29 Eylül tarihinde ilk önce İtalya, Avusturya ve Almanya'da tespit edilen, ardından 6 Ekimde Fransa Nükleer Güvenlik Enstitüsü (IRSN) tarafından doğrulanan ve 1986 Çernobil faciasında olduğu gibi paniğe yol açan aşırı dozda radyasyonlu bulutların büyük olasılıkla Rusya kaynaklı oldukları tartışılmaya devam ediliyor.
Hürriyet'ten Nerdun Hacıoğlu'nun haberi şöyle: Türkiye açısından işin vahim boyutu ise dün yeni ortaya çıktı. İnsan sağlığı açısından tehlikeli (Rutenyum-106) radyoaktif izotop maddesini içeren bulutlar kimsenin ruhu bile duymadan İstanbul ve Trakya bölgesi üzerinden geçerek Avrupa'ya ulaştıklarının haritası yayınlandı.
Esrarengiz radyasyon bulutları İstanbul'un üzerinde!Radyasyonlu bulutların bir ayı aşkın sürede izlediği güzergahı gösteren harita Rusya Meteoroloji Dairesinin ölçüm verilerine dayanılarak hazırlandı ve Rus basını tarafından kamuya sunuldu. Hazırlanan haritaya göre en yüksek radyasyon Eylül ayı ortalarında ilk önce Rusya'nın Ural dağları doğusundaki Çelyabinsk ile Ozersk kasabalarında tespit edilmişi. Bu iki kasabada Rusya'nın nükleer artıklarını işlemden geçirdiği "Mayak" adlı iki fabrikası bulunuyor. Ardından Rusya'daki bir dizi şehr ve kasaba üzerinde geçerek Karadeniz kıyısına ilen bulutlar doğrudan İstanbul boğazına yönelmiş. Rüzgarın yönü değiştiği için Akdeniz istikameti yerine Trakya bölgesine dönüş yapan bulutlar buradan sırasıyla Yunanistan, Bulgaristan, Sırbistan ve Hırvatistan üzerinden İtalya, Avusturya ve Almanya'ya kadar ulaşmış.
RUS YETKİLİLER SESSİZLİĞİNİ KORUYOR
"Açık Rusya" İnternet haber sitesinde yayınlanan radyasyonlu bulut haritasıyla ilgili resmi Rus makamları ise hala sessizliğini koruyor. Başlangıç noktası olarak adı geçen Çelyabinsk ile Ozersk kasabalarında nükleer artık işleme fabrikalarının sahibi "Rosatom" şirketi bahsedilen tarihlerde hiçbir vukuat yaşanmadığı savunmaya devam ediyor. Ancak Rusya'nın Meteoroloji Kurumu olay patlak verdiği ilk günlerde Çelyabinsk bölgesinde 900 misli daha yüksek radyasyon ölçümleri yapıldığını ilan etmişti. Halkı sakinleştiren ek açıklamada ise "Rutenyum-106 izotop maddesi Uranyum gibi uzun ömürlü değil. Süratle parçalandığı için insan sağlığına zarar vermeden kendiliğinden yok oluyor".
Rusya hükümeti konuyla ilgili açıklama yapma gereği duymadığı için sadece basın olayın izini sürmeye devam ediyor. Uzmanların çoğu radyasyon kaçağının nükleer santralde olamayacağını dile getiriyor. Nükleer santralde kaza yaşanmış olsaydı havada sadece "Rutenyum-106" değil, birçok başka tehlikeli maddenin de gözlenmesi gerektiğini söylüyorlar. Akla en yatkın şıkların başında olayın kazara Çelyabinsk şehri yakınındaki "Mayak" fabrikasına işaret ediyor. Burada 1000 dereceye yakın sıcaklıkta tehlikeli maddeler cam ile kaplanarak ardından çelik kaplara yerleştiriliyor. Rutenyum'un koruyucu cam tabakasıyla bütünleştirilmesi işlemi sırasında teknolojik süreçten sapma yaşandığı için kaçağın atmosfere karıştığı varsayımı üzerinde duruluyor. Tedirgin edici hadisenin en vahim sorusu ise "Rusya yönetimi neden tıpkı Sovyet döneminde olduğu gibi küçük de olsa kaza meydana geldiğini çıkıp açıklamıyor?"