Türkiye Seyahat Acentaları Birliği (TÜRSAB) Başkanı Başaran Ulusoy, yeni dönemde başkan adaylığından vazgeçtiğini, TÜRSAB'ın internet sitesinde yer alan uzun bir açıklama ile duyurdu.
Ulusoy'un açıklaması şöyle:
Değerli Meslektaşlarım,
Uzun bir süredir gerek dünyada ve gerekse ülkemizde yaşanan terör başta olmak üzere pek çok olumsuzluk, takiben 15 Temmuz’da yaşadığımız hain darbe girişimi sektörümüzü dolayısıyla hepimizin iş yaşantımızı son derece sıkıntılı hale getirmiştir.
Evet bu ülke, dolayısıyla en ufak bir değişimden etkilenecek kadar kırılgan olan sektörümüz, geçmişte ve o zamanın şartlarında çok daha zorlandığı günler yaşamıştır ancak, teknolojinin hızına paralel değişen koşullar olumsuza döndüğünde, doğal olarak etkileşim de bizlere kendini o derece şiddetli hissettirmiştir.
Değerli Meslektaşlarım,
Hepimizin bildiği gibi, ülkemizde turizm sektörünün profesyonel anlamda hayat bulması, 1960’lı yıllarda başlamıştır.
Mesleki anlamda örgütlenmemiz ise, yine aynı yıllarda kısa adı “TÜSTAC” olan Türkiye Seyahat ve Turizm Acentaları Cemiyeti ile olmuştur.
Zaman ilerledikçe, sektörün gelişimine paralel ve elbette ki ihtiyaçların getirdiği yasal yapılanma zorunluluğu çerçevesinde 14.09.1972 yılında kabul edilen “1618 sayılı Seyahat Acentaları ve Seyahat Acentaları Birliği Kanunu” ile resmiyet kazanmıştır.
Tam 45 yıldır bizlere, mesleğimize, meselelerimize sahip çıkan TÜRSAB’ın, onca zamandır yaşadığı gelişimler, bugün geldiğimiz noktada eriştiği güç ve imkanlar, bana son derece gurur veriyor.
Öncelikle, Birliğimizin kuruluşunda ve gelişiminde emeği geçen; başta Yönetim, Denetim, Disiplin ve Bölgesel Yürütme Kurullarımız olmak üzere, tüm üyelerimize şükranlarımı iletirken, hayatta olmayan meslektaşlarımıza Allah’tan rahmet diliyorum.
Evet, 1972 yılından bu yana bu sektör neler yaşadı ?
Ne zorluklarla karşı karşıya geldi ?
Hangi koşullarda hizmet verdi ?
Özellikle uluslararası arenada nasıl rekabet etti ?
Neler kazandı, neler kaybetti ?
Kafamızdan geçirebileceğimiz bu soruların bana göre en önemli cevabı; evet, maddi ve manevi büyük imkansızlıklarla, canla başla mücadeleler vererek, Türkiye’nin sahip olduğu tüm değerleri ulusal ve özellikle uluslararası arenada, bıkmadan usanmadan tanıtmaya çalıştı.
Ancak, yaşanılan tüm bu olumsuzluklara rağmen bizler her zaman; işimize, aşımıza, sektörümüze, Birliğimize, kısacası meselelerimize var gücümüzle sahip çıkmayı bildik.
Yaşadığımız onca meşakkat, evet bizleri üzdü ancak hiçbirimiz bu meslekten vazgeçmeyi bir gün bile düşünmedik.
Mesleğimiz için uğraş verirken aramızda meydana gelen fikir ayrılıkları ne olursa olsun, bunu tabir-i caizse “kan davası” şekline dönüştürmek şöyle dursun, sorunu içimizde çözerek hiç yaşanmamış gibi davranmayı bildik.
Peki, geldiğimiz noktadaki durum nedir ?
2015 yılının ikinci yarısından itibaren başlayan, 2016 yılında bilinen sebeplerle katlanarak büyüyen sorunlar, sektörü hiç beklenmeyen, hiç arzu edilmeyen bir girdabın içerisine soktu. Ve bu durum 2017 yılında da devam etti.
Sektörün, bu girdaptan, mümkün olan en kısa zamanda ve en az hasarla çıkabilmesi adına, Birlik olarak özellikle devlet nezdinde her türlü girişimin sürdürülmesine devam edilecektir.
Eminim, hepimiz zaman zaman “yine başa döndük” diye düşünmekte ve kaygılanmaktayız.
Evet, geçmişte yaşadığımız ve giderdiğimiz zorluklarla yeniden mücadele etmek zorunda kalmak, umutlarımızda, motivasyonumuzda büyük tahribatlar yarattı.
Ancak, üzülerek ifade etmeliyim ki, bu zorluklar yalnızca umutlarımızda, ticari kazanımlarımızda değil, ne yazık ki zaman zaman öz benliklerimizde de derin tahribatlar yaratmıştır.
Meslekte yirmi ve daha uzun yıldır var olan arkadaşlarımız çok iyi bilirler, bizler TÜRSAB Genel Kurullarında, ayrı listelerde, görüşlerimiz doğrultusunda mücadelemizi verirdik. Ama, bu mücadele her zaman Genel Kurul salonları ile sınırlı kalırdı, bitiminde ise, her zaman kol kola girmeyi başarırdık. Bu adeta gelenekselleşmiş bir tavırdı.
Ancak, ne yazık ki, geride bıraktığımız son birkaç yıldır bu tavır yerini, hırs ve nefrete bıraktı.
*Birliğin mali kayıtları ele geçirilerek izinsiz ve bence gereksiz yere, sosyal ve ulusal medyada çarşaf çarşaf yayınlandı…
*Şahsım başta olmak üzere, Birliğin yönetiminde bulunan meslektaşlarımın ticari ilişkilerine dil uzatıldı.
*Zaman zaman daha da ileriye gidilerek, özel hayatları asılsız ve son derece çirkin yakıştırmalarla dedikodu malzemesi yapıldı.
*Tek suçu, Birliğe hizmet etmek olan, yani ekmeğinin peşinde olan TÜRSAB profesyonellerine de dil uzatıldı. Ne yazık ki, bu amansız ve anlamsız mücadeleye onlar da malzeme edildi.
Peki değer miydi arkadaşlar ?
Asla değmezdi...
Değerli Meslektaşlarım,
Hepinizce bilindiği gibi bu yıl, Birliğimizin 23.Olağan Genel Kurulu’nu İstanbul’da gerçekleştireceğiz.
2018 yılı hem dünyada hem de ülkemizde önemli adımlara, belki de köklü değişimlere sahne olacak.
Tüm bunların ülkemiz için hayırlı olmasını yürekten temenni ediyorum..
Değerli Meslektaşlarım,
Biliyorsunuz ki, 1983 yılında başlayan TÜRSAB Yönetim Kurulu üyeliğim, günümüze kadar muhtelif zaman aralıkları ile süre geldi ve 1999 yılından bu yana geçen onsekiz yıllık süre içerisinde de Yönetim Kurulu Başkanı olarak sizlere, sektöre ve Birliğe hizmet vermeye devam ettim.
İfade etmeliyim ki, benim için her anı büyük bir onur ve keyif dolu olan bu uzun zaman dilimi, daima hayatımın en özel bölümünde muhafaza edilecektir.
Ancak, camiamızda artık kavgaya, kine ve bölünmeye gönlüm razı gelmiyor. Zira devir, birlik ve beraberlik içerisinde hareket etme, kenetlenme devridir.
Ancak, yaşadığımız ve hiç alışık olmadığımız bu gergin süreç şahsım üzerine kurgulanarak devam ettirildiğinden ömrünün büyük bir bölümünü bu sektöre ve Birliğimize hizmet ederek geçiren bir büyüğünüz olarak kabullenme sınırımı aşmış bulunmaktadır.
Bu nedenle; Birliğin 23.görev dönemi Yönetim Kurulu Üyeliği adaylığından çekildiğimi bilgilerinize sunuyorum.
Bugüne kadar bana göstermiş olduğunuz güven, sevgi, saygı ve verdiğiniz çok değerli desteklere en içten duygularımla teşekkür eder, hepinize en derin saygı ve sevgilerimi sunarım.