaçınılmaz olur." değerlendirmesinde bulundu.
"Döviz krizindeki acil sorunun üstesinden gelindi"
Türkiye ekonomisinin en temel sorununun tasarruf açığı olduğunu vurgulayan Özilhan, bunu azaltmanın zorluğuna dikkati çekti.
Özilhan, Türk vatandaşının gelirinin, yüksek gelirli ülkelere kıyasla yükseltilmesi ve refah payının artırılması gerektiğine işaret ederek, "Döviz krizindeki acil sorunun üstesinden geldiğimize göre, bu konuya odaklanmalı, orta ve uzun vadeye bakmalıyız." ifadesini kullandı.
Geçmişteki birtakım yanlış kararların bedelinin ödendiğini dile getiren Özilhan, yüksek faiz oranlarının reel sektörün kredi kullanımını sınırladığını dile getirdi.
Özilhan, finans sektörünün doğru araçlarla desteklenmesinin gündeme alınması gerektiğini belirterek, şöyle devam etti:
"Reel sektör ve bankacılık sektörünün bir sarmal halinde aşağı çekilmesi önlenmeli. Belli bir süre için büyüme hızında sert bir düşüş kaçınılmaz görünüyor. Önemli olan bundan sonra ekonominin sağlıklı bir büyüme patikasına girmesi."
Sağlıklı büyümenin üretimden geçtiğine dikkati çeken Özilhan, üretimde yaratılan katma değeri artırmadan istikrarlı bir büyüme olamayacağını, sadece sanayide değil, tarımda da katma değerin artırılması gerektiğini söyledi.
Özilhan, tarımın ihmal edilmemesi gerektiğini vurgulayarak, şöyle konuştu:
"Sanayi ve tarımın yarattığı katma değeri artırmadan büyümeyi sürdürülebilir kılma olanağımız yok. Her şeyden önce sanayi, tarım ve hizmetlerde teknolojideki gelişmelerden yararlanmak, süreç ve ürün iyileştirmesi ve yenileştirmesi yapmak ve verimlilik artışı yakalamak gerekiyor."
"Komşuyu taklit et" modelinin yerine, şirketler kesiminde rekabetçiliğin artırılması, üretimin ithalata bağımlı yapısının değiştirilmesi ve ekonominin tüm sektörlerinde yeni teknolojilere geçişin planlanması gerektiğine işaret eden Özilhan, Türkiye'nin enerjisini uzun vadeli düşünmeye ve hareket etmeye ayırması gerektiğini bildirdi.
"Kaynaklar Ar-Ge'ye ayrılmalı"
Özilhan, projelerin bir plana göre ve finansmanı düşünülerek yapılması gerektiğini dile getirerek, "Projeler gözden geçirilip verimsiz olanlar iptal edilmeli. Verimsiz projelerde ısrar etmek çok ciddi kaynak israfıdır. Kaynakları verimsiz projelere değil, Ar-Ge harcamalarına ayırmak gerekiyor." diye konuştu.
Ekonomideki yapısal dönüşümü gerçekleştirmede en kritik faktörün eğitim reformu olduğunu belirten Özilhan, "Artık tüm üretim süreçleri mutlaka belli derecede dijital teknolojileri kullanma becerisi gerektiriyor. Bu ekipmanları kullanabilecek ve bizi ithal teknolojilere bağımlı olmaktan kurtaracak, Ar-Ge ve yenilikçilik faaliyetleri yapacak nitelikli iş gücü için eğitim anlayışının değişmesi gerekiyor." değerlendirmesinde bulundu.
Türkiye'nin güçlü olmasının, bu bölgenin istikrarı açısından olduğu kadar Avrupa Birliği'nin (AB) geleceği açısından da önem taşıdığını ifade eden Özilhan, "AB'ye üyelik müzakerelerinde Türkiye'nin oryantalist bir bakışla haksızlığa uğraması, aslında sadece bizim değil onların da zararına oldu." dedi.
Türkiye'nin dış ilişkilerinde son dönemde görülen olumlu gelişmelerin, döviz krizinin atlatılmasında da katkı sağladığını belirten Özilhan, şunları kaydetti:
"Dış politikada oyun alanımızın genişlemesi, hiç şüphesiz uzun vadeli ekonomik çıkarlarımızla da örtüşüyor. Türkiye'nin batı dünyası ile ilişkileri geliştikçe, sadece ekonomik istikrar değil, çoğulcu demokrasi, hukuk devleti, ifade özgürlüğü ve toplumsal kalkınma hedeflerine ulaşmak da kolaylaşmaktadır."