ABD Kongresi’nde Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Komisyonu olarak da anılan Helsinki Komisyonu, Türkiye’de 15 Temmuz darbe girişiminden sonraki OHAL koşullarıyla Amerikan vatandaşları ve diplomatik misyon çalışanlarının tutuklanması hakkında oturum düzenledi.
“Temizlik Operasyonunun Mahkumları: Türkiye’deki Hukukun Zayıflamasının Kurbanları” başlıklı oturumda, bir süre önce Türkiye’de temaslarda bulunan ABD Dışişleri Bakanlığı’nın Avrupa ve Avrasya İşleri Dairesi Müsteşar Yardımcısı Jonathan Cohen de konuşmacılar arasındaydı.
Oturumun ikinci bölümünde de, Türkiye’de bir yılı aşkın süredir tutuklu bulunan Amerikalı rahip Andrew Brunson’ın kızı Jacqueline Furnari söz alarak duygu yüklü bir konuşma yaptı.
Senato’nun Dirksen çalışma binasındaki oturumun başkanlığını yapan Cumhuriyetçi Senatör Thom Tillis, açılış konuşmasında özellikle Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, Türkiye’nin iadesini istediği Fethullah Gülen ve rahip Brunson’ı kastederek, “Papazı istiyorsanız papazı verin” sözüne tepki gösterdi. Tillis, “Bu adalet değil bu rehin almak. Amerika bir NATO müttefikinden bu tür bir muamele beklemez” dedi.
Darbe girişimi sonrasında on binlerce kişinin tutuklandığını ya da görevlerinden atıldığını hatırlatan ve tutuklu bulunan bazı Amerikan ya da çifte vatandaşlara değinen Tillis, OHAL altındaki uygulamaların Türkiye’nin AGİT üyesi olarak hukuk ilkelerine yönelik yükümlülükleri konusunda ciddi soru işaretleri yarattığını belirtti.
Tillis, Türkiye’de adalet yerini buluncaya kadar konunun takipçisi olmayı ve Türkiye’deki insan hakları savunucuları, avukatlar, belediye başkanları gibi OHAL mağdurlarının haklarını savunmayı ısrarla sürdüreceklerini vurguladı.
Cansu Çamlıbel'in Hürriyet'teki haberine göre Cohen’in kongredeki sunumundan ve sorulara verdiği yanıtlardan satır başları şöyle:
BİZİMKİSİ ZAMANLA İMTİHAN OLMUŞ BİR MÜTTEFİKLİK İLİŞKİSİ
- ABD ve Türkiye’nin birbirine ihtiyacı var. Dışişleri Bakanlığı Müsteşarımız Thomas Shannon’ın dediği gibi bizimkisi geçici çıkarlardan ya da elverişli olduğu için kurulan bir ortaklık değil, devam eden koşullara, ortak çıkarlara dayalı ve zamanla imtihan edilmiş bir müttefiklik ilişkisi. Türk-Amerikan ilişkilerinin önemi ortak çıkarlarımızın ötesinde Ortadoğu ve Balkanlar’daki istikrar ve güvenliğe kadar uzanıyor.
- Başkan Trump da Cumhurbaşkanı Erdoğan da yatırım ilişkilerinin geliştirilmesi hedefine bağlılıklarını teyit etmiş durumda. Ankara ortak işbirliği alanları arayışında, biz de öyleyiz. Stratejik ortaklığımızın kalıcı faydalarının maksimize edilmesi için Türkiye ile diyalog çabalarımıza devam edeceğiz.
TÜM AMERİKALILARA YÖNELİK SUÇLAMALAR KUŞKU UYANDIRAN NİTELİKTE
- Türkiye’de 15 Temmuz 2016 darbe girişiminden sonra ilan edilen olağanüstü halin demokratik kurumlar ve hukukun üstünlüğü üzerinde olumsuz etkileri var. Türkiye’deki ABD vatandaşlarının temel haklarının korunması noktasında olağanüstü hal önemli sıkıntılara neden oldu. Türkiye’deki ABD temsilciliklerinden iki kişi ve toplamda 12’ye yakın ABD vatandaşı olağanüstü hal altında kuşku uyandıran terörizm suçlamalarıyla tutuklandı. Türkiye’deki ABD vatandaşlarına ve Türk-Amerikalılara yönelik tüm suçlamalar kuşku uyandıran niteliktedir.
"TÜRK HALKINA YAPILAN ŞEYTANİ BİR SALDIRIYDI"
- 15 Temmuz darbe girişiminin Türkiye’de yarattığı travmaya yönelik derin empati duyuyoruz. Bu Türk halkına yapılan şeytani bir saldırıydı. Olaydan bir kaç ay sonra Ankara’ya yaptığım ziyarette TBMM’ye giderek F-16’ların milletin meclisini nasıl yıkıma uğrattığını gördüm. Türkler bana benzer bir saldırının buraya ABD Kongresi’ne yapılması durumunda bizlerin yaşayacağı travmayı hatırlattı. O tanıklığın benim üzerimde derin etkisi var.
GÜLEN’İN İADESİNE YÖNELİK BELGELER DİKKATLE İNCELENİYOR
- Türkiye’nin 15 Temmuz darbe girişimini gerçekleştirenleri soruşturup tutuklaması beklediğimiz ve desteklediğimiz bir şeydir. ABD hükümeti Türkiye tarafından Fetullah Gülen’in iadesi için sunulan belgeleri dikkatle incelemeye devam ediyor. Eğer bu süreçte yeni iade talepleri olursa aynı ciddiyetle ele alınacaktır. Biz Türk yetkililere darbe girişimine yönelik soruşturmalara destek verme arzumuzu her daim dile getiriyoruz.
15 TEMMUZ’DAKİ ASKER KANADINDA GÜLEN ETKİSİ BARİZ
- (Türkiye’nin darbe girişiminden sorumlu olanların Gülen Hareketi’yle bağlantılı oldukları yönündeki argümanını destekleyecek delil var mı?) En açık ve bariz olan darbeye asker kanadındaki katılım. Türk ordusu mensuplarının Türk ağır silahlarını devlet kurumlarına karşı kullanmış olmalarının tartışılacak bir yanı yok. Daha az net olan ise bunu yapanların kiminle birlikte çalıştıkları. Türkiye’de devlet kurumlarında tanık olduğumuz temizliğin boyutu da bu noktayla ilgili.
OLAĞANÜSTÜ HAL MAKUL SINIRLARI AŞTI
- Türkiye darbe girişiminden bugüne kadar olağanüstü hali sonuncusu 17 Ekim’de olmak üzere tam 5 kez uzattı. ABD hükümetine göre olağanüstü halin uzaması Türk demokrasisini ve ülkedeki hukukun üstünlüğünü olumsuz etkiliyor. Türk hükümetine süratli bir biçimde olağanüstü hali kaldırması ve çoğu hükümeti eleştirdikleri için hedef alınan bireylerin ayrımcı bir biçimde kovuşturulmasına son vermesi çağrısı yapıyoruz. Bize göre Türkiye’deki olağanüstü hal makul sınırları aşmıştır.
BAŞKA PERSONELİMİZ SORUŞTURMA ALTINDA DEĞİL
- İstanbul Başkonsolosluğu personelimiz Metin Topuz ve Adana Başkonsolosluğu personelimiz Hamza Uluçay halen tutuklu. ABD hükümeti adına resmi görevlerini yaparken Türk hükümeti ve devlet kurumlarının yetkilileri ile yaptıkları meşru temaslar nedeniyle tutuklu oldukları anlaşılıyor. Buradan hareketle Türkiye’deki misyonlarımıza ve personelimize gerekli güvenliği sağlayamayacağımız için 8 Ekim’de göçmen olmayan vize hizmetlerini askıya alma kararı aldık. Sonrasında başka bir ABD personelinin soruşturma altında olmadığına ve yeni bir ismin tutuklanma ihtimali doğması durumunda bize önden bilgi verileceğine yönelik olarak verilen ön garantiler nedeniyle kısıtlı olarak vize hizmetlerine döndük. Ancak Uluçay ve Topuz’un tutukluluğu endişe yaratmaya devam ediyor.
BARKEY’E YÖNELİK İDDİALAR GERÇEK DIŞI
- Son dönemde Türk basınının şeytani suçlamalarına maruz kalan Henri Barkey’in iddia edildiği gibi darbe girişimiyle ya da Türk hükümetini yıkmaya çalışmakla ilgisi yoktur. ABD hükümeti içinde ve dışında seçkin çalışmalar bulunan Henri Barkey’i bu şekilde hedef almak Türk hükümetinin zayıflatan bir şey. Bu tür suçlamalar hem Türkiye ile ilişkilerimize hem de Türk basınının ve Türk yargısının saygınlığına zarar veriyor.