ABD, Mayıs ayı sonrasında enerji sektörünü etkileyecek yaptırım paketini 5 Kasım itibariyle İran’a karşı yürürlüğe koydu. Bu yaptırım paketinde Türkiye’ye ise Washington’un “muafiyet” tanıması doğalgaz alımı gibi başlıklarda Ankara’ya nefes aldırmış görünüyor. Uzmanlar, 6 ay sonrasında bu muafiyet sona ereceği için Ankara–Tahran hattında Amerikan doları olmaksızın Türkiye’nin İran’a doğalgaz ödemelerini yapması için yeni bir mekanizma kurulmasını bekliyor. Uzmanlar, Türkiye’nin komşusuna ilaç ve temel gıda maddeleri satışına devam edeceğini hatta sınır ticaretinde artış da olabileceğini savunuyor.
Amerika'nın Sesi'ndeki haberde açıklamalarına yer verilen İran Araştırmaları Merkezi uzmanı Mehmet Koç, İran’a yönelik ABD’nin yaptırım paketiyle henüz amaçladığı sonucu alamadığını belirterek, Türkiye açısından henüz sıkıntılı bir tablo olmadığı görüşlerini aktardı.
Enerji alanında uzman Aydın Sezer de, yaptığı değerlendirmesinde, kısa sürede ABD’nin İran’ı köşeye sıkıştıramayacağını kaydederek, Türkiye’nin doğalgaz alımında sıkıntı yaşamayacağını ve hatta Van gibi sınır illerinde ticaret artışı olabileceğini ifade etti.
Türkiye ve İran yerli parayla mı ticaret yapacak?
Mehmet Koç, Türkiye açısından mevcut durumda doğalgaz ticaretine yasak getirilmediğini ancak 6 ay sonrasında bunun Amerikan dolarıyla devam ettirilemeyeceğini hatırlattı. Bu nedenle Türkiye ile İran’ın yerli para birimleriyle ticareti nasıl yürüteceklerini konuştuklarını kaydeden Koç, “İran’ın sadece Türkiye değil Rusya, Çin, Hindistan gibi aktörlerle de böyle yapma durumu var. Dolayısıyla Amerikan dolarını kullanmama durumu. İran, Türkiye’ye yapılan doğalgaz satışı bedeli TL’ye dönüştürülerek karşılığında ilaç, gıda gibi temel ihtiyaç maddeleri satın alma yoluna gidebilir. Günlük toplumsal yaşamı etkilemeyecek şekilde temel ihtiyaç maddelerini Türkiye’den temin edebilir. Büyük ihtimalle yerli para birimleri kullanımı olacaktır. Avrupalılar da benzer bir mekanizma üzerinde çalışma yürütüyor. Ancak Türkiye zaten fiilen İran ile ilişkilerini yürütmek durumunda. Çünkü iki ülke sınır komşusu, bölgesel ve küresel gelişmeler her iki ülkeyi güvenlik boyutuyla da birbirine yakınlaştırıyor. Türkiye olabildiğince ticareti sürdürmeye çalışacaktır” dedi.
Aydın Sezer de, “Türkiye açısından zaten teknik olarak da doğalgaz ticaretini sonlandırmak mümkün değildi” diyerek Ankara–Tahran arasında 1996 yılında imzalanmış uzun vadeli doğalgaz alımı anlaşmasına ve mevcut boru hattıyla alım yapılması gerçeğini yineledi. Türkiye’nin İran’dan yıllık doğalgaz alım taahhüdü bulunduğunu belirten Sezer, “ABD’nin yaptırım paketiyle doğalgaz alımına karşılık Swift sistemi kullanılamayacağı için İran’a ödeme yapılması sıkıntısı ve dolayısıyla İran’ın parasını Türkiye’de bloke etme durumu söz konusuydu. Ama şimdilik 6 aylık süre için Türkiye muafiyetten yararlanıyor ve böylece doğalgaz ticareti Swift sistemiyle ödeme yapılması yoluyla devam ediyor. Ancak 6 ay sonra Türkiye ile İran’ın çözüm yolu bulması gerekiyor” diye konuştu.
Bu noktada yerli para birimleriyle ticaret seçeneği boyutu dışında ABD’nin de devrede olabileceği bir mekanizma da kurulabileceğini söyleyen Sezer, “ABD, İran’ın doğalgazdan hak ettiği paranın Türkiye’de belki yabancı menşeli bir bankada tutulmasını sağlayacak ve buradan ilaç başta olmak üzere temel ihtiyaç maddeleri alımı yapılmasını kabul edecek görünüyor” düşüncesini paylaştı. Sezer, “Ya da Türk Lirası cinsinden Türkiye’de bir şekilde hesap altında tutarak, bunun İran’a yönelik insani malzemeler ihracatında kullanılması söz konusu olacak” dedi.
“Türkiye petrol alımını zaten azalttı”
Her iki uzman isim de Türkiye’nin hali hazırda ABD’nin İran’ın petrol ticaretiyle ilgili yaptırımına uyduğu görüşünde birleşiyor.
Mehmet Koç, İran’a ilaç ve gıda temini konusunda herhangi bir yaptırım uygulanmadığını hatırlatarak, Türkiye açısından en önemli başlık doğalgaz ticaretinin de ABD’nin yaptırım paketinde kapsamında olmadığını kaydetti. Bu noktada Türkiye’yi etkileyecek geriye petrol ve değerli madenlere yönelik yaptırımlar olduğunu anlatan Koç, ancak Türkiye’nin hali hazırda petrol alımını azalttığını ve dolayısıyla yaptırım paketinden etkilenişini de en aza indirgemeye çalıştığını ifade etti.
Aydın Sezer ise, Türkiye’nin dolayısıyla TÜPRAŞ’ın İran’a yönelik bir önceki ambargo uygulamasında yaptırıma uyduğunu anımsatarak, “O dönemde yüzde 56 oranında İran’dan petrol ve petrol ürünleri alımı söz konusuydu. Ama ambargo kararıyla bu alım yüzde 18-16 civarına düşürüldü. Ambargoya uyuldu. Şimdi ise TÜPRAŞ, ABD’li yetkililerle yaptığı görüşmeler çerçevesinde muafiyet veya kısmen daha az sınırlama beklentisindeydi. Türkiye’ye muafiyet tanınması sonrasında bu konu 6 ay sonra yeniden gündeme gelecek.
İran açısından bunun faturası farklı tabii oluyor. "Ama Türkiye azaltma yoluna gitti" diye konuştu.
Peki doğalgaz ticaretinde durum nedir? diye sorduğumuzda Sezer, “İran ile doğalgaz ithalatımız yıllık 9.6 milyar metreküp civarında. Bu doğalgaz alımı için 2018 yılı sonunda 1.8 milyar dolar düzeyinde ödeme rakamı olacağı tahmin ediliyor. Geçtiğimiz yılda bu rakam 2 milyar dolar mertebesindeydi. Bu ticaret, İran’la bizim 1996 yılında imzaladığımız anlaşmayla doğalgaz alımı gerçekleşiyor” bilgisini verdi.
İran’a yaptırım paketinden Türkiye’nin enerji dışındaki sahalarda beklenildiği gibi olumsuz etkilenmeyeceği görüşünü de aktaran Sezer, “Geçmiş yıllardaki ihracat verilerine baktığımızda Türkiye’nin İran’a ambargo uygulandığı dönemlerde satışında artış gözlemleniyor. Sınır ticareti bulunması nedeniyle ilaç ve gıda maddeleri de yaptırım kapsamında olmadığından artış olabiliyor. Türkiye ile İran’daki iş adamları daha önceki ambargo sürecinde neyi nasıl aşacaklarını keşfetmiş durumda. Dolayısıyla Kapalıçarşı ticareti ve sınır illerindeki alışveriş ile ekonomik hareketlilik olabilecektir. Hatta Doğu Anadolu’da özellikle Van ilindeki esnaf, ticari kesimler bölgede refahta artış olacağını hatta vergi rekoru kırabileceklerini düşünüyorlar” dedi.
ABD, İran’ı yaptırımlar ile köşeye sıkıştırabilecek mi?
İran uzmanı Mehmet Koç, İran’da yönelik birinci yaptırım paketi yürürlüğe girdiğinden beri ülkedeki ekonomik gelişmeleri yakından izlediklerini kaydederek, “Özellikle döviz ve altın borsasında ciddi hareketlilik oldu. İran Riyali ciddi değer kaybı yaşadı, yüzde 200’ler civarında kayıp oldu. Hatta bir ara yüzde 300 değer kaybı gözlendi sonrasında gerileme yaşandı. Amerikan Doları’nda öngörülen etkiyi ise yaratmadı. Hatta İran’ın bilinçli bir şekilde dalgalanma yapılmasına izin verdiği ve asıl 4 Kasım sonrasında meydana gelebilecek tepkiyi kısmen kontrol altına almış olduğu da söyleniyor. Kısmen küçük oranda da olsa dolar ve altında düşüş de oldu” diye konuştu.
Koç, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin 2006’da başlatarak 2012’ye değin kapsamını genişlettiği bir yaptırım paketine kıyasla şimdi ABD’nin daha detaylı ve geniş bir yaptırım paketini uygulamaya koyduğunu da belirtti. Ancak bu sefer işin içerisinde Birleşmiş Milletler’nin (BM) olmamasını en önemli fark olarak işaret eden Koç, “ABD bunu tek taraflı olarak dayatmaya çalışıyor ve üçüncü tarafların uyması için de ciddi tedbirler almış durumda. Bu yaptırım paketi amacına ulaşır mı noktasında İran’ın içerisindeki gelişmelere bağlı. ABD’nin amacı, İranlı yetkililerce de sürekli dile getirildiği üzere devlet ile milleti karşı karşıya getirmek. Eğer bunu başarırsa ve devlet kendini baskı altında hissederse, bunu bir bekaa problemi veya birlik-bütünlüğü için tehlike olarak görürse masaya döner. Diğer türlü ABD’deki gelecek başkanlık seçimlerine kadar bu oyunu sürdürmeyi ve buna direnmeyi planlıyor” dedi.
ABD’nin Türkiye dahil işbirliği yapan ülkelere yönelik 6 ay süreyle tanıdığı bir imtiyaz olduğunu İran eğer 6 ay sonra masaya oturmazsa sıkıntı yaşanabileceğini belirten Koç, ancak o zaman da Çin, Avrupa Birliği gibi küresel aktörlerin takınacağı tutuma bakmak gerekeceğini söyledi.
Aydın Sezer de, “AB ülkeleri, Çin tarafından İran’a uygulanan ambargo için BMGK kararına uygun olmadığı yaklaşımı var. Kısa dönemde ABD’nin amacına ulaşacağını zannetmiyorum. Ama 6 ay sonra bunu nasıl uygulayacağıyla ve ne kadar durumu sertleştireceğiyle de değerlendirmek gerekecektir. Ama kısa vadede İran’ın köşeye sıkıştırılacağını zannetmiyorum” diye konuştu.
Türkiye açısından ise İran’a yönelik petrol ambargo konusuna bütünsel bir yaklaşımla bakmak gerektiğini belirten Sezer, Türk–Amerikan ilişkilerinde Suriye başlığı, Halkbankası sorunu, Rusya’dan S-400’ler alımı, F35 askeri uçakları gibi konuların seyrine bağlı olarak İran’a yaptırımlar meselesini değerlendirmek gerektiğini söyledi. Sezer, “Siyaseten Türkiye’nin hem ABD hem de İran’la ilişkilerini etkileyecek bir süreç. Siyasette konu ne tarafa evrilecek oraya bakılmalı” görüşünü dile getirdi.