Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı ve İklim Değişikliği Başmüzakerecisi Mehmet Emin Birpınar, "İklim değişikliği dolayısıyla Türkiye genelinde kuraklık ve ortalama sıcaklıkların 2099 yılına kadar artmaya devam etmesi bekleniyor" dedi. Birpınar, Türkiye'nin aktif yanardağ ve tayfunlar hariç 31 doğal afet çeşidinin tamamının gözlendiği bir coğrafyada yer aldığını vurguladı.
Mehmet Emin Birpınar, "İklim değişikliğine bağlı çevresel ve iklimsel değişimler ülkemizde de görülmeye başlandı. Bu değişimler arasında artmaya devam edecek olan sıcaklıklar başta geliyor. İklim değişikliği dolayısıyla Türkiye genelinde kuraklık ve ortalama sıcaklıkların 2099 yılına kadar artmaya devam etmesi bekleniyor" dedi.
Birpınar, 15 Mayıs Dünya İklim Günü dolayısıyla AA muhabirine yaptığı açıklamada, iklim değişikliğinin çağın en büyük tehditlerinden biri olduğunu söyledi. Dünyadaki yaşamın mevcut haliyle korunması için atmosferdeki karbondioksit gazının yoğunluğunun belli bir oranı geçmemesi gerektiğine dikkati çeken Birpınar, "Emisyonların yıllık artışı yaklaşık 50 milyar ton. İnsanoğlu bu şekilde devam ederse 2030 yılında 2 derecelik sıcaklık artışına ulaşacak, yüzyıl sonuna kadar da 4 ila 6 derecelik bir ısınma ile karşı karşıya kalacak. Bu da geri dönüşü olmayan bir yola girilmesi demek." diye konuştu.
'EN BÜYÜK SORUMLU ABD'
Çin'in yıllık emisyonlarının 11,7 milyar ton, ABD'nin ise 6,2 milyar ton olduğunu dile getiren Birpınar, şunları söyledi:
"Nisan ayında yayınlanan ulusal envanterimize göre, 2016 yılında ülkemizin emisyonları ise 496 milyon ton. Tarihsel emisyonlara baktığımızda ise ABD yüzde 28, AB yüzde 23, Rusya yüzde 11, Çin yüzde 9 iklim değişikliğinden sorumluyken, ülkemizin tarihsel sorumluluğu sadece yüzde 0,7."
İklim değişikliğinin etkilerinin tüm şiddetiyle hissedildiğine, sel, dolu felaketleri, kuraklık, uzun süreli orman yangınları gibi afetlerin artık daha sık yaşandığına işaret eden Birpınar, "Küresel ortalama sıcaklıklar her yıl yeni bir rekor kırıyor. Deniz suları 1880 yılından bu yana 20 santimetreden fazla yükseldi. Üstelik, 1993 yılından bu yana senelik yükseliş 2 kat daha hızlı meydana geliyor." dedi.
'SICAKLIKLAR ARTMAYA DEVAM EDECEK'
"İklim değişikliği problemi gerçektir ve insan faaliyetleri sonucu atmosfere salınan sera gazları bunun temel sebebidir" ifadesini kullanan Birpınar, Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli'nin (IPCC) Değerlendirme Raporlarına göre, Akdeniz Havzası'nın iklim değişikliğinden en çok etkilenecek bölgeler arasında gösterildiğini aktardı. Türkiye'nin de bu havzada yer aldığına dikkati çeken Birpınar, şöyle devam etti:
"Bu havza kapsamında gerçekleşmesi öngörülen iklim değişikliğine bağlı çevresel ve iklimsel değişimler ülkemizde de görülmeye başlandı. Bu değişimler arasında artmaya devam edecek olan sıcaklıklar başta geliyor. İklim değişikliği dolayısıyla Türkiye genelinde kuraklık ve ortalama sıcaklıkların 2099 yılına kadar artmaya devam etmesi bekleniyor. İklim değişikliği senaryolarına göre, ortalama hava sıcaklığında görülebilecek 1-2 derecelik artış, aşırı hava sıcaklıkları ve şiddetli yağışlarda birkaç kat artış anlamına geliyor. Son yıllarda dünyanın birçok bölgesine benzer bir biçimde ülkemizde gerçekleşen hortum, sel, yıldırım düşmesi, aşırı sıcak hava ve dolu gibi doğal afetlerin sayısında belirgin bir artış gözleniyor ve farklı illerimiz bu olumsuz durumla karşı karşıya kalıyor."
Türkiye'nin aktif yanardağ ve tayfunlar hariç 31 doğal afet çeşidinin tamamının gözlendiği bir coğrafyada yer aldığını vurgulayan Birpınar, son yıllarda, özellikle orta ve küçük ölçekli meteorolojik süreçlerin rol oynadığı afetlere dair kayıtların farklı kaynaklardan derlenerek, klimatolojilerinin oluşturulmasına başlandığını söyledi. Birpınar, bu kapsamda, Türkiye'de ender görüldüğü düşünülen hortum, yıldırım gibi afetlerin de en az sel, şiddetli rüzgar, dolu, heyelan ve don kadar öncelikli olduğu sonucunun ortaya çıktığını aktardı. Türkiye için iklim değişikliğinin olumsuz etkilerinin mümkün olan en düşük seviyeye indirilmesi doğrultusunda çalışma yaptıklarını anlatan Birpınar, şöyle konuştu:
"İklim değişikliğinin hem ekosistemler, hem ekonomik sektörler hem de su, atık ve ulaştırma altyapısı üzerindeki etkilerinin ve bu etkilere karşı alınması gereken önlemlerin belirlenmesi için kapsamlı çalışmalar başlatacağız. Ulusal ölçekte yaptığımız bu çalışmaları, yerel ölçeğe indirmek yönünde de adımlar atıyoruz."
'KÜRESEL İTTİFAK ŞART'
Başmüzakereci Birpınar, iklim değişikliği sorununun tüm dünyanın ortak sorunu olduğuna vurgu yaparak, "Çözüm de ortak olmalı. Küresel ölçekli bu tehdide karşı, yine küresel bir ittifak şarttır." dedi. Küresel iklim değişikliği ile mücadelede dönüm noktası olan Paris Anlaşması kapsamında gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin sera gazı emisyonlarını azaltacaklarını ve birlikte katkı koyacaklarını beyan ettiklerini hatırlatan Birpınar, Türkiye'nin de sera gazı emisyonlarını 2030'da yüzde 21'e kadar artıştan azaltmayı hedeflediğini anımsattı. Türkiye'nin Paris Anlaşmasını "gelişmekte olan ülke" olarak imzaladığının altını çizen Birpınar, "Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından onaylanması hususu değerlendirilme aşamasındadır. Daha önce Taraflar Konferansı Kararları ile özel koşulları tanınan ülkemize finans ve teknoloji transferi desteği sağlanmasını bekliyoruz. Bu sağlanmadığı sürece Paris Anlaşmasına taraf olmayacağız." ifadesine yer verdi.
Türkiye'nin en son olarak, 30 Nisan-10 Mayıs 2018 tarihlerinde Fiji başkanlığında Almanya'nın Bonn kentinde düzenlenen Birleşmiş Milletler (BM) kapsamında İklim Değişikliği Müzakereleri Ara Oturumu'na katıldığını aktaran Birpınar, dünyadan toplam 3 bin 400 kamu, özel sektör ve sivil toplum kuruluşu temsilcisinin katıldığı toplantıda, 2020 yılından sonra uygulanmaya başlanacak Paris Anlaşması'nın Kural Kitabı müzakerelerinin yapıldığını anlattı. Birpınar, Türkiye olarak toplantıda, "azaltım, uyum, finansman, teknoloji, kapasite geliştirme, şeffaflık çerçevesi, küresel envanter, uygunluk komitesi" gibi konu başlıklarında katkı verdiklerini kaydetti.