ABD’nin Türkiye’deki temsilciliklerinde göçmen işlemleri dışında vize başvurusu kabul etmeme kararı alması ve bu kararın duyurulmasının hemen ardından Türkiye’nin ABD’ye karşı aynı kapsamda ve içerik olarak aynı sayılabilecek açıklamayla karşılık vermesi ikili ilişkilerde bardağı taşıran son damla gibi oldu.
Türkiye egemenlik haklarını kullandı ve geçen hafta içinde Amerikan Konsolosluğu’nda görevli bir kişiyi FETÖ bağlantısı gerekçesiyle tutukladı. Önceki gün de bir başka görevli için gözaltı kararı verildiği haberleri çıktı. Ama gözaltı işlemi gerçekleşmiş değildi ve bu kişinin konsoloslukta olduğu tahmin ediliyordu.
İşte Amerikan yönetimi görünürde bu gerekçelerle söz konusu vize başvurularını dondurma kararı aldı; Türkiye de aynı şekilde karşılık verdi.
Türkiye ABD’ye karşı sessiz kalmayacak ve elbette bir adım atacaktı, attı da nitekim.
Ama gerçekçi olalım ve şu soruya yanıt verelim:
“Karşılıklı bu yasaklar hangi ülke için daha ağır sonuçlar doğurur? Biz mi ABD’nin yasağından daha çok etkileneceğiz, yoksa ABD mi bizim yasağımızdan daha çok etkilenecek?”
Hoşumuza gitmiyor olsa da yanıtı hepimiz biliyoruz. Türkiye ekonomisi bu vize restleşmesinden fena halde etkilenecek, etkilenmeye de başladı zaten.
ABD’nin durumu mu; bizim kararımız doğrusu ABD ekonomisine fiske bile vuramaz. Ama diplomatik teamüller gereği Türkiye de mutlaka bir karşılık vermeliydi, o başka bir yön...
Birkaç saatte olanlar
Dolar ve euro iki ülkenin karşılıklı olarak bu kararları açıkladıkları Türkiye’de piyasaların kapalı olduğu saatlerde uluslararası piyasada değer kazanmaya başlamıştı. Çok hacimli değildi işlemler. Ama dün piyasalar açıldığında hem dolarda hem euroda yüzde 2’yi aşan değer artışları yaşandığını gördük.
Hisse senedi piyasasında yüzde 4’e yaklaşan değer kayıpları söz konusu.
Bankacılık kesimi hisselerindeki değer kaybı yüzde 5’e doğru yol alıyor.
Havayolu taşımacılığıyla ilgili şirketlerin hisse senetlerinde yüzde 8’i, 9’u bulan değer kayıpları ortaya çıktı.
Hisse senedi fiyatlarındaki hareketle oluşan kar ya da zarar yalnızca elinde o senedi bulunduranları ilgilendirir. Ama hisse senedi piyasasına tümüyle kayıtsız kalınamaz, çünkü bu piyasa ekonomi için bir gösterge alanıdır aynı zamanda. Dolayısıyla dün ortaya çıkan keskin düşüşün, gelecekte bu şirketleri zorlayacağına dönük bir algı oluşmuş demektir.
Hisse senedi borsada işlem gören bir şirket ABD ile yaşanan vize gerginliğinden doğrudan hiçbir şekilde etkilenmeyecekse de, her kesimi mutlak etkileyecek bir gelişme söz konusudur ve o da döviz kurunda yaşanan artıştır.
Hem zaten döviz kurunda yaşanan bu artışın, uzun soluklu olması durumunda, 2017’nin kalan dönemine ve hatta sonraki yıllara ilişkin tüm hesapların tekrar yapılmasın gerekli hale gelecektir.
Faizdeki artış
Gösterge tahvilin faizi geçen hafta sonu kapanışta yüzde 11.09 düzeyinde bulunuyordu. Bugün ise faizin bir ara yüzde 11.38’e kadar çıktığı görüldü.
Aradaki 0.29 puanlık fark önemsiz gibi görülebilir. Hep deriz ya, yüzde ile ifade edilen iki değerin farkını yine yüzde ile dile getirmek pek doğru değilse de, bu yönteme artışı daha iyi kavrayabilmek için zaman zaman başvurmakta bir sakınca yok. Bu çerçevede bakarsak, yüzde 11.09 ile yüzde 11.38 arasında yüzde 2.6’lık bir fark oluşmuştur.
Faizdeki bu artışın yükünü daha farklı ve çarpıcı bir şekilde şöyle ifade edebiliriz: Yeni torba yasa ile Hazine’ye bu yıl için 37 milyar liralık ek borçlanma olanağı sağlanıyor. Hazine bu 37 milyar lirayı yüzde 11.09’dan borçlansa bir yılda 4 milyar 96 milyon lira faiz ödeyecekti. Eğer faiz yüzde 11.38 olursa, bu kez ödenecek faiz 4 milyar 211 milyon liraya çıkacak. Yani faiz yükünde 115 milyon liralık artış olacak.
Bu 115 milyon lira da yaz saatiyle bir yılda tasarruf edildiği belirtilen 540 milyon liranın beşte biri.
Şu gerçeği de kabul etmek durumundayız. Dünyanın herhangi bir ülkesinde ABD’nin Türkiye’ye getirdiği yasak mı daha önemli bir haberdir ve daha çok ilgi görür, yoksa Türkiye’nin buna karşılık vermesi mi?
Türkiye, ABD’nin vize başvurusu kabul etmediği bir ülke sınıfına, şu ya da bu nedenle girmiş durumdadır ve bu durum Türkiye’nin risk priminin artması demektir.
Bundan sonra bize borç verecekler bir yerine üç kez, beş kez düşünecek ve daha yüksek faiz isteyeceklerdir; Türkiye’de doğrudan yatırıma niyetlenenler ise belki de bu kararlarını askıya alacaklardır.
Vize sorununun yol açacağı en büyük sıkıntı da budur zaten. Bir yangın yerinin adeta göbeğinde bulunmaktan dolayı büyük sıkıntı çeken Türkiye’ye bakış daha da olumsuza dönecektir.