TÜSİAD Başkanı Erol Bilecik, 'Sürdürülebilir Tarım İlkeleri'' toplantısında konuştu.
İşte Bilecik'in konuşmasından satır başları:
Sayın Nihat Gökyiğit, Sayın Genel Müdürüm, Değerli Konuklar, Değerli Basın Mensupları,
Sizi, şahsım ve TÜSİAD Yönetim Kurulu adına sevgi ve saygıyla selamlıyorum.
İş Dünyası, Sürdürülebilir Kalkınma Derneği ve Global Compact Türkiye işbirliğinde gerçekleştirdiğimiz “Sürdürülebilir Tarım İlkeleri” toplantımıza hoş geldiniz. Bu değerli toplantıda sizinle birlikte olmaktan büyük memnuniyet duyuyorum.
Tüm bu sorunları gündemine alan Birleşmiş Milletler Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri, küresel çapta fayda sağlayan bir model üzerine odaklanıyor. Küresel sorunların çözümü için ulusal ve uluslararası işbirliklerini de ön plana çıkarıyor. Çünkü bu hedeflerin hayata geçirilebilmesi için hükümetlerin, sivil toplumun, iş dünyasının ve akademinin birlikte bir harmoni içinde çalışması şart.
Değerli Konuklar,
“Çevremizi o kadar çok değiştirdik ki, şimdi bu çevreye uyabilmek için kendimizi değiştirmek gerekiyor”. Bugün dünyada olduğu gibi Türkiye’de de sürdürülebilirlik konusunda bir hareket ve dönüşüm süreci yaşanıyor. Ekonomik, sosyal ve çevresel etkileri ile yaşanabilir bir yeryüzü meselesini gündemde tutmak ve yapılacakların “bir ucundan tutmak” için bizler de kollarımızı sıvadık.
Bu anlayışla, TÜSİAD, SKD ve Global Compact işbirliğinde başlattığımız ve sürdürülebilir kalkınma hedeflerini merkeze alan etkinlik serimizin bugün bir araya geldiğimiz üçüncüsünü, sürdürülebilir tarım ve gıdaya erişim konusuna ayırdık. Çalışmamız, uzak gelecek ile ilgili değil. Değişim çoktan başladı ve zaman geçtikçe hızlanarak devam ediyor. Biz, geleceğin sorumluluğunu bugün üstleniyoruz. Çünkü, gelecek asla beklemez.
Sevgili Konuklar,
Dünyadaki gelişmeler, tarım sektörüne yeni bir bakış açısını gerektiriyor. Gelişmiş ve gelişmekte olan diğer ülkelerde olduğu gibi Türkiye ekonomisi içinde de tarım sektörünün payı, doğal olarak azalıyor. Ülkemizde tarım sektörü iklim değişikliği, parçalanmış arazi yapısı, verim düşüklüğü, yaşlanan tarım nüfusu gibi birçok yapısal sorunla karşı karşıya. Buna rağmen tarım halen çevresel, sosyal ve ekonomik sürdürülebilirlik açısından stratejik konumda. Sektörde piyasanın etkin işleyişinin sağlanmasından, katma değeri yüksek üretime, çok çeşitli alanlarda iyileştirmelere ihtiyaç duyuyoruz. Ve tüm bu iyileştirmeler;
* Karasal yaşam sorunlarına ve açlığa, son verilmesinde,
* Sorumlu tüketim ve üretimden, temiz su ve sıhhi koşullara kadar birçok sürdürülebilir kalkınma hedefinin gerçekleştirilmesinde rol oynayacak.
Sayın Genel Müdürüm,
Gıda ve tarım sektörü gerek yatay, gerek dikey, çok boyutlu yapısı nedeniyle zorlu bir sektör. Ancak iş dünyası olarak bize düşen bahane değil, çare aramaktır. Çözüm için farklı unsurlara yönelik sizlerle paylaşmak üzere çeşitli çalışmalar yürütüyoruz. İş dünyasının çalışmalarına Bakanlığımız tarafından gösterilen ilginin her zaman motivasyonumuzu çok artıran önemli bir itici güç olduğunu belirtmek isterim.
Değerli Misafirler,
“Geleceği tahmin etmenin en iyi yolu onu yaratmaktır”. Geleceğimizin bugünden daha sürdürülebilir, adil ve eşit olması için çalışmaya şimdiden başlamalıyız. İşte tam da bu nedenle, TÜSİAD, SKD ve Global Compact üyelerinin katkıları ile hazırlanan “Sürdürülebilir Tarım İlkeleri: İyi Uygulamalar Raporu” son derece kıymetli. Sektörde faaliyet gösteren, iş dünyasının önde gelen temsilcilerinin bu alanda yaptıkları iyi uygulamalar, hepimize örnek olacak nitelikte. Süt, patates ve fındık gibi çeşitli ürünlerde; inovasyon, finans ve işgücü gibi farklı alanlarda hayata geçirilen uygulamalar sektörün geleceği için ümit verici.
Tarım sektöründe herkes bilir, “Tarlada izi olmayanın harmanda yüzü olmaz”. Sürdürülebilir bir tarım sektörü için bugünden iyi uygulamalarını hayata geçiren ve Rapor’a katkıda bulunarak tarlada iz bırakan, sektöre ışık tutan tüm şirketlere teşekkürü bir borç bilirim.
Sevgili Konuklar,
Sürdürülebilirlik, ne yaptığımızdan çok “nasıl” yaptığımızla ilgilidir. Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri, multidisipliner yapıları nedeniyle farklı paydaşlar arası işbirliği olmadan düşünülemez. Biz de katılımcılık ilkesini bu etkinlik serimizin merkezine aldık. Neticede çok sayıda paydaşı bir araya getirdiğimizi görmek beni ayrıca memnun etti.
Ev sahipliği için Değerli Nihat Gökyiğit ve Tekfen Holding’e, bu başarılı Rapor’u ve etkinliği mümkün kılan paydaşlarımız SKD ve Global Compact Türkiye’ye; Rapor’un sponsorlarına; değerli panelistlerimize ve moderatörümüze teşekkür ederim.
Değerli Misafirler,
Yarının dünyası bugünden yaratılır. Daha yaşanabilir bir dünya için ortak hayallerimiz ve ortak vizyonumuz, bugün bu salonda bizleri buluşturdu. Unutmamak gerekiyor ki bir tek dünya ve bir tek gelecek var. O halde, daha iyi bir gelecek için neyi sürdürmeliyiz?
Elbette, sürdürülebilirlik atağımızı sürdürmeliyiz. Bunun için de sadece ekonomide değil; aynı zamanda demokrasi, insan hakları, hukuk devleti ve özgürlükler alanlarında gelişmeyi sürdürmeliyiz.
Yarınlarımız için son derece önemli olacağına inandığım bu etkinliğimizin tüm katılımcılarımız için verimli geçmesi temennisiyle hepinizi bir kez daha TÜSİAD Yönetim Kurulu adına saygıyla selamlıyorum. Ve etkinliğimize katılımlarıyla bizlere onur veren Değerli Nihat Gökyiğit’i açılış konuşmalarını yapmak üzere davet ediyorum.
Değerli Konuklar,
'Sürdürülebilirlik' kelimesi, insanlık tarihine bakıldığında çok yeni sayılır. İlk defa 1987 yılında kullanılan sürdürülebilirlik; üretkenlik ve çeşitliliğin devamlılığının sağlanması olarak tanımlanır. Başka bir deyişle; bugünkü neslin ihtiyaçlarının, gelecek nesillerin ihtiyaçlarından ödün verilmeden karşılanması da diyebiliriz.
Sürdürülebilirlik kavramı bugün pek çok alanda karşımıza çıkıyor. Hepsinin bir ortak paydası var, o da gelecek nesillere yaşanabilecek bir dünya bırakmak. “Yarını iyileştirmenin tek yolu, bugün neyi yanlış yaptığını bilmektir.”
Birleşmiş Milletler’in tahminine göre şu an dünya üzerinde 7,6 milyar kişi yaşıyor ve bu rakam an bean artıyor. Nüfus hızla artarken yaşam kalitemiz de geçmiş yıllara göre gelişme gösteriyor. Daha önceki nesillere kıyasla çok daha sağlıklı, daha uzun ömürlü, daha eğitimliyiz. Teknoloji, sağlık, toplumsal cinsiyet eşitliği konularında büyük yollar kat ettik.
Fakat ne yazık ki, tüm bu memnuniyet verici gelişmelere rağmen küresel eşitsizlik tarihteki en yüksek seviyede. Her sekiz kişiden biri sefalet içinde yaşıyor. Beş kişiden ikisi yeterli sağlık hizmetine erişemiyor. Anne-çocuk ölüm oranları hala çok yüksek. Milyonlarca çocuk halen eğitimden yoksun. Okyanuslarda yaşamın devam etmesi ve gezegenimizin bio-çeşitliliği büyük risk altında.
Ancak her şeye rağmen ben, olumlu taraftayım. “Dünya elden gidiyor” diye hayıflanmak yerine, gidişatın değişebilmesi için üzerimize düşenlere bakmayı tercih ediyorum