Milliyet yazarı Selva Demiralp, 'enflasyon neden düşmeli?' sorusunun yanıtını 5 maddede inceledi. İşte o yazı...
Hafta içinde açıklanan haziran ayı rakamıyla yıllık enflasyon yüzde 15’i buldu. Potansiyelin üzerinde büyüyen bir ekonomide enflasyonist baskıların oluşmasının kaçınılmaz olduğu, bu nedenle seçim öncesi dönemde hız verilen genişlemeci politikaların enflasyona sebebiyet vereceği uzunca bir süredir iktisatçılar tarafından dile getiriliyordu. Enflasyonda gözlenen trend maalesef bu endişelerin bir tezahürü.
Bu noktada geleceğe odaklanıp enflasyonla ilgili bazı yanlış anlamaları düzeltmek ve neden enflasyonla mücadelenin elzem olduğunu görebilmek gerekiyor:
1 - Enflasyonla mücadele için öncelikle mevcut mantalitenin değişmesi gerekiyor. Enflasyon uzun vadeli bir mücadele. Faizleri bugün artıralım, üç ay sonra düşürelim anlayışıyla yüzde 5’lik bir fiyat istikrarı yakalamak mümkün değil. Faizlerin “enflasyon beklentileri hedefe yaklaşana kadar” yüksek kalması gerekiyor. Bu süreçte sabırlı olmak ve Merkez Bankası tekrar toplumun güvenini kazanana kadar sıkı para politikası uygulamak şart.
2 - Enflasyonla mücadelenin nihai getirisi faizlerin kalıcı olarak düşmesidir. Çünkü uzun vadeli piyasa faizi belirlenirken kısa vadeli faizin üzerine enflasyon beklentisi eklenir. Dolayısıyla enflasyon düşmediği sürece piyasa faizi de düşmez. Buradan ironik bir şekilde “Faizleri düşürebilmek için önce yükseltmek gerek” sonucu çıkar. Ancak bunu yapmaz ve faizleri yükseltmeyi ertelerseniz, kısa vadede kontrolden çıkan enflasyon piyasa faizlerini daha da hızlı yükseltecektir.
3 - “Büyümenin bedeli enflasyonsa öderiz ve yolumuza devam ederiz” demek arabayı karakolun önüne park edip “Cezası neyse öderiz” demeye benziyor. Döndüğünüz zaman araba çekilmiş olduğundan sadece cezayı ödemekle kalmıyorsunuz bir de arabayı bulmanız gerekiyor. Kapasite üzerinde büyümek de benzer bir şekilde durduğu yerde kalmıyor. Cezayı enflasyonla ödedik, yüksek büyümeye devam diyemiyorsunuz. Çünkü yükselen enflasyon faize ve kura yansıyarak ekonomiyi soğutmaya başlıyor. Yani ekonomi er ya da geç üretim kapasitesine geri dönüyor ama geri döndüğünüz noktada daha yüksek bir enflasyonla yaşamak zorunda olduğunuzdan eski günleri mumla arıyorsunuz.
4 - Enflasyon sadece sermaye sahibinin sorunu değil. Emekli ve sabit gelir sahiplerinin de sorunu. Sene sonu enflasyonunun sene başından bilinmemesinin yarattığı belirsizlik çoğu zaman sabit gelirli kesimin aleyhine işler. En basitinden bir örnekle bu sene maaşınıza aldığınız zam oranı yüzde 13’ün altında kalırsa muhtemelen reel olarak maaşınız düşmüş olacaktır. Bu da alım gücünüzün azalması ve gelir dağılımının bozulması anlamına gelecektir.
5 - Enflasyon tek başına bir problem olmayıp ekonomiyle ilgili ciddi bir dengesizliğe işaret eder. Dolayısıyla, bizim önceliğimiz büyüme ve istihdam, enflasyonu sonra düşünürüz diyemezsiniz. Enflasyonu düşürmeden yatırımları canlandıramazsınız. Çünkü enflasyonun yarattığı belirsizlik ortamı yatırımcıyı ürkütür. Enflasyonu düşürmeden tasarrufları canlandıramazsınız çünkü reel mevduat faizinde yaşanacak belirsizlik tasarruf sahibini caydırır. Mesela sene başında yüzde 13 faizle yatırdığınız vadeli mevduat o zamanın şartlarında cazip bir reel faiz beklentisi sunsa da bugün itibariyla muhtemelen negatif feel faiz anlamına geliyor. Bunu bilen tasarruf sahibi harcamalarını öne çeker. Bu da dış borcu tetikler. Dolayısıyla, enflasyon gibi önemli bir dengesizliği göz ardı ettikçe diğer dengeleri de tutturamazsınız.