Türkiye İstatistik Kurumu tarafından Türkiye'deki hanelerin harcamalarının nasıl şekillendiğini tespit amacıyla gerçekleştirilen "2013 yılı Hanehalkı Bütçe Anketi" kapsamında Samyeli'nin adresi örnek hane olarak seçildi ve araştırmanın uygulanma aralığı 1-31 Ekim 2013 olarak belirlendi.
TÜİK İstanbul Bölge Müdürlüğünce yapılacak çalışma hakkında bilgi içeren 6 Eylül 2013 tarihli yazı Samyeli'nin adresine gönderildi.
Hanehalkı Bütçe Anketi'nde, ailedeki ayni gelir elde eden kişilerin ad ve soyadları ile gelirin kaynağı, elde ediliş sıklığı, haneye gelen hediye ve yardımlar ile haneden başka hanelere yapılan yardımlar ve verilen hediyelerin belirtilmesi, anket ayı boyunca yapılan tüm harcamaların marka, ölçü, miktar, alışverişin yapıldığı yer gibi detaylarının bir ay süreyle günlük harcama kayıt defterinde listelenmesi istendi.
Ayrıca söz konusu bir aylık sürede ortalama 8 defa anket yapılan kişinin evinin anketörler tarafından ziyaret edilerek harcama kayıt defterinin kontrol edileceği belirtildi.
TÜİK anketörleri 27 Eylül- 8 Ekim 2013 tarihleri arasında Samyeli ile telefonla iletişime geçti ve 3 kez evini ziyaret etti.
Samyeli'nin ankete katılmak istemediğini belirtmesi üzerine İstanbul Bölge Müdürlüğü tarafından 8 Ekim 2013 tarihli cevapsızlık tutanağı düzenlendi. Samyeli'ne 21 Ekim'de tebliğ edilen tutanakta, yazının tebliğinden itibaren 7 gün içinde ankete cevap verilmemesi durumunda 5429 sayılı Türkiye İstatistik Kanunu'nun 54. Maddesi uyarınca 923 lira idari para cezası uygulanacağı ihtarına yer verildi.
Samyeli, İstanbul Bölge Müdürlüğüne verdiği 24 Ekim 2013 tarihli dilekçesinde işi nedeniyle sürekli medyada yer alan bir sanatçı olarak yoğun iş temposuna sahip olduğu ve sürekli televizyon çekimleri ve iki çocuğunun bakımı ile uğraştığından bahisle ankete katılmasının mümkün olmadığını belirterek mazeretinin dikkate alınmasını ve anketin cevaplandırılmasından muaf tutulmasını talep etti.
Bu dilekçe üzerine İstanbul Bölge Müdürlüğünce Samyeli'ne, 5429 sayılı Kanun uyarınca vereceği bilgilerin gizliliğinin ve güvenliğinin yasal güvenceye kavuşturulduğu, söz konusu anketi 31 Ekim 2013 tarihine kadar cevaplamadığı takdirde hakkında idari para cezası uygulanacağı bildirildi.
Samyeli'ne Hanehalkı Bütçe Anketi çalışmalarına katılmaması nedeniyle 7 Kasım 2013 tarihli işlemle 5429 sayılı Kanun'un 54. maddesi gereğince 923 lira idari para cezası verildi.
Defne Samyeli ise söz konusu anket çalışmasında, ekonomik durumu hakkında bir ay süreyle ayrıntılı bilgi vermesinin istenmesi ve anketörlerin ev ziyaretleri nedenleriyle özel hayatın gizliliğinin ihlal edildiğini belirterek, idari para cezasının iptali için İstanbul 28. Sulh Ceza Mahkemesine başvurdu.
Mahkeme, "İtirazcıya hane halkı bütçe anketi yapılacağı hususunda ihtarat yapılmasına rağmen uyarıya aykırı hareket ettiği, bu haliyle eyleminin 5429 sayılı Kanun'un 54. maddesinin ikinci fıkrasına aykırılık teşkil ettiği, idari para cezasına yönelik itiraz sebeplerinin yerinde olmadığı" gerekçesiyle itirazın kesin olarak reddine karar verdi.
BİREYSEL BAŞVURU
Bunun üzerine Samyeli, 21 Şubat 2014'te Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulundu.
Samyeli, başvurusunda, fiili imkansızlıklar nedeniyle anket çalışmasına katılmaktan muaf tutulması talebinin reddedildiğini, çalışma kapsamında günlük olarak alışveriş yaparken hangi markaları tercih ettiği, düzenli aylık harcamaları, taksit ve borç ödemeleri ve bunun gibi özel hayatının gizliliğine müdahale niteliğindeki soruları cevaplandırmaya karşı çıkarak anket çalışmasına katılmadığını, bu nedenle idari para cezasıyla cezalandırıldığını belirterek, TÜİK tarafından ankete katılmasının zorunlu tutulması sebebiyle Anayasa'nın 20. maddesinde tanımlanan özel hayata saygı hakkı ile 25. maddesinde düzenlenen düşünce ve kanaat hürriyetinin ihlal edildiğini savundu.
Başvuruyu değerlendiren Anayasa Mahkemesi, ankette, herhangi bir konuda kişisel düşünce ve kanaatlere dair soruların bulunmadığı gerekçesiyle iddiaları Anayasa'nın 20. maddesi kapsamında inceledi ve Samyeli'nin Anayasa'nın 20. maddesinde tanımlanan özel hayata saygı hakkının ihlal edilmediğine karar verdi.
Kararda, kamu makamlarının başvurucuyla ilgili öğrenmek istediği söz konusu kişisel bilgilerin, kimliği belirlenmiş ya da belirlenebilecek kişilerle ilgili olmasından dolayı özel hayata saygı hakkı kapsamında kişisel nitelikli veriler olduğu belirtildi.
Söz konusu olayda kamu makamları tarafından başvurucunun adı, adresi, gelir kaynakları, tüketim alışkanlıkları ve ekonomik durumuna yönelik kişisel verileri vermeye zorlandığına yer verilen kararda, bilgileri vermemesi üzerine hakkında idari para cezası uygulanması suretiyle Anayasa'nın 20. maddesinde güvence altına alınan özel hayata saygı hakkına müdahalede bulunulduğunun anlaşıldığı ifade edildi.
Kişisel Verilerin Otomatik İşleme Tabi Tutulması Karşısında Kişilerin Korunmasına Dair Avrupa Konseyi Sözleşmesi'nin 9. maddesine göre, devlet ve kamu güvenliği, devletin ekonomik menfaatlerinin korunması ve suçlarla mücadele edilmesi, ilgilinin veya üçüncü kişilerin hak ve özgürlüklerinin korunması ile verilerin istatistiki veya bilimsel amaçlarla kullanılması gibi durumlarda kişisel verilerin korunmasına sınırlamalar getirilebileceği anlatılan kararda, Anayasa'nın 20. maddesinin ikinci fıkrasında, çeşitli nedenlerle özel hayata saygı hakkına sınırlamalar getirilebileceğinin belirtildiği aktarıldı.
Kararda, Anayasa'nın 20. maddesinin üçüncü fıkrasında, kişisel verilerin ancak kanunda öngörülen hallerde veya kişinin açık rızasıyla işlenebileceği, kişisel verilerin korunmasına ilişkin esas ve usullerin kanunla düzenleneceği hükmüne yer verilerek anayasal sınırların belirtildiği, sınırlamanın Anayasa'nın 13. maddesindeki ölçülülük ilkesine uygun olması gerektiği ifade edildi.
Söz konusu olayda başvurucuya idari para cezası verilmesinin dayanağının, 5429 sayılı Kanun'un 8. ve 54. maddeleri olduğuna işaret edilen kararda, ilgili kanunda sayım veya örnekleme çalışmalarına konu olan hakkında veri toplanacak gerçek ve tüzel kişiler ile kurum ve kuruluşların Anayasa'da belirlenen temel haklar ve ödevler çerçevesinde kendilerinden istenen veri veya bilgileri, Başkanlığın belirleyeceği şekil, süre ve standartlarda eksiksiz ve doğru olarak ücretsiz vermekle yükümlü olduklarının düzenlendiği anlatıldı.
"KANUNİLİK ÖLÇÜTÜNE UYGUN"
Kararda, "Bu kapsamda somut olayda başvurucunun özel hayatına saygı hakkına yapılan müdahalenin kanuni bir dayanağının mevcut olduğu anlaşılmaktadır. Anılan Kanun hükümlerinin yeterli açıklıkta hükümler içerdiği, başvurucu açısından yeterli derecede ulaşılabilir ve öngörülebilir olduğu kanaatine varılmıştır. Bu durumda söz konusu düzenlemelerin 'kanunilik' ölçütünü karşıladığı sonucuna varılmıştır." ifadesine yer verildi.
Toplumun tüketim harcamaları ile ekonomik düzeyinin belirlenmesi ve tespit edilen veriler ışığında devletin kamu güvenliği ve planlı kalkınma hususlarında ihtiyaç duyulan tedbirleri alması için hane halklarına yönelik anket yapılmasının demokratik bir toplumda gerekli olarak görülebileceği belirtilen kararda, bir toplumda yaşayan kişilerin o toplumun ihtiyaçlarını karşılayacak bazı ödevlerle sorumlu tutulabilmesinin doğal olduğu kaydedildi.
Bireylerin birlikte yaşamanın gerektirdiği bazı ödevlere katlanmalarının gerekebileceği, somut olayda başvurucunun kamu yararına bazı verilerin toplanması konusunda ankete katılım ödeviyle sorumlu tutulduğu ifade edilen kararda, şu tespitlerde bulunuldu:
"Ankette özel hayata ilişkin bilgiler istenilmekle birlikte Kurum başvurucuya bu bilgilerin gizliliği konusunda gerekli yasal güvencelerin sağlandığını bildirmiştir. Başvurucu bunun aksini ileri sürmemektedir. Bu hususlar dikkate alındığında ankete katılımın zorunlu tutulmasının demokratik bir toplumda gerekli olmadığı söylenemez.
Bunun yanı sıra başvurucu, sanatçı olması nedeniyle iş yoğunluğunu ve iki çocuğuna bakmasını gerekçe göstererek ankete katılımın kendisine ağır külfet getirdiğini, anketörlerin ev ziyareti nedeniyle özel hayatın gizliliğinin ihlal edildiğini ileri sürmektedir. Anketörlerle toplamda 8 görüşme yapılması ve tüketim harcamalarına ilişkin kayıt tutma zorunluluğu bulunmakla birlikte anket bir ay ile sınırlıdır. Toplumda sınırlı sayıda kişinin hayatlarında belki de bir defa katlanacakları böyle bir yükümlülüğün bireylere başlı başına aşırı külfet yüklediği söylenemez."
Ankette toplumun farklı katmanlarındaki kişilerin gelir ve harcama durumlarına ilişkin bilgilere ihtiyaç duyulduğu belirtilen kararda, şunlar kaydedildi:
"Başvurucunun mazeretleri içinde bulunduğu toplum katmanında başka herhangi bir kişinin de dile getirebileceği mazeretlerdir. Bunların kabul edilmesi halinde başvurucunun içinde bulunduğu toplum katmanından herhangi bir kişiyle anket çalışması yapılması neredeyse imkansız olacaktır. Önemli ekonomik verilere temel olan anket çalışmalarının kamu gücünün belli bir zorlaması olmadan yapılabilmesi oldukça zordur.
Son olarak uygulanan yaptırım, başvurucunun ekonomik ve sosyal durumu dikkate alındığında oldukça düşük miktarda bir idari para cezasıdır. Dolayısıyla müdahalenin ölçülü olduğu sonucuna varılmıştır.
Açıklanan nedenlerle Anayasa'nın 20. maddesinde güvence altına alınan özel hayata saygı hakkının ihlal edilmediğine karar verilmesi gerekir."