Boğaziçi Üniversitesi Ekonomi Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Burak Saltoğlu, ‘Ekonomide neler yapılabilir’in cevaplarını aradı. İşte Saltoğlu’nun Forbes Türkiye’de kaleme aldığı o yazı…
ABD’nin yaptırım kararlarıyla başlayan dalga ekonomide döviz kuru başta olmak üzere bir kriz fiyatlamasıyla bizi karşı karşıya bıraktı. Piyasalardaki aşırı olumsuz fiyatlamalar, makro temellerimizi de olumsuz etkileyerek gelecek dönem büyüme, enflasyon, işsizlik gibi parametrelerimizin üzerinde hasar yaratma riski doğurdu.
Merkez Bankası politikaları
BDDK ve TCMB tarafından koordineli bir aksiyon ile faiz artırılmadan kur spekülasyonu ciddi anlamda azaltıldı. Bu etkili hamle, kısa vadeli faizlerin artmasına neden oldu. Alman bu önlemler yerinde. Ancak bu hamlelerin belirli yan etkilerinin olma olasılığı da var. Bir aşamada bu yeni dengelemede bu etkiyle TCMB faiz aracının daha dengeli bir kullanımı önemli. Makro belirsizliklerden biri gelecek dönem enflasyonunun hangi seviyelere kadar gideceği. Yüzde 20’leri aşma olasılığı yüksek görünen enflasyon, Merkez Bankası’na ek bir hamle yapma zorunluğu getirebilir. Bu hamle de mümkünse sadeleştirme sonrası kullanılan ana gösterge faizi üzerinden gerçekleştirilmeli. Sonrasında özellikle enflasyon tekrar düşme trendine girdiğinde daha makul faizlere geri dönülebilinir. Bu noktada ABD ile işlerin iyileşmesi zaten piyasa dengelerinde hızlı düzelmeyi sağlayacak.
Hazine politikaları
Bu denli yüksek bir faiz seviyesinde uzun vadeli sabit faizli borçlanma yerine kısa vadeli sabit ya da değişken faizle borçlanma mantıklı olacak. Hazinenin zaten borç vadesinin yedi yıl gibi gayet iyi bir seviyede olması burada ciddi bir avantaj. Aynı şekilde yine TÜFE ya da değişken faizli borçlanma araçlarına yönelmek de mantıklı görünüyor. Yine sabit faizli tahvil ihraçlarında ödeme sıklığı altı ay yerine üç aya indirilebilir. Böyle- ce yatırımcının talep etmesi görece daha kolay olabilir. Dolar yerine yüksek faizli yen ya da euro borçlanma alternatifleri de değerlendirilebilir. Rusya’dan doğal kaynak ihtiyacı için de bir alternatif düşünülebilir. Hatta büyümeye endeksli tahvil ihraçları da düşünülebilir.
Yatırımcı güven kazanmalı
Bu tür dönemlerde bireysel yatırımcının döviz talebini azaltacak alternatiflere önem vermek gerekiyor. Getirilerinin enflasyon altında kalmaması riskine ilişkin daha güvenli alternatifler düşünen yatırımcı dövize yöneliyor. Bu noktada özellikle kısa vadeli hazine kağıtlarının vatandaş tarafından da alınabileceği bir ortam yaratılmalı. Yine farklı risk tercihleri olan tasarruf sahiplerinin TÜFE’ye endeksli getirisi yüksek ürünlere yatırım yapabilmesi de önemli.
Bankacılık sektörüne güven
Böyle dönemlerde yatırımcının mevduatlarım alamama paniği bazen para çekişlerine neden olur. Bu nedenle sözel açıklamaların yansıra halen 100 bin lira olan tasarruf fonu güvencesine günün şartlarına ve kurun artışını da dikkate alarak ciddi bir artış getirilmeli. Örneğin bu güvence seviyesi en az 300 bin lira gibi vatandaşın bankalara olan güvenini sağlama açısından daha yüksek bir seviyeye çekilebilir. Bu özellikle kısa ve orta vadeli stratejiler olarak düşünülmeli. En azından geçici bir süre bu seviyelere getirilebilir.
Maliye ve Bütçe Politikaları Ekonomi Bakanı Berat Albayrak’ın bahsettiği mali kural, piyasanın beğeneceği ve enflasyonun indirilmesi konusunda oldukça etkili bir önlem. Bütçe açığını sınırlamak ve mali disipline hükümetin vereceği önemi gösteren bu program enflasyon konusunda oldukça etkili olur. Para politikası gelinen noktada fazlasıyla kullanıldı ancak maliye politikaları uzunca bir süredir daha gevşek tutuluyor. Şu anda belki ek bir genişleme olmadan ‘normalleşme’ büyümeyi ciddi anlamda düzeltebilir.
ABD ile yaşadığımız bu politik gerginliğe karşı zaten almamız gereken bazı ekonomik önlemleri geciktirmeden almamız gerekiyor. Diğer yandan piyasaların merakla beklediği bütçe önlemleri, Orta Vadeli Plan yeniden gözden geçirilerek açıklanabilir.
Mali kural bu aşamada çok önemli rol oynayacak. Bankalardaki sorunlu kredilerin yeniden yapılandırmasına ilişkin bir yol haritası da hem yatırımcılara hem de piyasaya güven verecek bir hamle olur. Burada tüm bu politikaların bir eşgüdüm içerisinde hızlı bir şekilde sunulması şart. Örneğin 3 aylık bir istikrar planı sonra normalleşme gibi bir plan olmalı. Maliyetsiz çözüm yok. Ama öncelikle piyasaların sakinleştirilmesi adımları şart.