CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Mersin'in Silifke ilçesindeki Gökbelen Yaylası'nda düzenlenen Silifke Yörük Türkmen Çalıştayı'nda yaptığı konuşmada, Yörük Türmenlerle beraber olmaktan memnuniyet duyduğunu belirtti.
Muhtarlarla, Yörük Türkmen Derneği yöneticileriyle bir araya geldiğini anlatan Kılıçdaroğlu, "Onlar sordular ben notlarımı aldım. Muhtarlarla ilgili bölümü söyleyeyim. Salı günü grup toplantısını tümüyle muhtarlarımıza ayıracağım. Türkiye'deki bütün muhtarlara sesleniyorum. Size pek çok şey söylendi ama ben hiç kimsenin duymadığı, hiçbir siyasi liderin dile getirmediği muhtarlarla ilgili düşüncelerimi salı günü bütün Türkiye'ye ilan edeceğim. Bütün muhtarlar salı günü beni dikkatle dinlesin. Bakalım el mi yaman bey mi yaman." diye konuştu.
Yörük Türkmenler'in de sıkıntılarını dinlediğini aktaran Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:
"Yörük Türkmen kardeşlerimizden birisi şunu söyledi. 'Konuyoruz, göçüyoruz. Bizim hayatımızda bu var. Dağları seviyoruz öyle yaşıyoruz. Böyle yaşamanın da bize maliyetleri var. Çıkacağız, gezeceğiz ama çocuklarımız okullarından oluyor. Sağlık sorunlarımız oluyor. Kadınlarımız doğum yapıyor doktor bulmakta güçlük çekiyoruz. Bize gezici eğitim ve gezici sağlık üniteleri oluşturun bizim çocuklarımız okusun.' Bütün Yörük Türkmen kadınlarına şu sözü veriyorum. Bana yetkiyi verin çocuklarınız dünyanın en güzel okullarında en iyi öğretmenlerle eğitilecektir. İster gezici olsun, ister kalıcı olsun. Bunu yapmak benim boynumun borcudur."
Kılıçdaroğlu, Yörük Türkmen Derneği yöneticilerinin de sorunlarını kendisine sorunlarını anlattığını belirterek, "Bu ülkeyi cennete dönüştürmek benim, hepimizin görevi. Kavga değil, huzur, barış istiyoruz. Bunu sağlayacağım." ifadesini kullandı.
Yörük ve Türmenler'in Büyükşehir Yasası'ndan söz ettiğini vurgulayan Kılıçdaroğlu, şunları söyledi:
"Köy tüzel kişiliğini geri istiyorlar. Elbette geri vereceğiz. Hiç kimsenin endişesi olmasın. Ve sonunda bir Yörük kızı dedi ki 'Benim adım önemli değil. Ben sadece ve sadece vatanımı düşünüyorum. Benim için her şey bir tarafa bayrağım ve vatanım en önemli değerdir. Ne keçisi ne derdi. Türkiye'nin bekası konuşuluyor ben vatanımı sonuna kadar savunacağım.' dedi. Gökbelen Yaylası'nda bir Türkmen kızı vatan her şeyin üzerindedir diyor. Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün söylediği 'Gidin Toroslar'a bakın Toroslar'da eğer bir Türkmen ovasında çadırda duman tütüyorsa rahat olun. Ülkenin geleceği güvence altındadır' diyor. O nedenle, biz ülkenin geleceğinden en ufak bir endişe duymuyoruz. Neden? Bu ülkenin Yörükleri, Türkmenleri var. Bu ülkenin kahramanları sizlersiniz. Bu ülkenin Yörük Ali Efeleri, Dadaloğulları, Sarıkeçilileri burada. Bu ülkenin güvencesi, garantisi burada diyoruz."
Kemal Kılıçdaroğlu, yayla kültürünün binlerce yıllık geçmişe dayandığına işaret ederek, yaylaların hürriyet, özgürlük alanları olduğunu kaydetti.
Yayla kültürünü yaşatmanın önemine değinen Kılıçdaroğlu, "Yayla kültürü çok güzel ve olağanüstü bir kültürdür. Benim kökenimde de inancımda da sizin inancınız ve kültürünüz vardır. Benim büyük dedelerim Konya'nın Akşehir'ine yerleşmişlerdir. Horosan'dan gelip, buraya yerleşmişlerdir. Büyük dedemizin türbesi oradadır. Yörük kültürünü de geleneklerini de çok iyi bilirim." diye konuştu.
"Adalet bizim vazgeçilmezimizdir"
Kılıçdaroğlu, Yörük kültüründe önemli yer tutan çadırlarda insanların sadece oturup sohbet etmediğini vurgulayarak, şunları söyledi:
"Çadırlarda şarkılar, hayat var. Yeni doğan çocuklar var. Bu çocuklar kendi kültürlerini yaşatmak için mücadele edecekler. Yörük kültürünün çadırlarını hepimiz bilmek zorundayız. Bu çadırların bir özelliği daha var. Bu çadırlar zulme karşı direnenlerin mekanıdır. Dadaloğlu'nun, Köroğlu'nun, Yörük Ali Efeler'in, Kuvayımilliyeciler'in çadırlarıdır. Bunu herkesin çok iyi bilmesi lazım. Bu çadırlar 'Ferman padişahınsa dağlar bizimdir' diyenlerin çadırlarıdır. Zulme karşı baş kaldıranların çadırlarıdır. Bu çadırlar baskıyı kabul etmez, baskıya karşı direnir. Yörük ve Türkmen kültürünün felsefesinde de bu vardır. Bu çadırlar kadim Anadolu kültürünün eserleridir. O nedenle bu çadırlar hepimizin ortak çadırlarıdır. Bu çadırlar aynı zamanda güzel Türkçemizi asırlar boyunca yaşatan çadırlardır. Osmanlı'nın sarayında Farsça, Osmanlıca konuşulurdu ama bu çadırlarda öz be öz Türkçe konuşulurdu. Osmanlının zulmüne karşı bu çadırlarda ne mücadeleler verildi. Dadaloğlu, Köroğlu boşuna mı çıktı? Boşuna mı söylediler, padişahın fermanını ama dağların da bize ait olduğunu. Elbetteki bu çadırları, kültürü, geçmişimizi de bileceğiz. Geçmişten ders alacağız, daha güzel bir geleceği hep beraber inşa etmek için. Bunun mücadelesini vereceğiz."
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, bu çadırların vatanseverliğin odak noktası olduğunu savunarak, değerlendirmelerini şöyle sürdürdü:
"Bu çadırlarda hak, hukuk ve adalet var. Adalet olmasaydı bu çadırlar binlerce yıldır yaşayamazdı. Hakkı, hukuku, adaleti burada ak saçlı ninelerimiz, beylerimiz sağlıyorlar. O nedenle, ben sadece Türkmen Yörükler için değil, sadece diğer kimlikler için değil, sadece şu vatanımız içi değil, ben bütün dünya için, adalet için 450 kilometre yürüdüm. Çünkü adalet hepimizin, insanlığın temel kavramıdır. Adaleti ben bu çadırlarda, kendi evimde, insanlardan öğrendim. Adaleti ben sevgili peygamberimizden öğrendim. Adaleti ben bu ülkenin bilim insanlarından öğrendim. Adaleti bu çadırlarda hep beraber yaşatacağız. Adalet bizim vazgeçilmezimizdir."
"Bu bir memleket meselesidir"
Adalet için, vatan için, güzel bir Türkiye'de hep beraber yaşamak için mücadele ederken, 2018'in Türkiye'sinde neler olduğuna da bakılması gerektiğini anlatan Kemal Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
"2018'in Türkiye'sinde Türkiye'nin beka sorunu vardır diyorlar. Şu soruyu hep beraber Yörük Türkmenlerin sorması lazım. 15 yıl önce, 16 yıl önce kimse Türkiye'nin bir beka sorunu vardır demiyordu. Ne oldu da 15 yılın sonunda Türkiye'de bir beka sorunundan, Türkiye'de bir gelecek sorunundan, Türkiye'de bir vatan sorunundan söz ediyoruz. 15 yılda bu ülkeyi nereye götürdüler. Herkesin oturup düşünmesi lazım. Bakın bunun partilerle bir ilgisi yok, bu bir memleket meselesidir. Ben size neden bu ülke bu hale geldi tarihten ve günümüzden bir örnek vereceğim. Tarihten örnek Çanakkale. Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün Kurtuluş Savaşı'nın önsüzünü yazdığı Çanakkale. Yedi düvele karşı mücadele edilen Çanakkale. Her karış toprağında şehitlerimiz ve şehitlerimizin kanının olduğu Çanakkale. Her ilden şehidimizin olduğu Çanakkale. Hiçbir ayrım yapmadan her kimlikten, her inançtan, her yaşam tarzından şehidimizin olduğu Çanakkale. O Çanakkale'de yedi düvele karşı mücadele ettik ve 'Çanakkale Geçilmez' destanını yazdık. Bu destan üzerine batının egemen güçleri geldikleri gibi gittiler. Ama fazla sürmedi. 1919'de bir adam çıktı, çünkü devlet tek adama teslim edilmişti. Bir kişi çıktı, dönemin padişahı çıktı, 1919'da dedi ki 'Çanakkale'yi o güçlere açacaksınız.' O güçler, daha önce geçemedikleri Çanakkale'den kendi bayraklarıyla geçtiler ve geldiler Marmara Denizi'ne. Sarayın önünde demirlediler, kendi bayraklarını astılar ve İstanbul'un payitahtını işgal ettiler. Gerçekten üzülüyorum, vicdan azabı duyuyorum. Onu gören bir kahraman vardı, sizin, bizim kahramanımız, yörüklerin kahramanı Gazi Mustafa Kemal Atatürk. Dedi ki 'Geldikleri gibi gidecekler'. Emin olun vicdanım sızlıyor. 1916'larda geçilemeyen bir yeri, boğazı 1919'da nasıl gider teslim edersin. Devleti bir kişiye teslim ederseniz, bir kişinin iradesine teslim ederseniz bu sonuç doğar işte. Çünkü devlet bir kişi değildir. Devlet farklıdır. Devletin temelinde adalet vardır. Adaletin olmadığı yerde devlet olmaz. Şimdi 2018'in Türkiye'sinde devleti bir kişiye teslim ederseniz 1919'da neler yaşandıysa, 1916'da neler yaşandıysa benzer bir sorunu yaşayabiliriz. O nedenle çıkıp bugün bilge insanlar Türkiye'nin geleceğinden endişe ediyorlar. 'Ne olacak' diyorlar. Biz birlikte çalışmak zorundayız. Bu iş bir parti meselesi değildir, bu iş bir memleket meselesidir, adalet meselesidir."
"Ülkeyi tefecilerden kurtaracağız"
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, her Yörük ve Türkmen'in "16 yıldır bu ülkede işsizlik sorunu niye çözülmedi, 16 yıldır bu ülkede emekli niye rahat bir nefes almadı, 16 yıldır bu ülkede çiftçi niye mutsuz, hayatından memnun değil, 16 yıldır Türkiye neden tefecilere teslim edildi." sorularını sorması gerektiğini vurguladı.
"15 yılda yurt dışındaki bir avuç tefeciye ödenen para 150 milyar dolar. 150 milyar doları sizler ödediniz." diyen Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:
"Çiftçiye, emekliye vermediler onlara verdiler. Diyorum ki benim söylediğim 150 milyar dolar yanlışsa 'Ey Kılıçdaroğlu', sık sık söylüyorsun, 'Ey Kılıçdaroğlu, ey Kılıçdaroğlu, 150 milyar dolar yalandır de'. Diyemiyor, söyleyemiyor. 15 yılda 150 milyar doları siz dışarıdaki bir avuç tefeciye ödüyorsanız yakayı tefeciye kaptırmışsınız demektir. Hükümetin yakası tefeciye kaptırılmış durumda. Yörük Türkmenleri kardeşlerime sesleniyorum, vatan, bayrak dedik, beraber yaşayalım, huzur içerisinde yaşayalım dedik ama bir görevimiz daha var, ülkeyi tefecilerden kurtarmak. Bu bizim görevimiz, ülkeyi tefecilerden kurtaracağız."
"Sizin için bir Yörük Ali Efe, nasıl çalışıyorsa öyle çalışacağım. Dadaloğlu nasıl zulme karşı çıkmışsa sözüm söz Dadaloğlu gibi bütün zulme karşı çıkacağım." değerlendirmesinde bulunan Kılıçdaroğlu, "Boşuna mı Türkmen kültürü bizim ruhumuzda var diyoruz. Boşuna mı Dadaloğlu diyoruz biz, boşuna mı Kuvayımilliye diyoruz. Bugün dağlarda özgürce yaşayanlar, eğer ülkenin geleceğinden endişe duyuyorlarsa hepimizin sorumluluğu var demektir. Kime karşı önce bayrağımıza karşı, kime karşı vatanımıza karşı, kime karşı çocuklarımıza karşı." diye konuştu.