Saadet Partisi (SP) Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, parti genel merkezinde düzenlediği basın toplantısında, son çıkarılan KHK'yı değerlendirdi. Türkiye'nin 20 Temmuz 2016 tarihinden itibaren olağanüstü hal (OHAL) ile yönetildiğini belirten Karamollaoğlu, darbe girişiminin ardından 30 ayrı KHK yayımlandığını söyledi.
Temel Karamollaoğlu, 696 sayılı KHK'da yer alan ve 'sivillere yargı muafiyeti' getirildiği iddia edilen düzenlemeye ilişkin, "Herkes biliyor ki; bu tür kararnameler, yarın beklenmeyen ve istenmeyen sonuçlar doğurabilir. Bu ülke geçmişte kendisini devlet yerine koyan ve devlet adına iş yapmaya çalışanlardan çok çekmiştir" dedi.
'2018'DEN TEMENNİMİZ, 'OHAL'SİZ BİR TÜRKİYE'
Türkiye'nin KHK ile yönetilen bir ülke haline geldiğini ve KHK ile düzenlenmeyen tek bir konu kalmadığını vurgulayan Karamollaoğlu, şöyle konuştu: "Kanun yerine kararnameler, Meclisin yerine saray, 80 milyonun iradesini maalesef bir kişi üstlendi. Binlerce insan bir kararname ile ihraç edilir, işinden, aşından olur duruma geldi. Devasa kuruluşlar bir kararname ile kapatıldı. Anayasa ile teminat altına allınmış temel hak ve özgürlükler bir kararname ile rafa kaldırılıyor. Bu yüzden bizim 2018 yılına ilişkin ilk temennimiz, OHAL'siz bir Türkiye'ye kavuşmaktır. Çünkü esas olan bir kişinin, külliyenin iradesi değil, Türkiye'nin iradesi olmalıdır. Ne yazık ki bu hükümetin ne anayasaya, ne de yasalara hiç mi hiç saygısı yok. Aslında bütün KHK'lerin bir ay içinde Meclise sevk edilmesi gerekir. Bu, usul eksikliklerinin giderilmesi için de elzemdir. Bir konu Mecliste müzakere edildiği zaman olgunlaşır. Ve hükümet Mecliste çoğunluğu elde bulundurduğu için de her zaman bu kararnameleri çıkarma imkânına sahiptir. Fakat ne yazık ki buna itibar edilmiyor. Bazıları tarafından kanun hükmünde kararnameler yerine, 'karun hükmünde kararnameler' gibi ifadeler kullanılmış. Tabi bu üzücü bir hadise. Bunu biz böylece söyleyip geçiyoruz, ama bu zihinlerde bir iz bırakıyor. Hiçbir ülke, bir kişinin Mecliste müzakere edilmeden alacağı kararlar ile idare edilir hale gelmemeli. Gelirse sonu felaket olur. Kendileri için de, millet için de zararlı olur. Çünkü müzakere edilmeyen her kararname, her kanun eksikliğe açıktır."
'BU ÜLKE, DEVLET ADINA İŞ YAPANLARDAN ÇOK ÇEKTİ'
Resmi Gazete'de yayımlanan KHK'lara da değinen Karamollaoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü: "Son KHK'da şu ifade yer alıyor, '15 Temmuz darbe girişim ve girişimin devamı niteliğindeki eylemlere müdahale eden sivillerin cezai sorumluluğu doğmayacaktır.' Bu çok yanlış ve nereye çekilebileceği belli olmayan ucu açık bir ifadedir. Bütün siyasi partiler ve sivil toplum kuruluşları bunu tenkit ettiler. Herkes biliyor ki; bu tür kararnameler, yarın beklenmeyen ve istenmeyen sonuçlar doğurabilir. Bu ülke, geçmişte kendisini devlet yerine koyan ve devlet adına iş yapmaya çalışanlardan çok çekmiştir. 'Bir zamanların ‘beyaz torosların’ yerine şimdi ‘siyah minibüsler mi’ geliyor acaba' diye, bir endişe doğuyor şimdi. 'Acaba faili meçhuller dönemine yeniden mi giriyoruz' diye bir hava oluşuyor."
‘BAŞBAKANIN AÇIKLAMASI BENİ ÜZÜYOR'
Daha sonra basın mensuplarının sorularına yanıtlayan Karamollaoğlu, Başbakan Binalı Yıldırım'ın, 'KHK metninde düzeltme yapılmayacak' şeklindeki açıklamasının hatırlatılması üzerine, "Başbakanın bu açıklaması beni üzüyor. Neden bir Başbakan kendisine yapılan ikazları dikkate almayacağını söyler. Kendileri söylüyor, 'Bu, bu manaya gelmez' diye. O zaman hangi manaya gelmeyeceğini ifade edin, ama bunu KHK ile yapın. Ne olur yani itibarınızdan bir şey mi kaybedersiniz?" dedi.
'İKTİDAR, BU AÇIKLAMAYI ÖNEMSEMELİ'
Karamollaoğlu, 'Abdullah Gül'ün KHK ile ilgili çıkışını nasıl değerlendiriyorsunuz?' şeklinde yöneltilen soruya ise şu yanıtı verdi: "Abdullah Gül'ün açıklaması çok önemli bir açıklama. Abdullah Bey, Ak Parti'nin kurucuları arasında, fikir babaları arasında. Her noktada kedisi ile anlaşmayız doğrudur, ama bir tavrı var. Ve aynı şekilde bu hükümete bir ikazda bulunuyor; 'Burada bir sorun var, bu sorun ileride yanlış anlamalara vesile olabilir. Bundan dolayı birtakım olumsuz gelişmeler yaşanabilir, buna dikkat edin' diyor. Kendi içlerinden birisinin bunu söylemiş olmasını ben önemsiyorum ve iktidarın da önemsemesi gerektiğine inanıyorum."