Türkiye'nin mali olarak bağımsız olmadığını, ekonomik olarak büyük ölçüde egemen güçlerin elinde bulunduğunu belirten CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, sanayide hammadde ithalatı gerçekleşmemesi halinde üretim yapılamadığını vurguladı.
Kılıçdaroğlu, partisinin TBMM Grup Toplantısı'nda yaptığı konuşmada, Türkiye'ye adalet gelinceye kadar mücadele edeceklerini belirtti.
Eski başbakanlardan Bülent Ecevit'i ölümünün 12'nci yılında andıklarını ifade eden Kılıçdaroğlu, Ecevit'in bütün varlığını Türk halkına adamış bir lider olduğunu, çağdaş Türkiye'nin inşası için mücadele ettiğini kaydetti.
Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu:
"O, ister Türkiye'de ister yurt dışında olsun soydaşlarımızı ve vatandaşlarımızı korumak için her türlü kararı hiç kimseye danışmadan, kimseye boyun eğmeden yerine getiren biridir. Çünkü o Mustafa Kemal Atatürk'ün bütün ilkelerini içselleştirmiş bir kişidir. O, Kıbrıs'ta soydaşlarımız katledilirken, Kıbrıs'a gidip, barışı sağlayan liderdir. O bir mücadele insanıdır, o dönem dönem eleştirildi, 'milliyetçi değildir' diye, ama hiç kimsenin en ufak bir endişesi dahi yoktur. Kıbrıs'a çıktığında engel oldular, ambargo uygulandı, ama o hiç kimseye boyun eğmedi. Onun milliyetçilik anlayışı, Akdeniz'in sularında, Kıbrıs'taki Beşparmak Dağları'nda yazılıdır. Onun milliyetçilik anlayışı afyon tarlalarındaki milliyetçilik anlayışıdır. Hiç kimseye gitmedi, özür dilemedi. Irak'ın Amerikalılar tarafından işgal edilmesine veya müdahale edilmesine her seferinde karşı çıktı. Eğer bugün Orta Doğu'da yaşanan bu derin dramlar varsa 16 yıldır iktidarda olanların yol açtığı dramlardır."
"Sen bize hakkını helal et Osman Kaptan"
Kemal Kılıçdaroğlu, dünya ikincisi olan Ampute Milli Takımı'nı kutladı. Takım kaptanı Osman Çakmak'ın kaçırdığı penaltı sonrası, "Ben 5 Kasım'da mayına basıp ayağımı kaybetmiştim. Demek ki 5 Kasım bana yaramıyor." diyerek, hellallik istemesine değinen Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu:
"Sevgili Kaptan, hepimiz sana hakkımızı helal ediyoruz. Sen bu ülke için mücadele ediyorsun, yeri geldi ayağın olmadı, yeri geldi elin olmadı, yeri geldi gözün olmadı, bedeninden bir parçayı bu ülke için verdin. Bu ülkenin 81 milyonunun hakkı sana hellaldir, sen bize hakkını helal et Osman Kaptan." dedi.
"Bir başka güce teslim olmamaları gerekir"
Sık sık adaletten bahsettiklerini, adaletin insan olmanın gereği olduğunu belirterek, "Adalet yıpranırsa devleti çökertirsiniz." diyen Kılıçdaroğlu, adaletin devletin temelini oluşturduğunu vurguladı.
Adaleti dağıtacak hakimlerin, bu kavramı yıpratmamaları için hukukun üstünlüğüne ve vicdanlarına göre karar vermesinin önemine değinen Kılıçdaroğlu, adalet dağıtanların bir başka güce teslim olmaması gerektiğini kaydetti.
Teslim olunması durumunda adaletin değil, gücün iradesinin dağıtılacağını anlatan Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
"O nedenle adalet kavramı üzerinde herkesin durması gerekiyor. Bunu şunun için anlatıyorum; bir uyuşturucu baronu, daha önce gözaltına alınmıştı, tutuklanmıştı. Ergenekon, Balyoz döneminde bu uyuşturucu baronu, gizli tanıktır. Zekeriya Öz bunu getirmiştir, 'Sen şu ifadeleri şunlar için ver' demiştir. Sonra onun kumpas olduğu çıktı ortaya ve uyuşturucu baronu tekrar gözaltına alındı. Mahkemeye çıktı tutuklandı. Ama bir süre sonra bu baron serbest bırakıldı. Tahliyeyi veren hakim, 'İktidar partisinden eski bir milletvekili beni defalarca aradı, tahliye edilmesi yönünde baskı yaptı bana, devletin bu konuda bir duyarlılığı olduğunu söylüyor' dedi. Devletin duyarlılığını ben biliyorum. O devletin kimin devleti olduğunu da ben gayet iyi biliyorum. O devlet, Türkiye Cumhuriyeti'ni hançerleyen devlettir. O devlet, Ergenekon, Balyoz'u yaratan devlettir. Bugünkü iktidarın da o devlete hizmet ettiğini biz gayet iyi biliyoruz. 15 Temmuz'u unutmadık, gizli tanık. Neymiş, devlet koruyormuş, hakime baskı, hakim serbest bıraktı. Savcı itiraz ediyor yeniden tutuklama kararı çıkıyor, ne bu uyuşturucu baronunu bulabiliyorsun ne de üç adamını. Bu mudur adalet? Bu adaleti yaratan kişi, şimdi sarayda oturan kişidir. Böyle bir adaleti Türkiye'nin başına musallat eden kişi, sarayda oturan kişidir. O nedenle yargı böyle bir açmazla karşı karşıya."
"Acaba içeriden birisinin yine telefon etmesi mi lazım"
Yargının bir de başka bir cephesi olduğunu, iddianamesi yazılmadığı için Osman Kavala'nın bir yıldır tutuklu bulunduğunu anımsatan Kılıçdaroğlu, sivil toplum örgütünde çalışan Kavala'nın bir yıldır tek kişilik odada tutulduğunu belirtti.
Kemal Kılıçdaroğlu, "Bunun için acaba içeriden birisinin yine telefon etmesi mi lazım. Bir uyuşturucu artı dolar baronunun araya girmesi mi lazım? Bu hakimlerde din ve vicdan yok mu? Bir yıldır tek kişilik odada esir gibi tutuluyor. Eren Erdem aynı şekilde. Peki nasıl oluyor da Eren Erdem kaçacak diye içeride, uyuşturucu baronu dışarıda. Bu mu adalet? Bu adalet anlayışını özellikle AK Parti'ye oy veren vatandaşlarımın vicdanına teslim ediyorum." diye konuştu.
Eren Erdem olayında da bir gizli tanık olduğunu, bu kişinin Erdem'e attığı mesajda, "Bana Turgay Uğur vasıtasıyla ulaştılar, vergi borçlarımı kapatacaklar, senin hakkında bazı suçlamaları yapmamı istiyorlar." dediğini öne süren Kılıçdaroğlu, bu baskıyı yapan savcının derhal görevden alınması gerektiğini vurguladı.
Bu kişinin, mahkemede de mesajdaki ifadelerini tekrarladığını ancak Erdem'in tutukluluğunun sürdüğünü belirten Kılıçdaroğlu, "Adalete olan güvenin sarsılmasına kaynaklık eden, adaleti dağıtan hakimlerdir. Onların dik ve onurlu durmaları lazım." dedi.
Berkin Elvan'ın cenazesine katıldığı için Berkay Ustabaş isimli öğrencinin, 11 aydır tutuklu bulunduğunu anlatan Kılıçdaroğlu, "Bu da içeride. Niçin? Uyuşturucu baronu değil. Niçin? Arkasında Trump gibi Merkel gibi biri yok. İktidarda dayısı yok, FETÖ borsasına dahil olacak parası yok. Aynı şekilde 85 yaşında bir kadın cezaevinde. Cezaevinde kalamaz raporu var ama içeride. Neden? Bununda parası, pulu yok. Bunlar adalet dediğimiz kavramı yıpratan olaylardır. Adaletin, HSK'nın kendisine gelmesi lazım. O yargıçların görevden alınması lazım." değerlendirmesinde bulundu.
Kaşıkçı cinayeti
Suudi gazeteci Cemal Kaşıkçı cinayetine de değinen Kemal Kılıçdaroğlu, cinayetin programlanarak işlendiğine işaret etti.
Kılıçdaroğlu, "Kaşıkçı'yı nasıl öldüreceklerini planladılar, Suudi Arabistan'dan geldiler. Uçaklarla geldiler. '2 gün sonra kurban gelecek' dediler, 2 gün sonra gittiler, öldürdüler, cesedi parçalandı. Bu işi yapan bütün uzmanlar geldiler. Ellerini kollarını sallayarak da yurt dışına çıktılar. Başkonsolos dahil." dedi.
Bu olayla siyasetin çöktüğünü, siyasetin adalete gölge düşürdüğünü bir kez daha gördüklerini vurgulayan Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu:
"Katiller gelecek, cinayeti işleyecek, bundan iktidar sahiplerinin haberi olacak. Ses kayıtları olacak, bir iddiaya göre ayrıca görüntü kayıtları olacak, nasıl öldürüldüğü ifade edilecek ama katillerin gitmesine izin verilecek. Niçin izin veriliyor katillerin gitmesine, hangi gerekçeyle? Papaz nasıl yurt dışına gittiyse katiller de öyle yurt dışına gitti. Bunu hiç kimse unutmasın. Papaz nasıl gitti? Ne diyordu Erdoğan, 'Bu fakir bu görevde olduğu sürece o papazı benden alamazsın' diyordu. Papaz uçtu, beyefendi sarayda. Beyefendi yerinde. Katiller de gitti. Hiç değilse papaz katil değildi. Ama 15 kişilik katil ordusu geldi, cinayeti işlediler, ellerini kollarını sallayarak iktidarın gözetiminde VİP'ten çıkıp gittiler. Sonra sen kalkıp bana 'Bu ülkede adalet var' diyeceksin."
İktidarın uluslararası sözleşmelerin kendisine verdiği hakkı kullanmadığını belirten Kılıçdaroğlu, konsoloslukların dokunulmazlığı olmadığını, cinayet işlenmesi durumunda tutuklama yoluna gidilebileceğini ifade etti.
Kendisinin hangi gerekçeyle bunların serbest bırakıldığını sorduğunda, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın sözcüsünün "Kılıçdaroğlu Kaşıkçı olayını kapatmaya çalışıyor." dediğini aktaran Kılıçdaroğlu, buna ancak mizah dergisinde rastlanabileceğini belirtti.
Kemal Kılıçdaroğlu, şu görüşlerini paylaştı:
"Bir daha söylüyorum; Erdoğan ve ekibi katilleri, Suudi Kralı'nın isteği üzerine serbest bıraktı ve gittiler. Katillere göz yumanlar, katillerin ellerini kollarını sallayarak Türkiye'den çıkmasına imkan verenler, cinayet ortağıdırlar, bu kadar basit. Danışmanı, 'Olayı fazla deşelemeden halledecek Erdoğan' diyor. Şimdi, yazı yasağı getirmişler. 'Olayı fazla deşelemeden', 'Bu olayı nasıl kapatırız' demektir, 'Suudi Kralı'nın gönlünü nasıl hoş tutarız' demektir. Merkel'e, Macron'a, Trump'a teslim oldun, Suudi Kralı'na da teslim oldun. Hani sen dünya lideriydin. Nasıl bir dünya lideri? Oyuncak lider, herkesin tokat vurup sonuç aldığı lider. Böyle liderlik mi olur? Ben senin şahsına bir şey söylemiyorum. Beni üzen Türkiye Cumhuriyeti'nin itibarını yerlerde süründürmen."
"Kaşıkçı cinayeti için Türkiye neden seçildi"
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, promptere bakmadığı bir sürede, "Biz elimizdeki bilgi ve belgelerin kopyalarını Suudilere verdik" dediğini öne süren Kılıçdaroğlu, bu sözün bir itiraf niteliğinde olduğunu belirtti.
Suudilerin belgeleri gördüklerinde şaşırdıklarını ileri süren Kılıçdaroğlu, şu ifadeleri kullandı:
"Aslında fail belli, ben de biliyorum cinayete ortak olanlar belli. Talimatı verenler belli. Suudi Arabistan'dan bir yetkili talimat vermese 15 kişilik cinayet ekibi buraya mı gelir? Hepsi kamu görevlisi. Bu 15 kişinin Türkiye'ye gelmesi talimatını kim verdi? Ben de biliyorum, sen de biliyorsun. 'Elimizde başka bilgi, belge yok değil var' diyor. Yani henüz daha Suudilere vermediği bazı bilgiler var. Ne demektir? Sen bu cinayeti biliyordun, bu gazetecinin nasıl öldürüldüğünü biliyordun. Elinde belgeler, bilgiler vardı, henüz daha büyük bir kısmı açıklanmamış. Peki kardeşim sen bu katilleri niye serbest bıraktın? Adalet Bakanlığını, Dışişleri Bakanlığını, Cumhurbaşkanlığı makamını neden devre dışı tuttun.
Kaşıkçı cinayeti için Türkiye neden seçildi? Niye 'Türkiye'ye git' dediler. Bir sürü yer var, niye Türkiye. Çünkü şunu çok iyi biliyorlardı. Erdoğan avuçlarının içinde, her dediklerini yaptırabilirler. Teslim alınan bir cumhurbaşkanı var, teslim alanlar da dünyanın egemen güçleri. Yok edilmesi gereken bir gazeteci var, yok edilmesi gereken yer de İstanbul. Çünkü Erdoğan teslim alınmış vaziyette."
"Türkiye mali olarak bağımsız değil"
Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün iki temel ilkesinin siyasal ve ekonomik bağımsızlık olduğunu anlatan Kılıçdaroğlu, siyasal bağımsızlığı hala kendi elinde bulunan Türkiye'nin, mali olarak bağımsız değil, ekonomik olarak büyük ölçüde egemen güçlerin elinde bulunduğunu öne sürdü.
Kılıçdaroğlu, tarım sektöründe tüketilen ürünlerin Batı'dan ithal edildiğini, Türkiye'nin özellikle et ithalatında AB ülkeleri arasında birinci sırada olduğunu, sanayide hammadde ithalatı gerçekleşmemesi halinde üretim yapılamadığını savundu.
Türkiye'nin adım adım egemen güçlerin tuzağına düştüğünü ileri süren Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:
"Türkiye, şu anda borç tuzağı içindedir. Duyun-u Umumiye kurulmadı ama şu anda egemen güçlerin talimat verip sonuç aldıkları bir sürecin içindeyiz. 'Faiz yükselsin' diyen Batı'nın egemen güçleri, 'faiz yükselmesin' diyen Erdoğan. Faiz yükseldi, onların beklentilerine uygun olarak tam 3 kat. O zaman şu soru çok önemli: Türkiye'yi Batı'nın egemen güçleri mi yönetiyor, sarayda oturan zat mı? Türkiye'nin ekonomik bağımsızlığı aşama aşama elinden alınıyor ve onların talimatlarına göre gereği yapılıyor. Bir gazeteci içerde; telefon ediyor, serbest bırakılıyor. Bir gecede iddianame hazırlanıyor, ertesi gün mahkemeye çıkarılıyor ve birkaç içinde tahliye edilip Almanya'ya gidiyor. Bu güç ne gücüdür? Para gücüdür, teslim alma gücüdür."
Suudi Arabistan ile de benzer sürecin yaşandığını iddia eden Kılıçdaroğlu, "Suudi Kralı telefon etti, bir değil, '15 katili ve başkonsolosu bize getir' diye. Niye büyükelçini çekemiyorsun? 'Benim ülkemde cinayet işlenmez, ya bana katilleri teslim edersin veya ben büyükelçimi göndermem.' diyebilir mi, diyemez. Çünkü para, Batı'nın egemen güçleri teslim aldı." diye konuştu.
"Neden bu çocukları ölüme mahkum ediyorsunuz?"
Kemal Kılıçdaroğlu, Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak'ın bütçe görüşmelerinin yapıldığı Plan ve Bütçe Komisyonu'nda, "10 Ağustos'ta bir ülkenin başkentinde Türkiye'ye yönelik finansal saldırının gerçekleştirildiği" yönünde açıklamada bulunduğunu belirterek, söz konusu ülkenin neresi olduğunu sorduklarını, çünkü bu ülkeye karşı hep birlikte mücadele edilmesi gerektiğini vurguladı.
Kılıçdaroğlu, konuya ilişkin önergeyi CHP Grup başkanvekillerinin verdiklerini ancak bu konunun açık veya kapalı oturumda görüşülmesine yönelik taleplerinin reddedildiğini aktararak, "Buradan AK Parti Genel Başkanı Erdoğan'a ve Berat Albayrak'a sesleniyorum: Eğer Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ne karşı bir ülkenin başkentinde operasyon düzenleniyorsa, o ülkeyi bize açıklamak sizin görevlerinizden birisidir. Eğer açıklamazsanız yalan söylüyorsunuz." dedi.
Ekonomik sıkıntılar nedeniyle bazı hastanelerde hayati tehlike bulunmadıkça ameliyatların yapılamamasının ardından ilaç sıkıntısının da baş gösterdiğini anlatan Kılıçdaroğlu, Tüm Eczacı İşverenler Sendikasının "ağrı kesici ve grip aşısı miktarının yeterli olmadığı" yönündeki açıklamasını aktardı.
SMA hastalarının bir dozu 125 bin dolar olan ilaçlarının, sosyal bir hukuk devleti olan Türkiye'de devlet tarafından temin edilmesi gerektiğini vurgulayan Kılıçdaroğlu, "Neden bu ilacı almıyorsunuz? Neden bu çocukları, annelerinin gözünün önünde ölüme mahkum ediyorsunuz? Eğer sizde vicdan varsa, ahlak varsa, adalet varsa, insan sevgisi varsa, 'Çocuklarımız bizim için değerlidir.' diyorsak bunu sağlayın." diye konuştu.
"Birilerine koltuk, para verecekler"
Kılıçdaroğlu, ekonomik krizden çıkış için CHP olarak iktidara 13 maddelik bir öneri listesi sunduklarını, aynı zamanda bütün sosyal tarafların katılımıyla çözüm üretebilecek "Ekonomik ve Sosyal Konsey" kurulmasını da önerdiklerini anımsatarak, "İtibar etmediler. Yeni bir kurum kurmuşlar, kısa adı FİKKO. Finansal İstikrar ve Kalkınma Komitesi. Bütün bu krizi aşacaklarmış. İşçi, işveren, sanayici, emekli, çiftçi, reel sektör temsilcisi yok. Niçin? Birilerine koltuk, para verecekler, onun için." değerlendirmesini yaptı.
Döviz kurunda gerileme olduğunu ancak enflasyonla mücadele kapsamında Hükümetin çalışmalarından sonuç alınamadığını savunan Kılıçdaroğlu, AK Parti iktidarlarının satarak ve borçlanarak Türkiye ekonomisini bu hale getirdiğini ileri sürdü.
Kılıçdaroğlu, geçen haftaki CHP Grup Toplantısında 15 Temmuz şehit yakınları ve gaziler için toplanan paranın akıbetini sorduğunu anımsatarak, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Nereye gitti bu para? 15 Temmuz şehitlerinin yakınlarına, gazilere soruyorum, 'Size para verildi mi?' Hayır. Kim yedi bu parayı? Ben bunu soruyorum, 'Vay şehitleri, gazileri rahatsız ediyor.' Bu para şehit yakınlarına, gazilerimize dağıtılacak, takipçisi de CHP olacak. Allah bilir bu gaziler ve şehit yakınları için topladıkları parayı da iç ettiler. Vakıf kurulacakmış da sonra dağıtılacakmış. Bir ayda kur. Aradan geçti yıllar, nerede, hangi bankada bu para, kim kullanıyor? Bütün şehit yakınları ve gazilere sesleniyorum: Sizin hakkınızı korumak CHP'nin namus borcudur."
"12 milyon 400 bin metrekare daha fazla inşaat alanı"
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, İstanbul'da 76 proje için öngörülenden 12 milyon 400 bin metrekare daha fazla inşaat alanı tahsis edildiğini iddia etti.
AK Parti belediyelerinin İstanbul'a ihanet ettiklerini öne süren Kılıçdaroğlu, "İstanbul'da trafik derdi olmaksızın yaşamak istiyorsanız, 'İstanbul'un rantını İstanbullu hakça paylaşacak' diyorsanız, İstanbul'un bağrındaki hançeri çıkarmak istiyorsanız yekiyi vereceğiniz tek bir parti vardır, CHP'dir." ifadelerini kullandı.
Kılıçdaroğlu, 76 şirkete verildiğini öne sürdüğü 240 milyar liraya ilişkin herhangi bir vergi ödemesinin de görünmediğini belirterek, şöyle devam etti:
"Bunların adı vergi şampiyonları listesinde var mı? Hayır. 53 kişi 'adımızı açıklamayın' demiş Maliyeye. Vergi vermek onurlu bir görev. 'Ben bu ülkeye vergi veriyorum' diye gezerim. Bunlara soruyorum, siz ne kadar vergi verdiniz? Asgari ücretli vergi veriyor. Mutfakta yangın var, vatandaş perişan. Hem vergi veriyor hem de enflasyonun altında eziliyor. AK Parti'li kardeşlerime seslenmek istiyorum: AK Parti demek pahalılık demektir. AK Parti iktidarı enflasyon demektir. Aldılar enflasyonu ta yukarılara çıkardılar. 16 yılda işsizlik bitecekti, İşsizlikle Mücadele Programı açıkladılar, gençler işsiz. AK Parti iktidarı demek israf demektir. Uçan, yazlık, kışlık saray; efuliler, ejder meyveleri, adını bilmediğimiz bir sürü neler varsa burada var. İsraf haramdır, AK Parti'ye oy verirsen harama ortak olursun. AK Parti iktidarı demek, pahalı gübre, pahalı mazot, çaresiz çiftçi, emeklilikte yaşa takılmak, niteliksiz, kalitesiz eğitim, borç batağına sürüklenen esnaf, itibarsız dış politika, Londra'daki bir avuç tefeciye hizmet eden iktidar demektir."
"Gözünü toprak doyursun kardeşim"
Kılıçdaroğlu, sarayda enflasyon sorunu bulunmadığını belirterek, "Beyefendi diyor ki 'Maaşım az, yüzde 26 zam yapacağım.' Gözünü toprak doyursun kardeşim. Her ay 59 bin lira alıyorsun, yetmiyor bir de emekli aylığı alıyorsun. Çifte kavrulmuş maaş alıyorsun. Bu yetmiyor, 'Yüzde 26 zam yapacağım' diyorsun. 'Benim maaşım 74 bin 500 lira olacak.' diyor. Peki ayda 1600 lira ile gariban işçi nasıl geçinecek, onu düşünen var mı?" diye konuştu.
AK Parti'ye oy veren seçmene seslenen Kılıçdaroğlu, "Ne istedilerse verdin ama ders vermedin. Şimdi sıra geldi ders vermeye. Bunların bir derse ihtiyacı var ve o dersi verecek olan da bu ülkenin insanı." ifadelerini kullandı.
Bu arada salona gelişi sırasında Kılıçdaroğlu'na, Balıkesir Kadın Platformu tarafından zeytin dalı ve zeytinyağı ikram edildi, partililer de "Güzel Günler Göreceğiz" şarkısını seslendirdi.
Öte yandan, LÖSEV tarafından salonda bulunanlara "Yaşasın Lösemili Çocuklar" yazılı maskeler dağıtıldı.