Ekonomiden sorumlu Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek, Maliye Bakanı Naci Ağbal ve Kalkınma Bakanı Lütfi Elvan’ın yanı sıra kamu kuruluşlarının üst düzey yöneticilerinin katılımıyla Kalkınma Bakanlığında düzenlediği basın toplantısında, Yeni Orta Vadeli Programı (2018-2020) açıkladı.
OVP'de 2017 ve önümüzdeki 3 yıl için büyüme hedefi yüzde 5,5 olarak belirlendi. Kişi başı milli gelirin 13 bin doları aşacağı tahmin edildi.
Enflasyon 2017'de yüzde 9.5, 2018'de yüzde 7, 2019'da yüzde 6, 2020'de yüzde 5 olarak öngörülüyor.
İşsizlik oranının bu yıl yüzde 10,8, gelecek yıl yüzde 10,5, 2019'da yüzde 9,9 ve 2020'de yüzde 9,6 olacağı tahmin edildi.
Yeni Orta Vadeli Program'a göre, bu yıl sonunda ihracatın 156,5 milyar dolar, 2018'de 169 milyar dolar, 2019'da 182 milyar dolar, 2020'de 195 milyar dolar; ithalatın 2017'de 222 milyar dolar, 2018'de 237 milyar dolar, 2019'da 253 milyar dolar, 2020'de 272 milyar dolar olarak gerçekleşmesi bekleniyor.
Daha dengeli, sürdürülebilir ve kapsayıcı büyüme politikası
Başbakan Yardımcısı Şimşek, 2017 yılına ilişkin göstergelerin yıl genelinde yüzde 5,5 seviyes nde büyüme oranının yakalanabileceğine işaret ettiğini belirterek, "Yeni Orta Vadeli Program (2018-2020) döneminde uygulayacağımız reformlar sayesinde yüzde 5,5 düzeyinde daha dengeli, sürdürülebilir ve kapsayıcılığını artırdığımız bir büyüme patikası hedefliyoruz" dedi.
Bu yıla ilişkin göstergelerin, 2017 genelinde yüzde 5,5 seviyesinde büyüme oranının yakalanabileceğine işaret ettiğini anlatan Şimşek, "Yeni Orta Vadeli Program (2018-2020) döneminde uygulayacağımız reformlar sayesinde yüzde 5,5 düzeyinde daha dengeli, sürdürülebilir ve kapsayıcılığını artırdığımız bir büyüme patikası hedefliyoruz." ifadesini kullandı.
Şimşek, bu yıl sonunda enflasyonun yüzde 9,5 olacağının öngörüldüğünü dile getirerek, ileriki dönemde enflasyonun hedefle uyumlu patikaya gelene kadar para politikasında sıkı duruşun sürdürülmesinin beklendiğini vurguladı.
Program döneminde enflasyonun kademeli iyileşerek yüzde 5 seviyesine gerilemesini hedeflediklerinin altını çizen Şimşek, şunları kaydetti:
"2019 itibarıyla işsizlik oranının yeniden tek haneye düşmesini ve 2020 yılında yüzde 9,6 oranında gerçekleşmesini öngörüyoruz ki bu, güçlü iş gücüne katılım oranı ve çalışma çağı nüfusundaki artışa rağmen sağlanacaktır. 2018-2020 dönemini kapsayan Orta Vadeli Program sonunda, kişi başı milli gelirimizin 13 bin doları aşacağını tahmin ediyoruz. Bu seviye, bugün itibarıyla Dünya Bankası tanımına göre, üst gelir grubuna çıkmak için belirlenen eşik değerin üzerindedir."
Ülkemizin ticareti için olumlu bir sinyal
Küresel ekonomiye dair değerlendirmelerde bulunan Şimşek, 2002-2007 döneminde yüzde 4,8 olan küresel büyümenin kriz sonrasında yavaşlayarak yüzde 3,3'e gerilediğini söyledi.
Şimşek, bu yıl küresel büyümenin yüzde 3,5 civarında olmasının beklendiğini dile getirerek, büyümenin OVP döneminde ortalama yüzde 3,7 dolayında olmasının öngörüldüğünü ifade etti.
Göstergelerin, büyümenin bir miktar daha hızlanabileceğine işaret ettiğini belirten Şimşek, "Küresel İmalat Sanayi Satınalma Yöneticileri Endeksi son 75 ayın en yüksek seviyesine ulaşmış durumda. Bu güçlenme küresel üretim ve talebe ilişkin olumlu bir gösterge. Uzun süredir talep koşulları zayıf seyreden en önemli ticaret ortağımız Avro Bölgesi'nde iktisadi faaliyetin bu yıl güçlendiğini, güçlenmeye devam edeceğini görüyoruz. Bu, ülkemizin ticareti için olumlu bir sinyal." diye konuştu.
Gelişmekte olan ülkelere net sermaye akışı pozitife dönebilir
Net sermaye girişleri hakkında da bilgi veren Şimşek, 2010-2013 döneminde gelişmekte olan ülkelere 1,3 trilyon dolar net sermaye girişi gerçekleştiğini, takip eden 4 yılda 1,5 trilyon dolar net sermaye çıkışı yaşandığını hatırlattı.
Şimşek, Çin hariç olmak üzere değerlendirildiğinde gelişmekte olan ülkelere yönelik sermaye akışının son 2 yıldır pozitif seyretmeye başladığını belirterek, "Özellikle 2017 yılında bu trend daha da güçlendi. Çin hariç gelişmekte olan ülkelere 138 milyar dolar net sermaye girişi olması bekleniyor. 2018 yılına dair beklentiler gelişmekte olan ülkelere yönelik sermaye akışının Çin dahil pozitife dönmesi yönündedir. Bu, Türkiye gibi gelişmekte olan ülkeler için olumlu bir durum." dedi.
Cari açığı tekrar indireceğiz
Şimşek, ülkenin cari açık oranının sürdürülebilir düzeyde olduğunu belirterek, "2010 yılı sonunda yüzde 9'lara ulaşan açığın milli gelire oranı, enerji fiyatlarındaki düşüş ve hükümetimizin aldığı tedbirlerle önemli ölçüde iyileşti. Önümüzdeki dönemde daha dengeli büyüme kompozisyonuyla cari açığı sürdürülebilir seviyede tutmak öncelikli amaçlarımızdan bir tanesidir. Cari açık geçen yıl yüzde 4'ün altına düşmüştü. Program dönemi sonunda çok yüksek büyümeye rağmen yüzde 4'ün altına tekrar indirmeyi hedefliyoruz." dedi.
Enflasyonla mücadelede katedilen mesafeye de dikkati çeken Şimşek, öncelikli hedeflerinin, sürdürülebilir büyüme için kalıcı fiyat istikrarının sağlanması olduğunu dile getirdi.
Şimşek: Kalıcı düşük seviyelerin yakalanması önceliklerimiz arasındadır
Şimşek, uyguladıkları politikalarla enflasyonda kayda değer düşüş sağlandığını vurgulayarak, şunları kaydetti:
"Son 14 yılda ortalama yüzde 9 olan enflasyon, ondan önceki 14 yılda yani 1989-2002 döneminde yüzde 70 düzeyinde artmıştır. Yakın dönemde çifti haneli düzeyleri görmüş olsa da OVP döneminde fiyat istikrarına odaklı para politikasının yanı sıra yapısal alanlarda atılacak eşgüdümlü adımlarla enflayonda kalıcı düşük seviyelerin yakalanması önceliklerimiz arasındadır."
"Türkiye ortalama yüzde 5,6 büyüdü"
Şimşek, yeni OVP'nin temel amacının, makro ekonomik istikrarın sürdürülmesi, beşeri sermaye ve işgücü kalitesinin arttırılması, iş ve yatırım ortamının daha da iyileştirilmesi, yüksek katma değerli üretimin yaygınlaştırılması, kamuda kurumsal kalitenin arttırılması yoluyla büyümenin hızlandırılması, istihdamın arttırılması ve gelir dağılımının iyileştirilmesi olduğunu vurguladı.
Bu çerçevede enflasyonun düşürülmesi, mali disiplinin sürdürülmesi ve cari dengenin iyileştirilmesinin önem arz ettiğine dikkati çeken Şimşek, şunları kaydetti:
"Türkiye ekonomisi 2016'da karşılaştığı iç ve dış olumsuzluklara rağmen yüzde 3,2 oranında büyümüştür. Aldığımız tedbirlerin etkisiyle 2016'nın son çeyreğinden itibaren ekonomide hızlı bir toparlanma gerçekleşti. 2017'ye ilişkin göstergeler yıl genelinde yüzde 5,5 büyüme oranının yakalanabileceğine işaret etmektedir. Program döneminde de uygulayacağımız reformlar sayesinde yüzde 5,5 düzeyinde daha dengeli, sürdürülebilir ve kapsayıcılığını arttırdığımız bir büyüme politikası hedefliyoruz. Son 14 yılda küresel krize ve birçok iç ve dış şoka, jeopolitik gerginliklere rağmen Türkiye ortalama yüzde 5,6 büyümüştür."
Söz konusu hedeflerin son derece gerçekçi olduğuna işaret eden Şimşek, "Nihai hedefimiz tabi ki ülkemizin refah seviyesini daha da yükselterek ekonomimizi üst gelir seviyesine taşımaktır. Program dönemi sonunda kişibaşı milli gelirimizin 13 bin doları aşacağını tahmin ediyoruz. Bu seviye bugün itibarıyla Dünya Bankası tanımına göre üst gelir grubuna çıkmak için belirlenen eşik değerin üzerindedir." diye konuştu.
"Yıl sonu enflasyon öngörüsü yüzde 9,5"
Şimşek, geçen yıl ekonomideki ivme kaybının da etkisiyle işsizlik oranında tedrici bir artış söz konusu olduğunu belirterek, istihdamı arttırmaya yönelik alınan tedbirler ve ekonomik büyümedeki hızlanma sonucunda işsizlik oranında yılbaşından itibaren kademeli bir iyileşme sağlandığını ifade etti. Program dönemi boyunca bu eğilimin devam edeceğini öngördüklerinin altını çizen Şimşek, "2019 itibarıyla işsizlik oranının yeniden tek haneye düşmesini ve 2020 yılında yüzde 9,6 oranında gerçekleşmesini öngörüyoruz ki bu, güçlü iş gücüne katılım oranı ve çalışma çağı nüfusundaki artışa rağmen sağlanacaktır." ifadelerini kullandı.
Bu yılın sonunda enflasyonun yüzde 9,5 olacağını öngördüklerini kaydeden Şimşek, şöyle devam etti:
"Önümüzdeki dönemde enflasyon hedefle uyumlu patikaya gelene kadar para politikasında sıkı duruşun sürdürülmesi beklenmektedir. Yeni Orta Vadeli Program (2018-2020) döneminde enflasyonun kademeli olarak iyileşerek yüzde 5 seviyesine gerilemesini hedefliyoruz. 2016'da milli gelire oranla yüzde 3,8'e kadar gerileyen cari işlemler açığının 2017'de altın ve enerji dengesindeki bozulma nedeniyle bir miktar artmasını bekliyoruz. Diğer yandan program döneminde uygulayacağımız politikalar sayesinde cari açığın, gayri safi yurtiçi hasılaya oranla kademeli olarak düşerek 2020'de yüzde 3,9 seviyesinde gerçekleşeceğini tahmin ediyoruz. Cari işlemler açığının finansmanını iyileştirmeye yönelik çabalarımız devam etmekte. Özellikle yatırım ortamının iyileştirilmesi bu konuda temel önceliğimizdir."