Geçen haftaya hem merkez bankası hem de Moody’s not indirimi nedeniyle ticari bankalar damga vurdu. Önümüzdeki hafta da sıra ile 13, 14, 15 Haziran günleri ABD, Avrupa ve Japonya merkez bankaları toplantıları var. Türkiye merkez bankası beklentilerin üzerinde 1.25 puanlık artışla politika faiz oranını 17.75 seviyesine yükseltti. Bir anlamda piyasanın önüne geçti ve en etkili silahını kullandı. Ancak sadece merkez bankası faiz operasyonlarıyla piyasalardaki tansiyon düşer mi? Ateşi biraz düşürür fakat tek başına önlemesi zor. Yüksek ateşe yol açan nedenleri tedavi etmek gerekecek. Cari açık, enflasyon gibi ekonomik sorunların giderilmesi yanında 24 haziran sonrası siyasi belirsizliğin ortadan kalması ve yabancı yatırımcıya güven verecek adımların atılması da önem taşıyor. Bu açıdan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın seçim sonrası OHAL’in kaldırılabileceğini açıklaması önemli.
KUR SAKİNLEŞTİ
Belirsizlik aralanıp güven telkin edilse dünyada en yüksek faizi veren ülkelerinden biri olmamız, yüksek döviz kurları ve ucuzlayan borsa piyasaya yeni girişler için iyi bir zemin oluşturuyor aslında. Ayrıca içerideki önlemler de yetmeyebiliyor. Türkiye Merkez Bankası’nın ciddi faiz artırımlarının piyasaları seçime kadar taşıması beklenirdi. TL’yi biraz korudu, kur bir parça sakinleşti. Ancak merkez bankasının faiz artırımının hemen ardından Moody’s 17 Türk bankasının notunu düşürdü. Not düşüşü banka hisselerine satış getirince borsayı da baskı altına aldı. Ayrıca Brezilya başta olmak üzere gelişen ülke para birimlerinde değer kayıpları yaşandı. Aynı ligde yer aldığımız Arjantin’e şimdi de Brezilya eklendi. Mayıs başında bir haftada üç defa faiz artışına rağmen parasındaki değer kaybını önleyemeyen Arjantin, çareyi IMF ile 50 milyar dolarlık anlaşmada buldu. Doğal olarak bu gelişmeler yapılan operasyonların etkisini azaltıyor.
HAZIRLIKLI OLUNMALI
Önümüzdeki hafta ABD Merkez Bankası’ndan çok Avrupa Merkez Bankası takip edilecek. ABD Merkez Bankası (FED) para politikası belli. Faiz artırımlarına ve bilanço küçültmeye devam. Ancak parasal genişleme ve düşük faiz politikasını sürdüren Avrupa ne yapacak? Avrupa Merkez Bankası Başekonomisti Peter Praet, “Tahvil alımına son vermeyi gelecek hafta tartışacağız” derken, BNP Paribas, olası parasal sıkılaştırma politikasına dayanarak Euro/dolar tahminini 1.18’den 1.23’e revize etti. Yani Euro’nun değer kazanacağı yönünde beklentilerini değiştirdi. Son günlerde bu gelişmelere bağlı olarak dışarıda Euro hafif değer kazanırken dolar değer kaybetti. Avrupa’dan gelen mesajlar aslında hiç de şaşırtıcı değil. Bilindiği üzere FED lokomotiftir, bir süre sonra diğer merkez bankaları onu takip eder. Hatırlanırsa 2008 küresel krizinde merkez bankalarının parasal genişleme politikalarına FED öncülük etmişti. İlginç ayrıntı geçen yıllarda FED bilanço büyüklüğü 4.5 trilyon doları bulunca faiz artışı ve bilanço küçültme imaları başlamıştı. Şimdi Avrupa Merkez bankası da aynı büyüklüğe ulaşınca benzer şekilde sinyaller geliyor. Bizi ilgilendiren tarafı ise dış finansman ihtiyacındaki Türkiye gibi ülkelere yansımaları. Bu daha pahalı kaynak maliyeti ve yüksek faizli borçlanmalar demek. Artık dış konjonktür değişip zorlaşıyor. Bu sürece ödevleri yaparak hazırlıklı olmak gerekecek. Bankalar dışında pazartesi günü ikinci çeyrek büyüme ve cari denge verileri yakından izlenecek. Zor gündem piyasaları baskı altında tutmaya devam edebilir.
Sayfada yer alan bilgiler tavsiye niteliği taşımayıp yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırımcı profilinize uymayabilir.