17 Nisan 2017 tarihinde yani 16 Nisan referandumundan 1 gün sonra yapılan Bakanlar Kurulu toplantısında Cumhurbaşkanı Erdoğan, AK Parti’ye bir ‘yol haritası’ çizmişti.
1- 2017, AK Parti teşkilatları ve belediyelerde değişim yılı.
2- 2018, icraat yılı.
3- 2019, seçim yılı.
AK Parti, 2017’yi yerel yönetimlerde ve teşkilatlarda değişim yılı olarak değerlendirdi. Erdoğan, AK Parti Genel Başkanlığı’na döndükten sonra ilk iş, “Metal yorgunluğu” olduğunu belirterek, değişim sürecini başlattı.
İstanbul, Ankara, Balıkesir, Bursa, Düzce, Niğde ve Çorum Belediye Başkanları değişti. AK Parti teşkilatlarında ise 38 il başkanı yerini yeni isimlere bıraktı. Erdoğan, 21 Mayıs 2017 tarihinde ‘metal yorgunluğu’ ile startını verdiği değişim sürecini, 24 Mart 2018 tarihinde, ”Artık metal yorgunluğu yok, Afrin’le beraber şimdi diriliş hareketi yeniden başladı” diye noktaladı. Böylece metal yorgunluğundan diriliş aşamasına ulaşıldı. Aslında bu değişim ve yenileşme hareketi ile Erdoğan, 2019 seçim hazırlıklarını 16 Nisan’da referandum gecesi başlattı.
BÜYÜME VE İCRAAT YILI
Erdoğan, 2019 seçimlerini kazanmanın yolunun ekonomiyi büyütmekten geçtiğinin farkında. O nedenle 2019 seçimlerine gitmeden önce, 2018’i ekonomide büyüme ve icraat yılı ilan etti. Şimdi hem hükümette hem AK Parti yetkili kurullarında artık gündem, ekonomi.
Ekonomi benim ilgili olduğum bir alan değil. Ancak bu yazıyı kaleme almadan önce ulaştığım ekonomi çevreleri, önümüzdeki günlerde bir paket beklentisi içinde olduklarını ifade ettiler. Zaten ekonomi basını, kıyısından köşesinden yazmaya başladı.
Sadece şunu söyleyebilirim, ekonomiyle ilgili geniş kapsamlı bir çalışma yapılıyor ama sadece onunla yetinilmeyecek, ekonominin ihtiyacına dönük düzenlemeler süreklilik arz edecek.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın her defasında erken seçim olmayacağına yönelik sözlerini aktarıyorum. Tabii ki buradaki bir amacım erken seçim tartışmalarına birinci kaynaktan ışık tutabilmek ama işin bir de ekonomiyi ilgilendiren tarafı var. Erdoğan, 2 Nisan Pazartesi günü yapılan AK Parti MYK toplantısında erken seçim tartışmalarına ekonomik gerekçelerle tepki gösteriyor.
YİNE ERKEN SEÇİM
Erken seçim iddialarının ekonomiyi olumsuz yönde etkileyeceğini belirterek, ”Erken seçim tartışmalarının ekonomiye olumsuz etkisi oluyor. Bu söylentilere son vermek gerekiyor. Kesinlikle erken seçim yok. Martta yerel seçimler, kasımda Cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimleri yapılacak” diyor.
Erdoğan, 2007 yılında Cumhurbaşkanlığı seçiminin kilitlenmesi ve 27 Nisan e-muhtırasının verilmesi üzerine erken seçim kararı almıştı. O da krizin derinleşmemesi ve devletin çalışamaz hale gelmesi tehlikesine karşılık yerinde bir hamleydi. Onun dışında erken seçim kararı almadı. 1 Kasım’da anayasal zorunluluk olarak seçimlere gittik. 2014’te Erdoğan Cumhurbaşkanı seçildikten sonra iktidarın oyları tırmanışa geçmiş, AK Parti’ye oy verebileceklerini belirtenlerin oranı yüzde 53’e ulaşmıştı. O dönemde de erken seçim gündeme getirildiğinde Erdoğan karşı çıkmıştı. Neden? Çünkü Erdoğan Türkiye’nin öngörülebilen ülke olmasını istiyor. İç ve dış yatırımcı açısından çok önemli bir nokta. Bir istikrar, iki öngörülebilir olmak.
Cumhurbaşkanı şimdiye kadar erken seçim taleplerine karşı prensipleri ve siyasi nedenlerle karşı çıkıyordu. Bu kez ekonomik gerekçelerle karşı çıkıyor. Erken seçimin gündemde tutulmasının yatırım ortamını olumsuz etkileyeceğini düşünüyor. Erdoğan haklı. Çünkü ekonominin ilacı güven ve moraldir. Ekonomiyle ilgili olumsuz tablo çizen bakanlar hakkında, ”İnsan kendi ayağına kurşun sıkar mı” diye tepki göstermesinin altında da bu yatıyor.
Tek cümleyle söyleyecek olursak: Erdoğan ekonomiye el koymuş durum